Hüsrev Hatemi: Romantizm ve romantikler

Romantizm ve romantikler
Giriş Tarihi: 13.07.2016 14:02 Son Güncelleme: 28.07.2016 16:07
Hüsrev Hatemi SAYI:26Temmuz 2016
Halkımız ‘romantizm’ kelimesiyle ancak Tanzimat’tan sonra tanışmış ve 1980’li yıllara kadar, romantizm halkımız arasında ‘sevdalı, hayalci, elinden bir iş gelmeyen, sadece edebiyatla uğraşan genç’ gibi küçültücü (pejoratif) anlamlar yüklenerek de kullanılmıştır. Fakat bunun yalnızca bize mahsus olduğunu sanmayalım. Batı’da da pejoratif anlamda ‘romantizm’ deyiminin kullanıldığı olmuştur. Hatta Voltaire, “Locke, ruhu bilimsel olarak açıklayıncaya kadar Descartes ruh konusunda sadece roman yazmıştır” diyerek kendisinden önce yaşamış olan Descartes’ın ruhunu iğnelemiştir.

Romantizm kelimesinin temelinde 'Roma' vardır. Fakat siyasi sebeple değil, Latinceden türeyen Fransızca, İspanyolca, Portekizce gibi dillere 'Roman dilleri' denmesi sebebiyle 'Roman' kelimesi doğmuştur. Ortaçağda din ve bilim konulu eserler Latince yazılırken yerel dillerle yazılan hikâye ve masal türü eserlere 12'nci yüzyıldan başlanarak 'Roman' denmiştir. Cesar'ın Galia seferi ile Kelt dili ve kültürü yerini büyük ölçüde Latinceye bırakmıştı. Bu da bilim adamlarının konuştuğu ve yazdığı Latin dili değil, Roma askerlerinin popüler Latincesiydi. Fransa'ya Latincenin etkisi birkaç yüzyıl sürmüş ve 8'inci yüzyılda Fransızca, elde olan ilk yazılı belgesiyle tarih sahnesine çıkmıştır. Belgelere göre böyle söyleniyor. Fakat muhakkak ki bir dil uzun zaman içinde oluşur. Birden ortaya çıkmaz. 8'inci yüzyıl derken ilk yazılı belgenin tarihinden bahsediliyor. 12'nci yüzyılda halkın diliyle, yani Fransızca kahramanlık ve macera romanları yazıldı. Bu romanların dili dışında bir başka özelliği de Epope (Destan) şeklinde olağanüstü kişileri anlatan ve olağanüstü olayları konu eden eserler olmamalarıydı. Romanlarda anlatılan kişiler Herakles, Achilleus veya Hector değil, okuyucunun kendine yakın bulduğu kişilerdi. Bir ara bizde İstanbul Üniversitesi resmi yazışmalarında değilse de, öğretim üyeleri arasında, Fransız filolojisi yerine 'Roman filolojisi' de denirdi. 1956 yılında, Beyoğlu Atatürk Erkek Lisesi'nde edebiyat öğretmenimiz olan Fikret Ateş Hanım, eşi olan Prof. Dr. Ahmet Ateş'ten bahsederken "Eşim Ateş, aslında Roman filolojisinde asistanlığa başlamıştı. Fakat Prof. Helmut Ritter, onu Arap Fars filolojisinde asistan olarak kendi yanına alınca, Ateş Bey çalışma alanını değiştirdi" demişti.

Romanlar edebiyat alanında yerleştikten sonra İngilizcede kullanılan 'Romantic' kelimesi Fransız dilinde 'Romantique' olarak hayal gücünü ve duyguları uyaran edebiyat türü veya olay olarak kullanılmaya başlandı. Romantik kelimesinin önceki şekli 'romanesk' idi (romanesque). Daha doğrusu, önceleri 'romanları andıran' anlamında 'romanesque' kelimesi kullanılırken daha sonraları Roman mimarisi ile Gotik mimari arasında ortaya konmuş mimari 19'uncu yüzyıl başından başlayarak bazı Alman filozofları aydınlanma çağının rasyonalizmine eserlerin stiline de 'romanesk' dendi. İngiliz diline Fransızcadaki 'Romantique' kelimesi 'Romantic' olarak geçti. Bir kişi için 'romantic person' denmesi ilk defa 1656'da görülmüş, 1825'te Lamb'ın mektuplarında da bu deyime rastlanmıştır.19'uncu yüzyılın ilk yarısında Fransızcada 'romantisme', İngilizcede 'romanticisme' kelimesi kaydedildi. 18'inci yüzyıl başlarında 'romantik' deyimi ortaya çıkmış ve 19'uncu yüzyıl ortalarına kadar devam etmişti. Bu kelime sadece 'romantik kişiler' için kullanılmıyordu. O çağın Avrupa kültürünün bir etiketi gibiydi. Romantizm bu romantik kelimesinden doğdu. Geleneğe karşı öznelliği, akılcılığa karşı duygusallığı, hayal gücünü temsil ediyordu. Klasisizm, sanatta kurallarla estetik arasında bir denge kurmayı gözetir. Romantizm ise duygusallığı, kurallara tamamen uygun olmamayı yeğler.

