Anti-kahraman diye bir şey var: anti-hero erkeği, anti-heroine kadını. Wikipedia'da maddesi bile var (Wikipedia'nın adresinin başına sıfır rakamını koyarak 0wikipedia.org yazarsanız) siz de görebilirsiniz.)
Bir gerçek kişide veya edebi eserin ana karakteri olup da bir tehlike anında hasımlarıyla çözüm üreterek, cesaretle, yaratıcı bir ruhla mücadele eden, güçlü, zafer ve onur için klasik destanlardaki gibi savaşma becerisi gibi özelliklere sahip olan kadın veya erkeğe kahraman, bu özelliklere de "kahraman kişinin nitelikleri" deniyor.
Kahramanın en iyi tanımı gerçekten destanlarda vardır. Dağları deler kahramanlar… Kara, tipiye aldırmazlar. "Düşman benden güçlü mü?" diye sorarlar ama bu mücadeleden kaçmak için değil, kendinden güçlü birini yenmek amacıyla yaratıcı çözümler üretebilmek için sorulur. Her ulusun, her uygarlığın, geleneğinde bu tür örnek kişiler vardır. Bu kişilerin gerçek hayattan alınan ve biraz da süslenip püslenerek daha cazip hâle getirilen hikâyeleri, masallarımızı, destanlarımızı doldurur. Bunları çocuklarımıza okutarak, onlar gibi (a) tehlike anında geri duran değil, ileri atılan, (b) durumun stresine aldırmadan çözüm üretmek üzere kafasını çalıştıran, (c) cesur, (ç) yaratıcı, (d) mücadeleci, (e) maddi ve manevi açıdan kendini kuvvetli kılabilen, (f) zafer kazanmaya ve onurunu korumaya önem veren birey olmalarını sağlamaya çalışırız. Destanlar bunun için vardır; hatta bütünüyle edebiyat bunun için vardır dersek çok fazla hata etmiş olmayız.
Evlatlarımızın kahraman bireyler olmasını sağlamaya çalışırız da… Her zaman öyle olmaz. Nitekim dünyada anti-hero gerçeği var. Ve yukarıda adresini takdim ettiğim engin bilgi kaynağında bu konudaki maddede anti-kahraman, "bir edebiyat eserinde geleneksel kahraman niteliklerine sahip olmadığı hâlde ana karakter konumunda bulunan kişi" olarak tanımlanıyor. Yani beylik, konvansiyonel, töresel bakımdan bir kahramanda olması gereken yukarıda a'dan f'ye kadar tadat ettiğimiz niteliklere sahip olmayacak ama yine de roman, hikâye, deneme, o kişinin üzerine kurulu olacak, onun etrafında dönecek.
Korkak, yılgın, ezik kahramanlar!
Burada iki soruyla karşı karşıya kalıyoruz:
1. Bir edebiyat eserini o kadar uğraşıp, zahmetlere girip kaleme alan yazar, acaba hangi hikmete binaen eserinde başköşeyi bir kişiye verir? Yani korkak, kaçak, yılgın, pısırık, kafasız, güçsüz, ezik, loser, şerefsiz bir insan romanın, hikâyenin ana kişisi olmalı mı? Eser kendisinin, hikâyeyi yoktan var eden o; dolayısıyla bir yazarın yaratıcı çabasının da hikmetini sual etmemek gerekir. Paşa gönlü nasıl isterse, öyle bir kişiye istediği rolü verir.
2. Bu tür zevat sadece edebiyatta mı var? Dikkat buyurdu iseniz, "kahraman" tanımı, "Bir gerçek kişide veya edebi eserin ana karakterinde" diye başlarken, "anti-hero" tanımı, "bir edebiyat eserinde (…) bulunan kişi" diye devam ediyor. Yani kahraman sadece romanda, hikâyede değil gerçek hayatta da bulunurken, anti-hero tanımı nedense sadece edebiyatla sınırlıyor bizi. Dolayısıyla ikinci soruyu sormadan edemiyoruz: antihero eşhas sadece edebiyatta mı var?
Sizin bu soruya yanıtınız nedir? Benim yanıtım, bu soruyu gündeme taşımış olmamdan da belli ki, gerçek hayatta anti-hero'lar vardır ve bunlardan bazısı bazılarımızın gerçekten kahramanı olabilir.
