Mustafa Akar: ARJANTİN’DE YUNUS’UN İZİNDE DÖRT GÜN

ARJANTİN’DE YUNUS’UN İZİNDE DÖRT GÜN
Giriş Tarihi: 23.08.2024 11:45 Son Güncelleme: 23.08.2024 11:46
Lacivert Dergimiz ve Yunus Emre Enstitüsü işbirliğinde dünyanın başka başka topraklarında birçok insan tanıdık. Bazı fikir adalarının ve adamlarının izini sürdük. Türk kültürünün ve düşüncesinin Güney Amerika’da emin ellerde temsil edildiğini görmek bizi çok sevindirdi. Bu seyahatten de yeni dostlar edinerek ayrıldık.

Seyehat etmek yalnızca yeni yerler keşfetmek anlamına gelmiyor; insan kendi içinde de bir yolculuğa çıkıyor. Dünya yuvarlağı üzerinde bir yerden kalkıp bir yere giderken, ruhumuzdaki dünyada da bir yolculuk başlıyor. Bu yolculuğun etkilerini en çok Arjantin seyahatinde hissettim diyebilirim. Lacivert Dergimiz ve Yunus Emre Enstitümüz işbirliğinde gerçekleştirilen Yurtdışı Buluşmaları programının yeni durağı Buenos Aires'ti.

Arjantin bize epey uzakta… Uçağımız havalandıktan sonra önce Afrika kıtasını geçiyor, ardından da okyanusun üzerinden ilerleyerek Güney Amerika'ya ulaşıyor. Dünyanın yarısını kat etmiş oluyorsunuz böylelikle.


İlk durak Brezilya. Sao Paulo'da bir süre mola verildikten sonra da yeniden havalanıp Buenos Aires'e ulaşılıyor. Buenos Aires "güzel havalar" anlamına geliyormuş. Güney yarım kürede kış yaşanmasına rağmen şehir bizi gerçekten de güzel bir havada karşıladı. Şunu söyleyebilirim ki yalnızca havası da değil, şehir başlı başına ferah bir yerleşim ağı üzerine kurulmuş. Geniş caddeler, upuzun sokaklar ve dümdüz yollar. Bazı yerlerde sadece bir gidişte 14 ayrı şerit saydım, üstelik şehrin içinde. Dolayısıyla bizim aklımızdaki şehir algısını yıkıyor Buenos Aires.

Kaldığımız otel hemen rıhtımın kenarında olduğundan bu genişlik hissini bir kez daha derinden hissettiğimi söyleyebilirim.



Şehirde bizi Yunus Emre Enstitüsü'nün koordinatörü Aydın Bayat ve kıymetli eşi Betül Hanım karşıladı. Enstitü, dünyanın değişik noktalarında olduğu gibi Arjantin'de de çok çok önemli işler yapıyor. Mesela sadece Buenos Aires'te iki yüzü aşkın Arjantinliye Türkçe öğretiyorlar. Aynı zamanda geleneksel sanatlarımıza dair kurslar açıyorlar. Biz de Lacivert Dergi olarak bir süredir Yunus Emre Enstitüsü ile ortak işler yapıyoruz. Bu işlerimiz kültürel diplomasinin önemli bir ayağını temsil ediyor aslında. Ülkemizden yurtdışına yazar, düşünür, psikolog ve oyuncuların götürülmesini sağlayarak gurbetteki vatandaşlarımızın gündemine eklemleniyoruz. Bu işbirliğinde Yunus Emre Enstitüsü'nün değerini atlayamam. Dünyada altmıştan fazla noktada doksanı geçen şubeyle Türk kültürü ve Türkçe için inanılmaz bir çaba sarf ediyorlar.

Arjantin topraklarında her şey aşkla yapılıyor

Buenos Aires'te de Aydın Bey ve eşi Betül Hanımın güzel karşılamalarının ardından onların misafiri olarak şehri keşfettik ve oradaki faaliyetimizi gerçekleştirdik. İlk gün Boca Juniors kulübü çevresindeki sokakları ve La Bombonera stadını gezdik. Evet, Arjantin denildiğinde futbola değinmeden bir şeyler söylemek çok zor. Duvarlarda Messi'nin ve Maradona'nın resimleri, gravürleri… İsyan ve protesto kültürü bu kadar gelişmiş insanların Eduardo Galeano'nun dediği gibi "mutlu futbol dilencileri" olmasına şaşırmamak lazım. Çünkü Arjantin topraklarında her şey aşkla yapılıyor. Futbol da öyle…

