Ertan Özyiğit
20'nci ve 21'inci yüzyılın birer felaketler çağı olduğu söyleniyor. Hatta yakın gelecek üzerine sık sık kıyamet senaryoları, distopyalar üretiliyor. Yakın gelecekte III. Dünya Savaşı çıkacağı, yapay zekânın insanın y erini alacağı, çevresel faciaların gerçekleşeceği, depremlerin-tsunamilerin olacağı, din savaşları ve terörün hâkim olacağı, kuyruklu yıldız çarpacağı, dünyanın çölleşeceği, kimyasal biyolojik savaşlarla insan nüfusunun budanacağı gibi birçok distopik hadise olacağı ileri sürülüy or. Karanlık tabloların yanında bir de bitmek tükenmek bilmeyen "Kurtarıcı/Mehdi/Mesih" inanç ve beklentileri söz konusu. Acaba bu tür senary oların ardında karamsarlık dışında sebepler olabilir mi? Bazılarına gör e olabilir değil, oluyor bile. Onlardan biri de ezoterizm araştırmacısı Ertan Özyiğit. Koronavirüs pandemisi dahil dünyada olup biten pek çok şeyin ardında ezoterik bağlantılar olduğunu söyleyen Özyiğit'e göre felaket senaryoları, komplo teorileri, batıl inanç deyip geçtiğimiz şeylerin çoğunun ar dında bilinçli ve örgütlü gizli yapılanmalar, aktörler ve üst akıllar mevcut.
Her felaket ya da distopik hadisenin ardında bir güç, bir akıl aranıyor. Son virüs salgınının ardında felaket senaryoları ve tasarlayan bir akıl arayanlardan biri de sizsiniz anladığım kadarıyla. Siz nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ben 8 Aralık 2019'da bir tv programında şunu dedim: "2020'nin başında başlayıp sonuna kadar devam edecek bir virüs salgınına hazırlık yapın." Bunu söylerken dünyadaki kanıtları takip ettim. Ben şifreleri okuyan, bu konuda birçok kişiden el almış birisi olarak, o şifreleri analiz ettiğimde 2020'nin bir virüs operasyonuyla başlayacağına inanıyordum. Bu, ezoterik bir hikaye. "Amerikalılar Çinlilere çakmış" gibi hikâyeler işin yalan dolan kısmı. Kökeni çok daha derinlere dayanır. . Bu tür olayların ardında ezoterik bağlantılar, gizli örgütler mi var yani? "Dünya bugün nereye gidiyor, yeni yapılar nasıl olacak?" sorularına kafa yorduğunuzda dünyada olan işlerin ardında muhakkak ezoterik bir bağlantı vardır. Ezoterik konular çok eski hikâye. Bunlar kanıtlanmış şeyler değil ama burada bilhassa Masonluk benzeri kuruluşlardan bahsediyorum. Masonik kuruluşların hikâyeleri "Mu ve Atlantis" kıtalarıyla başlar. Bu hikâye 12 bin yıllık, kimine göre 70 bin yıllık. Mu ve Atlantis arasında çıkan bir kavga sonucu iki kıta bir şekilde batmış ve oradaki bütün bilgelik Mısır'a aktarılmıştır. Mısır'dan da Venedik tacirleri yoluyla tüm Akdeniz'e ve Avrupa'ya yayılmıştır. Bir kısmı böyle anlatır. Bir kısmı da Mezopotamya ile 6 bin yıllık Sümer yazıtlarıyla başlatır. Nuh Tufanı gibi hikâyeler zaten ilk orada anlatılıyor. Bu hikâyelerin ilginç taraflarından biri "gizli bilgelik" denilen kavram… Bu kavram Sümerler 'den sonra Babillere geçen, Babil Kardeşliği diye devam eden ve tüm dünyadaki ezoterik yapıyı formatlayan akıl: Babil Kardeşliği aklı. Burada şöyle bir şeyi amaçlamışlar: Bizim kült dediğimiz, daha çok gizli ilimler diye bahsedilen format normal insanların bilmemesi gerekli bilgilerin bir şekilde ustadan çırağa geçerek ve bir inisinasyon yoluyla yavaş yavaş aktarılması ve sonunda tamamıyla bilgeliğe ulaşmak. Bizim anlamamız gereken şu: Neden böyle bir yapıya ihtiyaç duyuluyor? Bu yapı ne yapmaya çalışıyor?
