Son yıllarda yediğimizin içtiğimizin menşeini merak etmeye başladıkça organik semt pazarlarının da sayısı arttı. Bu pazarların en ünlüsü olan Feriköy Organik Pazarı’nı gezmeye gittik Lacivert olarak.
Pazara girer girmez inanılmaz bir renk cümbüşüne yakalandık. Kayısıdan domatese, portakaldan greyfurta kadar envai çeşit meyve sebze raflara dizilmişti. İnsanların yüzü gülüyordu ve böyle bir pazarda mutsuz olmak da söz konusu olamazdı zaten. Tam bunları düşünürken isminin Semih olduğunu öğrendiğim bir satıcının tezgâhının önünde bulduk kendimizi. İkram ettiği portakalın tadı inanılmazdı. Semih bey işletme okumuş, özel bir firmadan emekli olmuş. Adanalı bir arkadaşlarının gönderdiği kayısıları satarak bu işe başlamışlar eşiyle. Şimdi de Seferihisar'dan gelen meyveleri satıyorlar. Geriye dönüp baktığınızda bu işe değdi mi diyorum, "Değmez mi" diyor Semih bey, "İnsanlara torunlarımın yemesini istediğim meyveleri satıyorum."
Tezgâhlar arasından geçerken bazı meyvelerin kokusunun hâlâ bitmediğine şahit oluyorsunuz burada. Semt pazarlarında bu kadar meyve koktuğunu hatırlamam. Bu da organik pazarın bir nimeti olsa gerek derken Trakyalı Nazan ablanın kendinden yaşlı bir kadınla kavgasına şahit oluyoruz. Neydi, nasıldı derken anlıyoruz sebebi. Meğer kavga çıkaran kadın, Nazan ablanın yoğurt mayalama tarifini tutturamamış da ondan alevlenmiş kavga. Neydi tarif demeye kalmadan anlatmaya başlıyor Nazan abla, o hoş Trakya şivesiyle: "En iyi yoğurt Hıdırellez gecesi mayalanır civanım. Eski sevdalılar gibi bacaya, daracaya çık, balkona çık fak etmez. Geceden küçük bir kap bırak açıkta. Sabaha üstü çiğle ıslanacak; işte o kapla mayala sütü. Ha bunlar da yetmez. Bismillahı eksik etmaeyeceksin. Gönlünde kötülük olanın yoğurdu beyaza değil karaya çalar. O sütle birlikte sen de mayalanacaksın." Nazan abla bir de pakmaya tarifi veriyor ama çiğ ile yoğurt mayalama tarifine bayıldığımız için onunla pek ilgilenemiyoruz.
Pazarda gezen insanların seslerine kabartıyorum kulağımı. Kimi sebze meyvenin tadını burada öğrendiğini söylüyor, kimi de fiyatlardan şikâyet ediyor. Özellikle satıcıların müşterilerle kurduğu ilişki çok güzel. Mesela önünden geçtiğimiz çocuk ayakkabıları satan bir tezgâhtar şöyle diyor müşterisine, "Feriköy denince eskiden milletin aklına mezarlığı gelirdi, şimdi organiği geliyor. Biri toprağa doğru diğeri topraktan. İkisi de toprağın hüneri beyefendi."
Daha önce hiç görmediğim meyveleri de görüyorum pazarda. Kamkat mesela. C vitamini deposuymuş. Sivilce ve uçuklar için on numara iş gören bu meyveyi satıcı Hatay'da kendi bahçesinde üretiyormuş. Aynı satıcıda pomelo ve swety denen meyveleri de görüyorum.
Gelmişken pazarın ortasındaki stantlarında yaktıkları odunlarla ısınan pazarın yöneticilerinden Batur Şehirlioğlu ile de sohbet ediyoruz. Buğday Derneği çerçevesinde Feriköy Organik Pazarı'nı 2006'da kurmuşlar. Bu pazardan önce organik ürünlerin ihraç edildiğini söylüyor Şehirlioğlu. Hans'ın yediğini neden Hasan da yemesin diye çıkmışlar yola. Üreticiyle halkı dolaysız bir araya getiriyoruz diyor ve ekliyor, "Her üreticinin sertifikası var. İpini koparan gelip mal satamaz burada yani. Öte yandan hangi malın hangi ilden, hangi tarladan, hangi bahçeden geldiğine kadar kayıt altında. Çiftçi kayıt sistemine kayıtlı üreticilerimizin hepsi. Tarım Bakanlığı da ayda bir mutlaka denetliyor pazarımızı. Bundan da şikâyetçi değiliz. Yani buraya inorganik sinek bile giremez." Daha sonra Şehirlioğlu, Türkiye'de organik işi yalandan ibaret diyenleri de hatırlatarak, üreticilerin denetleme dosyalarını gösteriyor bana.
Buğday Derneği'nin kurucusu Victor Ananias'ın poster üzerine basılmış fotoğrafı dikkatimi çekiyor. 2011'de hayatını kaybediyor Victor. Uzun bir hayat hikâyesi var. Ama şunu bilin ki, Victor'a hamileyken rahim kanserine yakalanan annesini doktorların doğal hayata yönlendirmesiyle başlıyor hikâye. Ve Victor'un da mantar zehirlenmesinden öldüğü söyleniyor.
Feriköy Organik Pazarı'na GDO ve yapay gıda tartışmalarından çıkıp şifa bulmak için bile gelinebilir. İlla çok şey almaya gerek de yok, buradaki bir sürü organik meyve sebze, sizin gönlünüzü alıyor zaten.