Fatmanur Altun: Bu hanımlara hadlerini bildiriniz!

Bu hanımlara hadlerini bildiriniz!
Giriş Tarihi: 7.06.2016 16:01 Son Güncelleme: 7.06.2016 16:02
Fatmanur Altun SAYI:25Haziran 2016
Maksat bağcıyı dövmek değil üzüm yemek olsaydı eğer “mümin erkekler ve mümin kadınlar birbirlerinin velileridir” ayet-i kerimesi ışığında herkesin iğneyi kendine çuvaldızı başkasına batırdığı, sağduyu, feraset, hikmet ve merhamet çerçevesinde çözümlerin aranacağı bir vasatta bu dertlerimiz çok güzel konuşulurdu ve çok da iyi olurdu aslında…

Bugün toplumların karşı karşıya kaldığı bozulma, yozlaşma ve pek çok sosyal sorunun temelinde kadın-erkek rollerindeki değişme yatmaktadır. Kadınların özellikle işgücüne katılmaları ile bu durum ortaya çıkmıştır. Zira çalışan kadın evi ile ilgilenemeyen, kocası ile rekabete giren, ekonomik gücü ile kocasını ezmeye çalışan kadındır. Bu durum ailede ikilik halinin yaşanmasının ve ailenin temelinden sarsılmasının en önemli nedenidir.

Çalışan kadın ayrıca çocuklarına iyi analık yapamaz. Anasız büyüyen çocuklar her türlü psikolojik sıkıntıyı yaşamaya meyilli olurlar. Bağımlılık, suç oranlarındaki yükselme, ruh hastalıklarındaki artış hep bu nedenledir. Kadınlar erkekler ile rekabet etmeyi bırakıp evlerinin kadını, çocuklarının anası olmalı, kocalarının ihtiyaçlarına cevap veren müşfik, sevecen varlıklar olmalıdır. Ayrıca tesettüre ihanet etmeyi bir kenara bırakıp, İslam'ın en önemli rükûnlarından biri olan örtülerine sahip çıkmalıdırlar. Daracık pantolonlar, kısacık etekler giyip üzerine de başörtüsü takarak dinimizin yüce bir emrine ihanet etmemelidirler. Başlarında ayet taşıdıklarını unutmadan, Ebu Cehil'in karısının dahi yapmadığı rezilliği yapmaktan vazgeçmeli, doğru düzgün örtünmeli, hakkını veremiyorlarsa örtünmemelidirler.

***

Şöyle ciğerlerimize derin bir nefes çekip, koltuğumuza kendimizi yavaşça bırakabiliriz. Zira bütün sosyal sorunlarımızın kaynağını bir güzel deşifre etmenin hafifliği bedenimizi ılık ılık sarmış olmalı. Sadece deşifre mi az önce dört başı mamur bir toplumsal eleştiri yaptık hatta sapasağlam çözüm önerileri bile sunduk. Ayetlerden, hadislerden düşüncelerimizi destekleyen birkaç kolaj da yaparsak, pozisyonumuzun konforu tadından yenmeyecek neredeyse.

Yalan mı!?

Kadınlar çalışmasa, çocuklar anne sevgisini doya doya yaşayarak büyüse toplumsal yapımızı oluşturan bireyler daha mutlu ve sağlıklı olmaz mı? Yahut kadınlar çalışma hayatının stresi, sosyal yaşamın keşmekeşi, gürültü, trafik gibi etmenlerden bunalıp yay gibi gergin hale gelmeseler kocalarına karşı daha anlayışlı ve müşfik olmazlar mı? Bu durum aileyi güçlendirip sosyal dokumuza olumlu yansımaz mı?