Gizli yapılanmalarla kim, ne yapmaya çalışıyor? Bu iş nasıl başlamış?
Önce insan toplumunun nasıl işlediğine bakmak lazım… Topluluk şöyle bir kavramdır; biraz kalabalık olduktan sonra insan ister istemez birine der ki "Beni yönetir misin?" Kimisi de yönetmek ister. Yönetmek ve yönetilmek arasındakiler de hayatın akışını belirleyen kavramlar. Örneğin bir toplulukta birisine diyorlar ki; "Sen çok akıllısın veya yeteneklisin. Kuralları sen çiz, senin kurallarına göre oynayalım, hakemliği sen yap." O kişi bir anda toplumun yöneticisi hâline geliyor, kral oluyor fakat krallıkta belirli bir yerden sonra bakıyorsun ki insanlar daha akıllı çıkıp onu indirebiliyor. Bunu engellemek için bu sistem kendine ruhban sınıfı diye bir sınıf oluşturuyor. Ruhban sınıfı herhangi bir lideri onaylayan sınıftır; Allah'ın yeryüzündeki kelamının kendisidir. Yeryüzündeki bu kelam yöneticiye "Tanrı tarafından bizi yönetmek için atanmış insandır" dediği zaman bu iki yapı ayrılmaz bir parça olmaya başlıyor ve ruhban sınıfıyla yönetici sınıf tüm dünyayı yönetmeye başlıyor. Bu, semavi dinler dâhil böyle devam etmiş çünkü bu sistem kullanılmış.
Nasıl kullanılmış bu sistem?
Böyle bir insan topluluğu için en önemli şey nedir? Tehdit, korku. Hepimiz korkularımızla varız. Bu akıl ise bu korkuları yönetir. Bu korkular da eskatolojinin kendisidir. Yani toplumları yönetmek için bir akıl, kıyamet kavramını devamlı kullanarak kendisinin kurtarıcı olduğunu söyler. Kuran'da hiçbir zaman kurtarıcı yoktur ama hem Yahudilikte hem de Yuhanna'nın Patnos'ta yazdığı İncil'de tüm hikâye "kurtarıcı" üzerine kurulmuştur. Deccal ve Mesih meselesi belirleyicidir. Tüm meselenin özeti şöyle: "Bir hikâye yazalım ve bu hikâyenin içinde büyük büyük bir felaket olsun. Bu hikâyede her zaman Mehdi, Mesih ve Deccal beklentisi yaratalım. Bu yaratılacak sistemle birlikte dünyayı yönetelim."
Bu sistemin kökleri nereye dayanıyor sizce?
Yahudilerin bir ütopyası var. Bu ütopya Süleyman Tapınağı'nın kurulması… Süleyman Tapınağı'nı kurmaları için şunu yapmaları lazım: Kubbet-üs Sahra'nın, Mescid-i Aksa'nın kaldırılması gerek. Yahudi inancına göre "Kıyamet, Mehdi, Mesih" beklentisi yoktur Hz. Musa'nın kitabında. Bu daha sonra Babil Sürgünü'nden sonra yazılmış bin yıllık hikâyenin içinde var. Nebukadnezar ile beraber Süleyman Tapınağı yerle bir oluyor ve buradakiler de sürgün ediliyor. Babil Sürgünü sırasında kişilikleri ve kimlikleri yok ediliyor. Babil inanılmaz büyük ezoterik bir bilginin sahibi. Bugün kabala bilgisinin bile yapısı Babil Sürgünü'nde Yahudilerin öğrendiği temalar üzerine kuruludur.