Boca biraz da denizcilerin imar ettiği bir alan. Şehrin kenar mahallesi olmasındaki esrar da orada yatıyor. Turizme Batılılar gibi kendilerini kaptırmamışlar daha. O yüzden İngilizce bilen satıcı bulmak zor. Yine de anlaşıyorsunuz. Türklere karşı sevginin şiddeti çok yüksek. Dizilerimizin buradaki izlenirliğini bizimle birlikte gelen Serkan Çayoğlu ve Özgecan Gürel'e gösterilen ilgiden anlıyoruz zaten. Akşam otele döndüğümde her yurtdışı seyahatimde yaptığım gibi yerel kanalları dolaşıyorum ve bingo, bir kanalda İstanbullu Gelin, Muhteşem Yüzyıl, bir kanalda da Kardeşlerim dizisi oynuyor. Kültürümüze gösterilen ilginin en büyük sebebi Türk dizileri.

Boca stadyumunu ve çevresindeki hoş sokakları gezdikten sonra Arjantin Büyükelçimiz Süleyman Ömür Budak ve kıymetli eşlerinin misafiri oluyoruz. Güzel bir yemeğin ardından da sağ olsunlar bizi konutlarında ağırlıyorlar. Ülkeden bu kadar uzak bir yerde bayrağımızın altında vakit geçirmek hepimizi duygulandırıyor ama büyükelçimizin entelektüel sohbeti, hanımefendinin konukseverliği sayesinde kendimizi hemencecik evimizde hissediyoruz.

Buenos Aires'te Türkçe nidalar
Değinmeden geçmeyeyim. Büyükelçimiz çok önceden kararlaştırılmış resmi bir gezisi dolayısıyla sonraki günlerde bize eşlik edemedi. Program günü yüz yüze tanıştığımız Azerbaycan Büyükelçimiz Ramzi Teymurov ise hemen bize ulaşıp bir ihtiyaç durumunda mutlaka kendisini aramamızı istedi. Ayrıca Kurban Bayramı'nın birinci gününde de eşi Gönül Hanımla birlikte konuklarına bir kahvaltı vererek, eşiyle birlikte nazik ev sahipliğini sergilemiş oldu. Tek millet iki devlet diskurunun nasıl özel bir söylem olduğunu yurdumuzdan bu kadar uzaktayken bizzat müşahede etmiş olduk.

Buluşma programı Teatro Nacional Cervantes adlı tarihi tiyatroda gerçekleşti. Arjantinlilerin çok yoğun katılım gösterdikleri tiyatroda bütün sandalyeler doldu. Hatta buluşma programı bittikten sonra da uzun süre salonun çıkışından ayrılmadı insanlar. Dizilerle ve Türk sinemasıyla ilgili söyleşi devam
ederken insanların bize dair ne çok şey öğrendiklerini hayretle gözlemledim. Türkçe nidalardan belliydi ilginin yüksek olduğu. Serkan Çayoğlu ve Özgecan Gürel'e gösterilen ilginin yoğunluğu, Türk dizilerinin bu topraklarda nasıl bir teveccühle takip edildiğinin göstergesiydi. Programda Turkuvaz Dergiler Genel Müdürü Yasemin Gebeş, Turkuvaz Dergiler Pazarlama Müdürü Burcu Kunay, Yunus Emre Enstitüsü Koordinatörü Aydın Bayat ve eşi Betül Bayat, Azerbaycan Arjantin Büyükelçisi ve eşi hazır bulundular.

Âdetim olduğu üzere programlardan önce sabah çok erken saatlerde kalkıp tek başıma şehri keşfe çıkarım. Bu sefer de alışkanlığımı bozmadım. Buenos Aires renkli ve çok sesli caddelere, sokaklara sahip bir şehir. Önce işyerleri ve mağazaların bulunduğu Florida Caddesi'ni geziyorum. Ekonomik sıkıntılardan dolayı ülkede çok sayıda döviz kuru var. Bundan dolayı caddede adım başı "Kambiyo kambiyo" diye seslenen insanlar görüyorsunuz. Turistler için farklı kurlardan döviz bozuyorlar.

Amerika'nın Paris'i

Uluslararası markaların çoğu ülkeden çekilmiş. Kalanlar da genelde kalitesiz üretimi tercih ediyorlar. Bu anlamda giyim ülkede pahalı. İtalyan restoranları ve çeşitli pizzacılarla, ülkeye özgü steak mutfakları revaçta. Haricinde kendi kültürlerini yansıttıkları ürünleri satan mağazalar var. Çin malı turist pazarı Arjantin'de de var. Hangi ülkede yok ki diyebilirsiniz. Yalnızca İrlanda'da görmemiştim. Onlar kendi turist pazarlarını sadece yerli üretim zincirini oluşturarak kırmayı başarmışlar. Arjantin'de ise bu çok sınırlı. Elbette her köşede Mate çayı bardakları ve Arjantin'e özgü çeşitli malzemeler satan dükkânlar var. Ama ilginin yine Çin malı turist eşyasına yöneldiğini dükkânlardaki insan sayısından tespit edebildim diyebilirim.

