Plasebo etkisi:
Etkisiz bir ilacın telkine dayalı bir etki ortaya çıkarma halidir. Aslında plasebonun fiziksel anlamda tedaviye yönelik bir gücü yoktur. Sahip olduğu tedavi gücünü tamamen hastanın verilen ilacın "işe yarayacak" ilaç olduğunu düşünmesinden alır. Plasebo tıbbın bilimsel olarak açıklayamadığı bir yöne "insanların istemeleri halinde kendi kendilerini iyileştirme gücü"ne yöneliktir.
Auteur:
İlk olarak 1950'li yıllarda André Bazin tarafından Cahiers du cinéma (Sinema Defterleri) isimli Fransız sinema dergisinde kullanılan bu terim, bir yönetmenin filmine kendi imzasını koyması anlamına gelir. Stüdyo müdahalelerine ve kolektif sürece rağmen filmde auteur yönetmeninin sesi, izlediğiniz filmin yönetmenini bilmeseniz dahi onu fark edebileceğiniz kadar belirgindir. Akira Kurosawa, Alfred Hitchcock, Ingmar Bergman, Nuri Bilge Ceylan gibi yönetmeler bu terime örnek olarak verilebilir. Yapımcıların filmlere hükmettiği bir anlayışa sahip olduğu için bu kavram Hollywood'da popüler değildir.
Telekinezi:
Maddeler üzerinde düşünce gücüyle etki yapma olarak tanımlanır. Telekinezi terimi; Yunanca "uzak" anlamındaki "tele" sözcüğü ile "hareket" anlamındaki "kinesis" sözcüklerinden türetilmiş olup metapsişikçilerce var olduğunu öne sürdükleri "fiziksel medyumluk" yeteneğine sahip bir insan tarafından eşyaların el veya bilinen diğer araçların yardımı olmaksızın uzaktan hareket ettirilebilmesi paranormal olayını adlandırmak üzere kullanılmaktadır.
Gaia
Gaia veya Gaea, Yunan mitolojisinde yeryüzünü simgeleyen, arzın tecessümü (cisimleşmiş hâli) olan tanrıçadır. Bir ana tanrıça, doğa ana olan ve diğer tanrıların kendisinden türediği Gaia'ya özellikle ilk zamanlarda bütün Yunanistan'da tapınılsa da, zaman içinde tanrıçanın konumu değişmiş, ona olan ilgi azalmıştır.
Panteizm:
Panteizmde her şey Tanrı'nın bir parçası olarak kabul edilir, Tanrı her şeydir ve her şey Tanrı'dır. Tanrı doğada, nesnelerde ve insan dünyasında vardır.
Şerif Mardin (1927-2017)
Sosyolog ve siyaset bilimci olan Mardin, Galatasaray Lisesi'nde başladığı orta öğrenimini Amerika Birleşik Devletleri'nde tamamladı. Stanford Üniversitesi Siyasal Bilimler Bölümü mezuniyetinin ardından lisansüstü eğitimini Johns Hopkins Üniversitesi'nde yaptı. Ankara Üniversitesi'nde 13 yıl hocalık yaptıktan sonra Boğaziçi Üniversitesi'nde İktisadi İdari Bilimler Fakültesi'nin kurucu dekanlığını ve Sosyoloji Bölümü Başkanlığı yaptı. Daha sonra yaklaşık 13 sene Washington'daki American University'de İslam Araştırmaları Merkezi Başkanlığı'nı yürüttü. Şerif Mardin, 6 Eylül 2017 tarihinde İstanbul'da 90 yaşında hayatını kaybetti.
Ahmet Haşim (1884-1933)
Sembolizmin en güçlü şairlerinden biri olan Ahmet Haşim, 1884'te Bağdat'ta dünyaya geldi. Babasının Arabistan vilâyetlerindeki memuriyetleri sebebiyle düzensiz bir ilkokul tahsili gören Hâşim'in sanat ve edebiyata ilgisi 1897'de kaydolduğu Galatasaray Lisesi'nde başladı. Bilinen ilk manzumesi "Leyâl-i Aşkım" 1901'de Mecmua-i Edebiyye'de yayımlandı. 1905-1908 yılları arasında yazdığı ve Piyâle kitabına aldığı "Şi'r-i Kamer" serisindeki şiirleri ile dikkat çekten Haşim, 1909'da kurulan Fecr-i Âtî topluluğuna dahil oldu. 1921'de basılan ilk şiir kitabı Göl Saatleri'nin başındaki küçük manzumeler, bu dönemin asıl eserleridir.
İsmail Dümbüllü (1897-1973)
Geleneksel Türk tiyatrosunun en önemli temsilcilerinden biridir. Babası II. Abdülhamid Han'ın silahşörlarından olan Abidin Efendi'dir. Üsküdar İttihad ve Terakki Mektebi'ni bitirdi, ardından askerî okula kayıt yaptırdı fakat tiyatro sevdası sebebiyle askerî okuldan ayrıldı. İleride kendisini büyük bir tiyatro sanatçısı yapacak macerasına başlayan Dümbüllü, Karagöz Hüseyin ve ardından da Kel Hasan'ın tiyatrolarında sahneye çıktı. Kel Hasan Efendi, geleneksel tiyatronun simgesi olan kavuğunu Dümbüllü İsmail'e devretti. Dümbüllü de daha sonra bu kavuğu Münir Özkul'a devretti. Dümbüllü 1947 yılından itibaren sinemalarda oynamaya başladı ve birçok filmde rol aldı. 1973'te İstanbul'da bir trafik kazası geçirdi ve kazadan bir ay sonra hayatını kaybetti.
Canhıraş:
Tüyler ürpertecek denli korkunç, yürek parçalayan.
Değnekçi:
Motorlu taşıtların yolcu bindirip indirdiği, yanaştığı, durduğu yerlerde taşıtların ve yolcuların düzenini sağlayan kimse.
Hamaset:
1. Yiğitlik, yüreklilik. 2. Dinleyenleri etkilemek veya heyecanlandırmak amacıyla yapılan abartılı anlatım.
İştiyak:
1. Özleme. 2. Güçlü istek, arzu.
Lejyoner:
Lejyoner kelimesinin Türkçe karşılığı çarkacıdır. Roma ordusundaki askerlere verilen isimdir.
Liyakat:
1. Layık olma, uygunluk. 2. Yeterlilik, yetenek.
Mahfil:
1. Toplantı yeri. 2. Bir yerde toplanmış kimseler.
Mücehhez:
1. Donanmış. 2. Hazırlanmış, hazırlıklı.
Namütenahi:
Ucu bucağı olmayan, sonsuz, sınırsız.
Neşvünema:
Gelişme, yetişme.
Tecrit etmek:
1. Her şeyden yahut herkesten ayırmak, ayrı bir yerde tutmak. 2. Soyutlamak.