Yunus Arslan: Her şeyin tarihi - Nisan 2018

Her şeyin tarihi - Nisan 2018
Giriş Tarihi: 14.4.2018 16:53 Son Güncelleme: 14.4.2018 16:53
Bilim tarihi serüvenimize devam ederken bu sefer de günlük hayatın bir düzende hareket etmesi için hazırlanan takvim çalışmalarını inceledik. İlk takvimler hangi medeniyette, ne zaman ve ne sebeple ortaya çıkmıştı? Araştırmamızın ikinci kısmında gözümüzü gökyüzüne çevirdik. Gökyüzü araştırma/inceleme merkezleri olan rasathanelerinin İslam tarihindeki örneklerini ele aldık. “Hükümdarların rasathaneleri desteklemesinin arkasındaki sebep neydi” sorusuna cevap aradık.

Zamanı yöneten tarlalar

Çağımızın en büyük problemlerinden birinin de zaman yönetimi olduğu söylenir. Oysaki zaman yönetimi sadece bugüne ait bir problem değil. Bu durum tarıma dayalı ilkel toplumlarda bile karşımıza çıkar. Örneğin; mahsulün ekilmesi, hasat vakti gibi zamana dayalı işler tarım toplumları için oldukça önemliymiş.

İnsanlar için zaman yönetiminin iki en önemli unsuru olmuş tarih boyunca. Bunlardan biri saat diğeri de takvim. Araştırmacılara göre takvim, geçmişteki olayları bulunan zamana göre değerlendirmek, gelecekteki etkinlikleri düzenlemek gibi işler için oluşturulmuş kronolojik bir sayı sistemiymiş. Toplumlar takvimi oluşturmak için güneşin yahut ayın astronomik hareketlerine bakarak gün, hafta, ay ve yıl gibi zaman kavramlarını oluşturmuş.

Araştırmalara göre ilkel tarımsal toplumların bulunduğu Mezopotamya'da ilk takvim çalışmaları yapılmış. Tarıma dayalı toplumlarda geliştirildiği düşünülen güneş takvimlerinden en eskisinin başlangıcı ise M.Ö. 4241 yılına kadar uzanan Mısır takvimiymiş.

Her topluma bir takvim

Tarih boyunca her medeniyet, önemli gördüğü bir tarihi takvim başlangıcı olarak belirlemiş. Örneğin Romalılar, Roma şehrinin M.Ö. 753'teki kuruluşunu takvimlerinin başlangıcı olarak kabul etmiş. Kimi toplumlar ise önemli bir etkinlik üzerinden zamanını tayin etmiş. Mesela, Grekler M.Ö. 766'da başlayan ve M.S. 392'ye kadar süren ve her dört yılda bir gerçekleşen olimpiyat oyunlarını senelerin sayımında kullanmış.

İslam ülkelerinde kullanılan hicri/kameri takvim de Peygamber Efendimizin 622 yılında Mekke'den Medine'ye hicretiyle başlatılır. Arap coğrafyasında hayat faaliyetleri ve kervanlar için ay, güneşe göre daha önemli bir konumdaymış. Bu sebeple hicri takvim, yaygın olarak kullanılan ve güneşin hareketlerine göre belirlenen takvimlerin aksine ayın hareketlerine göre düzenlenmiş.
Günümüzde yaygın olarak kullanılan miladi takvim ise jülyen takvimine dayanıyor. Bu takvim, Roma'nın kuruluşunun 708'inci yılı olan M.Ö. 45 yılında Roma imparatoru Jül Sezar (M.Ö.100-44) döneminde İskenderiyeli astronom Sosigenes'in tavsiyesi üzerine hazırlanmış. Bu döneme kadar kullanılan takvimde yılbaşları 1 Mart kabul edilirken yeni düzenlemeyle artık 1 Ocak yılbaşı olarak kabul edilmeye başlanmış.

İlk takvimlerin ortaya çıktığı tarım toplumlarından günümüze kadar çeşitli takvimler çıkmış olsa da takvimin temeldeki amacı, zamanı daha verimli kullanmak olmuş. Bu sebeple her toplum kendisine uygun bir takvim oluşturmuş. Kim bilir belki de bir gün herkes, zamanını iyi yönetmek için kendi takvimini icat edecektir.