Bir sonraki gün şehri biraz daha detaylı inceleme fırsatı yakaladık. Benim için unutulmaz anlardan birisi, J.L. Borges'in müdavimlerinden olduğu 155 yıllık Cafe Tortoni'de vakit geçirmek oldu. Aynı zamanda küçük bir müzeye de benzeyen bu mekân yalnız Borges'in de değil, aynı zamanda
şair Garcia Lorca'nın, Albert Einstein'ın da mekânı. Alt katında ise haftanın bazı günlerinde tango gösterisi gerçekleştiriliyor. Bizim uğradığımız gün denk geldiğimiz bu orijinal dans gösterisini de izleme fırsatı bulduk. Özellikle tangonun nasıl ortaya çıktığını anlatan tarihi koreografiler çok dikkat çekiciydi.

Art Nouveau bir mekân olan kafede kent kültürüne dair birçok ayrıntıyı gözlemlemek mümkün. Zaten şehre Amerika'nın Paris'i denilmesinin bir sebebi de bu tarihi mekânlarla insanların kurdukları ünsiyet. Kafede ayrıca dünyanın meşhur kafelerinin fincan takımlarını sergiliyorlar. Dünyadaki diğer tarihi kafelerin resimleriyle, meşhur müdavimlerin fotoğrafları süslüyor duvarları. Borges'in ruhunun buralarda bir yerlerde dolaştığını düşünüyorsunuz ve kendinizi onun postmodern öykülerinin birinin kahramanı gibi hissediyorsunuz ister istemez.

Arjantin'de derviş halkası

Buenos Aires'te bir diğer dikkatimizi çeken yer Recoleta Mezarlığı oldu. Sanırım hayatım boyunca görüp görebileceğim en enteresan mezarlıktı. Bir korku filmindeymişiz düşüncesine kapıldık. Çünkü mezarlar küçük birer ev gibi tasarlanmıştı. Hatta bazılarına uzaktan baktığınızda şapel olduklarını
da düşünebilirsiniz. 90'dan fazla mozole ve tonoz. 1946'tan bu yana resmi olarak işlev gören mezarlık şimdi Ulusal Tarihi Anıt olarak müze görevi görüyormuş. Ama evveliyatı 18. yüzyıla dayanıyor, Fransisken cemaatine. Sonrasında özellikle sarıhumma zamanında kaderine terk edilmiş.
Ardından devlet sahiplenmiş ve zengin aileler buradan arsa satın almaya başlamışlar.

Şu an sadece mezarlıkta arsası olan ailelerin mensupları gömülebiliyor. Bir de tabii Eva Peron'un mezarı burada. Arjantinliler için Peron önemli bir isimdir. Peronistler burayı sık sık ziyaret ediyorlar. Biz de ziyaret ettiğimizde mezarında taze çiçekler bulduk. Bize ilginç gelen kısmı ise bazı mezarların dışının camla kaplanması oldu. İçerideki tabutu görmek garipti. Görevlilere sorduğumuzda o tabutların boş olmadığını öğrenmek daha da garipleştirdi bu turistik geziyi. Tabii ölüm ritüelleri kültürden kültüre değişiklik arz ediyor.

Buenos Aires'te Halveti dervişlerini de tanıdım ve onlarla vakit geçirdim. Sahaflar Şeyhi olarak da bilinen ülkemizin önemli tasavvuf büyüklerinden
Muzaffer Ozak Efendi'nin irşat izi buralara kadar uzanmış. Onun Amerika'daki gezileri sırasında Müslüman olan Arjantinli dervişlerin nuru Güney Amerika'yı aydınlatmaya devam ediyor. Başlarında bir doktor olan Sefer Efendi var. Arjantinli, Venezuelalı birçok derviş. Yunus Emre ilahilerini Türkçe söyleyerek meşk ediyorlar. Onların halkasına diz kırıp oturmak beni en çok heyecanlandıran deneyimlerden oldu. Onların da konukseverliğini unutamam.

Lacivert Dergimiz ve Yunus Emre Enstitüsü işbirliğinde ilerleyen bu süreçte dünyanın başka başka topraklarında birçok insan tanıdık. Bazı fikir adalarının ve adamlarının izini sürdük. Türk kültürünün ve düşüncesinin Güney Amerika'da emin ellerde temsil edildiğini görmek bizi çok sevindirdi. Ve bu seyahatten de yeni dostlar edinerek ayrıldık.

BİZE ULAŞIN