Ne tadım kaldı ne tuzum hastalığı: Anhedonİ
Bazen en sevdiğin etkinlikleri yapmak bile gelmez içinden yahut her şeyden bıkmış hissedersin ve hayata bakışın "bitse de gitsek" bakışıdır. Arabanın arkasına "sen geç baba yorgun" yazmak istersin ya hani, işte böyle bir buhrandaysan ve ne yapacağını bilmiyorsan hiç endişelenme çünkü bu durum tıp tarihine adını "anhedoni" olarak yazdırmış psikolojik bir hastalık ve tedavisi mümkün.
Anhedoni hastalığı günlük hayatımızda sık kullandığımız bir söz olan "keyifsiz olmak" anlamına gelen bir terimdir. Her zaman yapılan ve yapıldığında size zevk veren aktivitelerin artık sizi mutlu etmediği zamanlarda ortaya çıkar. Tam anlamıyla, hayata dair mutluluk veren etkinliklerin artık ilginizi çekmemesi durumu diyebiliriz.
Anhedoni, moral bozukluğu ile depresyon arasında dolaşan sinsi bir hastalıktır. Depresyon kadar ağır etkileri olmadığı için hiç kimse anhedoni olup olmadığınızı anlamaz ve kısa süreli moral bozukluğunuz olduğunu sanır. Hâlbuki anhedoni depresyonun en önemli belirtileri arasında yer alır ve insanlar; "Hiçbir şey yapmak istemiyorum" dediklerinde aslında anhedoni rahatsızlığını tarif etmiş olurlar. Önceleri kitap okumaktan zevk alan biri, birden okumaktan hiçbir zevk almamaya başlayabilir. Bu nedenle de kitap okumayı bırakmak ister. Sonrasında ise kendini mutlu eden eski alışkanlıklarını yapamamaktan ötürü umutsuzluğa kapılabilir.
Konu hayattan keyif alamamak olunca bu hastalığa mutsuz insanların yakalandığını düşünebilirsiniz fakat anhedoni sanılanın aksine fazla mutlu olan kişilerde daha sık görülüyor. Özellikle sıkıntılı ve zorlu süreçler geçiren kişilerin bu süreci atlattıktan sonra çok fazla mutlu olması anhedoniyi tetikliyor. Yani bünyeniz yoğun mutluluğu kaldıramıyor ve bu kadar çok mutlu olma hissiyatına hazırlıksız yakalandığınız için fiziksel bir tepki olarak anhedoni ortaya çıkıyor. Mesela uyuşturucu madde bağımlılarının uyuşturucudan aldıkları hazzı gerçek hayattan alamaması ve dış dünyaya ilgilerinin azalması doğrudan anhedoni ile ilişkilidir. Doktor kontrolünde alınan ilaçlar ve uygulanan terapiler anhedoni için en iyi tedavi yöntemidir. Bunun yanında hayat tarzında yapılan değişiklikler ve hobileriniz için zaman yönetimi yapmak da tedavi sürecine olumlu katkıda bulunuyor.
Anhedoniye yakalanmak istemiyorsanız yapmak isteyip de bir türlü yapamadığınız şeyleri ertelememelisiniz. Hayatınızdaki mutluluk seviyesini de bünyenize göre ayarlamanızda fayda var. Öyle fazla mutlu olup da bulutlara kadar uçmanın anlamı yok. Bir gün ben de çok aşırı mutlu olur da anhedoniye yakalanırsam diye düşündüm de her şeyin fazlası zarar gerçekten. Zaten o kadar fazla mutlu olacağımı da zannetmiyorum. Ne de olsa "hayat bizi 61 kenara" diyor ve yazıma anhedonik bir kamyon arkası yazısıyla son veriyorum.
