Güzellik zamanın ruhuna göre değişir mi bilmiyorum. Çünkü dün güzel bulduğumu bugün de güzel bulmak gibi bir huyum var. Kimilerine çok "muhafazakâr" gelebilir ama bendeniz özdeki güzelliği düşünmek istiyorum. Evet, her insan özünde "güzel"dir. Öz, bizzat yaratıcınındır. Hatta bir adım daha ileriye gidersem eğer; her insan özünde iyidir de. Öz, iyiliğin yurdudur. "Allah güzeldir, güzeli sever."
Oysa gündelik hayatımız bizi "öz"den uzaklaştırmak ister. Özden uzaklaştığımız müddetçe moderne yaklaşırız. Modernin güzellik algısı geometriktir. Herkesi aynı algı matematiğinde buluşturmak ister. Çevrenizde "güzel" olarak sunulan ölçülere bir bakın, totalde büyük bir daireye tekabül eder. Misal dün güzel dediğinizi bugün demode bulabilirsiniz. Çünkü modernlik güzel olanı çoğunluğun kararına bırakmış gibidir.
Estetikle intizam, güzellikle nizam arasında bağlantılar var. Doğal olanla ruhumuz arasındaki irtibat da öyle. Bu yüzden ev resimlerimizi hep aynı şekilde çizmeye meyyaliz. Özümüzdeki güzelle dışımızdaki güzel bir yerde buluşmak istiyor. Birbirini arzuluyor. İçe dönüp özü tanımaya çalıştığımızda; onu müzikle, edebiyatla, sanatla ve diğer ilimlerle zenginleştirdiğimizde özümüzde bir gürleşme yaşanıyor. Özü gür olan özgürlüğü istiyor.
İnsan-ı kâmil diyor sufiler bu özü bulanlara. Hatta Hz. Mevlâna şu sözlerle anlatıyor kâmil insanı: "Damlada gizlenmiş bir deniz, zerreye sığınmış bir güneş…"
Günümüzde bir salgın gibi artan "estetik" arayışı yalnızca kendi bedenimize yaptığımız müdahalelerde ortaya çıkmıyor, sanki tüm dünyayı yeni baştan inşa etmek istiyoruz. İnsanın içinde bir cennet gizli. Ve kabul edelim hepimizin cennet hayali de aşağı yukarı aynı. Tabii olanla yapay olanın kavgası bu. Dosyamıza bu gözle bakarsanız seviniriz. İyi okumalar.