Abdurrahman Uzun/ Araştırmacı- Yazar
Sosyal medya platformları artık dünyaya yön veriyor
Sosyal medyanın siyasetteki rolünü nasıl değerlendiriyorsunuz?
Kullanıcı kişi sayıları milyarlarla ifade edilen bu dijital platformların sadece siyasete değil dini topluluklardan, iş dünyasına, eğlence camiasından, alışveriş sektörüne, insan kaynaklarına, sağlık mecralarına kadar birçok yapıya etki etmenin de ötesinde artık bu sektör, kurum ve kuruluşları kontrol ve dizayn eder noktaya geldi. Sosyal medyanın siyasete etkisi genelde dezenformasyon, algı ve çatışma üzerine oluyor. Ağırlık böyle ama burada biz şunu söylüyoruz: Tüm bu olumsuz ve negatif manzara içinde biz sesimizi bu platformlarda nasıl duyurmalı ve gerçeği nasıl yaymalıyız? Mesela son Filistin-İsrail gündeminde Elon Musk, Twitter'da resmen Birleşmiş Milletlerden, koca koca devletlerden daha fazla görev üstlendi ve kısıtlama engeli koymadan herkes gibi mağdurun, mazlumun, haklı olanın da diğerleri kadar sesini çıkarmasına imkân tanıdı. Böylece birçok insan olanı biteni istese de istemese de gördü, akıllara takılan sorular belgeli şekilde önüne düştü ve gerçeği görmek, kabul etmek zorunda kaldı. Toparlayacak olursam, sosyal medya platformları artık dünyaya yön veren bir konumda. Bu nedenle bu platformlarla kavga edip dövüşmek yerine o platformlarda kendi değerlerimizle var olma mücadelesi vermek lazım, bu mücadeleyi yaymak lazım.
Sosyal medyada yürütülen seçim kampanyalarının önemi günden güne artırıyor. Peki, sosyal medya seçim kampanyalarında gerçekten etkili mi?
Geçen ABD seçimleri, önceki Başkan Trump'ın seçim kampanyaları ve kazanma yöntemi, keza Türkiye'de ifşa edilen hesaplar ve trol ağı denilen sadece seçim sonucunu etkileme üzerine kurulan propaganda hesaplarının varlığı bu soruya en net cevabı veriyor. Evet, etkili fakat Türkiye'de mevcut iktidarın ve liderinin sahaya sunduğu, seçmene verdiği bir aidiyet var aslında. Erdoğan bunu çok iyi yapıyor, seçim başarıları da zaten bunu net bir şekilde gösteriyor. Şöyle bir durum var; siz sahaya ayrı kampanya dijitale ayrı kampanya geleneksel medya için ayrı kampanya yürütüp tüm bunları tek bir merkeze toplayabildiğinizde ve bu süreç insanlara samimi geldiğinde kazanıyorsunuz.
Son yaşanan seçim süreçlerine baktığımızda sanat camiasının ve sosyal medya fenomenlerinin seçim kampanyalarında etkin rol almaya başladığını söyleyebilir miyiz? Bu kişilerin seçim süreçlerine etkilerini nasıl yorumluyorsunuz?
Herkesin bir fikri ve bir düşüncesi elbette olacak. Bundan daha doğal bir şey olamaz. Sanat camiası adını verdiğimiz kesim her zaman ağırlıklı olarak
daha sol/seküler görüşlü bir kesim oldu hep. Bu da çok normal. Fakat benim bu kesimle kavga edip bağırdığım yer şurası; bu bahsettiğimiz kişiler ısrarla bu seçim sürecinde devamlı çıkıp kendileriyle aynı hayat görüşü ve ideolojik fikri benimsemeyen insanları aşağıladılar, hakaret ettiler, dalga geçtiler bu da yetmedi küfredip bunu da kendi mahallelerine kahkahalar eşliğinde servis ettiler. Hatta o küfrün temsili emoji ve ikonlarını profil fotoğrafı yaptılar. Seçim süreci boyunca ülkemizi, evlatlarımızı, yarınlarımızı ve geleceğimizi düşündüklerini söyleyip kalpli ikonlarla tarafını açıklayan ve toplumun da nereye destek vermesi gerektiğini söyleyen kişiler seçim ertesi "Bizim tuzumuz kuru siz kendi derdinize yanın, aman beee" diyerek tatil programlarına, eğlence paylaşımlarına kaldıkları yerden devam ettiler. Bu sayede duruma verdikleri tepkilerin ciddiyetsizliği ve aslında gelecek, ülke, yarınlar gibi dertlerinin olmadığını tek dertlerinin boş bir propaganda olduğunu belli ettiler, gösterdiler, sağ olsunlar hiç saklamadılar. Kalpleri rafa kaldırdılar, parmak sallamaya başladılar.
