İnsan, kendisini sevdiğinde ve kendine değer verdiğinde algıları farklı çalışır ve yüksek kalitede düşünceler oluşur. Bu insanın kendisinden başlayarak herkes için geçerli bir kaideye dönüşür. Bu, insanın kendisine gülümsemesinin ve sevmeye yanaşmasının başlangıcıdır. "Ben" "Sen"de oluşur" der Jürg Willi. Başlangıca başkalarının sözleri, yaklaşımları ve bana hissettirdikleri, benim kendimle ilgili bir kanaate dönüşür. Giderek kişiliğimiz oluştukça ben
karşımdakini, karşımdaki de beni etkiler. Ben başkalarının nasıl konuşup nasıl davranacaklarını belirleyemem fakat Allah'ın (c.c) izniyle kendim için gerekenleri yapmaya çalışabilirim ve bunun için önce ben elimden tutmalı ve yüreğimde kendime yer açmalıyım.
Bana ancak ben yardımcı olabiliyorsam, beni koruyacak ve geliştirecek düşünce ve davranışlarım neler olabilir?
Allah (c.c) beni sevdiği ve değer verdiği için yarattı, herkes gibi. Önce buna inanmalıyım.
Kendisini sevmek, değerli ve anlamlı bulmak; sahip olduklarımızla değil, olduğumuzdan ve oldurandan dolayı olmalı. Ancak böyle olursa kişiyi dengede tutar ve başkalarının da dengeleri korumaya yöneltir. Her insan ne kadar bir topluluk içinde ve kalabalıklar arasında bulunursa bulunsun aslında hep kendi içindeki duygu ve düşüncelerle baş başadır yani yalnızdır. Bu durumda bizi en çok etkileyen duygu ve düşünceler, içimizde en derinden hissettiklerimiz ve kendimize söylediklerimizdir. Bunun düzgün olması, bizi dengede tutacak ve koruyacak önemli bir unsurdur. "Sen değerlisin" diyen Hazreti Allah'tır (c.c). Biz ondan dolayı değerliyiz diyoruz. O bizi sevdiği ve bu dini bir görev olduğu için kendimizi seviyoruz.
Bu başkalarının sözüne bağlı değil, olmamalı. "Her kap içindekini sızdırır" atasözünde ifade edildiği gibi, konuşan, kendi gönlünde yerleşeni ortaya çıkarır. O Allah'ın (c.c) sözünden habersiz ise, kendini de öyle hissediyorsa, bu onun meselesidir ve ona dua etmemiz iyi olur. Adeta, doktor olmuş ve diplomasını almış birisine bir başkası "Sen doktor değilsin" dese üzüntüsünden depresyona girer mi? Girmez. O halde, bu kadar kesin bir şekilde insan Rabb'imizin (c.c) en kıymetlisi. Önce bunu iyi anlamamız ve iliklerimize kadar hissetmemiz lâzım. Çünkü yüreğimize kök salan inançlarımızı kimse değiştiremez hatta dünya bir araya gelse bile. O halde kendimi koruyup geliştirebilmemin ilk şartı, değer verenin kim olduğunu iyi bilmem ve diğer söz ve davranışları gönlümün kıyısından bile geçirmememdir.
Bu sabah da var edildiğimi düşünmeli ve hayata kanat takılmış gibi devam etmeliyim.
En büyük değerin var edilmiş olmak olduğunun farkında olursam, küçük yoksunlukları yok sayarım. Şükretmem gereken nimetleri hatırladıkça, olmayanları düşünmeye ar ederim. Verilenin de verilmeyenin de bir hikmete binaen olduğunu öğrendikçe, razı olma makamında hikmete ve marifete talip olmak için, tevazu ile başım önde Rabb'imizin (c.c) huzurunda bulurum kendimi.
Doğru ile yanlışı ayırmadan doğruyu yakalayamazsın, kendindeki yanlışları görmeden de ilerleyemezsin.
