Joram van Klaveren (HOLLANDA)
İSLAM'A KARŞI KİTAP YAZARKEN HİDAYETE EREN İSLAMOFOBİK SİYASETÇİ
Joram van Klaveren daha çok yakın bir zamana kadar islamofobinin siyaset alanında zirve yaptığı Hollanda'nın en ateşli İslam karşıtı siyasilerinden biriydi. Zaten onun Avrupa'daki en önemli İslam düşmanı olan Geert Wilders'in sağ kolu olup parlamentoya seçilme nedeni de islamofobik görüşleriydi. Kuran-ı Kerim'i Hitler'in Kavgam adlı kitabıyla aynı kategoriye koyarak yasaklanması için kampanyalar yürütecek kadar azılıydı van Klaveren. Bu gözü kara İslam düşmanı iki yıl önce İslam ve Kuran'ı "yerin dibine batırmak" maksadıyla bir kitap yazmaya koyuldu. Bir sürü kitapla bir çiftlik evine kapandı. Bu inziva sırasında karşıt görüşlü kitaplar kadar tasavvufçuların eserlerini de okudukça aydınlandı ve siyasi hayatını üzerine kurduğu konuda ne denli cahil olduğu gerçeğiyle yüzleşti. Yaşadığı bu aydınlanma sadece fikirlerini değiştirmekle kalmadı inancını da değiştirdi ve İslam'a ihtida etti. Bu arada sakal bırakmayı da ihmal etmedi.
Haydari Vucudi (AFGANİSTAN)
OFİSİNİ 50 YILDIR ŞİİR, KÜLTÜR VE Mevlâna DERGÂHINA ÇEVİREN ŞAİR
Afgan şair ve kütüphaneci Haydari Vucudi'nin Kabil'de görev yaptığı kütüphanedeki odası aynı zamanda 50 yıldır bir toplanma alanı. 80 yaşındaki Vucudi, çoktan emekli olmuş ancak insanları kütüphaneye çeken bu adamı hükümet bırakmamış ve emekliliğinden sonra da ofisini kültür-sanat ve Mevlâna âşıkları için bir sohbetgâh olarak kullanmasına izin vermiş. Bu bilge adamın en devamlı ziyaretçileri ise yeni besteleri için danışan müzisyenler, şiirlerini sunmak isteyen genç şairler, fikir almak için danışan akademisyen ve öğrenciler hatta hikmetli nasihat peşinde koşan herkes. Ancak Vucudi'nin Kabil Halk Kütüphanesi'ndeki ofisini onlarca yıldır bir dergâha çeviren bir başka unsur daha var. Vucudi, burada tam 30 yıldır düzenli olarak haftanın iki günü bir "insan imalathanesi" olarak nitelendirdiği Mevlâna Celaleddin Rumi okumaları ve sohbetleri düzenliyor. Bu sohbetlerin müdavimleri zamanla "Mevlâna Âşıkları Cemiyeti"ne bile dönüşmüşler.
HALİME FERK (HIRVATİSTAN-TÜRKİYE)
MEVLANA'YI TANIMAK İÇİN KONYA'YA YERLEŞEN HIRVAT KADIN
Hazret-i Mevlâna'nın tüm dünyada gönülleri nasıl fethederek insanları hakikate yönlendirdiğinin o kadar çok numunesi var ki. Yaşadığı Almanya'da dört yıl önce bir hocanın vesilesiyle Müslüman olan ve Halime adını alan Hırvat kadın da bunların son örneklerinden biri. Müslümanlığı sadece bir sıfat ve isimde bırakmak istemeyen 39 yaşındaki Halime Ferk, İslam'la ilgili kitaplar okuyarak derinleşme ihtiyacı hissettiği bu dönemde Hz. Mevlâna'nın eserleriyle tanışmış ve öğretisinden oldukça etkilenmiş. Bu tesirle Mevlâna'nın öğretisini yakından tanımak üzere küçük kızını da yanına alarak bir tura katılmış ve Konya'ya gelmiş. Burada karşılaştığı Mevlâna atmosferinden daha da etkilenen Halime Ferk, turunu uzatarak bir süre daha burada kalmaya karar vermiş. Bu arada sema eğitimi alarak kızını da Kuran kursuna yollamaya başlamış. Ferk döndüğünde çocuklarını da tamamen Müslüman gibi yetiştirmeye karar vermiş.
