Mehmet Fatih Öz: Parazit: Sistem, vicdan ve ahlak üzerine

Parazit: Sistem, vicdan ve ahlak üzerine
Giriş Tarihi: 7.09.2021 15:41 Son Güncelleme: 7.09.2021 16:20
Parazit (Gisaengchung – Parasite, 2019) 92. Akademi Ödüllerinde en iyi yönetmen ve en iyi uluslararası film ödüllerinin yanında, en iyi film ödülünü de aldı; böylece ilk kez, İngilizce dışı çekilen bir film bu ödüle sahip oldu.

Boong Joon-Ho imzalı film Altın Palmiye de dâhil dünya çapında birçok ödüle layık görüldü ve çoğu sinema eleştirmeni tarafından yılın en iyi yapımı olarak gösterildi. Peki, dar oyuncu kadrosu bulunan ve neredeyse tek mekânda geçen bu filmin başarısındaki sır nedir?

Oralı olmak ya da olmamak
Filmde babanın ağzından duyduğumuz Başarısız olmamanın tek yolu var, plan yapmamak… Sözünün aksine iyi çalışılmış bir film seyrediyoruz. İlk sahnede avizeyi andıran dekorun yerinde çorapların mandalla lamba gibi asıldığı görüntü izleyiciyi karşıladı. Filmin ilerleyen sahnelerinde göreceğimiz gibi her şeyin alt üst olacağının sinyali daha en başta verildi sanki. Ekonomik olarak alt sınıftan bir ailenin türlü yollarla üst sınıf arasına girme mücadelesinde var olan düzeni bozacaklarına, sisteme karşı koyup hiçbir zaman oralı olamayacaklarına şahitlik ediyoruz.

Yönetmen filmin başlarında bize mahalledeki böcek ilaçlama sahnesini; babanın ilaç eve girse bile pencereyi kapatmaya izin vermemesini ve evin içindeki böceklerin de bu sayede öleceğini söylemesini gösterir. Böylece seyirci, aileyi adeta birer hamam böceği olarak görür. Bu durumun en büyük sebebi, asli görevi evine bakmak olan babanın kendine biçilen rolü üstlenmemiş ve sorumluluklarını yerine getirmemiş olmasıdır. Film baştan son bölüme kadar babayı etkisiz, kendi dışında gelişen olaylar karşısında aciz ve bir babadan çok evin küçük çocuğu gibi gösterir. Baba içinde bulunduğu durumu umursamaz gözükse bile filmin ortalarında eşinin ona hamam böceği benzetmesi yapmasından sonra sinirlenir ve oturdukları masayı dağıtır. Buna rağmen eşi onu ciddiye almaz. Bastırılan bu duygu, filmin sonunda kendini gösterir. Anne ise 1992 Gülle Atma Şampiyonasında madalya kazanmış güçlü bir kadındır. Baba karakterinin, eşinin gücüne hayran olduğunu ve saygı duyduğunu evlerini su bastığında ilk olarak bu madalyayı kurtarıp sarılmasından okuyabiliriz. Bu anne babanın bir kız, bir erkek çocuğu vardır. İki gencin ahlaki değerlerden uzak olduğunu yine ilk sahnelerde, pizzacıyı tehdit ederek onun yanında işe girmek istemeleriyle görüyoruz. Ailenin genel bakışına göre hayatta kalabilmek için her yol mubahtır.

Sınıflararası iyilik ve kötülük
Filmde asıl hikâye evin delikanlısına gelen iş teklifiyle başlar. Lise arkadaşı özel ders verdiği zengin ailenin kızına, kendisi yerine ders vermesini ister; çünkü yurtdışına gidecektir. Delikanlı özel ders vermesi için niye kendisi gibi üniversite bile okumamış birini seçtiğini sorunca arkadaşı çevresindeki zengin tanıdıklarına güvenemeyeceğini söylüyor. Burada sınıflar arası bakış yansıtılmış. Üst sınıfta, alt sınıfın daha güçsüz ve bu güçsüzlüğünden ötürü başkalarına karşı kötü niyetli davranamayacağı algısı hâkim. Güç konusunda bu görüşün doğru olduğunu karakterin farklı zamanlarda ve farklı şartlarda gerçekleşen aynı sahneye verdiği iki ayrı tepkiden anlıyoruz: İşe girmeden önce delikanlının, pencere önünü pisleten sarhoşa ses çıkaramadığını ama işe girdikten yani para kazandıktan sonra aynı olay yaşandığında sarhoşa tepki gösterdiğini izliyoruz.

