CİNSİYET KOZASINI EDEBİYATLA PARÇALAMAK
Toplumsal cinsiyet eşitliği kılıfının içinde makyajlanıp "kadın-erkek eşitliği" söylemi sosuyla pazarlanan eşcinsellik, küresel çapta bir fıtrat bozumunun işaret fişeğini ateşliyor. Öyle ki bu gidişle yakında kadın ve erkek cinsiyetini iki farklı kimlik olarak telaffuz etmek, bir tür ayrımcılık, çağdışılık, antiözgürlükçülük ve homofobik nitelemelerini beraberinde getirecek. Birini erkek ya da kadın olarak nitelemenin diğer cinsel kimliği tercih edenlerin eşitliğini ya da özgürlüğünü zedelediği yönünde alttan alta işlenen ve normal bireyi sindirme eğilimine doğru evrilen bu düşünce, kavramları yapı bozumuna uğratmakla kalmıyor aynı zamanda bilimsel çalışmaların sonuçlarını da manipüle ederek inancına veya toplumsal değerlerine göre yaşamak isteyenlere aba altından sopa göstermeyi ihmal etmiyor.
"Eşcinsellik doğuştan gelir, bireyin ve toplumun bu durumu kabul etmesi gerekir" tarzında hiçbir bilimsellik içermeyen görüşü referans basamağı kabul eden lobi, anormal olanı kendileri değil de fıtratına uygun davranan insanlarmış gibi sunarak cinsel kimlik bozukluklarına bir değer atfetmekten geri durmuyor. Oysa hiç değişmeyen bir gerçek var ki o da doğada üremenin değişmez bir kural olduğu ve insanların cinsel yolla çoğaldığı gerçeği. Hâliyle normal cinsel çekimler üremeye yönelik olarak vardır ve normaldir. Eşcinsel çekimler üremeye yönelik olmadığı için zaten doğal düzenin dışındadır ve anormaldir. Eşcinsel evlilik yapan ya da birlikte yaşayan eşcinsel çiftlerin üreme yoluyla çocuk sahibi olamayıp evlat edinme çabasına girmeleri bu anormalliğin komik bir fotoğrafı.
Ancak ilgili lobi taraftarlarının kendi kişisel cinsel hazlarını insan doğasının bir normali olarak saydırma faaliyetleri, bazı bireylerin yanlış bedende doğduğu safsataları, kromozom, hormon ve üreme organları gibi bazı bedensel uzuvların insanın cinsiyetiyle hiçbir ilgisinin olmadığı gibi tamamen bilim ve mantık dışı söylemler, uygulamaya sokulan modern dünyanın beden-beyin ve zihin tasarımına ilişkin döşenen zemin taşlarından başka bir şey değil. Ve birçok aile farkında olmaksızın hem bu hümanist makyajlı söylemlere kanarak bu yapının inşaatına su taşıyor hem de çocuklarına alıp okuttukları kitaplarla cinsiyet farkındalığı yaşamayan çocuklarının bilinçaltını bulandırabiliyorlar.
Hedef tahtasındaki çocuk
En baştan şu iki gerçeği ortaya koymamız lazım: Bunlardan birincisi, eşcinsellik tedavi edilebilir bir hastalıktır. İkincisi ise her çocuk doğuştan gelen bir cinsel kimlikle doğar ve cinsel kimlik bir pantolon, elbise ya da eşya gibi sonradan değiştirilebilen bir şey değildir. Tabii bunlar ortalıkta dolaşan kitaplara ve söylemlere bakarak konuşacak olursak bilimsel iki teori hükmünde kalıyor ne yazık ki. LGBT taraftarlarının ruh sağlığı ve birçok hukuki alanda kendilerine destekçi bulmalarını hesaba katarsak ortada iki büyük engel kalıyor: Aile ve din. Alemin yaratıcısının tüm dinlerde farklı cinsel eğilimlere karşı olması düşüncesini teologlara bırakıp aileler nezdindeki girişimlere kısaca göz atalım. Aile yapısını bozguna uğratmanın öncülü de elbette çocuklar.
Çocuğunuz okusun diye aldığınız masum bir çocuk kitabının zaman ayarlı bir bombaya dönüşeceği fikrini korkunç bulanlar yazının bundan sonrasını okumaya devam edebilir. "İyi de farklı cinsel kimlikleri okuyor olmanın zararı ne? Çocuğum bunu okumakla kendi bedenine isyan mı edecek?" şeklinde itiraz edebilecek ebeveynler, hâli hazırda okudukları kitabın keyfini sürebilirler. Evet, artık hiç ummadığınız ve kitaplarını güvenerek aldığınız muhafazakâr bir yayınevinin çocuk kitabının içinden rengârenk ve cıvıl cıvıl size cinsiyetsiz bir çocuk gülümseyebilir.
