Saliha Erdim: SARSINTI HALİNDE NELERE TUTUNURUZ?

SARSINTI HALİNDE NELERE TUTUNURUZ?
Giriş Tarihi: 17.10.2024 11:28 Son Güncelleme: 17.10.2024 11:29
Sevmeyi öğrenmeden insan gibi insan olamayız. Bize yanlış davransa da, temelde insanın iyi olduğuna inanmak, ilâveten iyi davranıldıkça insanın daha iyi olma potansiyelinin bulunduğunun farkında olmak çok şeyi değiştirir.

İnsanın iyi hali, dengede olduğu halidir. Fiziki dengemizi ayaklarımızı yere sağlam basarak sağlarız. Düşme riskimizin olduğu bir zemindeysek dengemizi korumak için bir yerlere tutunma ihtiyacı hissederiz. Otobüs, dolmuş, metro gibi yerlerde sabit tutacaklara tutunduğumuz gibi. Bu fiziki dengemiz için gerekli bir tedbirdir.

Peki, psikolojik sarsıntı halinde nelere tutunmalıyız?

Güçlü bir psikoloji insanın bütün yaşantısını etkileyen önemli bir güç kaynağıdır. Ne zaman psikolojimiz dağılır ve toparlayamadığımız bir yıpranmışlık yaşarsak bunun etkisi hayatımızın her alanında görülür. Çünkü duygularımız değiştikçe yapıp ettiklerimiz de değişir. Öfkeli ya da üzgün olduğumuzdaki davranışlarımız ile sakin ve mutlu olduğumuzdaki davranışlarımız arasında ciddi farklar vardır. Bununla beraber ne kadar sağlam bir psikolojiye sahip olursak olalım kimi zaman kendimizden, kimi zaman da karşımızdakilerden kaynaklı olumsuz söz ve davranışlar bizi etkileyip sarsabilir. Bilhassa da sevdiklerimizden gelen yanlışlar direncimizi, mücadele gücümüzü kırabilir ve bizi çaresiz bırakabilir. Yaşadığımız travmalar, ekonomik ve sosyal güçlükler, uğradığımız haksızlıklar ve daha nice beklenmedik olaylar bizi kırar, incitir ve ne yapacağımızı bilemez hale getirebilir. Bu da insanın hayat kalitesini etkiler. İşte tam da kendimizi güçsüz ve çaresiz hissettiğimiz durumlarda tabiri caizse bize nefes alma alanı açacak düşünce biçimlerine ve tutunacak dallara ihtiyacımız olur.

İnsanı tanırsak daha kolay anlarız

İnsanın yapısını bilmek hem kendimize hem de ilişki içinde olduklarımıza karşı daha bilinçli bir bakış açısıyla yaklaşmamızı sağlar. İnsan beşerdir, şaşar. Beş duyu ile görüp duyduklarımız her zaman gerçeği yansıtmayabilir. Bu yüzden de yanılma riskimiz vardır. Yaşadıklarımız duygularımızı etkiler ve duygularımız da bizi yanıltabilir. Bazen dinlediğimizi zannederiz fakat zihnimizde vereceğimiz cevabı hazırlarken yeterince dinleyemeyiz dolayısıyla da kastedileni anlayamayabiliriz. Yani insan her an yanılma riski yaşar ve bu durum yanlışı yapanın kasıtlı olarak öyle davrandığı anlamına gelmez. Biz de yanılır hata yapabiliriz, karşımızdakiler de. O zaman başkalarını hoşgörmeye ve anlamaya çalıştığımız kadar kendimize karşı da hoş görülü olmak hem hakkımız hem de görevimizdir. Çünkü bu tutum kendimizi içten güçlü tutmanın bir yoludur ve psikolojik bünye direncimizi artırır. Bu da sarsıntıları en az hasarla atlatabilmemize yardımcı olur.

Biz koskoca insanlık aleminin anlamlı bir parçasıyız

Parmağımızdaki minicik bir hücre, vücudun bütünü ile irtibatlıdır. Her insan insanlık ailesinin tümüyle ilişkilidir. Birinin hali diğerini otomatik olarak etkiler. Kendimiz için iyi ve faydalı olan şeyleri planlarken yaşadığımız çevreyi, ortamı ve insanlığı da hesaba katmalıyız. Bu manevi ve psikolojik iyilik için şarttır. Çöpü sokağa değil çöp kovasına atmak, bulunduğumuz mekânı temiz tutmak, arabada çöpleri poşete koymak, piknik yaparken etrafı temiz bırakmak, ağaçlara zarar vermemek, çimlerin üzerinden değil yollardan yürümek, insanlara karşı mütebessim ve saygılı davranmak gibi basite aldığımız oysa çok önemli olan hususlara dikkat etmek iyi hissetmemiz ve içten güçlü olmamız için şarttır.

