20. asırda bir gönül eri: Mehmed Zahid Kotku
Orta Asya bozkırında; Buhara'da, Semerkant'ta, Taşkent'te yetişen, seyrek ve uzun sakallı o büyük âlimlerden icazet alıp da geldiler insanları irşat etmeye. Atlarını batıya doğru sürdüler. Eyerlerine astıkları heybenin içinde sade bir lokma çıkın ve Kuran-ı Kerim vardı. Birkaç atlı geldi Anadolu'ya. Pirlerinden aldıkları icazetle Anadolu'yu İslam nuruyla şereflendirmek için gelmişlerdi. Güzel pirlerinin adı ise Ahmed Yesevi idi. İşte o gün değişti Anadolu'nun kaderi. Bugün ve yarın ve daima İslam yurdu olarak anılacaksa Anadolu, Yesevi'nin erenleri sayesindedir. Bu sayıda da o güzel insanların yolunun, yakın tarihteki önemli temsilcilerinden biri olan Mehmed Zahid Kotku hazretlerini anlatmaya çalışmıştık.
Miladi 1897 yılında Bursa'da doğar Mehmet Zahid Kotku hazretleri. İlk mektebi Oruç Bey İbtidaisi'nde, orta mektebi Maksem'deki idadiyede okur. Sonra ise Bursa Sanat Mektebi'ne kaydolur. Burada okuduğu esnada, 18 yaşındayken I. Dünya Savaşı'nın çıkmasıyla askere alınır ve altı sene askerlik yapar. Osmanlı ordusu, Kotku'nun görev yaptığı Suriye'den çekilince o da İstanbul'a döner.
İstanbul'a döndükten sonra ilim ve irşat hayatı başlar. Devrin önemli âlimlerinin sohbetlerine ve derslerine katılır. Ayasofya'nın henüz müzeye çevrilmediği zamanlarda bir Cuma namazını orada kılıp yakınlardaki Gümüşhaneli Tekkesi'ne gider ve Şeyh Ömer Ziyaeddin Efendi'ye intisap eder. Artık bir Allah dostunun elinden tutarak seyrü süluğuna başlamıştır.
27 yaşındayken hilafetini alır Zahid Kotku hazretleri. Medrese derslerine devam eder ve hafızlığını tamamlar. Üftade Camii, Ümmügülsüm Mescidi gibi yerlerde görev aldıktan sonra son olarak vefatına kadar vaazlarına devam edeceği İskender Paşa Camii'nde görev alır.
1925 yılında Tekke ve Zaviye Kanunu'yla tekkeler kapatılır. Mehmed Zahid Kotku hazretleri de köyüne döner. 1952 senesine kadar köyündeki camide imamlık eder. 1958 senesinde İstanbul'daki dostlarının talebi ve ısrarı üzerine onları kıramayarak İstanbul'a geri döner ve irşat faaliyetine burada devam eder.
Böyle insanların hayatlarını kronolojik bir biyografi şeklinde anlatmaktansa yaptıklarıyla, düşündükleriyle ve tavsiyeleriyle beraber anlatmak daha yerinde olacaktır ki onlar, tasavvufun en önemli düsturu olan; "kâl ile değil hâl ile yaşamak" nedir onu göstermişlerdi. Birkaç tavsiye ve birkaç hatıra aktardığımızda Zahid Kotku hazretlerini anlamak daha kolay olacaktır.
Dünyanın imtihan yeri olduğuna inanıyoruz ve bu imtihan da herkese farklı farklı şekillerle geliyor. Kimine zenginlik kimine fakirlikle, kimine makam kimine işsizlikle… İşte burada insanlara rehber olan veli zatların söyledikleri kalbe inşirah veriyor. Bir sohbetinde şöyle der Zahid Kotku hazretleri: "Şeyhlik de boş, müritlik de boş, zenginlik de boş, mevki de boş, makam da boş. İş Allah'ın sevgili kulu olmakta." İcazetini alarak insanları irşat ile vazifelenmiş bir mürşitten böyle bir söz duymak ne büyük bir ferahlık.
Vefatına yakın bir zamanda müritlerine birkaç tavsiyede bulunur: "Takvayı kendine şiar edin! Allah'tan kork, takva ehli ol, takva senin prensibin olsun! Kuran okumayı, öğrenmeyi elden bırakma! İlim öğrenmekten bir an bile uzak kalma! İlmin yanında edebi de öğren! Sünnet-i seniyyeye sımsıkı sarıl! Selef-i salihin izini, takva imamlarının yolunu takip et! Bidat ehlinden uzak ol ki, bidatler sapıklıktır. Ehl-i sünnet ve'l-cemaatten ayrılma!"
"Bir kez gönül yıktın ise/Bu kıldığın namaz değil/Yetmiş iki millet dahi/Elin yüzün yumaz değil" der ya Yunus, işte o evliyaullah da bir gönül yıkmaktan çok korkardı. Aktarılan bir olay Efendi'nin ne denli ince düşünceli biri olduğunu gösteriyor: Zahid Kotku hazretleri kesinlikle kolonya kullanmazmış. Herhangi bir yere gittiklerinde kolonya tutulduğu zaman reddeder, istemezmiş. Bir gün bir eve giderler, kapıdan giren küçük bir kız elinde kolonya şişesini Zahid Kotku Efendi'nin eline tutar. Efendi biraz durduktan sonra elini uzatır ve alır kolonyayı. O küçük kızın ikramını reddederek kalbini kırmaktan korkar. Kesinlikle kolonya kullanmayan Efendi, bir küçük kalp kırılmasın diye yapmadığı bir şeyi yapar. Böyle bir inceliğe ne kadar muhtaç olduğumuzu bu misallerle anlıyoruz.
İlmi konularla beraber Türkiye'nin gelişmesi ve bayındır bir ülke haline gelmesi için de kafa yoruyordu Zahid Kotku hazretleri. Bu konuda birçok faaliyetin ve teşvikin içinde oldu. Bunun en güzel örneklerinden biri Güneş Motor Fabrikası'dır. 1956 yılında bir vaazı sırasında şöyle der: "Evde elime toplu iğne kutusu aldım, baktım yabancı malı, daha bir iğne yapamayacak mıyız?" Daha sonraki bir toplantıda, adını Ahmed Ziyauddin Gümüşhanevi hazretlerinden alacak olan Gümüş Motor Fabrikası'nın kurulmasını ister. Bunun üzerine yakınları bunu emir telakki ederek ne yapabileceklerini düşünürler ve Necmettin Erbakan ile görüşürler. Hem Türkiye'nin ilk yerli sanayiinin kurulma hamlesi hem de Müslümanların siyasette söz sahibi olma serüveni böylece başlamış olur. Nihayetinde Türkiye'nin yüzde yüz yerli ilk motor fabrikası kurulur ve 2012 yılına kadar faaliyetine devam eder.
Artık vakit gelmiştir. Peygamberler ve peygamberlerin varisi olan veli zatlar için ölüm, dosta kavuşmaktan başka bir şey değildir. Mehmed Zahid Kotku hazretleri de 13 Kasım 1980'de bir perşembe günü dünyasını değiştirir ve dostuna kavuşur. Sadece Türkiye'de değil Kâbe'de, Kuveyt'te ve daha birçok İslam beldesinde gıyabi cenaze namazı kılınır, dualar edilir onun için. Rahmet olsun.
NOT: Fotoğraflar, Metin Erkaya'nın hazırladığı Anılarla Mehmed Zahid Kotku (rh.a.) kitabından alınmıştır.
KURAN OKUMAYI, ÖĞRENMEYI ELDEN BIRAKMA!