Bu bazen yazarının ya da çizerinin kendi ideolojisindeki işgüzarlığı nedeniyle de olabilir (ki editör ve yayınevi sahibi ne iş yapar diye merak ediyor insan) bazen de LGBT'ce fonlanan bir kitap olarak kârlı bir yayın olması nedeniyle… Bazen de tüm bunlardan bağımsız (ama tehlikeli) hem erkek hem de kız çocuklarına kitabı satabilmek için tamamen ticarî bir kaygıyla.
Çocuk zihnine atılan zehirli tohum
LGBT lobisinin aileyi ve fıtratı hedef tahtasına oturtması sebebiyle çocuk edebiyatı alanı büyük bir fırsat olarak beliriyor ve son yıllarda farkında olduğumuz ve olmadığımız şekilde onlarca çocuk kitabına özgürlük ve cinsiyet eşitliği etiketiyle bu tür sapkın düşünceler yerleştiriliyor. Çocukların zihinsel ve ahlakî gelişimlerini kazandığı, fıtratından gelen cinsiyet kozasının örülmeye başlandığı çağlarda, açtığı bir kitapta zihinsel donanımın yetersiz kaldığı bir cinsel kimlik bozulumuna şahit olması ileride yaşayacağı bir cinsel kimlik karmaşasının tohumunu atıyor olabilir.
Bunun kalıcı bir etkiye yol açmasının en temel nedeni çocukların okuduğu karakterin inanç ve düşünceleri, cinsiyetlere yönelik davranış ve tutumlarını kendisiyle özdeşleştirmeye yatkın olmalarıdır. Çünkü bir çocuk, bir yetişkin gibi okumaz kitabı. Kahramanların olumlu ve doğru mesaj veren karakterler olup olmadığını çocuk bilemez. Okuduğu şeyin gerçekliğine inanır çoğu kez ve kendini kahramanın yerine koyarak devam ettirir okuma serüvenini. Çocukların zihnine atılan küçük bir tohumun uygun bir mekân ve zaman bulduğu anda yeşerivermesi işten bile değil. Buna bir de geleneksel çekirdek ailenin dağılmasını ve teknolojik araçların evleri istila eden tahakkümünü de eklerseniz büyüyen çocukların nasıl bir postmodern kaosla karşı karşıya kaldığını tahmin edebilirsiniz.
Cinsel yönelim sapmalarının sadece cinsel sapma olmadığı bir vasata ulaşan dünyada bunu pazarlayan lobi bu eğilimleri kader olarak kodlayıp arzu felsefesinin yücelttiği anlık haz ile zihinlere sokmanın en kolay yolunun çocuk ve ilk gençlik kitaplarından geçtiğinin farkında. Kendilerine sunulan masal ve hikâyelerle cinselliği son derece yanlış bir yerden keşfeden çocukların bu gayriahlaki cinselliği zihnine enjekte etmesi de daha kolay hâle geliyor.
Akışkan değil yapışkan bir kimlik
Her din ve kültürde çocuklar toplumsallaşma sürecinin bir parçası olarak cinsiyetlere yönelik belli eylem ve davranışlara uyum sağlamayı öğrenir. Ve bu öğrenme biçimi çocuğun benlik imgesini, akranlarla iletişimini, yetişkinlere nasıl davranması gerektiğini, seçimlerini, beklentilerini ve cinsiyetlere yönelik yaşam algısını belirler. Çocuklarda kız ve erkek kodlanmasıyla gelen cinsel fıtrat iddia edildiği gibi akışkan değil yapışkan bir kimliktir. Eşcinselliğin genetik değil sosyal yatkınlık ile tercih edildiğini ortaya koyan birçok araştırma ortadayken küresel sistemin iletişim araçlarıyla "tabuları yıkmak", "sınırsız özgürlük", "insan hakları" adı altında sistemli olarak doğal olmayan cinsel ilişkilere teslim olamamak, temel cinsel dinamiklerin tamamen bir fantaziye, oyuna, tercihlere bırakılır bir enstrümana dönüşmesinin yolunu çocuk kitaplarıyla açmamak gerekiyor.
Doğuştan gelen cinsiyetini rafa kaldırmayı teklif eden ve büyüdüğünde hangi cinsiyeti seçebileceğini kendisinin belirlemesi gerektiği fikrine evrilen önermeler taşıyan bu çocuk kitapları bunu bazen bir hikâyenin metnine bazen kahramanın kılık kıyafetine bazen mimiklerine bazen sembollere bazen de doğrudan kız mı erkek mi olduğuna karar veremediğiniz kahramanın resminin ardına saklıyor. Yurtdışında artık çocuk edebiyatının içine alenen dâhil edilen eşcinsellik konusu ülkemizde henüz bu kadar aşikâr biçimde işlenemiyor elbette. Ama kitap içlerine dâhil edilen sembol ve çizimlerle aile kalesinin zorlandığına sık sık şahit oluyoruz.