Nasıl yani? "Anti-kahraman kahraman?" Kahraman neye yarıyordu hayatta? 6-7 yaşındaki yumurcağınızı kucağınıza alıyorsunuz, "Bak yavrucuğum, bu kırmızı pelerinli amca var ya? İşte onun adı Süpermen. Bak ne kadar cesur ve güçlü. Hiçbir şeyden korkmuyor. Kötü kişilerin hakkından geliyor. Stres hâlinde yaratıcı çözümler üretebiliyor. Sen de öyle ol" diyorsunuz ya? İşte orada parmakla gösterdiğiniz yani müşar-ü bil-benan kişi (parmakla gösterilen, meşhur kişi), şu yukarıdaki yedi özelliğin hemen hepsine sahip olduğundan kinaye, küçük yavrunuza kahraman örneği oluyor. Gerçek hayatta bu gibi amcaları, ablaları, kabalık olmasın diye parmakla göstermeyip sadece lafzen de tanımlayabilirsiniz: "Bak şu kürsüdeki saçları dökülmüş lacivert elbiseli kravatlı amca var ya…"
Aynen böyle: Bazı amca ve teyzeleri de öyle olmak için değil, ama tam tersi, olmamak için, yani, korkaklık, cesaretsizlik, güçsüzlük, şerefsizlik örneği olarak gösteremez misiniz? "Bak evladım, şu otobüsün üstünde elinde mikrofon olan filanca şahıs var ya… Hah o... Onun gibi olma! Sen şerefli, namuslu bir ana-babanın çocuğusun… Sen…" Burada evladınıza vereceğiniz nasihat, rakibi kötü gösteren olumsuz siyasal kampanya reklamı gibi biraz negatif kaçacaktır tabii. Önünüze, şöyle hazır gösterilecek bir örnek gelmişken, küçük beyin veya hanımın eğitimini eksik bırakamazdınız elbette.
Etrafı anti-kahramanlar sardı
Nitekim benim bu ikinci soruya verdiğim cevap da aynen bu duruma işaret etmek içindi. Etrafımıza bakalım! Etrafımız romanlardan çıkmış anti-hero kahramanlarla döşeli değil mi? Her köşe, İyi, Kötü, Çirkin filminden fırlamış Clint Eastwood'larla çevrili değil mi? Wikipedia dayanamamış, roman, film, TV dizisi, video oyunları ve mangalardaki tam 595 anti-hero'nun eserdeki adı, ekran veya beyaz perdede canlandıran aktör, onun adı, eserin adı ve yazarı ile listesini yapmış. Kimler yok ki? X-Men dizisinden Magneto var mesela. Örümcek Adam'daki Punisher/ Mavi Kaplan, mesela. Bilgisayarda Blood oyunu oynar mısınız? Oradaki Caleb, örneğin. Böyle uzaklara gitmeyelim. Yakınlardan bir örnek: James Bond..."Aaa? James Bond da mı anti-hero?" Evet ya. Adamın şerefli-haysiyetli bir tarafı var mı? Az entel takılırsak, Hamlet'teki Hamlet. Güçsüzün, korkağın, ahlaksızın bizzat kendisi… Hatta Othello. Hatta Raskolnikov. Madame Bovary'nin Emma Bovary'si. Bizzat ve şahsen Sherlock Holmes.
Gelelim benim anti-hero kahramanlarıma. Romandan filmden örnek vermek kolay... Çünkü adama istediğin kadar antihero özellik yapıştır. Ama bu özellikler, kanlı-canlı ve sizin gazete-dergi veya web sitenizin yayınlandığı yörede sizinle aynı basın savcısının teneffüs ettiği havayı teneffüs eden bir kişiye ait ise bir anda "hakaret" sınıfına girebilir. Sonra işin yoksa uğraş dur savcı beyi ikna etmek için: Efendim ben kendisine şeref yoksunu demek istemedim. Sadece geleneksel kahraman tanımına giren özellikleri tam taşımıyor demek istemiştim…"
Bütün anti-hero özellikler hakaret anlamına gelir mi? Bence gelmez. Mesela geleneksel olarak kahraman kişilerimiz, stres altında bile çözüm üretebilen kişiler midir? Evet, peki bütün anti-hero'lar stres hâlinde eli kolu düğümlenen, çaresizlik içinde kıvranan kişiler olmak zorunda mı? Elbette hayır. Ben öyle siyasetçiler tanıdım ki, içerde ve dışarıda, kelimenin tam anlamı ile anti-hero'dur; ama iki ayağının üstünde (hatta parmak uçlarına basarak) anında 550 yalanı birden uydururlar. Aklıma yakın tarihimizden, seçim kaybetmiş bir partimizin lider kadrosunun bir çözüm üretimi geliyor ki millet haftalarca seçimi-meçimi bırakıp, bu çözümden söz etmiş; radyolar-televizyonlar bu çözümle ilgili yayınlar yapmışlar, gazeteler-dergiler bu çözümü anlatsın diye muhabirlerini günlerce çözümün içinde yaşamaya yollamışlardı.
İçerden örnek veremiyorsak dışarıdan anti-hero kahraman bulamaz mıyız? Aklıma hemen geçen ayın başlarında ülkemizi ziyaret eden ABD heyetindeki Başkan Trump'ın ulusal güvenlik baş danışmanı John Bolton'nun artık meşhur pozu geliyor. İki mars-bir düz edilip, tavlası koltuğunun altına verilmiş nice kahraman vardır ki sayın Bolton'un bu surat ifadesinin aynısıyla yolcu edilmişlerdir. Demek ki sayın ulusal güvenlik baş danışmanı, maddi-manevi güçleri olan, ahlaki bir tavırdan güç alan birisi değildi.
