DÜNYADAN PORTRELER/ HABERLER
İSVİÇRE
JADE
BU HAVA DURUMU SUNUCUSU BİLDİĞİNİZ GİBİ DEĞİL
Jade, İsviçre'de bir televizyon kanalı olan M Le Media'da bu sene işe başlayan bir hava durumu sunucusu. Her gün haber bültenlerine çıkıp günün meteoroloji raporunu sunuyor. Eli yüzü düzgün, hanım hanımcık, ölçülü ve düzgün konuşan bir spiker. Hali tavrı tam hanım teyzelerin isteyeceği türden bir gelin adayı gibi. Ama gelin görün ki bir kusuru var; o gerçek bir insan değil. Ekrandaki görüntüsüne bakan birinin onun yapay zekâ tarafından tasarlanıp canlandırılan bir avatar ya da dijital insan sureti olduğunu anlaması mümkün görünmüyor. Görüntüsü de, sesi de, jest ve mimikleri de yapay zekâ ürünü. Çok dikkat edilirse belki sürekli aynı yerde durmasından ve telaffuzunun ara sıra değişmesinden şüphelenmek mümkün ama geri kalan konularda gerçek bir sunucudan farklı değil. TV kanalının hava durumunu ona sundurması ise aslında yapay zekâ modasına uymak değilmiş. Hava durumu sunucusu bulmak üzere verdikleri ilana istenilen istenilen niteliklere sahip kimse başvurmayınca kanal yöneticileri çareyi yapay zekâ da bulmuş.
NİJERYA
HANİFE ADEM
BARBIE'DEN ESİNLENEREK TESETTÜRLÜ BEBEK ÜRETTİ
Hijarbie, Hicap (tesettür) ile Barbie isimlerinin birleşmesinden oluşmuş bir marka. Adından da anlaşılacağı üzere Barbie'nin tesettürlü uyarlaması niteliğinde, tesettüre uygun oyuncak bebek giysisi. Tasarımcısı ise Nijeryalı genç bir sanatçı olan Hanife Adem. İslam'a uygun giysiler giyen oyuncak bebeklerin piyasadaki eksikliğini fark eden bu moda blogger'ı 2015 yılında derhal işe koyulmuş ve Barbie benzeri oyuncakların üzerine giydirilebilen tesettüre uygun kıyafetler tasarlamış. Bu girişimini alevlendiren kıvılcımı şöyle anlatıyor Hanife: "Moda konusunda bloggerlık yaptım ama giyimiyle kuşamıyla bana benzeyen bir tek oyuncak bebeğe rastlamadım." Böylelikle kendi bebeklerini kendi yaptığı giysilerle giydirmeye başlamış. Bu oyuncakların fotoğrafını sosyal medyada paylaşınca kısa sürede büyük ilgi görmüş ve benzer kıyafetler yapması için sayısız sipariş almaya başlamış. Mattel firmasının 2017 yılında ilk tesettürlü Barbie modelini piyasaya sürmesi de bundan yaklaşık bir buçuk yıl sonra olmuş.
ABD
TIM BURTON
ADETA RUHUNDAN BİR ŞEY ÇALINIYOR GİBİ HİSSETMİŞ
Şu sıralar Hollywood oyuncuları ve senaristleri yapay zekâdan hayli endişeli. Çünkü bu teknoloji ile artık hikâye de kurgulanabiliyor, sanal karakter de üretilebiliyor. Fantastik filmlerin ünlü ve sıra dışı yönetmeni Tim Burton da yapa zekâdan son derece rahatsız olduğunu gizlemiyor ve geliştirilmesini kınıyor. Hatta son derece darılmış görünüyor. Bunun sebebi ise yapay zekânın Burton'un tarzını enine boyuna kopyalamış olması. Dahası yapay zekâdan Disney karakterlerini Tim Burton tarzında uyarlamasının istenmesi. Burton bunu öğrendiğinde nasıl dehşetli duygulara kapıldığını The Independent'e verdiği röportajda şöyle anlatıyor: "Bütün bunları keşfettiğimde nasıl hissettiğimi anlatamam. Bu bana bazı kültürlerde söylenenleri hatırlattı: 'Fotoğrafımı çekme, ruhumu alacaksın'. Adeta sizden bir parçanız koparılıyor. Ruhunuzdan bir şey çalınıyor. Bu çok rahatsız edici, özellikle de sizinle ilgiliyse. Bu, ruhunuzu, insanlığınızı çalan bir robot gibi."
FİNLANDİYA
YAPAY ZEKÂ EĞİTİMİNDE MAHKÛMLAR KULLANILIYOR
Yapay zekâ denilen teknolojinin temelinde yer alan kavramlardan biri de makine öğrenmesi. Dolayısıyla bu yazılımlar ve işlettikleri makineler öğreniyor ve uzmanları taklit ediyor. Dolayısıyla yapay zekâların kullanılacakları alanlar konusunda eğitilmeleri gerekiyor. Ancak yapay zekâyı eğitmek mutlaka otomatik algoritmalarla ilgili bir konu değil, buna insanlar da katılabiliyor. Tüm yapay zekâlar şu çözümlerden biri aracılığıyla eğitilebiliyor: Otomatik olarak, internet ve ağlarda gezinmeleri sağlanarak veya insan etkileşimleri yoluyla. Finlandiyalı Metroc firmasının kendi yapay zekâsını eğitmek için başvurduğu çözüm ise hayli sıra dışı: Metroc bu iş için hapishane mahkumlarını kullanıyor. Programa göre her mahkûm üç saatlik seanslarla yapay zekâ ile konuşuyor ve onun çeşitli konularda sorduğu soruları kendine göre cevaplıyor. Böylelikle hem yapay zekâ öğrenimini geliştiriyor, hem de zamanı bol olan mahkumlara meşguliyet ve saat başına 1,5 Avro kazanma imkanı sunuluyor.
