Çocukluğu Kahramanmaraş'ta edebiyatla iç içe geçen Rasim Özdenören'in ilk gençlik yılları hakkında ne anlatabilirsiniz? Kendisiyle tanışma hikâyenizi de merak ediyoruz.
Rasim Özdenören Maraş doğumlu. Annesi Maraşlı, babası İstanbul Eyüplü. Babası memur olarak bulunduğu sırada Maraş'ta evleniyor ve bir bakıma oraya yerleşiyor. Maraş Lisesi'nde okuduğu sırada Cahit Zarifoğlu, Erdem Bayazıt, ikiz kardeşi Alaaddin Özdenören ve Akif İnan'la beraberlikleri edebiyatta bir yol arkadaşlığına dönüşüyor. Lise'nin daha önce Nuri Pakdil tarafından çıkarılan Hamle adlı dergisini yeniden yayınlamaya başlıyorlar. Mahalli gazetelerde sanat-edebiyat sayfaları düzenliyorlar. Bu dönem verimleri birer deneme olarak onları geleceğe hazırlamıştır, denilebilir. Asıl kişiliklerini İstanbul'a geldikten sonra Sezai Karakoç'u tanıyınca bulmuşlardır.
Rasim Özdenören'i önce kitapları ve gazete yazılarıyla tanıdım. 1979 yılında yayımlanan Gül Yetiştiren Adam romanı üzerine yazdığım bir yazıyı bir arkadaşımın yönlendirmesiyle Mavera dergisine gönderdiğimde 24 yaşındaydım. Yazı onları şaşırtmış ve heyecanlandırmış. Edebiyat dünyasında ismi duyulmamış birinden beklenebilecek bir düzeyin çok üstünde bulmuşlar. Hemen Mavera'ya koydular (Nisan 1980). Cahit Zarifoğlu'ndan bir mektup aldım, beni Ankara'ya çağırıyorlardı. O senenin temmuzunda Ankara'ya gittim. Onlarla yüz yüze orada tanıştık. Beni kendileri gibi bir yazarmışım gibi karşıladılar, aralarına aldılar. O zamanlar onlar da kırk yaşındaydılar.
Özdenören'in edebiyat hayatı Varlık dergisinde başlıyor, Orwell'den Hayvan Çiftliği'ni çeviriyor. Devam eden yıllarda ise manevi ve siyasi boyutu öne çıkan metinler kaleme alıyor. Bu değişim hakkında ne söylemek istersiniz?
İlk hikâyesinin Varlık dergisinde çıkmasından (1956) dolayı bir değişimden bahsediyorsunuz herhalde. O sıralar Maraş Lisesi'nde öğrencidir ve Türkiye'de çıkan belli başlı edebiyat dergilerini izlemektedirler. Bazı yazı, şiir ve hikâyelerini de bu dergilere gönderirler. Varlık'ta çıkan "Akarsu" başlıklı metin de bunlardan biridir. Yoksa ideoloji olarak o dergilere özel bir bağlılıklarından söz edilemez. Nitekim aynı dönemde Türk Sanatı gibi dergilerde de ismen görünürler.
Zihnen yaşadıkları şehrin (Maraş) kültürü ile büyümüşlerdir. Bir nebülöz halindedir zihinleri. Fakat İstanbul'a gelip Sezai Karakoç'u tanıyınca "net"leşirler. Eser Gürson diye bir eleştirmen vardır 60'lı yıllarda. O ve arkadaşları İstanbul'da ortak bir dergi çıkarmayı teklif ederler Rasim Özdenören'e. Bu teklifi yeni tanıştıkları Sezai Karakoç'a aktarır Özdenören. Sezai Bey "fakat biz Müslümanız" der. Bu söz oluşum halindeki zihninde bir tutunma noktası oluşturur. Bir bilincin doğmasını sağlar. Eser Gürson ve arkadaşları Marksist'tir. Nitekim bir süre sonra Sezai Karakoç Diriliş'i yayınlamaya başlar ve hikâye ve şiirlerini oraya verirler. Dönüşüm değil de bir bilinçlenmeden söz edilebilir Özdenören için.
Yedi Güzel Adam olarak anılan edebiyatçıların yazı dünyasına katkıları nelerdir? Bu hareket içinde Özdenören'in yerini anlatabilir misiniz?
Önce Diriliş, sonra Edebiyat, son olarak da Mavera'da bir araya gelen ve içlerinde Rasim Özdenören'in de bulunduğu edebiyatçılara "Yedi Güzel Adam" denmesi sonradan yapılmış bir yakıştırmadır. Bu yakıştırmanın ortaya çıkmasında Cahit Zarifoğlu'nun Yedi Güzel Adam adıyla yayımladığı şiir kitabının da bir etkisi olmuştur. Toplumumuz onları öyle adlandırdı ve sevdi. Bu edebiyatçılar içinde şair, hikâyeci, deneme yazarı olarak isim yapmış isimler bulunmaktadır. Rasim Özdenören önce hikâyeciliği, ardından da deneme ve fikir yazarlığıyla öne çıkmıştır. Gazetelerde yıllarca (45 yıl) köşe yazarlığı yaptı. Binler, on binlerle ifade edilebilecek kadar çok yazı yazdı. Sonradan bunların bir kısmını konu ve içeriklerine göre yeniden düzenleyip kitaplaştırdı. Çok sayıda kitabı oldu. Fikir ve deneme yazıları, kitaplarıyla da ele gelir bir birikim bıraktı.
