Müzik benim için hem bir arkadaş hem de duygularımı aktarabildiğim bir iletişim aracı
Hicret Nida Güllüoğlu /Piyanist
Sizi sosyal medyada piyano çalarak takipçileriyle samimi bir etkileşim kuran genç bir kadın olarak tanıyoruz. Biraz geçmişe gidip piyanoya başlamanızı, beste üretim sürecinizi ve bu süreçte nelerden etkilendiğinizi dinlemek istiyoruz.
Küçük yaşlardan beri müziğe yoğun bir ilgim vardı. Piyano, farklı enstrümanlar ve müzikal filmler oldukça ilgimi çekerdi. Müzik ise hayatıma küçükken okulumdaki keman kulübüne başlamam ile girdi. O zamanlar okulda düzenlenen yıl sonu gösterisi için konservatuvardan hocalar gelirdi. Her ne kadar müzikal yeteneğimi keman öğretmenim fark etmiş olsa da konservatuvardan gelen hocanın beni özel olarak yönlendirmesiyle birlikte ailem de bana daha yoğun bir şekilde müziğe ve enstrümana dair dersler aldırmaya başladı. Küçüklükten beri aslen piyanoya daha ilgiliydim. Okul kulübü dışında aldığım bireysel keman derslerinin yanında piyano dersleri de almaya başladım. O günlerden itibaren müzikle aramda ayrı bir bağ var. Hiçbir zaman ne kemanı ne de piyanoyu zorunlu çalışmam gereken bir şey olarak gördüm. Ödevlerim de dâhil olmak üzere çaldığım her eser, çalıştığım her etüt benim ruhuma ayrı bir dinginlik katar, bana çok iyi gelirdi. Okul derslerimi tamamlayıp bir an önce müzik derslerimi çalışmanın heyecanıyla gün sonuna yaklaşırdım. O gün bugündür müzikal yolculuğum devam ediyor.
Müziğin bende çok özel bir yeri var. Benim için müzik her zaman hem bir arkadaş hem de insanlara duygularımı aktarabildiğim bir iletişim aracı oldu. Özellikle sözsüz müziklere, klasik eserlere daha da ilgiliydim. Sözlü müziklerde dinlediğim şey bana ne hissetmem gerektiğini söylerken, sözsüz eserlerde ise ne hissedeceğime kendim karar verebiliyor olmak daha çok hoşuma giderdi. Dinlediğim her müzikte hem kendi hislerime odaklanır hem de bestecinin aslında ne aktarmak istediğini fazlasıyla irdelerdim. Aldığım eğitimlerin ve aktif bir müzik dinleyicisi olmamım etkisiyle ben de duygularımı müzikle ifade etmeye başladım.
Müziğin benim için bir iletişim aracı olduğundan bahsetmiştim. Bestelerimi de genellikle duygularımı aktarmak için yapıyorum. Bestelerimin ilhamı kimi zaman şahit olduğum bir olay, kimi zaman duyduğum çok güzel bir koku, kimi zaman ise gördüğüm güzellikler oluyor. Ancak en temelde tüm bunların bana hissettirdikleri şeyleri müzikal biçimde insanlara aktarma isteği, o duyguya belki o olaya dair bir eser bırakma isteği daha ağır basıyor. Elbette proje bazlı planlı bestelerim olsa da, bestelerimi genellikle planlayarak yapmıyorum. Çoğu genellikle bir duyguyu çok derinden hissedip sonra bu duyguyla ne yapacağımı bilemediğim anlarda ortaya çıkıyor. Kimi zaman neşeli kimi zamansa hüzünlü müziklerle kendisini gösteriyor. Bence o sebeple insanları bu kadar etkiliyor.
Dijital dünyada sanatçılar artık kendi bestelerini yapıp dinleyicilerle buluşturabiliyor ve müzik eğitimi almak artık çok daha kolay. Sizin de sosyal medyada ciddi bir kitleniz var. Sosyal medyanın müzik kariyerinizde nasıl bir rol oynadığını düşünüyorsunuz? Dijital dünya, müziğin gelişmesine katkı sağladı denilebilir mi?
Müziği profesyonel anlamda öğrenmek, bir enstrümanı tek başına çalmak tabii ki çok keyifli bir şey ama bunu severek yaptığınızda diğer insanlarla da paylaşmak istiyorsunuz. Dijital dünya sayesinde bunu paylaşmak artık çok daha kolay bir hale geldi. Beni sosyal medyada takip eden ve müziğimi benimle paylaşan böylesi bir kitleye dijital dünya olmasaydı ulaşmam daha zor olurdu diye düşünüyorum. Hem yaptığım besteleri hem cover müzik videolarımı çok kolay bir şekilde dijital dünyada paylaşarak dünyanın öbür ucundan bile kalplerine dokunabildiğim insanlar oluyor ve bu insanlar videolarıma yaptıkları geri dönüşlerle benim de kalbime dokunuyorlar.