Ayrıca tesettürün içinin boşaldığı da bir gerçek değil mi? Her geçen gün sayıları daha da artan modern başörtülüler de neyin nesi? Altlarında daracık pantolonlar, taytlar, kısacık etekler, başlarında örtü. Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu denmez mi! Allah'ın Müslüman kadınlardan istediği her taraflarını teşhir etmeleri değil, güzelce örtünüp ziynetlerini gizlemeleri değil mi! Şu halde bu argümanlara itiraz etmenin ancak iki açıklaması olabilir. İlki, Batı'nın dümen suyuna girmiş zihinlerle feminizm savunusu adına bunlara itiraz etmek olabilir. İkinci olarak da dinimizle yahut toplumsal değerlerimizle karşıtlık içinde olanlar bu argümanlara itiraz edebilirler. Bir üçüncü pozisyon savunulamaz, savunulması teklif dahi edilemez.

***

Evet, bütün bu değerli fikirlerimi sarih şekilde beyan ettikten sonra birkaç küçük ayrıntıyı parantez içinde dile getirmek isterim. Yalnız bunu reklamlarda altta hızla akan yazılar gibi sorumluluktan kurtulmak için gönülsüzce yaptığımı itiraf etmeliyim. Zira kafa konforumu korumak için altta sıralayacağım maddelerin fazla göze batmaması önemli. Umarım editörüm de bu durumu dikkate alarak aşağıdaki maddeleri büyüteçle okunacak kadar küçük bir punto ile basmayı ihmal etmez. Okuyucunun da kafasının karışmasını istemem doğrusu.

Gelelim söz konusu rahatsız edici maddelere:

01. Toplumsal görüngülerin tek bir olgu ile açıklanamayacağı, bir sosyal olgunun birden fazla faktörün karşılıklı etkileşimi ile ortaya çıktığı sosyal bilimlerden bir parçacık olsun nasiplenen herkesin bildiği bir şeydir. Bunu bizim de bilmediğimiz zannedilmesin.

02. Kadınların çalışma hayatına giderek daha fazla katılmasının tarihin belli bir döneminde meydana gelen büyük toplumsal değişim ve dönüşümlerin dolaysız sonuçlarından biri olduğu malumumuzdur.

03. 18'inci yüzyıla kadar üretimin ev merkezli olarak örgütlendiğini ancak sanayi devrimi ile bu durumun değiştiğini biliyoruz. Ortaya çıkan kapitalist üretim biçimi ev dışında örgütlenmiş ve bu üretim biçimini sürdürmek için gerekli insan gücünü temin etmek üzere erkek evin dışına çıkarılarak aile hayatından büyük oranda uzaklaştırılmış. Hatta o dönemlerde kapitalist teorisyenler baba, eş ve aile odaklı üretim biçiminin ayrılmaz parçası olan erkeğin fabrikalarda çalışmasının yaratacağı sosyal sorunlara ve bunların çözümüne epey kafa yormuşlar. Çözüm olarak kadınlara ek sorumluluklar yükleyecek olan 'ev kadını' (domestic houswife) kavramını icat etmişler. Bu kavramın ve pozisyonun zannedildiği gibi ilahi bir buyruk değil, icat edilmiş bir kavramsallaştırma olduğunu bilmediğimiz de düşünülmemelidir.

04. Bugün ev dışı üretimin bir parçası olarak çalışan kadınların azımsanmayacak kadar büyük bir kısmının ekonomik zorunluluklar dolayısıyla çalıştıklarını; bir baba, abi, eş yahut herhangi biri tarafından ekonomik olarak yaşamlarının sonuna kadar desteklenecekleri ve bu durumun maddi/manevi bir yüke dönüşmeyeceğinden emin olmaları halinde çalışmayı asla tercih etmeyeceklerini söyledikleri de malumumuzdur.

05. 'Çalışan kadın' deyince zihinlerde yer eden stereotip şık döpiyesli, topuklu ayakkabılı ve yönetsel pozisyonlar için erkeklerle kıran kırana mücadele eden bir kadın olmasına karşın esasında işgücü içinde yer alan kadınların büyük çoğunluğunun vasıfsız işçi kategorisinde, özellikle de hizmet sektöründe, az tercih edilen işlerde, sosyal güvenceden yoksun ve düşük maaşla çalıştıklarını gösteren istatistikleri görmediğimiz de düşünülmesin.