Buradaki hikâye: "Davut peygamberle birlikte bizim yapımız neydi? Kudüs'ü alacaktık ve Kudüs başkent olacaktı. Sonra Süleyman Peygamber geldi. Tapınağı yaptı ve tapınakta kutsalların kutsalı olan ahit sandığını ortaya koyduk fakat yine dayak yiyoruz, yine yıkıldı Süleyman Tapınağı." Büyük bir travma. Dinî inançların bütün yapısı yerle bir olmuş oluyor. O zaman diyor ki: "Babil Sürgünü'nde yeni bir Mesih daha gelecek, onu bekleyin." Uydurulmuş bir Mesih hikâyesi. Bu hikâyeyle birlikte iki şeyin tutması lazım: "Bir Mehdi beklentisi, Kudüs'ün başkent olması, ardından Süleyman Tapınağı'nın yapılması ve Kudüs'te doğmuş Davut soyundan bir peygamberin gelip Mesih olarak tüm sistemi tekrar ayağa kaldırıp "Altın Çağ"ı başlatması." Bu büyük travma karşısında hahamlar tarafından böyle bir hikâye yazılmış: "Bir gün büyük bir kıyam olacak, biz de bin yıllık büyük bir Altın Çağ yaşayacağız. Mesih gelecek, Deccal'i dövecek." Deccal tarafı yani Müslümanlar, Hıristiyanlar vesaire…
Çağımıza gelirsek, 20'nci yüzyıl başından beri üretilen bir sürü felaket senaryosu var ve bir kısmı da gerçekleşti. Bunların ardında ne olabilir sizce?
Distopya; felaketler, kötülükler veya aklınıza gelebilecek en büyük kötülüklerin ismi. Distopik fikir kısmı bütün insanlığın yönetimiyle ilgili bir şey aslında. Yani eskatoloji (dünyanın sonu, kıyamet) dediğimiz, distopyanın daha da üstünde, herkese satılan bir fikir. Japonların Şinto dininin dışında hemen her dinde var. Bunların hepsinin ardında aslında bir yapı var. Dünyada aslen insanlığın yok edilme senaryosu söz konusu ve bu açıdan üç büyük etken var: Biri süper volkan. O zaman insanlık kalmaz. Bir diğeri büyük bir gök taşı. Üçüncüsü de büyük bir salgın hastalık.
Bu felaket senaryolarının altında yatan asıl hedef nedir? Birileri kasıtlı olarak bunları çıkarıp insanlığı hazırlıyor mu?
Ben Türkiye'ye bir adamı tanıttım: Albert Pike. 2008'de Aytunç Altındal bana dünyadaki Armagedon'la ilgili fikirleri araştırmamı önerdi. Ben de bunları araştırmaya başlayınca karşıma Albert Pike çıktı. Amerikan iç savaşında güneyli bir komutan bu. Bu adamı dördüncü derecede bir masonken anında 33'üncü dereceye yükseltiyorlar. Bu adam İtalyan cumhuriyetçi Manzini'ye bir mektup yazıyor. Bu mektupta üç tane dünya savaşı öneriyor. Mektubun tarihi 1871. Birinci mektupta diyor ki, "Biz öyle bir dünya savaşı planlıyoruz ki bu planlama sonucunda monarşiye ait olan krallık, sultanlık padişahlık gibi tüm yapıları olabildiğince ortadan kaldıracağız." 1871'den 1915'i öngörüyor adam. Neler oldu bu süreçte: Avusturya- Macaristan, Çarlık Rusya'sı ve Osmanlı yıkıldı… Adam diyor ki, "Ondan sonra ikinci bir dünya savaşı daha öneriyoruz, bunda da şöyle bir şey geliştireceğiz. Monarşi sonrası için oluşturduğumuz yapılar birbirleriyle kavga edecekler ve bu savaş sonrası biz İsrail'i kuracağız." 1871'ten 1948'e bir projeksiyon yapıyor. Bu adamın bir sözü daha var diyor ki "Bir üçüncü dünya savaşı daha olacak." İkisi tuttu. "Bu üçüncü dünya savaşında öyle bir eskatalojiye gidiyoruz ki -yani Kıyamet, Armagedonöyle bir şey yapacağız ki bütün dinleri birbirine düşman edip ortadan kaldıracak ve sonunda bizim istediğimiz bir dini ortaya koyacağız" diyor.