Müziğimi bir iletişim ve duygularımı paylaşma aracı olarak gördüğümden, bu durum beni çok mutlu ediyor. Konserime gelen izleyicilerden ve bana ait besteleri dinleyen insanlardan eserlerimle ilgili "tarif edemedikleri bir duygu yoğunluğu hissettikleri" yorumunu alıyorum. Bu tarz yorumları en fazla duyduğum eserler ise genellikle benim en duygulu ve yoğun şekilde bestelediğim eserlerim alıyor. Artan iletişim ve yayın kaynakları sayesinde bestelerimi, müziklerimi çok daha fazla kişiyle paylaşabilmenin mutluluğunu yaşıyorum.
Sosyal medya müziğin gelişmesinden ziyade insanlara ulaşmaya ve müziği paylaşmaya katkı sağladı diyebiliriz. Pandeminin de etkisiyle insanlar enstrüman eğitimlerine ve pek çok farklı eğitime evlerinin konforunda ulaşabilir oldu ve bu sayede müziğe olan ilgi de arttı.
Artık online dersler, programlar sayesinde yolda vakit kaybetmeden çok yoğun bir kadın da, eğitimlere konum sebebi ile ulaşamayan kişiler de kolaylıkla bu eğitimleri alabilir oldular. Kendi verdiğim eğitimlerde de pek çok kadından "Piyano çalmak hep hayalimdi ancak farklı yoğunluklardan ötürü hiç bu kadar kolay şekilde erişememiştim" sözlerini duyuyorum. Eskiden herkes kendi çevresinde imkânları dâhilinde ders alabilirken şimdi dünya küçük bir köy gibi. Belki dijital dünya bu kadar gelişmeseydi hiç tanışamayacağım insanların müzikal yolculuklarına eşlik edebilir, hayatlarına dokunabilir oldum.
Geçtiğimiz aylarda Filistin'de 1947'den beri yaşanan zulmü anlattığınız "Bir çocuk düştü" isimli ilk eserinizi yayınladınız. Filistin farkındalığını artırmaya yönelik "Özgür Filistin Konserleri" düzenliyorsunuz. Öncelikle bunu neden kendinize bir amaç olarak edindiniz? Nasıl bir ihtiyaç sonucu bu yola çıktınız?
"Bir çocuk düştü" benim ilk eserim değil ama yayımladığım ilk eser. Bu eserin ortaya çıkmasını sağlayan şey bu yıl İsrail'in Filistin'e karşı gerçekleştirdiği saldırılardaki bir çocuğun görüntüsüydü. Yaşanan bu zulüm bu yıla özgü bir şey değil. 1947'den beri bu zulüm devam ediyor ve maalesef ki gördüğümüz tüm görüntüler çok üzücü ama özellikle gördüğüm bir çocuk görüntüsünden sonra bu beste bir anda ortaya çıkıverdi.
Öncelikle Filistin'de yıllardır yaşanan bu zulmü, soykırımı farklı sanat dallarıyla belgelemenin çok kıymetli olduğunu düşünüyorum. Maalesef yazılmayan, çizilmeyen özellikle de bir sanat dalıyla ortaya konulmayan şeyler kayıtlardan çok hızlı bir şekilde silinebiliyor, kaybolabiliyor. Bence Müslümanlar olarak biraz da bizim sorunumuz bu: Yaşanan bu zulümleri sanatsal içeriklerle de ortaya koyup, belgeleyerek daha fazla kişiye duyurmamak.
Daha önce yaptığım bestelerden bazılarını birkaç konserimde çalmıştım ancak hiçbirini profesyonel şekilde kayda alıp müzik platformlarında paylaşmamıştım. Şu anda Filistin'de yaşanan soykırım beni yapabildiğim en iyi şeye yani müzikle bu zulmü belgeleyerek daha fazla insana duyurmaya ve paylaşmaya itti. Bestemin çok daha fazla insana ulaşmasını ve farkındalığı arttırmasını temenni ediyorum.
Filistin meselesi maalesef yıllardır süren bir sorun, yıllardan beri devam eden bir zulüm. Herkes de inancı doğrultusunda yapabildiğinin en iyisi ile bu davanın içinde yer alıyor. Müzisyenler müzikleriyle, yazarlar yazılarıyla bu haksızlığa karşı çıkıyor. Biz de yapabildiğimizin en iyisiyle bu yolda yer alıyoruz. Filistin konserleri amaç olarak farklı camialara da ulaşıp farkındalığı daha da artırmayı hedefliyor. Farklı salonlarda ve hatta farklı şehirlerde de bu konserleri devam ettirmek istiyoruz.