Zengin ailenin yanına yalan söyleyerek özel öğretmen olarak işe giren delikanlı, önce kardeşini daha sonra kardeşinin küçük bir oyunuyla babasını, en son da evin emektar hizmetçisini kovdurarak yerine annesini aldırtır. Aile, bir parazit gibi evin içine yerleşmeyi başarmıştır. İşten kovdurdukları kişiler için ne zaman vicdan muhasebesi yapmaya kalksalar kendilerinin bu işe daha fazla ihtiyaçları olduğu kanısına varıp konuyu kapatırlar. Ahlak ve vicdan konusunun maddi gelirle bağlantılı olduğuna dikkat çeken filmde Zengin olmalarına rağmen iyi bir aile sözüne karşın Zengin olmalarına rağmen değil, zengin oldukları için iyi bir aile. O kadar param olsa ben de iyi olurum. Diyalogu buna işaret eder. Sınıfsal farka odaklanan diğer filmlerin aksine bu yapımda zenginler bariz şekilde kötü gösterilmemiş. Sınıfsal farkın hayattaki yansıması konu edinmiş. Film insanların doğru olmayan eylemleri belli bahaneler bularak meşrulaştırdığını ve bunun temel sebebinin sosyoekonomik şartlar olduğunu anlatmak istemiş.

İlk uyku sona kadar sürüyor
Seyirci; delikanlının iş görüşmesine gittiği gün evin hanımını, bahçede uyuyor olarak gördü. Filmin son sahnesine kadar da bu uyku, üst sınıf diye tabir edilen zengin ailenin çevresinde yaşanan gelişmeleri fark etmemesiyle seyirciye sunuldu. İş görüşmesi sahnesindeki küçük bir detay büyük benzerliği gösterdi: Delikanlıyı Kızılderili kıyafetiyle karşılayan küçük çocuk, zengin ailenin sonunun da Kızılderililer gibi olacağına işaret etti. Zengin aile özelinde örneklerle değinilmesi gereken birkaç husus daha var. Eski şoförlerinden memnuniyetlerini mesleği üzerinden değil genç ve modern diyerek belli kalıplar çerçevesinde değerlendirdiler. Bunun yanında temizlik şirketini araştırma gereği duymadan kartvizit kalitesine bakarak iyi bir şirket olabileceği kanısına vardılar. Film boyunca haddini aşan insanlardan nefret ettiğini ve onun kırmızı çizgisinin bu olduğunu belirten zengin babayı unutmamakta fayda var. "Parazit", seyirciye o sınıfa mensup kişiler için önemli olanın görünüm, gösteriş ve görgü olduğunu söylüyor; değerlendirme ve kararların bu kalıplar çerçevesinde vermenin yanlışlığına değiniyor. Çünkü filmde olduğu gibi gerçek hayatta da bu kalıba kolay girebilecek kişilerce kandırılabilir ve sömürülebilirler.

Zorlama bir bağlantı gibi yorumlanmazsa, zengin ailenin evindeki iki kardeş arasındaki anlaşmazlığı da şu şekilde okuyabiliriz: Liseye giden ve üniversite sınavını düşünen kız ülkedeki okumuş kesimi temsil ederken, sanata yatkınlığı öne çıkan evin küçük çocuğu sanatçı kesimi temsil etmiş olabilir. Ablanın kardeşini sevmemesi okumuş kesimin, sanatçıları sevmemesiyle ve onları gereksiz görmesiyle ilişkilendirilebilir. Bu yorumu ileri taşıyarak, sanatçı kimliğiyle özdeşleştirilen çocuğun evde gizlenen kişi veya sırlara yaklaşması; doğum gününde evde gizlenen adamı görmesi, evde çalışan bireylerin kokularının birbirine benzediğini fark etmesi gibi nedenlerden ötürü bu kimliğe bağlanmış olabilir. Çünkü sanatçı gördüklerinin arka planını düşünen, hisseden ve inceleyen kişidir.