Kültür camiası son yıllarda siyaset alanında hiç olmadığı kadar aktif rol oynuyor. Yorum, eleştiri ve tercih konusunda tweet atıp demeç veriyorlar. Buna, kendiliğinden başlayan bir cesaret göstergesi mi demeliyiz?
Ah o anketçiler yok mu anketçiler. Resmen koca adamları koca koca starları ne hale soktular. Hayal sattılar, balonu şişirdiler, alladılar, pulladılar, süsleyip sattılar. Eee, alıcısı da hazırdı, kolayca yayıldı bu kazanıyoruz akımı. Sonra balon patladı, şarkı bitti ve dans yarıda kesildi. Ben hepsinin "iyi niyetleriyle" kandırılıp, açıkçası komik hale düşüp rezil olduklarını düşünüyorum. Fazıl Say ne demişti "Sifon çek gitsin." O kesim zaten kendi içinde "sifon çek gitsin" kalitesizliği ve avamlığıyla gündemi meşgul etti, kabadayılık gösterdi ama olmadı, zaten olmayacaktı. Çünkü bu millet feraset sahibiydi ve sanat camiasının da feraset ilminden, yetisinden haberi yoktu.
Mehmet Şentürk/ Sosyal medya uzmanı
X mecrasında yalan terörü ve siyasi tartışmalar had safhada
Fenomenler geniş takipçi kitlelerinden yararlanarak toplumsal her olayda ya da seçim süreçlerinde etkin rol alıyor, kanaat önderi rolü oynuyor. Fenomenlerin siyasi görüşlerini açıklamasının ya da siyaseti gündemlerine almasının toplumsal ve siyasi tartışmalara etkisi nedir?
Günümüzde fenomen dediğimiz kişiler sadece uzmanlık alanından değil hayatın her alanından konuya değiniyor. İşin tam da bu kısmında oyuna ideolojik ve siyasal fikirler giriyor. Kitleler, fenomenler tarafından çok kolay şekilde yönlendirilebiliyor. Fikirlerine hayranlık duydukları kişilerin, siyasi görüşünden de etkileniyorlar. Dolayısıyla sosyal medya kullanıcıları, takip ettikleri kişiler yalan haber dahi paylaşsa bundan etkilenebiliyor. Özellikle X mecrasında yalan terörü ve siyasi tartışmalar had safhada. Sırf takipçi sayısı yüksek diye kanaat önderi veya bir otorite gibi davranan kişilerin yazıp çizdikleri, bir gerçeklik olarak kabul edilmeden önce akıl süzgecinden geçirilmeli ve bu konudaki resmi kaynaklar dikkate alınmalıdır. Bu konuda genelleme yapmak çok doğru olmayabilir ancak artık fenomenlerin sosyal mecralarını gelir kapısı olarak kullandığı da bir gerçek. Sosyal medya ile birlikte kontrol edilemeyen yeni bir reklam ve ürün pazarlama piyasasının ortaya çıktığını görebiliyoruz. Fenomenlerin büyük bir bölümü kendilerine
ait olmayan siyasi fikirleri de aynı diğer ticari ürünler gibi sosyal medyada pazarlayarak gelir elde ediyor.
Sanatçılar sosyal medya mecralarında görüş bildirerek siyasal rekabetin bir parçası haline geldi. Sanatlarından ziyade görüşleriyle konuşularak daha çok etkileşim aldıkları görülüyor. Bu nasıl bir etki yaratıyor?