Konu açılmışken: Bolton'un patronu, ABD ve Batı dünyasının tartışmasız lideri Donald Trump hero mudur, anti-hero mu? Demokratik tercihler söz konusu olduğu zaman seçilenlerin mutlaka her kriter maddesinden olumlu not alan kişiler olması gerekmiyor. Putin'i alalım mesela. Bir kahramanın neredeyse bütün özelliklerine sahip… Ama öyle maddelerde öyle eksikleri var ki!
İçerde de dışarıda da örnekleri siyasetten seçmek tehlikeli. Sizin hero dediğinize, birçok kişi antihero diyecektir.
Yazarın gücü
Edebiyat öyle değil. Aşağı yukarı edebiyat tahlili yapan yazarların çoğunun üzerinde anlaştığı antikahramanlar var. Örneğin Mark Twain'in Huckleberry Finn'in Maceraları adlı ve çevrildiği her dilde başlıca çocuk klasiği olan eserin "kahramanı" Huckleberry Finn, esasen bir anti-hero'dur ve bu edebiyata girmiş ilk anti-kahraman romanıdır. Yayınlandığı 1884'ten bu yana, bu kitabı çocuklara okutmalı mı, okutmamalı mı tartışması yapılagelmiştir. Huck'ın bütün maceraları hile, aldatma, acımasızlık doludur. Ne var ki kitabın ülkemizdeki tanıtım sitesinde "Huck adlı çocuğun… dünya ile savaşımı ve özgürlük arayışı olağanüstü serüvenlerle birlikte anlatılmaktadır. Bu kitap, yüz yılı aşkın bir süredir, dünya klasikleri arasındaki önemli yerini korumakta ve sevilerek okunmaktadır" deniliyor.
Anti-hero'yu "kahraman" saydırtan yazarın gücüdür. 20'nci yüzyılın varoluşçuları, Franz Kafka Dönüşüm (Metamorphosis)
ile Jean-Paul Sartre Bulantı (Nausea) ile Albert Camus Yabancı (L'Étranger) ile bize, kararsız, hayatın gelgitleri arasında savrulup duran, başlıca duyguları bıkkınlık, endişe, pişmanlık, çevrelerine yabancılaşma olan tipleri sevdirdiler. Ahmet Hamdi Tanpınar'ın Huzur 'daki Mümtaz'ı kahraman mıdır? Yayınlandığı 1950'lerde değil ama 1970'lerde elimizden düşmez olan Huzur , bizi bî-huzur etmemiş midir?
Günümüzün anti-hero'su bence varoluşçuların dramını yeniden yaşayan ve onların özelliklerine ek olarak bir de iletişim eksikliği olan zamane gençleri, öfkeli kız ve erkekleridir. Bu noktada, Wikipedia'nın kahramanlık niteliklerini sayıp, "Bunlara sahip olmayanlar..." diye kestirmeden yaptığı anti-hero tanımında biraz düzeltme yapmamız şart çünkü anti-hero kavramını romandan çıkarıp gerçek hayatta, tanıdığımız, elini sıktığımız, kanlı-canlı insanlara da inhisar ettirince, o hakaretimsi ifadeleri iskontolamak ve mesela "şerefsiz" gibi sıfatları atmak gerekiyor. Gerçi bu kelime benim lügatimdeki anlamını çoktan yitirmiş vaziyette. Geçen gün bir arabesk türküde yanık sesli genç, hâlâ yeniden kavuşma ihtimalinden söz ettiği sevgilisine en hafifi "şerefsiz" olan bir dizi sıfatı layık görüyordu. Ben o kızın yerinde olsam, bu şerefsiz âşık çoktan gebermişti!
Konumuza dönersek, özetle benim kahramanlarım X kuşağından bu yana gelen bütün kuşaklardır. Hepsi değil tabii; sadece okuryazar olanları.
Babalarımız-dedelerimiz için kahraman, Yemen'den dönen babaları ve dedeleri idi. Ben, biz, 68 kuşağı yani, sol-sağ derken, gençliğimizi, bunalımımızı, savrulmamızı yaşayamadık; kazık gibi bir yol tutturduk ve kelimenin tüm anlamları ile ölümüne o yolda kaldık. 28 Şubat kuşağı, şerden hayır çıkartan kızları, 2002 Devrimi'ne kadar biraz eziyet çeken ve ama sonra çıktıkları düzlükte, hemen her gün bir Ferahfeza Ayini lüksü yaşayan erkekleri ile başka bir âlemde idiler.
Şimdi anti-hero gençlerimiz var; yeminle söylüyorum içlerinde İsmet İnönü kimdir bilmeyenleri var veya okula Saab jiple gelip, şoförüne "Ayrılma, belki ders erken biter!" diyecek kadar realiteden kopuk olanları.
Bunları kahraman yapmazsak, gelecek çok -nasıl söyleyeyim- parlak görünmüyor.