Geçtiğimiz aylarda Liberya'da yapılan başkanlık seçimini, ülke tarihinin en başarılı sporcusu hatta "insanı" kazandı. 1988 yılında Fransa'nın Monaco takımına transfer olmasıyla yükselmeye başlayan futbolculuk kariyeri sayısız başarıyla dolu Weah'ın. Özellikle 1990'lı yıllarda Avrupa'da fırtına gibi esti ancak ülkesini de bir an olsun unutmadı. İsteseydi rahatlıkla Fransa pasaportu alabilirdi ama o, bunun yerine bir Liberyalı olarak gurbette yaşamayı göze alıp kendi ülkesinin milli takımı için top koşturmayı tercih etti. Nelson Mandela'nın "Afrika'nın gururu" dediği kadar vardı…Weah'ın hikâyesi 1966 yılında Monrovia'nın Clara Town bölgesinde başladı. 75 bin insanın sadece 11 ortak tuvaleti kullandığı bir yerde… Bataklık üzerine kurulan şehir, ülkenin en çok hastalık taşıyan yeri olarak biliniyordu. Anne ve babası, ona bakamayacakları için büyükannesine gönderdiler. İlk golü yemiş, hayata 1-0 geride başlamıştı.
Bugün ülkesinde kral lakabını alması ve başkanlığa seçilmesini açan yol da biraz, mücadeleye bu kadar zorlu bir başlangıç yapmasında saklı aslında. 39 yaşındaki işsiz Liberyalı Oliver Myers'in, Weah için Reuters'a söylediği şu sözler de durumun sağlaması haniyse: "O bu halkın köklerinden geliyor. Weah toprağın oğlu ama aynı zamanda kalbinde her zaman Liberya'yı taşıyan bir yıldız…"Yoksulluk içinde büyüyen bir çocuktu. Onu diğerlerinden ayıran özelliği ise, futbola dair üstün yeteneklere sahip olmasıydı. Bir yandan çöpten işe yarar bir şeyler bulup satarak kazandığı parayla karnını doyuruyor bir yandan da çamurlu Clara Town sokaklarında çıplak ayakla futbol oynuyordu. Bu yeteneği onu zenginliğe ulaştıracak ve yıllar sonra ülkesine başkan olarak dönmesini sağlayacaktı.
Bu yüzden, büyükannesinin bütün karşı çıkmalarına karşın 15 yaşında okulu bıraktı ve Kamerun takımı Tonerre'nin teklifini kabul etti. Diğer çocuklar gibi Clara Town bataklığına saplanmaya niyeti yoktu. Büyük yolculuk işte böyle başladı.
Hayatına yapılan sihirli dokunuş
Kamerun'da geçen yılların ardından hayatını değiştirecek olan telefon sonunda geldi. Fransa'nın en büyük takımlarından birisi olan Monaco onu istiyordu. 22 yaşındaydı ve banka hesabına yatırılmayı bekleyen para ile bütün mahallesini hatta şehrini refaha erdirebilirdi. Monaco'nun o dönemki teknik direktörü, şimdilerde dünyanın en büyük teknik direktörlerinden olan Fransız Arsene Wenger, Afrika'daki zorlu prosedürlerle bizzat uğraştı ve genç Weah'ın Fransa'ya girmesini, hem oturma hem çalışma izni almasını sağladı. Weah, "babam" dediği Wenger sayesinde 10 yıl içinde Avrupa futboluna damga vurup Afrika'nın gururu, Liberya'nın kurtarıcısı olacağından henüz haberdar değildi.
