3 SORU 3 CEVAP

3 SORU 3 CEVAP
Giriş Tarihi: 27.06.2024 10:35 Son Güncelleme: 27.06.2024 10:39
SAYI:113

Çocukluğumda bulamadığım ne varsa bu zamanın çocukları için bulmam gerekiyor
Şule Taşkıran Kala / Öğretmen-Yazar

Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmenisiniz ancak sizi TV programcısı ve yazar kimliğinizle de tanıyoruz. Projeleriniz nedeniyle çocuklarla iletişim halindesiniz ve sanırım gerek kitaplarınız gerekse videolarınız çocuklar tarafından çok seviliyor. Bir çocukla kitap ya da TV programı vesilesiyle bizzat diyalog kurmak nasıl bir şey?

İnsanın diyalog kurduğu ilk çocukla hikâyesini gözden geçirmesiyle başlıyor her şey. Kendi çocukluğuyla… Geçmişte yaşamak, orada takılı kalmaktan bahsetmiyorum. "Benim zamanımda şu yoktu, biz bunları görmedik ki…" diye hayıflanmak yerine "Benim zamanımda şu yoktu ve ben bu eksiği fark eden bir yetişkinim artık. O halde üzerime düşeni yapmalı, bu eksiği tamamlamak için çalışmalıyım." diyen biri olmanın insanı güçlendiren yönünden bahsediyorum. Her şey biraz da böyle başladı sanırım. Kendi çocuklarımı kucağıma almak nasip
olunca vakit kaybetme lüksümün hiçbir şekilde olmadığını fark ettim. Öğretmenlik biyolojik bağınız olmasa da gönül bağı kurduğunuz yüzlerce çocukla yaşanan bir annelik haline dönünce de hiç duramadım. Artık evimizin ya da sınıfların duvarlarını aşarak daha çok çocuğun kalbine dokunmak zorunda olduğumu anlamıştım.

"Kafama Takıldı" bu sebeple benim için çok çok özel bir proje oldu. Kendi çocukluğumda hatta yetişkinliğimde dahi cevabını bulamadığım ya da bilemediğim sorular için çıktığım bir yolculuktu bu. İlk olarak bir televizyon programı olması planlandı. Heyecanla ve büyük bir aşkla bir buçuk yıl kadar metinlerini hazırlamak için uğraştım. Derken bir deneme çekimi yapıldı. Bir gün heyecanımı sınıftaki öğrencilerimle paylaştım. Akıllı tahtada bu deneme çekimini seyretmeye başladıklarında ekrana büyülenmiş gibi bakıyorlardı. Ben de şaşırmıştım. Ders anlatırken tatlı haylazlıklarla dersi sabote eden çocuklar bile ekrandaki öğretmeni suspus halde dinliyorlardı. Ekranda, uzakta olanın insan üzerindeki tesirinin farklı olduğunu anlamıştım. Yüz yüze ve gönle dokunarak sınıfta olmanın lezzeti elbette çok başka ama farkındalıklarım sahamı genişletmem konusunda baskı yapıyordu. Az önce anlattığım sahne de zihnimde bazı şeyleri netleştirince… Hem sınıfta, hem ekranda hem de bir yazar olarak kitap satırlarından çocuklara, gençlere ulaşmak mümkünmüş, anladım.

"Kafama Takıldı" yayınlandıktan sonra çok güçlü bir etkileşim aldı, hamdolsun. Pandemiyle beraber ekranın önemi artınca dengeler de değişti. Artık öğretmenler olarak sınıftaki çocuklara değil bilgisayar ekranının ardındaki öğrencilere ders anlatır hale gelmiştik. Kısa bir süre sonra ise kendimi TRT EBA çekimleri için stüdyoda buldum. Hem ders anlatıyor hem de anlattıklarımı desteklemek için "Kafama Takıldı" içeriklerini Türkiye'de bizi dinleyen çocukların tamamına ulaştırabiliyordum. Öyle güzel geri dönüşler almaya başlamıştık ki, paha biçilemez bir mutluluktu bu. Gelgelelim bir öğretmen için öğrencilerinizle sınıfta göz göze olmanın tadı ise hiçbir şeyle değişilemez.

Çocukların ve gençlerin inançla ilgili sorularına cevap bulabildikleri Diyanet TV'de "Kafama Takıldı" programını hazırlayıp, sundunuz. Sonrasında da Kafama Takıldı ve Şifanın Aynası kitaplarınız geldi. Nasıl bir ihtiyacın, gözlemin sonucu bu yola çıktınız?