Eskiden filmi izlenmeyen, albümü satmayan yani sanatıyla başarıyı yakalayamayan kişiler, TV'deki magazin programları yoluyla gündem olmaya çalışır bundan kazanç elde ederdi. Şimdi ise bu tamamen sosyal mecralara taşınmış durumda. Çoğumuzun ismini dahi duymadığı kişiler, yaptıkları aykırı paylaşımlarla gündeme gelebiliyor. Paylaşımları da genelde siyasi meseleler üzerine oluyor. Çünkü araştırmalara göre Türkiye'de toplam nüfusun yüzde 73'ü sosyal medya kullanıyor. Sosyal medya, geleneksel medyaya göre toplumun çok daha fazla içine girmiş durumda. Sürekli devam
eden yoğun bilgi akışı bilginin doğruluğunu sorgulama fırsatını da kullanıcıların elinden büyük ölçüde alıyor. İşte bunu fırsat olarak kullanan birtakım sözde sanatçılar kendi ideolojilerini de bu akışın içine dâhil ediyorlar. Günümüzde toplum üzerinde etkilerini net şekilde gördüğümüz sosyal medya baskısı da bunun sonuçlarından birisi. Tabii bu durum ters etkilerini de beraberinde getiriyor. Bazen de sosyal medya kullanıcıları, herhangi bir konuda tüm sanat camiasını baskılayabiliyor. Ya da x bir sanatçı, bir konuda sessiz kalan kişileri suçlayıp bir tür mahalle baskısına maruz bırakabiliyor. Son zamanlarda bunun yüzlerce örneğine şahit olduk. Uzmanlık alanı olsun ya da olmasın her konuda yorum yapabilen sanatçılarımız mevcut. Ona inanmak isteyen, söylediği her şeyi doğru kabul eden binlerce insan da bu durumdan şikâyetçi değil çünkü fikirsiz olmaktansa yanlış da olsa bir fikre sahip olmayı tercih ediyorlar.
Sosyal medyada artan trol ve sahte hesap faaliyetleri seçim süreçlerinde ciddi bir tartışma konusu yaratıyor. Sizce bu tür hesaplar seçim süreçlerini nasıl etkiliyor ve hangi önlemler alınabilir?
Trol hesaplar, sosyal mecraların kullanıma başlandığı ilk yıllarda mizah yapan ve ortalığı karıştıran tartışmalar başlatan hesaplara denilirken, günümüzde durum çok farklı bir hal aldı. Artık insanlar farkında olmadan, trol ya da sahte hesaplar tarafından kutuplaşmaya varan tartışmaların içine çekilebiliyor. Yalan haberler, bu trol hesaplar eliyle servis edilip binlerce kişiye ulaştırılıyor. Doğruyu çarpıtma, gizleme ya da yalanı yayma gibi yöntemlerle sosyal medya terörize ediliyor. Sosyal medya kendini her an yenileyen ve sürekli güncelleyen sanal bir mecra. Dahası dünyadaki hiçbir ülke kanunlarını bu Sosyal medya platformları kanalıyla siyasal süreçleri etkilemek daha hızlı ve etkin bir hal aldı. Sosyal medya siyasal süreçlerin şekillenmesinde nasıl bir rol oynuyor? Sosyal medya son yıllarda özellikle siyasal iletişimin ve dijital diplomasinin yanında yaşanan uluslararası meselelerde de kamuoyu oluşturmak adına etkin bir güç ve hızlı bir örgütlenme imkânı sağlıyor. İsrail'in Gazze'de yaptığı insanlık dışı katliamlara karşı kitlelerin hızlı bir şekilde reaksiyon alıp, hızda güncelleme imkânına sahip değil. O yüzden sosyal medyada işlenen suçları tanımlamak ve önlemek gerçek dünyadakine oranla çok daha zor. Bir de buna kimlik tespitindeki teknik karmaşa eklenince dünyanın henüz çözmeye çok uzak olduğu bir sorun ortaya çıkıyor. İşte seçim süreçlerinde de bu anonim hesaplar bu belirsiz ortamın verdiği rahatlıkla; iftira atmada, manipülasyon yapmada ve itibar suikastında aktif olarak kullanılıyor. Trol hesapların etkisi seçimlere çok büyük oluyor. Bu hesaplar, sosyal mecralarda çoğu siyasetçi, sanatçı veya ünlüden daha uluslararası kamuoyunun gündemini Gazze'ye yönlendirmesi bu konunun son örneklerinden. Sosyal medya, siyasal süreçlerle birlikte haber ve bilgilerin, hızlı ve anında paylaşılmasını sağlıyor. Ayrıca gençlerin siyasi süreçlere katılmasında önemli bir rol oynuyor. Günümüzde Trend topic olan konular gündemi ve toplumsal bilinci oluşturuyor. Bu da siyasi karar alma süreçlerini pozitif ya da negatif anlamda etkileyebiliyor. Öyle ki sosyal medyada yanlış bilgi yayılması sonucu kutuplaşma ve siber zorbalık gibi sorunlarla fazla itibar görebiliyor çünkü herhangi bir yasal ya da ahlaki sorumluluk taşımadan doğru olmasa da kitlelerin duymak istediği şeyleri söylüyorlar. Anlaşılan o ki bu hesaplara dair yakın vadede bir önlem almak daha uzun yıllar boyunca mümkün olmayacak. Bu konuda yapılabilecek tek şey, sosyal medya kullanıcılarının
maruz kalınan bilgi akışına daha seçici yaklaşmasıdır. Sosyal medyanın artık çok küçük yaşlardan itibaren insan hayatının bir parçası olduğunu kabul ederek sosyal medya okuryazarlığını eğitim sisteminde daha erken bir döneme çekmek gerekiyor.
