Bal yapmayan arılar ve kırkayak
İbrahim Efendi Leyla'ya kavuşmak arzusuyla kendisini yollara atmış fakat bu sırada yola birlikte çıktıklarını da yolda bırakmıştı. Obadan ayrılırken şimdi kaç yıl sürdüğünü hatırlayamadığımız inziva hayatını birlikte ikmal eylediği ve kâmil insan olma yolculuğunda kendisine eşlik etmiş bulunan nebatat ve hayvanatı ihmal etmiş, onlara veda etmeyi unutmuştu.
Yalınayak günlerce koştuktan sonra bir ırmak kenarında mola verip oradan geçen balıklarla hasbihal etmek, bu husustaki fikirlerini almak istedi. Kaderin garip bir cilvesidir ki balıkların hepsi o sırada uyumaktaydılar. İbrahim Efendi en azından birini uyandırmak kastıyla suya eğilince şaşkınlıktan donakaldı.
Sudaki aksi bir kurt suretine bürünmüştü.
Endişeyle kendisini toprağa attı ve zor zamanlarda hep yaptığı gibi uyumaya başladı. Kurtlar onu uykusunda da rahat bırakmadılar. İbrahim Efendi rüyalarında kendisini bir erkek kurt olarak görüyor, karşısına çıkan ve ona rehberlik eden bütün dişi kurtlar onu terk ettiği inziva obasına geri götürmeye çalışıyordu.
Kırkayağın hikayesine dair
Kan ter içinde uyandığında yanında bulunduğu ırmağın akışının değiştiğini fark etti. Su yön değiştirmiş ve yukarı doğru akmaya başlamıştı. Mesaj net
ve kesindi. İstemeye istemeye obaya geri döndü ve inziva arkadaşlarını bir araya toplayarak onlara şu konuşmayı yaptı:
"Değerli dostlarım,
Sizden ayrı bulunduğum zaman zarfında bir gün kırkayak adı verilen bir hayvanla karşılaştım. Onu bulduğumda derin düşüncelere dalmıştı. Merak
edip yaklaştım. Bu kırkayak hareketlerindeki muntazam ahenkten yola çıkarak kendisinin ne kadar akıllı bir hayvan olduğunu düşünüyordu. Aman
efendim, 19. ayağımı hiçbir zaman 21.'den sonra atmıyorum; yok efendim, 20.'yi de hiçbir zaman 18.'den önce atmıyorum. İşte bu takdir edilmesi gereken bir kabiliyettir, diyerek böbürleniyordu.
Değerli dostlarım,
Kırkayak bu konu hakkında, yani adımlarını nasıl birbirine karıştırdığı hakkında, uzun uzun düşündü ve bir daha yürüyemedi. Siz sakın böyle yapmayın. Akışta olun, akışta kalın, akıştan kopmayın, sizlere nasihatim budur.
Son olarak şunu da belirtmek isterim: Unutmayın! Bütün arılar bal yapmak zorunda olsaydı bir süre sonra hiçbir arı bal yapamazdı."
Hayvanlar ve bitkiler İbrahim Efendi'nin sözlerine hiçbir tepki vermeden dinlediler ve sonra sessizce işlerinin başına döndüler. Yalnız meşe kargaları
müstesna. Onlar İbrahim Efendi'nin mesajını yeryüzüne yaymak üzere kanat çırparak uzaklaştılar. Okuyucularımıza hatırlatmak isteriz ki meşe kargası siyah değil rengarenk bir kuştur.
Deryayı bilen mahiler
Uzun ve güzel bir yolculuk için temiz bir vicdan gerekir. İbrahim Efendi dostlarına karşı vazifesini yerine getirdiğine kani olduğu için tekrar yola çıkmaya karar verdi. Fakat evvela o rüyaları gördüğü ırmağın kenarında bir kez daha mola vermesi ve kendisine bir istikamet belirlemesi gerekiyordu. Öyle ya, nereye gideceğini bilmeyen insana hiçbir yol yardım edemez.
İbrahim Efendi ırmağa vardığında balıklar onu bekliyordu. Temsilci olarak seçtikleri ve sonradan sazan olduğunu anladığımız bir balık konuşmaya başladı:
"Efendi! Bizler görüyorsun bu suyun içinde yaşıyoruz. Yalnız suyun içinde değiliz aynı zamanda suyun da bilincindeyiz. Bu yüzden iyi biliriz; yalnızca
sevmediğimiz değil, sevdiğimiz ve mecbur olduğumuz şeyler de bizim için bir hapishaneye dönüşebilir."
"Ey İbrahim Efendi! Bazı duyguların bir kez vücuda gelmesi kafidir. Tereddüt bunlardan biridir. Tereddüt bir kez ortaya çıkarsa kemikli canlılar gibi mütemadiyen büyür ve olgunlaşır. Bu yüzden ya tereddüt etmeyeceksin ya da gitmeyeceksin."
Balıklar gidince İbrahim Efendi suyun da çekildiğini ve aslında bir mağarada olduğunu fark etti. İnsan, dostlarım, bir mağaraya bazen yağmurdan, bazen de güneşten kaçmak için sığınabilir. Hatta insan bir mağaraya bazen gürültüden kaçmak bazen de kendi sesinin yankısını duyacak şekilde gürültü yapmak için de sığınabilir.
Balığın anlattıkları İbrahim Efendi'yi üşütmüştü. Çevresindeki kayaları oyarak kendisine bir ocak yaptı ve içine girip uyumaya başladı. Uyandığında gördüğü bütün rüyaları unutup yola çıkacak ve yolculuğuna devam edecekti. Az gitmiş uz gitmiş ama bir arpa boyu yol kat edememişti. Bu böyle devam edemezdi.