Merak etmenin güzelliği ama sorabilmenin cesareti farkındalık ister. Bizim toplumumuzda ise her ikisi de yadırganır. Merak ayıptır çünkü biz merak deyince sadece birilerinin özelini, magazini anlarız. Oysa böyle değildir. Sormak ayıplanır çünkü cevap verebilecek donanımda insan bulmak çok kolay değildir. Oysa o cevapları verebilecek insanları yetiştirmek gerekir.

Bunları sağlamak, bu sorunları çözmek yerine bireylerin bu eylemlerden utanmalarını sağlamak kolay gelir belki de. Böyle midir? Oysa biz hep "Bilmemek değil öğrenmemek ayıp" der dururuz. Bu zafiyet hali rahatsız etti beni. Bir şeyler yapmak gerek, diye düşündüm. Aramanın, yolda olmanın her şeyden değerli olduğunu gördüm ve şu sonuca vardım; her arayan bulamaz ama bulanlar da arayanlardır ve her yol bir menzile varır.

Çocukların, gençlerin arasında yer almak kalıplaşmış gibi gelen bu cümleleri hep hatırlamam konusunda diri tuttu beni. Kendi çocukluğumda arayıp bulamadığım ne varsa bu zamanın ve geleceğin çocukları için aramam ve bulmam gerektiğini gördüm. Bir TV programı olarak yola çıkan "Kafama Takıldı" akabinde kitaplaştı ve çok kısa sürede 11 baskı yaptı. Birçok okulda ve imza gününde yüzlerce belki binlerce çocukla buluştum. Böyle tesirli
bir işi yapabilmek gerçekten bambaşka bir güzellikti benim için. Bu eserlerin ortaya çıkışı biraz da "Utanmayın, çekinmeyin, merak etmek mahreme dair olmadıkça güzeldir çünkü öğrenmenin önünü açar," demek ve çocukların sırtını sıvazlamak için yazıldı. Kalplere şifa olsun, aklı karışanlara yol göstersin umuduyla bu yola çıkıldı.

Ebeveynler çocukların din ve inanca ilişkin bazı soruları karşısında panikler ya da cevaplarken zorlanırlar. Ebeveynlere ürettiğiniz içeriklerle, kitaplarınızla yardımcı oluyorsunuz diyebiliriz. Yetişkinlerin bu konuda çocuklarla iletişimini nasıl yorumluyorsunuz? Çocuklara dini eğitim verirken nelere dikkat edilmeli?

Yazdığım kitaplar ya da ürettiğim dijital içerikler sadece çocuklara yönelikmiş gibi düşünülüyor. Oysa temelde hepimizin birikimini daha iyi hale getirmeye ihtiyacı var. Hazırladığım her içerikle önce ebeveynlere ve öğretmenlere ulaşmayı hedefliyorum. Onlara "Yalnız değilsiniz, hepimiz zorlanıyoruz, hepimiz her gün yeni şeyler öğrenmek için uğraşıyoruz." diyebilmek için üretiyorum. Çünkü biz geliştikçe çocuklarımız da
bizimle gelişecek, biz de onların gelişimiyle değişip büyüyeceğiz. Biz yalnızca okumakla değil, akıp giden zamana ayak uydurmakla da mükellefiz. Hz. Ali'nin dediği gibi çocuklarımızı yaşadığımız çağa göre değil onların yaşayacakları çağa göre büyütmeli, gelişmelerini o minvalde desteklemeliyiz.

Bunun için de çocuklara dini ya da ahlâkî eğitim verirken belki de en çok dikkat etmemiz gereken şey kendi yapamadığımız hiçbir şeyi çocuğa dayatmamak. Kolaylıkla yalan söyleyen biriysek çocuk da bunu örnek alacaktır, namaz kılmıyorsak o da direktiflerimize karşı çıkacaktır, akraba ziyareti konusunda zayıfsak onun bu konuda duyarlı olmasını beklemeyeceğiz demektir. Çocuklarımız bizim aynamızdır çünkü. Paniklemek, kızmak yerine sakin olmak ve doğrusunu öğrenmek için uğraşmak gerekir. Çünkü çocuklarımız içimizdeki en iyiyi keşfetmemiz için bize Allah'ın ikram ettiği rehberlerdir. Hiç tanımadığımız birini canımızdan, kanımızdan biri olarak bize gönderen Cenab-ı Hak çocuklarımız sayesinde kendimizdeki bazı cevherleri soldurmadan görmemizi ister. Bu güzel öğretmenleri tanımalı, anlamalı ve onlardan öğrenebileceklerimize de odaklanmalıyız. E tabi kişisel çaba kadar önemli bir şey daha var ki o da dua etmek ve sadaka vermek. Bunlar sayesinde emanetin sahibine şükrümüzü arz etmiş oluruz. Sonrası mı? Sonrası da çorap söküğü gibi gelir.

BİZE ULAŞIN