Bu adam masonluğun Eflatun'u. Morals and Dogma kitabını yazan adam, yani bugün Amerikan masonluğunun kendisi olan adam. Amerikan masonluğu şu anda dünyanın yöneten aklıdır. Washington D.C.'deki büyük locanın altında şöyle bir yazı yazar: "İnsan nüfusunu 500 milyonun altına düşür." Şimdi böyle bir hikâye var. Albert Pike bu savaştan sonra insan nüfusunun 500 milyonun altına düşürüleceğini söylüyor. Araştırırken Georgia eyaletinde Guidestone diye bir yapı ile karşılaştım. Bu 1974'te kurulmuş gizemli bir adam tarafından dikilmiş bir anıt. Anıtın dikildiği yer çok enteresan, dünyanın ley hatları denilen hatlar altından geçiyor. Gül ve Haç teşkilatına atıf yapan bir granit levha var. Altı güncel dört antik dilde 10 pusula yazılı. Bu aynı zamanda bir takvim, pusula ve bir saat bu. Burada da "İnsan nüfusunu 500 milyonun altına düşür" yazıyor.
İstersen buna algıda seçicilik diyebilirsin. Ama niye insanlar 21'inci yüzyılda bu efsaneleri üretip, insanları yok etmeye çalışıyorlar? Daha önce de çok benzer işler var. Mesela İspanyol gribi, 1918'de başlayıp 1920'de bitti, nereden baksan 20 ila 100 milyon insanın öldüğü bir süreç olarak geçiyor. İnsanoğlu bu tarz operasyonlara hep açıktı ve bu operasyonlar yapıldı. Geldik bu güne. Yakın zamanda robotların bol bol olduğu bir dönemde insana ihtiyaç kalmayacak, şimdiden bunun bahanesini bulmaları lazım. Bu üst aklın temsilcileri kendilerini Olimpos'un tanrısı zannediyorlar. Dolayısıyla kendilerinde bu hakkı görüyorlar: "Yok edeceğiz bunları. Nasıl? Dünya savaşıyla yapalım."
Peki, insanı azaltırlarsa ürettiklerini kime satacaklar? Kim bu üst akıl denilenler?
Eskiden ürettiklerini satacak zenginliğe ihtiyaç vardı. Şimdi yok. Bu sorunun cevabını ters mühendislik olarak düşünmek lazım… Dünyanın gayri safi hasılası bugün için 81 trilyon dolar. Dünyanın gayri safisinin dışında borçluluğu şu anda mükerrer borçlarla beraber 251 trilyon dolar. Bunun silinenleriyle 51 trilyon oluyor ortalama. 51 trilyonun alacaklısı kim? İşte "üst akıl kim" sorusunun cevabı bu: O paranın sahibi-alacaklısı kimse o. Dördüncü sanayi devriminde dijitalleşme başladı ve her şey otonomlaşıyor. Artık taksiler otonom gidecek, bütün makineler otonom olacak ve insana gerek kalmayacak. Para yalnızca tüketimle kazanılmıyor. Ha 7,5 milyarı yönetmişsin, ha 500 milyonu. Yöneten onlar olduktan sonra bunlar için fark etmiyor. Çünkü sen Allah derken, sen Tanrı derken, öteki Mehdi derken, adam şunu söylüyor: "Ben evrenin ulu mimarına inanıyorum" diyor. Dolayısıyla bu yapı seninle aynı düşünmüyor. Senin kendi referansınla "günah" dediğin şey onlar için hiç önemli olmayabilir. Sana kalabalık diye bakıyor adam. Diyor ki: "Çin'e bir virüs yollayalım, başlasın yavaş yavaş." Emin olun ki koronavirüsü yakın zamanda bir mutasyona uğrar ya da başka bir virüs çıkıp daha büyük can alır. Tatbikat diyorum ben buna, şu anda tatbikat yapıyorlar.
Neyi hedefliyor bu tatbikat??
