İslamofobi rüzgârının giderek tırmandığı, İslam’ın terörle birlikte anılmasının kanıksanmaya başlandığı günlerde adeta tüm bunları haklı çıkarmak için yapılmış hissi veren bir terör eylemi gibiydi Charlie Hebdo saldırısı.
Avrupa'daki İslamofobi rüzgârının giderek tırmandığı, İslam'ın terörle birlikte anılmasının kanıksanmaya başlandığı günlerde adeta tüm bunları haklı çıkarmak için yapılmış hissi veren bir terör eylemi gibiydi Charlie Hebdo dergisine düzenlenen saldırı. Karikatürist ve editörlerin de dâhil olduğu 11 kişinin katledildiği baskın tüm dünyada ifade özgürlüğüne saldırı olarak nitelendirilirken, nefret duygularını bir üst seviyeye çıkardı. Son dönemlerde çarşaf-burka gibi kıyafet giyenlerle ciddi sorunlar yaşayan ve Müslümanlara karşı tahammülsüzlüğün bizdeki 28 Şubat dönemini andıran boyutlara vardığı Fransa'da bu hadisenin gerçekleşmesi işin boyutunu daha da vahim kılıyordu. İslam konusunda çok ciddi eserlerin verildiği bir ülke olmasına rağmen halkı ve entelektüelleri halen İslam ve Müslümanlar konusunda hayli cahil ve ön yargılı bulunan Fransa gibi diğer Avrupa ülkelerinde de İslamofobi ve Müslüman nefretini körükleyeceği açık bulunan bu terör eyleminin yegâne failleri kuşkusuz Hz. Muhammed'e hakaret içeren karikatürlerin intikamını almak isteyenler değildi. Her ne kadar entelektüel olsalar da hakkında son derece cahil oldukları başka bir dinin ve kültürün kutsallarına hakaret etmeyi kendi ifade özgürlükleri olarak gören
Charlie Hebdo'cular terörün yanında cehaletleri ve küstahlıklarının kurbanı olurken, kendilerine karşı işlenen bu terör eyleminin aynı zamanda asli manevi faillerini de teşkil ettiler. Bu terör eylemini gerçekleştiren militanların işledikleri cinayetler kadar derginin dünyanın dörtte bir nüfusunun kutsalları hakkında alay, hakaret ve nefret içeren karikatürleri de ileride daha vahim sonuçlar doğurabilecek kötülük tohumlarından başka bir şey değildi.