Bana sorarsanız yine de öncelikle hikâyecidir o. Türk edebiyatına asıl büyük katkısını hikâyeci olarak yapmıştır. Anlaşılsın diye şöyle söyleyeyim: Türk hikâye tarihinde Ömer Seyfettin, Memduh Şevket Esendal, Sait Faik gibi birinci derecede rol oynamış hikâyecilerin yanında anmak gerekir onun ismini de. Türk hikâye dili ve dünyası içinde oynadığı rol bu derece önemlidir. Kendi edebiyat arkadaşları içinde de toparlayıcı, harekete yön verici bir rolü bulunmaktadır. Çıkardıkları dergilerde teorik tarafın kotarılması işini de o üstlenmiştir.
Gül Yetiştiren Adam Rasim Özdenören'in en çok okunan eseri. Bu kitabı insanlara sevdiren, metni özel kılan nedir?
Bu kitap söylediğim gibi 1979'da roman olarak yayımlandı. Fakat Rasim Özdenören sonradan onu da hikâyeler toplamının içine aldı. Bence doğru da yaptı. Romandan çok bir uzun hikâyedir Gül Yetiştiren Adam.Olaylar 1973 yılında (Maraş'ta) geçmektedir. Fakat yeni devletin kuruluş yıllarıyla da doğrudan ilişkilidir. Birinci derecedeki kahramanı Millî Mücadele'ye katılmış, inancı ve vatanı için savaşmış bir kişidir. Fakat savaş kazanıldıktan sonraki bazı gelişmelerden rahatsız olarak evine kapanır. Elli yıl sonra bir sabah namazı için çıkar dışarı. Şehirdeki ve insanlardaki değişmeyi yaşlı adamın gözünden, onun duygularıyla izleriz kitapta. Yazar bunu başarılı bir anlatımla verir. Bir hikâyecinin öncelikli başarısı dildedir, kurgudadır. Fakat kitap içeriğiyle, sunduğu bakış açısıyla da okuyucunun ilgi ve beğenisini kazanmıştır.
Özdenören, Türk öykücülüğünde dilin imkânlarını nasıl kullanmıştır? Öykü alanında 50 Kuşağı ile bağı ve farkı nedir?
Rasim Özdenören 50 Kuşağı hikâyecilerinden değildir, hemen onların arkasından gelen kuşaktandır. 50 Kuşağı hikâyecileri hikâyede bir kırılma, yenilenme ortaya çıkarmışlardır. Bu bakımdan İkinci Yeni şiiriyle benzerlikler vardır aralarında. İlk hikâye kitabı (Hastalar ve Işıklar) 1967'de yayımlanan Rasim Özdenören'in hikâyesi getirdiği "diriliş" ruhuyla onlardan ayrılır. Necip Fazıl ve Sezai Karakoç'un edebiyat ve düşünce misyonuyla beraber ele almamız gereken yeni bir açılımdır bu. Hikâyede bu misyonu omuzlayan Rasim Özdenören olmuştur.
Rasim Özdenören'in düşünce yazıları Mavera dergisinde ağırlık kazanıyor diyebilir miyiz? Düşünce dünyası ve hedefi hakkında ne söylemek istersiniz?
Rasim Özdenören deneme ve düşünce yazılarının bazılarını Mavera'nın başyazısı olarak yayımlar. Fakat bu tür yazıları asıl gazetesindeki köşesinde çıkmıştır. Söylemiştim; 45 yılda binlerce yazısı çıkar bu gazetelerde. Onların bir kısmını kitaplaştırır. Belki aldığı hukuk eğitiminin de onun düşünce sistematiğinin oluşumunda bir rolü vardır. Fakat doğuştan gelen Allah vergisi bir teori kurma yeteneğine sahiptir Özdenören. Yoksa bu tür yazılarını yıllarca sürdürmesi mümkün olmazdı.
Bir seferinde bir işi için Ankara'dan İstanbul'a gelir. Necip Fazıl'ı ziyarete gidemez. Fakat olacak ya, bir yerde karşılaşırlar. Üstad hemen, İstanbul'a geldin de beni niye ziyarete gelmedin der. O da: Üstadım bir işim dolayısıyla gelmiştim. İstanbul'a gelme amacım saf olarak sizi ziyaret olmadığından kendimi sizi ziyarete layık görmedim, gibi bir cevap verir. Üstad, bu ustalıklı cevabı alınca: Sendeki bu zekâ kıvraklığı ilk çağ filozoflarında bile yok, diye ona iltifat eder.