Ömer Faruk Övenç/ Dijital iletişim uzmanı
Sosyal medyada dezenformatif içerikler doğru bilgiden 7 kat fazla
Sosyal medya platformları kanalıyla siyasal süreçleri etkilemek daha hızlı ve etkin bir hal aldı. Sosyal medya siyasal süreçlerin şekillenmesinde nasıl bir rol oynuyor?
Sosyal medya son yıllarda özellikle siyasal iletişimin ve dijital diplomasinin yanında yaşanan uluslararası meselelerde de kamuoyu oluşturmak adına etkin bir güç ve hızlı bir örgütlenme imkânı sağlıyor. İsrail'in Gazze'de yaptığı insanlık dışı katliamlara karşı kitlelerin hızlı bir şekilde reaksiyon alıp, hızda güncelleme imkânına sahip değil. O yüzden sosyal medyada işlenen suçları tanımlamak ve önlemekgerçek dünyadakine oranla çok daha zor. Bir de buna kimlik tespitindeki teknik karmaşa eklenince dünyanın henüz çözmeye çok uzak olduğu bir sorun ortaya çıkıyor. İşte seçim süreçlerinde de bu anonim hesaplar bu belirsiz ortamın verdiği rahatlıkla; iftira atmada, manipülasyon yapmada ve itibar suikastında aktif olarak kullanılıyor. Trol hesapların etkisi seçimlere çok büyük oluyor. Bu hesaplar, sosyal mecralarda çoğu siyasetçi, sanatçı veya ünlüden daha uluslararası kamuoyunun gündemini Gazze'ye yönlendirmesi bu konunun son örneklerinden. Sosyal medya, siyasal süreçlerle birlikte haber ve bilgilerin, hızlı ve anında paylaşılmasını sağlıyor. Ayrıca gençlerin siyasi süreçlere katılmasında önemli bir rol oynuyor. Günümüzde Trend topic olan konular gündemi ve toplumsal bilinci oluşturuyor. Bu da siyasi karar alma süreçlerini pozitif ya da negatif anlamda etkileyebiliyor. Öyle ki sosyal medyada yanlış bilgi yayılması sonucu kutuplaşma ve siber zorbalık gibi sorunlarla fazla itibar görebiliyor çünkü herhangi bir yasal ya da ahlaki sorumluluk taşımadan doğru olmasa da kitlelerin duymak istediği şeyleri söylüyorlar. Anlaşılan o ki bu hesaplara dair yakın vadede bir önlem almak daha uzun yıllar boyunca mümkün olmayacak. Bu konuda yapılabilecek tek şey, sosyal medya kullanıcılarının maruz kalınan bilgi akışına daha seçici yaklaşmasıdır. Sosyal medyanın artık çok küçük yaşlardan itibaren insan hayatının bir parçası olduğunu kabul ederek sosyal medya okuryazarlığını eğitim sisteminde daha erken bir döneme çekmek gerekiyor. karşı karşıya kalınabilir. Bu nedenle, sosyal medyanın siyasal süreçlerdeki rolü kompleks ve dikkatle yönetilmesi hatta gerektiğinde profesyonellere danışılması gereken bir konu.
Sosyal medyada sıklıkla dezenformatif içeriklerle karşı karşıya kalabiliyoruz. Bu durum insanların fikirlerini ve eylemlerini etkileme gücüne sahip mi?
Toplumsal anlamda dijital medya okuryazarlığının yeterli seviyede olmaması nedeniyle sosyal medyada yaratılan dezenformasyon insanların fikirlerini ve eylemlerini etkiliyor. Ayrıca uluslararası birçok araştırmaya baktığımızda sosyal medyadaki dezenformatif içerikler doğru bilgiden 7 kat daha fazla yayılıyor. Özellikle kriz anlarında bilinçli bir dezenformasyon yaygınlığı mevcut olabiliyor. Bu anlamda dünyada en çok yalan haber ve dezenformatif içeriğe maruz kalan ülkeler arasında yer alıyoruz. Maalesef sosyal medya mecralarının algoritmaları da bu dezenformasyona çanak tutabiliyor ve bunun için algoritmalarda çeşitli yöntemler kullanılıyor. Dezenformatif içeriklerin viral hale gelmesine de katkı sağlayan bu yöntemler kullanıcıları benzer görüşlere sahip kişilerle daha fazla etkileşimde bulunmaya yönlendiriyor. Bu sayede farklı bakış açılarına kapalılığı artırıp insanların dezenformasyona daha açık hale gelmesi hedefleniyor.