Wenger'in Weah'ın hayatına yaptığı dokunuş çok önemliydi. Ona bir babanın oğluna yaklaştığı gibi yaklaşmış, hayatında eksik olan baba figürünü tamamlamıştı. Irkçılığın had safhada olduğu yıllarda onu bütün saldırılardan koruyarak hem insan hem de futbolcu olarak gelişmesini sağladı. Weah da bunun karşılığını fazlasıyla verdi. Wenger'i sadece teknik direktörü olarak görüp futbol oynamadı; adeta komutanı için ölümü göze alan bir asker gibi çarpıştı sahada. Tam her şey yoluna girmiş gibiyken ülkesinde iç savaş başladı Weah'ın, oldukça endişeliydi. Yine de birkaç yıl sonra evinin basılıp kuzenlerinin tecavüz edilerek öldürüleceğini o günlerde tahmin bile edemezdi…
Artık futbol oynamayacak, Liberya'ya başkan olacakmış
Monaco'da geçen başarılı dört yılın ardından aynı ülkenin bir diğer takımı Paris Saint-Germain'e transfer olmuş, orada daha da başarılı geçen üç yılın sonunda da tarih yazacağı yere; İtalyan Milan takımına katılmıştı. Milan'da o kadar iyi bir futbol oynadı ki, oldukça saygın bir ödül olan Avrupa'da Yılın Futbolcusu Ödülü'nün 1995 yılındaki sahibi oldu. Bu ödülle beraber güçlenen imajı, büyüyen ismi, Nelson Mandela ile görülmesi, ödül töreninde yaptığı konuşma ve verdiği röportajlarla Liberya'da bir kesimi rahatsız etmeye başladı. Ülkenin en tehlikeli adamlarından Jack The Rebel lakaplı George Dwannah, rahatsızlığını eyleme dökmeye karar verdi ve 1996 yılının mayıs ayında, hafif yağmurlu bir havada Weah ailesinin kapısına dayandı.
Ülkesine olan bağlılığı nedeniyle ailesini Liberya'dan ayırmayan ve kendisi de her tatilini orada geçiren Weah, yaşananlardan habersizdi. Jack The Rebel, bir askeri araç ve beş pikap dolusu 70 adamıyla -ki hepsinin ellerinde makineli tüfekler vardı- eve geldi. Silahlı adamlar evin kapısını kırdı ve çoğu kadın 30 kişiyi dışarı çıkardı. Olayı yazan Sports Illustrated yazarı S. L. Price'ın ifadesi ile herkes zangır zangır titriyordu. Bu adamlar karşısında iyi ihtimal yoktu. Ölüm, işkence, tecavüz… Jack The Rebel elinde tuttuğu gazete sayfasını salladı ve Weah'ın ülkesine hitaben yazdığı mektubun ana fikrini yüksek sesle dillendirdi: "Weah artık futbol oynamayacak, Liberya'ya başkan olacakmış..." Sözleri biter bitmez adamları, Weah'ın evinden çıkardıkları insanlara saldırmaya başladı. Erkekler öldüresiye dövüldü, kadınlara acımasızca tecavüz edildi. Her yeri yağmalayıp, değerli eşyaları çaldılar. Weah'ın iki lüks arabasını da yanlarına alıp giderken arkalarında, içindeki insanlarla birlikte yanan bir ev bıraktılar…
Weah olaydan, 1997'de başkan seçilecek olan Charles Taylor'u sorumlu tutuyordu ancak Taylor suçlamaları kabul etmedi. Taylor'un başkan olduktan sonra, Jack The Rebel'i orduya alması ise her şeyi özetliyordu. Weah 1990'lı yılların ikinci yarısından sonra futbolcudan, kurtuluşun sırrını ellerinde tuttuğuna inanılan bir siyasi simgeye dönüştü. Weah, başta Taylor olmak üzere o gün yaşanan olaylarda parmağı olan herkese karşı yeni bir mücadele başlamıştı. S. L. Price'ın aktardığına göre 1997 yılındaki Liberya ziyaretinde Taylor'a yakınlığı ile bilinen Alhaji Kromah'ın evindeki bir toplantıya katılmış ve evin duvarında kendisine ait bir tablo görmüştü. Bu, sonun başlangıcı oldu.
İşte Weah o günden sonra yeni bir Liberya hayali kurmaya başladı ve aradan geçen 20 yılın ardından da o hayaline kavuştu. Weah, tarihe geçen futbolculuk kariyerinin ardından şimdi de ülkesinin tarihini değiştirmek üzere siyaset sahnesinde. Futbolcuyken forvet oynayan ve attığı gollerle takımlarını şampiyonluklara taşıyan Weah'ın yeni hedefi; savaş mağduru ülkesini kalkındırmak, huzura ve gelişmiş milletler seviyesine ulaştırmak. İşi zor, yolu uzun ama arkasında büyük bir halk desteği var. Kral, Afrika'nın gururu, yalnız kaplan, George Weah… Kariyerinin en güzel golünü atmak üzere topun başına geçti…