Ülkemizde yayınlanan eşcinselliği yücelten bu çocuk ve ilk gençlik kitaplarından bazılarının isimlerini verelim: Asi Kızlara Uykudan Önce Hikâyeler, Duvarın Ardı, Beyaz Yalanlar, Zor Sevgiler, Pelle ile Prof, İntihar Notlarım, Yıldızı Dişi, Kalp Çarpıntısı, Kız Çocuk Hakları Bildirgesi, Erkek Çocuk Hakları Bildirgesi, Küçük Feministin El Kitabı, Morris Micklewhite ve Turuncu Elbise, Feministin Küçük Prenses Yetiştirme Rehberi… Bu liste uzayıp gidiyor.
LGBT propagandası okul öncesi kitaplara indi
Yurtdışında yayınlanan çocuk kitaplarında ise LGBT propagandası okul öncesi kitaplara kadar inmiş durumda ve LGBT savunucuları bu kitapları "en mükemmel LGBT dostu kitaplar" başlığıyla afişe ediyor. Vanda Carter'in If I Had a 100 Mummies (Keşke 100 Annem Olsaydı) isimli kitabı bunlardan birisi. Kitapta, Eleanor isimli küçük bir kızın 100 anneye sahip olmanın nasıl olacağını hayal etmesiyle başlıyor ve sonunda sadece iki anneye sahip olduğu için mutlu olduğuna karar vermesiyle sonlanıyor.
Justin Richardson ve Peter Parnell'in yazıp Henry Cole'un resimlediği And Tango Makes Three (Ve Tango'yla Birlikte Üç Olduk) kitabı New York Central Park'taki hayvanat bahçesinde kendilerine birlikte bir yuva inşa eden Roy ve Silo isimli iki erkek penguen üzerinden eşcinsel birlikteliği kurgularken iki anneli Uzay Kızı isimli kahramanı anlatan Katy Watson'ın yazıp Vanda Carter'ın resimlediği Spacegirl Pukes (Uzay Kızı Kusuyor) kitabı da benzer eğilimin önem atfedilen kitaplarından.
Marcus Ewert ve Rex Ray'in çizdiği 10,000 Dresses (10,000 Elbise), Andre Sollie ve Ingrid Godon'ın birlikte yazdığı Hello Sailor (Merhaba Denizci), Nesléa Newman ve Carol Thompson imzalı, kapağında iki erkek baba ve bir bebek olan Daddy, Papa, and Me (Babiş, Babişko ve Ben) ile kapağında iki kadın ve bebek olan Mommy, Mama and Me (Anniş, Annişko ve Ben) kitapları, Mary Hoffman ve Ros Asquith tarafından hazırlanan The Great Big Book of Families (Ailelerin Büyük Harika Kitabı), Lesléa Newman ve Mike Dutton imzalı Donovan's Big Day (Donovan'ın Büyük Günü), Adam Reynolds ve Chaz Harris imzalı Promised Land (Vaad Edilen Topraklar) ve iki prensin evlenmesini ele alan Linda De Haan ve Stern Nijland imzalı King & King (Kral ve Kral) çocuk edebiyatı alanına sızmış en bilindik eserlerden…
Sonuç olarak LGBT savunucuları, çocuğu daha kalıcı olan edebiyat üzerinden "hack"lerken anne-babalar beklememelidir. Kendi ahlaki değerlerinize, inanç siteminize, çocuğun biyolojik ve fizyolojik gerçeğine uymayan zihin bulandırıcı bu eserleri denetleme sorumluluğu öncelikle sizdedir. Kendilerinde var olan cinsel bozulmayı çocuklara kadar indiren ve fıtrat suikastliği yapan bu türden kitaplara karşı dikkatli olmak gerekiyor.
Her tür beşeri ve dünyevi arzuların özgürlük jelatiniyle pazarlandığı, karşı çıkışların yadırganıp dışlandığı bir dünyada tüm bunların tersine erkek çocuklarının erkek, kız çocuklarının kız olduğunu daha çok belirleyen kitaplara ihtiyaç var. Çocuğun bedeninin ve zihninin tüm dinlerde ve medeniyetlerde kutsal ve dokunulmaz olduğu kabulüyle, doğal cinsellikleri ötekileştiren ve suçlayan anlayışın istismarına kapıları tamamen kapamamız şart.
* Çocuk edebiyatı yazarı