Hitler Alba Sanchez - Lenin Rodriguez Valverde
"Cici" Hitler geri döndü
Peru
Peru'nun Yugar kentinde geçen ay yapılan yerel seçimlerde oy verenler seçim pusulasında Hitler ve Lenin adlarıyla karşılaştı. Üstelik adaylardan Hitler oldukça iddialıydı. Yugar kenti seçmenleri 7 yıl önce yaptığı gibi yine Hitler'i seçti. Açıkçası Hitler And Dağları eteklerinde bulunan bu küçük tarım şehrinde yeniden iktidara yürümenin yolunu arıyordu ve bu yolda ona engel olmak isteyen dişli biri vardı; onun da adı Lenin'di. Ancak telaşa gerek yok zira 20'nci yüzyılın iki büyük diktatörü Hitler ve Lenin dirilmiş değil. Sadece onların adını taşıyan iki farklı kişi: Hitler Alba Sanchez ve Lenin Vladimir Rodriges Valverde. Kampanyasını "Ben Hitler'im" ve "Hitler geri döndü" sloganlarıyla yürüten Alba Sanchez'in gerçek Hitler ile ortak özelliği aşırı sağcı Somos Peru partisinin adayı olması. Rakibinin Hitler adını kullanması dolayısıyla seçim kuruluna itiraz eden Lenin Vladimir Rodriguez amacına ulaşamadı ve "Ben iyi Hitler'im" diyen aday kazandı.
Firuze Muştarı
Anne - Bebek sağlığı militanı
Afganistan
Bir zamanlar Taliban'ın kontrol ettiği, kadınların çalışmasını, kızların okula gitmesini ve yanlarında aileden bir erkek olmadan dışarı çıkmasını yasakladığı bir şehirde yaşayan Firuze Muştari'nin kapısı bir akşam çalınır. Kapıyı açtığında yaşlı bir kadınla hamile gelinin yardım istediğini görür. Kadının derhal doğum için hastaneye yetiştirilmesi gerekmektedir ancak evde erkek olmadığı için genç Firuze bir risk alır; babasının şapkası ve paltosunu giyerek erkek kılığına bürünür, bir taksi bulup erkek sesini taklit ederek konuşur ve hamile kadını hastaneye yetiştirir. O gün bir anne ve bebeğin hayatını kurtarmanın coşkusu onu aynı hastanede ebe olmaya yönlendirir. Kendini bu mesleğe ve ülkenin önemli açıklarından ebeliğin geliştirilmesine adayan Firuze bugün Afganistan'da alanının yıldızlarından biri, anne ve bebek sağlığı konusunda militan gibi çalışan bir görevli ve devlet başkanının eşinin de danışmanı.
Gunther Von Hagens
Öldükten sonra cesedini sergiletecek
Almanya
Alman anatomist Gunther von Hagens plastinasyon adı verilen özel metotlarla korunmuş insan bedenlerini ve organlarını kullanarak gerçekleştirilen "Body Worlds" sergilerinin mucidi. Birkaç yıl önce geldiği Türkiye dâhil dünyanın dört bir yanında dolaştırdığı, ölü bedenleri sanat eserine dönüştüren sergileri çok yankıya neden olmuş, bir yandan da ahlaki tartışmalara yol açmıştı. "Dr. Ölüm" lakabı takılan von Hagens ileride gerçekleştirilecek kadavra sergilerinde yine boy gösterebilir ancak bu defa sergiyi düzenleyen olarak değil "sergilenen" olarak. İlerleyen Parkinson hastalığı nedeniyle sağlık durumu giderek bozulan von Hagens, ölümünden sonra kendi bedeninin de bu kadavra sergilerinde yer almasını istiyor. Bu vasiyetini karısına açtığı zaman "Böyle bir şeyi asla yapamam" cevabını alan von Hagens sonunda onu ikna etmeyi başardı.
İsrail
Trump politikalrının dünyadaki en büyük hayranı İsrailli yahudiler
ABD başkanı Donald Trump ve mantıkdışı politikalarından tüm dünya ve ülkesi Amerika şikayetçi, kaygı içinde. Cumhuriyetçiler bile artık ondan kurtulmanın yolunu arıyor. Yine de yeryüzünde Trump'ın politikalarını destekleyen sadece kendisi kaldı demek doğru olmaz. Zira Trump'ın politikalarını en az onun kadar destekleyenler hâlâ mevcut. Bunların en başında ise İsrailliler geliyor. Trump'ın dünyayı karıştıran demeç ve uygulamalarına en büyük desteği İsraillilerin verdiğini Pew Research adlı kurumun araştırması ispatlıyor. Araştırmaya göre İsrailli Yahudilerin yüzde 82'si ABD'nin çılgın başkanının dünya politikalarına güven duyuyor. Aynı araştırmaya göre İsrailliler ABD'ye de yüzde 94 oranında olumlu bakıyor. Filistin asıllı İsrail vatandaşları da hesaba katıldığı zaman Trump'a olan İsrail desteği yüzde 69'a düşüyor ancak bu oran bile dünyanın geri kalanı ile büyük bir tezat oluşturuyor. İsrail'den sonra Trump'a en fazla güvenenleri Filipinliler (yüzde 78), Nijeryalılar (yüzde 59) ve Kenyalılar (yüzde 56) teşkil ediyor. Ancak araştırmaya konu olan 25 ülkede Trump'a olumlu bakanlar yüzde 50'yi sadece bu üç ülkede geçiyor. Ona en olumsuz bakanlar ise yüzde 10'un altında kalan Meksika, İspanya, Fransa ve Almanya.