Başımıza uzay istasyonu düşebilir
Hızlı gelen bahar aylarıyla birlikte bizler; "Koskoca bir kış geçti ne doğru düzgün kar yağdı ne de yağmur" diye yakınırken sevindirici haber Çin'den geldi. Yakın zamanda Türkiye yakınlarına uzak doğudan gelen teknolojik havaların etkisiyle uzay istasyonu yağabilir buradan duyurmuş olalım.
İnsanoğlu daha düne kadar Ay'a çıkma hayalleri kurarken şimdilerde farklı ülkelerin uzay boşluğuna fırlattıkları istasyonlar sayesinde uzayda yoğun bir trafik oluşmuş durumda. Çin de uzun zaman önce bu kervana katılan ülkeler arasında yer almaya başladı.
Çin'in 2011 yılında uzay boşluğuna fırlattığı "Cennet Sarayı-1" anlamına gelen "Tiangong-1" adlı istasyon 2016 yılında kontrolden çıktı ve yaklaşık iki senedir deli danalar gibi oradan oraya savruluyor. Dana dedik yanlış anlaşılmasın kendisi tam 10 dana ağırlığında ve tam tamına 9.4 ton.
Normal şartlarda uzay istasyonları, uzayda araştırma yapan astronotların çalışması ve konaklaması için hazırlanan platformlardır fakat Cennet Sarayı'nın içerisinde tabiri caizse 2013 yılından beri inler cinler top oynuyor. Çinli bilim adamları kontrolden çıkan uzay istasyonuna uzun süredir müdahale edemiyor ve istasyon Leyla'sını arayan Mecnun misali düşeceği yöreyi arıyor. Düşeceği yer ise geçtiğimiz aylarda canım ülkem Türkiye olarak kayıtlara geçti. İstasyonun bilim insanları tarafından tam 1 Nisan'da düşmesi öngörülüyordu fakat 1 Nisan şakası olarak ülkemize düşmesi beklenen istasyon nisan ayında düşmeyerek sürpriz bir hamleyle düşüşü sonraki aylara erteledi. Büyük bir kısmının atmosfere girdikten sonra yanarak yok olacağı söylense de geri kalan büyük parçaların ülkemize düşebileceği uyarısı halen yapılıyor. Bu sefer ise net bir tarih verilmiyor.
Yakıtı biten yahut yeniden düzenlenmeyen uzay araçlarının dünyaya düşme ihtimali yeni bir mevzu değil, geçmişte de sık sık rastlanılan bir olay fakat bu minik tosuncuk çatıya düşse yuva yıkar, arabaya düşse ocak batırır, yolda yürüyen insanlara düşerse ne olacağını söylemeyeyim bile. Doğruyu söylemek gerekirse bu istasyon kara bulut gibi ülkemizin üzerine çöktü ve yere çakılana kadar gitmeyi düşünmüyor. Türkiye'deki uzmanlar uzay istasyonuna ait parçaların okyanusa düşme ihtimalinin daha çok olduğunu söylese de istasyonun vatandaşların can sağlığı açısından risk yaratabileceğinin de altını çiziyorlar. Adına Cennet İstasyonu diyorlar ama anlaşılan şu sıralar bizlere cehennem senaryoları hazırlıyor.
1979 yılında NASA'nın "Skylab" isimli uzay aracı 80 tonluk kütlesi ile kısmi kontrol dışı olarak atmosfere girmişti. Bazı parçaları Avustralya'ya düştü ama kimse bu olayda yaralanmamıştı.
İnsan gerçekten hayret ediyor, sen koskoca ülke kalk bilmem kaç tonluk uzay aracı yap, içinde bir tane astronot bırakma sonra, vay efendim düşebilir. Buradan yetkililere sesleniyorum istasyonları yapıp yapıp uzaya salmasınlar. Herkes yaptığı istasyona sahip çıksın kardeşim sonra bizim başımız ağrıyor. Gerçi çok da şaşırmamak lazım hani Çin malı uzay istasyonu anca bu kadar oluyor demek ki.