Eğer biz Blockchain sistemini anlayamazsak, yapay zekâyı anlayamazsak, gelecek dünyadaki eskatolojiyi de anlama şansımız yok. Şimdi aynı üst akıl "Yeter artık ben tüketim eğrilerinden çıktım, robotik bir düzene geçiyorum" diyor. Aslında amaç, insanı azaltma operasyonu. İnsan kimine göre kanser dünya için. Niye kanser? Sosyal yaşamı öyle formatlamış bir yapı var… Diyor ki birisi; "Bu kadar insan bu kadar zarar veriyorsa insan nüfusu çok…" Bu cümleyi ben ilk Davos'ta duydum: "İnsan nüfusunun azaltılması lazım" diyorlardı. Gelelim Blockchain veri tabanına. Blockchain dediğiniz taban bütün verilerin tek bir yerde toplandığı bir düzen. Diyorum ki ben, bu bilgilerin hepsi bir yerde karşımıza Blockchain diye bir sistem olarak gelecek. Blockchain bir blok zincir yapısı. Bu zincirde örnek veriyorum; mesela bundan sonra devlet olmayacak hazır mısınız? Nasıl olmayacak? Bu yapı zaten bu ezoterik yapıların fikridir. Diyor ki adam, "Bundan sonra devlet olmayacak". Devletin en önemli işlerini belirleyelim. Para. Blockchain sistemiyle birlikte artık Bitcoin benzeri paralarla devlet parasına ihtiyaç yok. Sanal bir para var. Devlet ne oldu? Devlete ait hiçbir şeyin olmadığı, itiraz etme hakkının olmadığı bir dünyaya hazır mısınız? Böyle bir dünyanın karşılığında, artık insana da ihtiyaç kalmıyor… Sistem buraya gittiği zaman hangi devleti hangi insanla konuşacağız? Şimdi Çin'de bir salgın çıktı değil mi? Ne oldu? İnsanlar evlere kapandılar. Evlerde oturan bir yığın insan var. Üretimi kim yapıyor? Üretim yok ama robotlar olsaydı üretime devam edilecekti. Böyle bir sistemin geleceğini Gül Haç teşkilatının referanslarına baktığım zaman okudum ben. Yeni bir dijital sistem geliyor.
Dünyayı insandan arındırmak nasıl bir amaç olabilir?
500 milyona düşürecekler, onların projesi bu. Mesele para da değil. Parayı güçlü tutan nedir? Para odaklı düzen sistemi yönetmek için var. Güçlü olan para değil, silah. ABD savunmasına 680 milyar dolar para harcıyor. Bugün silahını çekse dolar alır mısınız? Hiçbir anlamı kalmadı. Paranın arkasındaki güç; silah ve akıl. Akıl kim? 1780'li yıllarda ABD'de sistemi kuran masonik babalardır.
Üst akıl denilen bunlar mı?
İki tane üst akıl var. Herkes şöyle analiz ediyor: Rothschildler ve benzerleri var, burada da bir masonik yapı var. Bunlar Amerika Devletiyle bir kavga içindeler. Bu bir sistem, Rothschild ismiyle temsil edilebilir. Diğer tarafta ise dünyada yalnızca ABD'deki üst masonluktan 4 bin kişi… Onun da 400'ü yönetiyor dünyayı. Bu iki kavramın üstünde bir sistem daha var. Bu sistemin ismi "Sun" yani güneş. Bu güneş sistemi ikisini de yönetiyor. Örnek veriyorum satranç oynarken nasıl kaybetmezsiniz? İki taraf da sen olursan hiçbir zaman kaybetmezsin. Bu sistem iki tarafı da yönetiyor. Yani hem parayı hem bu masonik aklı… Yani Pentagon aklını yöneten üst bir akıl var. Bu akıl da diyor ki; "Artık bu kadar yeter, dünyada Armegedon savaşıyla Ortadoğu'yu planlayacağız." Şu anda da bu proje BOP projesiyle devam ediyor. BOP ABD'ye aittir dediğiniz anda yanlıyorsunuz. Sayın cumhurbaşkanının dediği gibi "Her şeyin üzerinde bir güç vardır." Bu referansla bakabiliriz dünyaya. Adamı anlamak için referansını bilmek gerek. Dünyayı yöneten üst akıl şeytana çalışıyor.
ERTAN ÖZYİĞİT KİMDİR?
1962 Ankara doğumlu Ertan Özyiğit, ekonomi eğitimi almış bir isim ancak ezoterik konularda yaptığı araştırmalar, hazırladığı kitaplar ve televizyon programlarıyla daha çok tanınıyor. Gizli cemiyetler, ezoterizm, okültizm, gizli ilimler, batıni akımlar, Siyonizm ve uluslararası stratejiler gibi spekülatif konularda araştırmalar yapan Özyiğit, Uluslararası Stratejik İletişim Ajansı adlı bir kurumun da başında bulunuyor.