İnsanın en temel ihtiyaçlarının başında, bilgi ihtiyacı gelir. Ne yapacağıma, nasıl yapacağıma ve yapacaklarımın içinden hangisinin bana uygun olduğuna bilgi ile karar veririm. Karşımdakinin kim olduğundan ve ne yaşadığımdan bağımsız olarak niyetim düzgün olursa, ona uygun davranma seçeneği elde ederim ve bu mutlaka bilmekle ve bilgiyi hayata geçirme niyeti ile mümkün olur. Bütün bunlar, sadece ve sadece öğrenmeyi hayatın merkezine koymakla sağlanabilir. Öyleyse beni doğrultan bilgi kaynağı ile irtibatım devamlı olmalı. Her gördüğüm, her duyduğum zihnime kaydedilip ve beni etkiler. Çoğu kere planlamadıklarımızla karşılaşır bazen de merakımıza yenik düşerek, tasvip etmediğimiz görüntülere, bilgilere odaklanabiliriz. Bu çok insanî bir durumdur. Yapabileceğim en doğru şey, duruşumu ve anlayışımı besleyen doğru kaynaklarla kesintisiz irtibat
içinde olmamdır. Ayetler, hadisler, yaşantısıyla örnek olanlar, okuduğumuz doğru kitaplar ve dinlediklerimizdir vb.dir. Bunlar beni Allah'ın (c.c) izniyle doğru bir çizgide durabilmem konusunda destekleyecektir.
Beni doğrultan bilgi kaynağı ile irtibatım devamlı olmalı
Her gördüğümüz, her duyduğumuz zihnimize kaydedilir ve bizi etkiler. Biz çoğu kere planlamadıklarımızla karşılaşır bazen de merakımıza yenik düşerek, tasvip etmediğimiz görüntülere, bilgilere odaklanabiliriz. Bu çok insanî bir durumdur. Yapabileceğim en doğru şey, duruşumuzu ve anlayışımızı besleyen doğru kaynaklarla kesintisiz irtibat içinde olmamdır. Ayetler, hadisler, yaşantısıyla örnek olanlar, okuduğumuz doğru kitaplar ve
dinlediklerimizdir vb.dir. Bunlar beni Allah'ın (c.c) izniyle doğru bir çizgide durabilmem konusunda destekleyecektir.
Anne, babam, kardeşlerim ve dostlarımla aram iyi olursa; köklerim derinlere doğru ilerler ve ben koskoca bir çınara dönerim.
İnsan ilişkilerinden beslenir.
Bunların başında anne babamız gelir. İyi ilişkiler, sağlam bir duruş oluşturur. Aileden çıktığımızda, bu duruşla toplumsal hayatımızı sürdürürüz. İlk
önce nasıl durduğumuz ve yüz ifademiz dikkat çeker. Bu içten doğrulma ya da içten kırılmanın dışa yansımasıdır. Aile ve arkadaş ilişkisi, her insanın duruşunu etkileyen en önemli iki desteğidir. O zaman elimden gelenin en iyisiyle iyi bir iletişim tarzı için gayret etmeliyim.
İçinde olduğum çevre, kendimi dosdoğru bir insana dönüşmem gereken ilişkiler ağıdır.
Herkes sorumlu olduğu dersten sınava girer. Her insan da bulunduğu ortamda, kimlerle ne yaşadığı ne yaptığı ve nasıl bir niyet içinde olduğundan sınava girer. Kimin ne yaptığı değil, benim nasıl karşılık verdiğim sınavımdır. Birilerinin neyi hak ettiği benim meselem değildir, ben "doğru davranmayı hak ediyorum" demeliyim. Bu kazandıran bir tutumdur. Bana isabet eden, benim bir şey yapmam içindir. Sadece bana düşene odaklanıp, yapmalı ve sabretmeliyim. Çünkü Allah (c.c) kullarını her an gören, bilen ve karşılık verendir.