Yeryüzüne hâkim olma aracı rasathaneler

İnsanoğlunun yaratıldığı tarihten günümüze kadar her devirde bilim insanlarının, gökyüzünü araştırdığını ve anlamaya çalıştığını biliyoruz. Gözlemevlerinin, rasathanelerin inşa edilmesi de bilim insanlarının gökyüzüne olan bu ilgisinden kaynaklanıyor. Gökyüzüne ilgi duyan kesimler, sadece bilim insanlarından ibaret değil. Örneğin hükümdarların da çokça merakını cezbetmiş bir alan gökyüzü fakat hükümdarların bu ilgisinin bilimsel meraktan ziyade işlevsel sebeplerden kaynaklandığını da belirtmemiz gerekiyor.

Araştırmalar, tarihte ilk gözlemevlerinin antik medeniyetlerin hemen hepsinde şahıslara ait olarak ortaya çıktığını gösteriyor. En eski gözlemevlerinden birisi 7'nci yüzyılda karşımıza çıkıyor. Bugün İran sınırları içinde bulunan ve antik bir şehir olan Cundişâpûr'da, Ahmed b. Muhammed en-Nihâvendî'ye ait olan bu rasathanede yapılan gözlemlerin sonuçları da elimizde bulunuyor. Gözlem sonucu hazırlanan bu metinlere, "gökyüzü haritası" anlamına gelen "Zîc" ismi verildiğini söylüyor kaynaklar. Hazırlanan bu metinler daha sonraki gökyüzü çalışmalarında ve yorumlarında da kullanılıyormuş.

Sistemli ve sürekli çalışmaları ile bilinen ilk rasathanelere ise Abbasi Halifesi Me'mûn (M. 813-833) döneminde rastlıyoruz. Araştırmacılara göre, Bağdat'taki Şemmâsiye ve Dımaş'taki Kâsiyun rasathaneleri, Abbasiler'e bağlı ilk devlet rasathaneleriymiş. Bağdat'ta bulunan rasathane çalışanları aynı zamanda dönemin ilim merkezi olan Beyt'ül Hikme'nin eserlerinden ve araştırmacılarından da faydalanmış.

Gökyüzü meraklısı hükümdarlar

Osmanlı dönemine geldiğimizde ise Takıyûddin er-Râsıd'ın önderliğinde, Sultan III. Murad'ın desteğiyle İstanbul'da Tophane sırtlarında bir rasathane açılmış. İslam tarihinin son büyük rasathanesi olarak bilinen bu rasathanenin tamamlanması iki yılı bulmasına rağmen ömrü pek uzun olamamış. Araştırmacılara göre 1577 yılında görülen bir kuyruklu yıldızla ilgili talihsiz bir astrolojik yorumu bahane eden Takıyûddin'in siyasi karşıtları, türlü dalavereyle rasathaneyi 1580 yılında yıktırmış.

Yazının başında da vurguladığımız hükümdarların gökyüzüne olan merakına geldiğimizde ise karşımıza oldukça ilginç olaylar çıkıyor. Mesela, tarihte hükümdarlar "Yeryüzüne hâkim olmak için gökyüzüne hâkim olmak gerekir" düşüncesine sahipmiş. Bahsi geçen bu düşünce sebebiyle hükümdarlar, gökyüzünü bilen kişileri yani astrologları ve mistik yorumlar yapan astroloji uzmanlarını yanlarında bulundururmuş. Hükümdarların bu davranışının en büyük sebebi savaşa gidecekleri zaman savaşın sonucunun kendi lehlerine mi yahut aleyhlerine mi olacağı hakkında bir öngörü talepleri olmasıymış. Hükümdarların bunu öğrenmek için ise hiçbir masraftan kaçınmadığı biliniyor.

Gökyüzü araştırmalarının sonuçları aynı zamanda hükümdarın siyasi kariyerlerini de etkilemiş. Bu duruma en güzel örnek ise astronomiye ve astrolojiye özel ilgi duyan Timurlu Hükümdar Uluğ Bey'in hikâyesi. Rasathanede yapılan çalışmalar sonucunda astrologlar Uluğ Bey'e, oğlunun kendisini öldüreceğini ve iktidara geçeceğini söylemişler. Bu yorumun üzerinden çok geçmeden Uluğ Bey, oğlu tarafından öldürülmüş. Astroloji sonucundan mı yoksa klasik bir iktidar kavgasında mı oldu bilinmez ama astrologların yorumları üzerine Uluğ Bey'in son dönemlerinin oldukça sıkıntılı geçtiğini biliyoruz.

BİZE ULAŞIN