İyilik insanı onarır

Hayatında insanlığın daha iyiye gitmesi gibi derdi olan kişi gerçek bir insan olma yolundadır. Eğer bir şahsın böyle bir derdi yoksa bütün ilişkilerinde sıkıntı yaşaması kaçınılmazdır. Çünkü insana dair duyarlılığın azalması, yakın ilişkilerde de kendisini gösterir ve yaklaşım biçimini etkiler. İyilik etmek, insanı içten onarır. İnsana sadece insan olduğu için hürmet etmek ve ihtiyaç sahibi birisine yardımcı olmak, kendimizi bu dünyanın anlamlı bir parçası hissettirir. Bu manevi tatmin hiç bir şeyle kıyaslanamayacak derecede tutunacağımız en güçlü dallardan biri olur ve bizi sarsıntılara karşı güçlü tutar. Sevmeyi öğrenmeden insan gibi insan olamayız. Bize yanlış davransa da, temelde insanın iyi olduğuna inanmak, ilâveten iyi davranıldıkça insanın
daha iyi olma potansiyelinin bulunduğunun farkında olmak çok şeyi değiştirir.

Yakın çevremle iyi olmam, iyi kalmamın şartlarından biridir

Komşularımız ve yakınlarımız için iyi dileklerde bulunmamız, onların sıkıntı yaşadıklarında yanlarında olmamız, bizimle ilgili rahatsız oldukları hususlar varsa ciddiye alıp ortadan kaldırmamız ve hayırları için duada bulunmamız; sadece dünya hayatında insanlar arası ilişkiyi iyileştiren bir tutum değil, aynı zamanda Allah (c.c) ile olan ilişkimizi de iyileştiren önemli bir husustur. Tanımadığımız birisinin ihtiyacı olduğunu gördüğümüzde ve bizim de yardımcı olabileceğimiz bir durumda sıfır beklenti ile gönülden yardımcı olabilmek aslında bizim ihtiyacımız olan ve bizi besleyen çok önemli bir ahlâktır. Bilelim ki, bize sıkıntı yaşatan annemiz babamız, kardeşimiz dâhil, kayınvalidemiz, eltimiz, görümcemiz veya kim olursa olsun güler yüzümüzü, hürmetimizi ve doğru davranışımızı sürdürmek; bizi içten güçlendiren en önemli değerlerden birisidir. Ne kadar iyi olur ve iyi kalabilirsek, bu bizim içten güçlenmemiz ve sarsıntılar karşısında dayanıklı olmamız için sağlam bir zemin anlamına gelir.

Dualarımız yol haritalarımızdır

Dualarımızla yol alırız. Allah'a itimadımız, dualarımızın gücünde açığa çıkar. Halk arasında "Düşmez kalkmaz bir Allah" denir. İnsanoğlu ise ömür yolculuğunda düşer ve kalkar. Biz namazımız, abdestli durmamız, Kuran'la ve sünnetle haşır neşir olmamız, sadakalarımız, güler yüzümüz, tatlı dilimiz, Allah'ın her daim kullarını gören, gözeten ve yardım eden olduğuna dair inancımızla; acziyetimizi derinden idrak ve sonsuz rahmet sahibine sarsılmaz imanla, bizi kendi yolunda güçlü kılması için niyaz ederiz. "Güçlü rüzgârlar kökü derinlerde olan ağaçları sallar sarsar fakat deviremez. Ağaç için bir iyilik yapmamız gerekse, yapılacak şey güçlü rüzgârları engellemek ya da ağacı koruma altına almak değildir. Ağacın derinlere kök salmasına zemin hazırlamaktır". Bizim köklerimiz kabaca önce anne babamız yani aile ocağımız sonra en yakın çevremiz ve arkadaşlarımız, imanımız, dualarımız, okuyup dinlediklerimiz ve doğru alışkanlıklarımız olarak sayabiliriz. Bilelim ki, her sarsıntı bir öğretmen, her düşüş bir güçleniş müjdesidir. Yeter ki istikametimiz doğru olsun.

Peki, başarı düşmemek ya da şaşmamak mıdır?

BİZE ULAŞIN