Günlük kullanımda romantizm

Halkımız 'romantizm' kelimesiyle ancak Tanzimat'tan sonra tanışmış ve 1980'li yıllara kadar, romantizm halkımız arasında 'sevdalı, hayalci, elinden bir iş gelmeyen, sadece edebiyatla uğraşan genç' gibi küçültücü (pejoratif) anlamlar yüklenerek de kullanılmıştır. Fakat bunun yalnızca bize mahsus olduğunu sanmayalım. Batı'da da pejoratif anlamda 'romantizm' deyiminin kullanıldığı olmuştur. Hatta Voltaire, "Locke, ruhu bilimsel olarak açıklayıncaya kadar Descartes ruh konusunda sadece roman yazmıştır" diyerek kendisinden önce yaşamış olan Descartes'ın ruhunu iğnelemiştir (Christian Godin, Dictionnaire de Philosophie). Bizde de "Hayatımı yazsam bir roman olur" gibi deyişler duygusal kişiler için bir mizah cümlesi olarak kullanılır. Bundan elli yıl öncesine kadar, orta halli aile anne ve babaları, çocuklarının ellerinde roman görmekten pek hoşlanmazlardı. Roman okuyan gencin komşu kızına (kız çocuk ise komşu oğluna) hemen âşık olabileceğinden korkulurdu. Ben ve ikiz birader Hüseyin, 1953 yılında, bir babanın oğluna "roman okuya okuya romantik olacaksın" dediğini duymuş, bu sözü birbirimizi kızdırmak için uzun yıllar kullanmıştık. Atatürk Erkek Lisesi'ndeyken, sınıf kabadayılarının ağızlarına sakız ettikleri bir "yuuh orman kibarı" sözü vardı. Bu arkadaşlardan biri kendilerinden olmayan sessiz bir arkadaşa "Sen orman kibarı değil ormantiksin" diyerek orman kelimesi ile romantik kelimesini sentez etmişti.

Avrupa'da romantizm

Klasik karşısında duygusallığı seçmiş olan romantizm, duygusallığın daha doğrusu duygu ve tutkuların özgürce dışavurumunu savunur. Klasik idealler yerine "Ben, kendim" kültünü (culte) yeğler. Edebiyat ve düşünce olarak romantizm, İngiltere'de ve Almanya'da Fransa ve İspanya'dan daha önce başlamıştır. İngiliz romanında romantizm, Richardson'un romanlarında ve Ossiam'ın şiirlerinde belirmiş ve Almanya'da Goethe ve Hölderlin'in eserlerinde şekillenmiştir. Fransa'da romantizm daha geç olarak Fransa'da Lamartine, Vigny ve Musset gibi romantik şairlerin eserleriyle başlamıştır.

Bana göre bizdeki ilk romantik şair 19'uncu yüzyıl ortasında doğmuş olan Abdülhak Hamid'dir. Hayatında ve eserlerinde akıldan çok duyguya önem veren Hamid, hayatı boyunca duygularını özgürce dışarı vurmuş, romantizmin başka bir özelliği olan egzotizmi de "Finten, Davalaciro" gibi tiplerinde açığa vurmuştur. Hamid, büyük ölçüde romantizmi temsil eden edebiyat-ı cedidecilerin de bir öncüsüdür. Türkiye'de de romantik edebiyat küçümsenecek ve kısa bir süre yeni edebiyatçılara "Dekadanlar" denecektir.

Görsel sanatlarda da romantizmin yeri vardır. Neoklasisizm anlayışına karşı Gros, Géricault Delacroix ve Deveria gibi ressamlar, resim sanatında romantizm okulunun temsilcileri olmuşlardır. Müzik sanatında romantizmi temsil edenler Weber, Schubert, Schumann, Berlioz, Chopin ve Liszt olmuştur.

BİZE ULAŞIN