Rüya'dan sonra rüyet
Yıllarca sinema yönetmeni olarak tanıdığımız, tam dokuz uzun metraj filme imza atmış olan Derviş Zaim geçtiğimiz günlerde Rüyet isimli ikinci romanını yayımladı. Bir yönetmenin edebiyat alanında da iddialı bir eser ortaya koyması -ki bir sanatçının elinden çıkan her eser iddia sahibidir- son derece heyecan verici. Hele ki bu eser geleneği yaşatarak muhafaza etmeyi kendisine şiar edinmiş Derviş Zaim gibi önemli bir isimden geliyorsa.
Kitabı okuduktan kısa bir süre sonra Derviş Zaim'le bir araya gelip sohbet etme imkânım oldu. Bu yazıda o sohbette bahsettiğimiz konulardan bazılarını bulacaksınız.
Öncelikle kitabın adından başlamak gerekiyor: Rüyet. Kalp gözüyle, kalben görmek manasına geliyor. Son filmi Rüya'yla da hem karakterler hem de hikâyesiyle ciddi bağlantılara sahip. Bu bağlantıya dair Derviş Zaim; "Filmden sonra romanı yazma fikri ortaya çıktı. Filmle romanın birbirleriyle konuşma, bir açık yapıt oluşturabilme ihtimalleri de göz önüne aldığım ve düşündüğüm bir şeydi. Bundan sonra romancı kimliğiyle eserler vermeye devam edeceğim ama yazmaya çalıştığım şeyler edebiyat dışında yazdıklarımla da bir diyalog kurması, açık yapıt oluşturmaları gibi bir momentum oluşturmaya da devam edecek. Yazdıklarım birbirleriyle konuşsunlar istiyorum. Sanata dair oluşturmaya çalıştığım dünyanın yeni bir safhası" diyor.
Romanı okuyanların veya Rüya'yı izleyenlerin fark edebileceği bir husus da her iki eserde de çağdaş sanata dair sürekli göndermeler ve düşünceler yer alırken, bir yandan da romanın kahramanı Sine'nin gerçekleştirmek istediği bir performans söz konusu. Peki, bazı başka yönetmenler gibi Derviş Zaim de çağdaş sanat alanında eserler verecek mi? "Bu roman ve Rüya filmi bir dizgenin iki basamağı.
Bu dizge devam edecek. Ben farklı disiplinlerin bir aradalığını amaçlıyorum. Sadece çağdaş sanat, performans değil bununla beraber edebiyatın da olmasını istiyorum."
Beyaz yakalı şehirli bir kadının hikayesi ön planda Rüyet'te ki bu modern Türk edebiyatında pek yapılan bir şey değil. Bir yolculuk hikâyesi anlatılıyor, aynı zamanda büyüme, gelişme, olgunlaşma hikâyesi, hem ruhsal hem de fiziki bir yolculuk. Farklı zamanlarda yapılan yolculuklar da birbiriyle paralellik gösteriyor.
Bu romana iki buçuk yıl çalıştığını söylüyor Derviş Zaim. İnsanın içinde yaşadığımız dönemde nasıl bireyselleşebileceği, kimliğini nasıl bulabileceği, hayatı nasıl daha zengin hâle getirebileceği gibi meseleleri konu ediniyor. Ayrıca erkeklik-dişilik, toplumsal cinsiyet meseleleri de önemli bir yer yer işgal ediyor romanda.
Hem romanda hem de Rüya isimli son filminde İstanbul'un önemli bir yeri olduğunu çünkü İstanbul'un tarih boyunca hem Doğulu hem Batılı olduğunu, İstanbul'un farklı yüzlerini gösterebilmek için de tarihî yarımadada bir hayli vakit geçirdiğini, orada keşifler yaptığını belirtiyor. Bunun, yazma rutini içinde hem bir ödül olarak hem de günlük amaçları arasında yer aldığını aktarıyor.
Peki bir yönetmen; imza attığı ilk eser bundan 25 yıl önce yayınladığı bir roman olsa da, tekrar romana niçin döner? Derviş Zaim, uzun zamandır tekrar bir roman yazmak istediğini ama doğru hikâyeyi bulamadığını söylüyor. Elbette yazarken sinemayla ilgilenmenin getirdiği donanım ve alışkanlığın eserinde etkisinin olabileceğini belirtiyor.
Gelenekle bağ, Derviş Zaim'in hemen hemen bütün eserlerinde yer alıyor. Rüyet'te de benzer durum var. Bu sefer Şeyh Galip'in Hüsnü Aşk'ı romana eşlik ediyor. "Geleneksiz bir şey yapmak mümkün değil," diyor Zaim. "Beğen ya da beğenme bir platforma oturman gerekiyor. Ya onu reddedeceksin ya da onun üzerine, onu devam ettirecek bir şey yapacaksın." Elimizde yer alan tarihi ve kültürel birikimi kullanmadan ortaya bir eser koymanın imkânsızlığından ve yanlışlığından bahsediyor. İçinde bulunduğumuz coğrafyada bize "dikey ve yatay yapılar" bahşedilmiş durumda. Bunlara daha fazla zaman ayıramadığı, aklındaki projelerin hızına yetişemediği için kendimi çaresiz hissettiğini belirtiyor.
Yeni projelerinden de söz ediyoruz. Üzerinde 5 yıldır çalıştığı bir filmin artık yakın zamanda biteceğini ve önümüzdeki yıl seyirciyle buluşacağını, ayrıca bir Suriye hikâyesini konu eden başka bir film üzerinde de çalıştığını belirtiyor. Roman alanında yeni eserler vermek istediğini eklerken; "Çağdaş sanat konusunda bir şeyler yapmayı planlıyorum. Tam olarak ne olacağından emin değilim ama mutlaka o alanda da eserler ortaya koymak istiyorum" diyor. Beni de en çok heyecanlandıran bu kısım oluyor açıkçası. Nasıl bir yol izleyeceğini sorduğumda ise; "Benim de bilmediğim ve bilmediğim için de heyecan duyduğum bir ağın ortaya çıkma ihtimali var" diyor.
Bize de bekleyip Rüya'yla başlayarak Rüyet'le devam eden dizgenin yeni adımlarını görmek düşüyor.