Yazarın Batılılaşma konusundaki hassasiyetini biliyoruz. Kent üzerine de irdelemeleri mevcut. İslam'a ait kavramlarla düşünmeyi öneren yazarın genel görüşleri nelerdir?
Genel görüşleri için kitaplarına bakılabilir. Ancak bir kitabının adı Müslümanca Düşünme Üzerine Denemeler'dir Özdenören'in. Bu yolun açıcıları Necip Fazıl ve onun ardından gelen Sezai Karakoç'tur. Özdenören de kendine özgü bir düşünce dünyası oluşturmuştur denilebilir. Fakat yine söyleyeceğim: Rasim Özdenören'i düşünce adamlığından önce hikâyedeki gücüyle, o alandaki katkılarıyla anacaktır gelecekte Türk edebiyatı.
Rasim Özdenören Kimdir?
1940'ta Maraş'ta dünyaya gelen Rasim Özdenören, kamuda fen mühendisi olarak çalışan inşaat mühendisi babasının tayini üzerine 10 yaşında ailesiyle Malatya'ya taşındı. İlkokulu Malatya'da, ortaokulu Tunceli'de bitirdi. 1953'te yeniden Kahramanmaraş'a döndü. 1958'de Maraş Lisesi'nden mezun olarak üniversite tahsili için İstanbul'un yolunu tuttu. Sırasıyla İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Gazetecilik Enstitüsü ve İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden mezun oldu. Avukatlık stajı için gittiği Ankara'da 1967'de Devlet Planlama Teşkilatı'na uzman yardımcısı olarak çalışmaya başladı. 1971'de Kahramanmaraş'ta evlendi. Eşi Ayşe Hanım'dan iki çocuğu oldu. 1975'te Kültür Bakanı müşavirliğine atandı. 1980'de yeniden çalışmaya başladığı DPT'den 2005 yılında Genel Sekreter olarak emekli oldu. Özellikle Maraş'taki lise yıllarında edebiyata özel ilgi duyan bir arkadaş grubuna dahil olan Özdenören burada Cahit Zarifoğlu, Alaeddin Özdenören, Mehmet Âkif İnan ve Erdem Bayazıt ile Maraş Lisesi'nde hamle dergisini çıkardı. Türkiye'deki edebi faaliyetleri ve dergileri yakından izleyen ve içlerinden son devirlerin en yetkin yazar ve şairlerini çıkaran bu grup edebiyat tarihimizde 7 Güzel Adam olarak nam salacaktı. O yıllarda yazdığı hikayeleri Varlık, Seçilmiş Hikâyeler, Türk Sanatı, Dost, Türk Sanatı, Arayış gibi dönemin önemli edebiyat dergilerine gönderen Özdenören ilerleyen yılllarda gazetelerde yayınlanan makaleleriyle tanınmaya başladı. 1962 yılında Sezai Karakoç ile tanışması o ve arkadaşları için edebi ve düşünsel açıdan bir dönüm noktası teşkil etti. 1969'da Nuri Pakdil, Mehmet Âkif İnan, Erdem Bayazıt ve Alaeddin Özdenören'le birlikte Edebiyat dergisinin kurucuları arasında yer aldı. 'Yerlilik' yaklaşımıyla Türk hikâyeciliğine yeni bir soluk getirdi. Bir dönem denemeye yöneldi. İki Dünya adlı deneme kitabıyla Türkiye Millî Kültür Vakfı Fikir Ödülünü (1978) aldı. Denize Açılan Kapı ile Türkiye Yazarlar Birliği hikâye (1984), Ruhun Malzemeleri ile deneme (1986) ödüllerini kazandı. 2022 Temmuz ayında 82 yaşında Ankara'da hayata veda etti.
Eserleri
Hikaye: Hastalar ve Işıklar (1967), Çözülme (1973), Çok Sesli Bir Ölüm (1974), Çarpılmışlar (1977), Denize Açılan Kapı (1983), Kuyu (1999), Hışırtı (2000), Ansızın Yola Çıkmak (2000), Toz (2002).
Roman: Gül Yetiştiren Adam (1979).
Deneme:
İki Dünya (1977), Müslümanca Düşünme Üzerine Denemeler (1985), Yaşadığımız Günler (1985), Ruhun Malzemeleri (1986), Yeniden İnanmak (1987), Kafa Karıştıran Kelimeler (1987), Müslümanca Yaşamak (1988), Red Yazıları (1988), Yeni Dünya Düzeninin Sefaleti (1996), Ben ve Hayat ve Ölüm (1997), İpin Ucu (1997), Acemi Yolcu (1997), Kent İlişkileri (1998), Yüzler (1999), Köpekçe Düşünceler (1999), Eşikte Duran İnsan (2000), Yazı İmge ve Gerçeklik (2002), Aşkın Diyalektiği (2003), Düşünsel Duruş (2005).