Huzursuzluğun kaynağı dış etkenler
Film, normal seyirde ilerlerken eski hizmetçinin zengin aileye haber vermeden dört yıl boyunca eşini sığınakta sakladığını öğrenmemizle farklı bir boyut kazanıyor. İki aile arasındaki kavganın Kuzey Kore ile Güney Kore arasındaki çatışmaya benzediğini söyleyebiliriz. Güçlü olmak ve hakları korumak için aynı statüye sahip iki taraf birbiriyle savaştı. İki ülke arasındaki savaş gibi iki ailenin de birbirleri karşısında üstün olduğu zamanlar oldu. Elinde koz olan taraf, karşı tarafa istediğini yaptırırken, muhtaç taraf her zaman Biz kardeşiz, Anlaşabiliriz, Kötülüğe gerek yok. Cümleleriyle orta yol bulmaya çalıştı. Burada Tayvan detayı dikkat çekiyor. İki ailenin erkekleri daha önce Tayvan Pastanesi kurup batırmış. Kore Savaşı sırasında Tayvan Adası'na Amerika üs kurmuştur. Bu benzerlik genel huzursuzluğun kaynağının dış etkenler olduğuna bir gönderme olabilir.

Gündelik yaşantımızda her yerin ve herkesin kendine ait bir kokusu vardır. Kokunun etkisi çoğu zaman yüz ifademize de yansır. Bundan yola çıkarak, film boyunca etrafından olup bitenlerden habersiz kişilerin; şoför babanın kokusundan rahatsızlık duyması, onun içinde bulunduğu konuma gerçekten ait olmadığının, nereye giderse veya hangi şartlarda olursa olsun saklamaya çalıştığı geçmişini de birlikte götürdüğüne işarettir. Filmin sonunda dehşete düşüren ölüm sahnesinin sebebi de kokudur. Hikâye boyunca diğer aile fertlerinin de aynı koktuğunu öğrendik ama öne çıkarılan babanın kokusu oldu. Bunun nedeni yazının başında belirttiğimiz gibi bulundukları durumdan tamamen onun sorumlu olmasıdır. Seyirci en sonda tüm yalanların ve oyunların ortaya çıkmasını beklerken, film her şey daha ne kadar kötü olabilir sorusuna cevap vermek istercesine ters köşe yaptı. Babanın oğluna söylediği En iyi plan, plan yapmamaktır. Planlar tutmaz. Sözlerinin yansımasını onun üzerinden seyirciye gösterdi. Her şeyin ortaya çıkması beklenirken, gerçekler doğrudan ortaya çıkmadı. Zengin ailenin gerçekleri öğrenince vereceği tepki merak edilirken, ailenin akıbetinden dahi haberimiz olmadı.

Taş metafor
Filmde metafor unsuru olarak taş gördük. İş teklifi sırasında delikanlıya verilen taşın, aileye zenginlik ve uğur getireceğine inanılıyordu. Delikanlının filmdeki durumuna göre taşın konumunun değiştiğini gördük. Delikanlıyı ağır yaralayan da evdeki o taş olmuştu. Dikkat edilmesi gereken husus, taş ve su ilişkisidir. Taşı iki kere suyun içinde gördük. İlki olayların aile için çok kötüye gittiği bir zamanda gerçekleşti. Sağanak yağmurla beraber bodrum kattaki ev sular altında kalmıştı. Taş lağım suyuyla karışmış, dağınık düzensiz bir akış içinde kaybolmak üzereyken görülmüştü. İkinci olarak filmin sonunda delikanlının taşı nehre bırakmasıyla görülmüştü. Nehir temizdir, belli düzen içinde akar, yolu ve geçtiği yerler bellidir. İçinde bulundukları konumdan sisteme karşı gelerek kurtulmaya çalışmaları, kendi sonlarının taşın ilk akıbeti gibi olmasına işaretti. Filmin başında türlü yalan ve oyunla sisteme karşı gelen delikanlı, filmin sonunda üniversite okumayı tercih ederek alt sınıftan sistem içinde hareket ederek kurtulmaya karar verdi böylece taşın ikinci akıbetini benimsedi.

"Parazit" sistem, vicdan ve ahlak kavramlarını esas alıp bunları diyalog ve semboller üzerinden seyirciye sorgulatmak isteyen bir film. Bunu yaparken seyirciyi sıkmamayı ve herkese hitap etmeyi başardı. Filmde gerçek hayatta olduğu gibi ani duygu geçişleri var. Gerçek hayatı böylesine detaylı yansıtmak isterken, öne çıkardığı kavramların insan hayatı üzerindeki çeşitliliğini de sundu.

BİZE ULAŞIN