Budizm tüm dünyada en barışçıl ve duyarlı dinlerden biri olarak kabul görüyordu.
Ancak Myanmar'daki ırkçı, faşist ve ayrımcı Budist rahipler ve militanlar Budizm'in de terörle özdeşleşebileceğini göstererek Budizmin barışçıl imajını yerle bir ettiler. Budist öğretinin en önemli ayaklarından olan öldürmeme ve şiddetten kaçınma ilkeleri artık dünyanın bu bölgesinde tam tersine Budist öğretinin şiddet diline dökülmesi olarak anlaşılıyor. Myanmar'da özellikle 2008 yılındaki anayasa referandumundan sonra yaşanan katliamlarla beraber yüzde 89'u oluşturan Budistlerin yüzde 4'lük Müslüman nüfusa karşı adeta bir sürek avı sürdürmesi söz konusu. Aynı durum komşusu Sri Lanka için de geçerli. Her iki ülkede de Budist rahiplerin başını çektiği ırkçı hareketlerin Müslümanları şeytanlaştırarak halkı onlara karşı açıktan nefret ve şiddete sürüklediği bir hareketin yükselişi söz konusu. İşin ilginci, her iki ülkenin de esasen İslam'la bir sorunları söz konusu değil ve Müslüman azınlık da nüfus açısından herhangi bir tehdit oluşturacak konumda değil. Ancak Ashin Wirathu gibi hem Budist bir monk olan hem de politik bir hareketin liderliğini yürüten ve 'Budist terörün yüzü' olarak nitelendirilen din adamları, Müslümanları ülkede ve dünyada kötü giden her şeyin sorumlusu olarak gösteriyorlar. Böylece bölgede son yıllarda sık sık yaşanan ve milyonlarca insanı yerinden yurdundan eden, on binlercesinin ölümüne yol açan katliamları körüklüyorlar. Dini fanatizmle birleşen ırkçılık sayesinde artık dünyanın bir Budist terörü de mevcut.