DİNÎ KİSVELİ YASADIŞI "ISLAH EVİ" (NİJERYA)
Biz Mevlâna'dan bahsederken dünyanın dört bir yanında din adına yapılan akıl dondurucu saçmalıklar da eksik olmuyor. Kasım ayının 5'inde bir ihbarı değerlendiren Nijerya polisi operasyon düzenleyerek yüzlerce kişinin yasa dışı olarak hapsedildiği sözde bir "ıslah evi"ni bastı ve 259 kişiyi kurtardı. İşin acı tarafı hoşlanmadıkları insanları böyle keyfe keder toplama kampı gibi bir yere kapatanlar bu işi din kisvesi altında yapıyorlardı. Olay, Oyo eyaletine bağlı İbadan kentinin Ojoo semtindeki bir caminin yöneticileri tarafından kurulan ve idare edilen bu merkezden kaçmayı başaran 18 yaşındaki bir gencin ihbarıyla ortaya çıkarıldı. Bu yasadışı tutsak kampında bulunanların arasında yetişkin erkeklerin yanı sıra bir kısmı yıllardan beri tutulan ve son derece kötü beslendiği açıkça görülen kadınlar, ergenler, çocuklar ve hatta bir bebek dahi mevcuttu. Kurtarılan "mahkûmlar" kendilerine üç günde bir yiyecek verildiğini söylerken 8 kişi tutuklandı. Nijerya polisi daha önce benzer nitelikte ıslah merkezlerine 12 operasyon düzenlemiş ve onlarca kişiyi kurtarmıştı.
TAMAMEN TASAVVUFA ADANMIŞ İLK MÜZE AÇILIYOR (FRANSA)
Bugün özellikle Avrupa ve Amerika'da bir İslam karşıtlığıdır gidiyor. Ancak İslam'ın tasavvuf damarı başta entelektüeller olmak üzere Batılıları cezbetmeye ve dolayısıyla daha fazla ilgi ve müsamaha görmeye devam ediyor. Bunun bir örneği de son yıllarda Müslümanlara yönelik 28 Şubat kafasını andıran saçma sapan uygulamalara sahne olan Fransa'dan. Fransa yakında dünyanın ilk "tamamıyla sufizme adanmış" müzesine kavuşmak üzere. Seine Nehri kıyısında Chatou kasabasında özel bir köşkte MTO Şah Maksudi Sufizm Okulu tarafından açılmak üzere çalışmaları süren müze İslam'ın manevi boyutlarını ve kültürel zenginliğini göstermeyi hedefliyor. Zengin bir sanat eserleri koleksiyonunun yanı sıra tarihi ve sembolik objelere yer verecek olan müze aynı zamanda dünyada sadece ve tamamen İslam tasavvufuna adanmış ilk müze olma iddiasında ancak belli ki yakında Eyüp'teki Feshane'de açılacak olan Tasavvuf Müzesi'nden bihaber görünüyorlar.
YENİ BİLİMSEL KEŞİF: KALPLER ZİKİRLE UYUMLANIYOR (ABD-TÜRKİYE)
Zikir ibadeti dervişler tarafından kalbin yolu olarak nitelendirilir ve zikir ayinlerine katılanların kalplerinin vecde ulaşıldığında "tek bir yürek" gibi attığı söylenir. Connecticut Üniversitesi'nde yapılan bir araştırmanın sonuçları bunun bir mecazdan ibaret olmadığını, biyolojik olarak da gerçekleşebildiğini gayet açık gösteriyor. Daha önce yapılan bazı araştırmalar duygusal ve sosyal açıdan birbirine bağlanan insanlar arasında fizyolojik benzeşmelerin, eşleşmelerin olduğunu göstermişti ancak Conecticut Üniversitesi'nden Dimitris Xygalatas et Christopher Manoharan adlı iki antropoloğun kalp ritmi üzerinde yaptıkları gözlem ve ölçümler bu eşleşmeyi çok net bir boyutta ispatlamış oldu. Antropologlar İstanbul'da birlikte zikir yapan Uşşaki dervişlerin kıyafetlerinin altına yerleştirdikleri kalp reseptör ve monitörleriyle 20 farklı kalbin frekanslarını izleyerek gerçekleştirdikleri ölçümlerde dervişlerin kalp ritimlerinin birbirlerine uyumlanarak senkronize hâle geldiğini ve tek bir kalp gibi attığını gözlemledi.