HİNDİSTAN
YENİ DELHİ'NİN IRKÇI, CİNSİYETÇİ VE SEKTER YÜZ TANIMA SİSTEMİ
Bazı uzmanlar yapay zekâ konusunda uyarıda bulunuyor ve bu teknolojinin geliştirici ve kullanıcılarına göre ırkçı ve ayrımcı olabileceğini, bu konuda önlem alınması gerektiğini söylüyorlardı. Bundan endişe edenler haklı çıkmışa benziyor. Bu konuda endişeli olanlar öncelikle Çin'den şüphe ediyorlardı ama Hindistan'dan bunun da başarıldığına dair haberler geliyor. Yeni Delhi'de güvenlik birimleri tarafından kullanılan yapay zekâlı yüz tanıma siteminin ırkçı ve ayrımcı olduğu iki farklı olayla ortaya çıktı. 2020 yılında Yeni Delhi'de ve 2022'de Cihangirpuri bölgesinde çıkan toplumsal çatışmaların ardından polis, düzinelerce erkeği tespit etmek ve tutuklamak için yüz tanıma teknolojisini kullanmıştı. Her iki hadisede de suçlananlar ve tutuklananların büyük çoğunluğu Müslümandı. Ülkedeki insan hakları grupları ve teknoloji uzmanları bu hadiselerin Hindistan hükümetini yapay zekâ tabanlı teknolojiyi ülkedeki yoksul grupları, azınlıkları ve dışlanmış insanları hedef almak için kullanmakla suçluyor ve bu iki hadisenin bunu ispatladığını ileri sürüyor.
KÜRESEL
YAZARLAR EDEBİYATI MAHVEDECEK CANAVARA KARŞI AYAKLANDI
Yapay zekâ elini edebiyata da uzatmış olabilir ama asıl gürültü bundan sonra kopacak görünüyor. Bazı kurnaz yayınevleri ve girişimci yazarlar kolay yoldan kitap üretmenin yolunu yapay zekâ kullanımında bulunca dünyaca ünlü yazarlardan da tepkiler yükselmeye başladı. Pek çok yazar, yapay zekânın mesleklerini ve edebiyatı ortadan kaldıracağı konusunda endişeli. Geçtiğimiz yaz ortasında Amerikan Yazarlar Birliği tarafından başlatılan açık bir dilekçe dünyanın dört bucağından yazarlar tarafından imzalandı. Aralarında Dan Brown, Suzanne Collins, Margaret Atwood gibi isimlerin de
bulunduğu 10 bin yazar yayıncıları yapay zekâyı kendi metinleriyle eğitmekten ve yazın alanını yok edecek bir canavarı kendi elleriyle beslemekten vaz geçmeye çağırdı. Yazarlar, yalnızca bir yazarın tarzını veya ruhunu yeniden üreten metinler üretebildiği için değil, aynı zamanda sorunlu olduğu düşünülen içeriğe sahip kitap listeleri oluşturmakta da kullanılabileceği için yapay zekâya meydan okuyorlar. Hâlihazırda bu konuda bazı davalar açılmış durumda.
ABD
GÖRÜNÜŞTE YAPAY ZEKÂ, ÜÇKAĞITÇILIKTA ORGANİK ZEKÂ
California'da kurulan yeni bir start-up olan Kaedim başta video oyunları dünyasından sanatçılar olmak üzere müşterilerine 2 boyutlu çizimlerini birkaç dakika içinde 3 boyutlu modellere dönüştürebilen çok güçlü bir yapay zekâ yazılımı sundu ve bunda da çok başarılı oldu. Kısa sürede birçok müşteri edindi. Herkes memnundu; zaman kaybetmekten kurtulan dijital sanatçılar ve ressamlar bu şirketin yapay zekâ hizmeti sayesinde iki boyutlu resim ve
modellerini üç boyutluya çevirdiğini düşünüyordu ama bilişim teknoloji konularında uzman bir medya kuruluşunun şüpheciliği sonucunda tüm bunların bir aldatmaca olduğu ortaya çıktı. Şirketin övündüğü yapay zekâ aslında pek kapasiteli değildi ve daha da ilginci asıl işi şirketin istihdam ettiği bir sanatçı ekibi yapıyordu. İnsanlardan oluşan bir sanatçı ekibinin gizlice akıllı yazılım rolü yaptığı ileri sürülürken şirketin CEO'su ise istihdam ettikleri sanatçıların yazılımın ürettiği işleri kalitesini kontrol ettiğini savunuyor.