06. Bir kadının maddi sıkıntı nedeniyle çalışmak zorunda kalmasının, İslami ilkeler açısından sırasıyla eş, baba, abiyi sorumluluk altında bıraktığı, kadınların çalışmasının norm olarak İslamiyet tarafından reddedilmediği sadece çalışmaya mecbur bırakılmamasının istendiği malumumuzdur.

07. Dışarıda çalışmak zorunda oldukları için çocuklarına kendileri bakamayan kadınların en az çocuklar kadar büyük bir 'ayrılık sendromu' yaşadıkları çalışan kadınlara kulak veren herkesin işiteceği bir şikâyettir ve bu da tarafımızca malumdur.

08. Kapitalist üretim biçiminin dolaysız sonucunun kapitalist yaşam biçimi olduğunu, toplumlar Batılılaştıkça bu yaşam biçiminin giderek kılcallara kadar sirayet ettiğini, bunun yeme içme kültüründen giyim kuşam pratiklerine, eş, dost, akraba ilişkilerinden boş zamanları geçirme biçimlerine kadar her alana homojen bir biçimde yayıldığını, devasa bir toplumsal olgunun sorumluluğunu tek bir toplumsal kesim üzerine yıkmanın açıklayıcılıktan uzak olduğunu da biliyoruz.

09. Tesettürde yozlaşma olarak adlandırılan olgunun, Batı dışı toplumların Batı ile girdikleri ilişki ve kapitalist üretim/tüketim/yaşam tarzı ile birebir ilişkili bir göstergeden ibaret olduğunu, biraz derinlemesine bakıldığında buna benzer farklı toplum kesimleri ile de ilişkilendirilebilecek pek çok örneğin olduğunu da gizlemiş gibi olmayalım.

10. Tesettürlü kadınların bir kısmının, artık Müslüman erkekler başörtülü kadınlarla evlenmek istemiyorlar, bunun bir bedeli olacağını düşünüyorlar dediklerini yahut evlenecek kız arayan muhafazakâr erkeklerin ve ailelerinin önemli bir kısmının 'örtü konusunda aşırıya kaçmama' ve 'göze hoş görünme' şeklinde kriterler koyduklarını da duymazlıktan gelmeyelim.

11. Tesettür ve moda konusunun bu kadar iç içe geçmesinden duyulan, zaman zaman alevlenen ve genelde Müslüman kadınları tel'in etmeye varan rahatsızlığın, tesettür endüstrisi üzerinden devasa zenginlikler devşiren patronlara hemen hemen hiç uzanmaması bir anomali olarak duruyor bunu da kabul ediyoruz. Ayrıca bu konuda gösterilen hassasiyetin faiz kadar önemli bir hüküm karşısında sönükleşmesinin, Müslüman toplumların kapitalist üretim ve tüketim biçimi ile ne denli entegre olduklarının bir delili olarak ortada olduğu ve bunun yarattığı çelişkiyi de bir kenara kaydediyoruz.

Bütün bu önemsiz ayrıntılara küçücük değindikten sonra en başta yapmış olduğumuz harikulade lezzetli toplumsal analizi servis edebiliriz.

Servis önerisi:

Suhuletle tartışılmasını ve meselenin çok yönlü olarak değerlendirilmesini önleyeceği için sosyal medya üzerinden servis edilmesi önemle tavsiye edilir.

Son not:

Maksat bağcıyı dövmek değil üzüm yemek olsaydı eğer "mümin erkekler ve mümin kadınlar birbirlerinin velileridir" ayet-i kerimesi ışığında herkesin iğneyi kendine çuvaldızı başkasına batırdığı, sağduyu, feraset, hikmet ve merhamet çerçevesinde çözümlerin aranacağı bir vasatta bu dertlerimiz çok güzel konuşulurdu ve çok da iyi olurdu aslında…

BİZE ULAŞIN