Fenomenler geniş takipçi kitlelerinden yararlanarak toplumsal her etkin rol alıyor, kanaat önderi rolü oynuyor. Fenomenlerin siyaseti gündemlerine almasının toplumsal ve siyasi tartışmalara etkisi nedir?
Biz yeni medya kavramı altında bu kişileri "eşik bekçileri" olarak tanımlıyoruz. Toplum bu kişileri yaygın olarak daha çok "fenomen" olarak tanımlayabiliyor. Eşik bekçisinden kastettiğimiz şey kitle iletişim süreçlerinde enformasyonun belirli eşik alanlarından geçerek kitlelere ulaştığını, bu eşiklerde ise iletileri süzen, müdahale eden bekçilerin bulunduğudur. Günümüzde eşik bekçileri sadece fenomenler değil elbette. Yazılımlar, algoritmalar kısacası filtrelenip süzülebilen ve insanlara sadece kendi pencerelerinden gösterilmek istenilen içerikleri gösteren her kitle iletişim aracına
eşik bekçisi tanımlaması yapabiliriz. Sosyal medyanın da algoritmalardan sonraki eşik bekçileri fenomenlerdir. Fenomenler geniş takipçi kitleleri nedeniyle siyasi görüşlerini açıkladıklarında veya siyasi konuları gündemlerine aldıklarında kitlelere çok daha hızlı ulaşabiliyorlar. Özellikle gençler, bu kişileri yakından takip edip onların görüşlerini benimseyebiliyorlar. Ancak, fenomenlerin direkt olarak siyasi görüş değiştirme veya etkileme etkisi tartışmalıdır. Dezenformasyona karşı da fenomenler pozitif ya da negatif etkiye sahip olabilir. Örneğin, bir fenomen herhangi bir siyasal gündemi
yahut toplumsal meseleyi cımbızlayıp kendi ideolojik penceresinden kitlelere ulaştırabilir. Yine aynı şekilde bir fenomen dezenformasyonla mücadele edebilir, kitlelere doğru bilginin ulaşmasını sağlayabilir. Bir kişinin milyonlarca takipçisi olması o kişinin herhangi bir konuda otorite olması veya her
söylediğinin mutlak doğru kabul edilmesi mümkün değildir.
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde kültür camiası hiç olmadığı kadar aktif rol oynadı. Yorum, eleştiri ve tercih konusunda tweet atıp demeç verdiler. Buna, kendiliğinden başlayan bir cesaret göstergesi mi demeliyiz? Sizce onları siyasi paylaşım yapmaya iten güç nedir?
Şimdi burada meseleyi iki türlü ele almak gerektiği kanaatindeyim çünkü Türkiye'de kültür camiası uzun yıllar boyunca tekelleşmiş bir avuç azınlık ideolojik bir kitlenin elindeydi ve bu azınlık kendisi gibi olmayan, kendisi gibi düşünmeyen hiçbir insanı uzun yıllar o camia içinde barındırmadı. Lakin son 20 yıl içinde her alanda olduğu gibi ülkemiz kültür alanında da birçok yenilik ve atılım gerçekleştirdi. Bu durum kendi vasat altı işleriyle değil tamamen ideolojik saplantılarıyla gündeme gelen kesim tarafından pek hoş karşılanmadı. Bunun son örneğini yurtdışından alınan ödüllerde verilen mesajlar, sözde kültür ve sanat camiasındaki insanların kendi ülkesini Batıya şikâyet etmesi gibi daha birçok meseleden bahsedebiliriz. İşte bu azınlık ideoloji, Türkiye'de milli değerlerle barışık bir kültür istemiyor. Bu milli kültürün oluşmasına öncülük eden kişinin de Sayın Cumhurbaşkanımız
Recep Tayyip Erdoğan'ın olduğunu tüm kültür sanat ve medya camiası gayet iyi biliyor. Bu milletin değerlerine düşman olanların seçim sürecinde sosyal medyada girdiği iğrenç ve kabul edilemez tavır kendi ideolojik ve başarısız kültür hegemonyalarının sona erdiğini bildiklerindendi. Bunun yanında millete ve milletin değerlerine bu kadar alenen hakaret edildiğini gören vatanını seven ve kendi toplumunun değerlerine saygı gösteren kültür
camiasından pek çok isim de cesurca bunların karşısında olmuş ve milletinin değerlerine sahip çıkmıştır.