Küresel
İnsanı yardım ya da kısaca insanlık şampiyonu: Türkiye
Dünyada birçok alanda Türkiye'nin karnesi pek de iyi olmayabilir ancak öyle bir alan var ki Türkiye istikrarlı bir şekilde yükseldi ve dünyanın zirvesine oturdu. Söz konusu ettiğimiz insani yardım alanı; siz buna kısaca insanlık da diyebilirsiniz. Dünya İnsani Yardım Raporu her yıl yayınlanıyor ve bir önceki yılda hangi ülkenin ne kadar insani yardımda bulunduğunu gösteriyor. Bu raporun son üç yıllık verileri şöyle: 2015 yılında Türkiye 4,5 milyar dolarlık yardımla ABD ve İngiltere'den sonra dünyada en fazla kalkınma ve insani yardımı yapan ülke. 2017'de yayınlanan rapor ise durumu şöyle gösteriyor: 2016'da 6,3 milyar dolarla ABD birinci, 6 milyar dolarlık yardım yapan Türkiye ikinci sırada. Son açıklanan Dünya İnsani Yardım Raporu 2018'e göre ise manzara artık şöyle: 2017'de 8,07 milyar dolar yardımda bulunan Türkiye dünyanın en fazla insani yardımda bulunan ülkesi. İkinci 6.68 milyar dolarla ABD, üçüncü ise 2,99 milyar dolarla Almanya. Bu rakamlara Türkiye'nin 3 milyon kişiyle en fazla Suriyeli göçmene kucak açan ve millî gelire göre en yüksek insani yardımı yapan ülke oluşunu da eklemek gerekiyor.
Suriye
Suriye şartlarına göre uygulama
Akıllı telefon uygulamalarının popülerliği tartışılmaz. Bazılarının başarısı küresel olsa da, bazılarının tercih edilmesi ülkeden ülkeye değişiyor. 7 yıl önce başlayan iç savaşta 500 bin kişinin öldüğü, sadece geçen yıl 15 bin kişinin patlayıcı silahlarla hayatını kaybettiği Suriye'nin popüler olmaya en aday cep uygulaması da ülkenin şartlarına bakınca oldukça mantıklı... Sentry adlı uygulama hava saldırılarını 8 dakika önceden haber veriyor ve insanlara kaçıp saklanabilmeleri için bir şans sunuyor. İki Amerikalı ve bir Suriyeli yazılımcı tarafından kodlanan uygulamanın yapımcıları "Ölmemek ve öldürülmemek bir insan hakkıdır ve bizim uygulamamız insanlara bu haklarından yararlanma fırsatı sağlıyor" diyorlar. Kısa süre içinde 2 milyon Suriyelinin hava saldırılarından bu şekilde korunduğunu belirten Sentry'nin yazılımcıları uygulamanın günde ortalama 140 uyarı verdiğini söylüyor ve bu sayede saldırılarda ölüm oranını yüzde 27 düşürdüklerini tahmin ediyorlar.
Avrupa
Çocuk tecavüzcüsünün sarsılmayan itibarı!
ABD'de başlayan #MeToo hareketi ile büyük bir ifşa kampanyasın dönüştü. Bu hareket başta Avrupa olmak üzere birçok ülkeye yayıldı ve pek çok kişi daha önce işledikleri tacizlerle yüzleşip kamuoyu karşısında rezil duruma düştüler. Ancak bırakın tacizi, küçük yaşta çocuklara tecavüzleri itiraf kitaplarına konu olan, ithamcıların bazılarını para ile susturduğu ortaya çıkan ve hakkında bunun gibi daha birçok suçlama bulunan bir isim için tüm bunlar sivrisinek saz. 1977'de 13 yaşında bir kız çocuğunu iğfal etmekten hapis cezasına çarptırıldığı için ABD'den Avrupa'ya kaçan ve burada büyük bir itibar görmeye devam eden bu şahıs yönetmen Roman Polanski'den başkası değil. #MeToo hareketinin rüzgârıyla çok kişinin kariyeri sona erip itibarı zedelenirken Polanski Avrupa'da film ve sanat çevrelerinden şaşaalı bir kabul görüyor, festivallere çağrılıyor ve yeni film projelerine finansör bulmakta en ufak bir sıkıntı çekmiyor. Polanski Avrupa'da büyük bütçeli yeni bir filme daha başlayacak. 1890'larda Dreyfus Davası ile hukuk tarihine geçen Fransız Yahudisi Alfred Dreyfus'un hikâyesini işleyecek olan yeni filmi için Fransız Legende Films'den mali destek alıyor ve kimsenin yüzü kızarmıyor.