DÜNYADAN PORTRELER/ HABERLER
ALMANYA
ALICE SCHWARZER
CİNSİYET EŞİTLİĞİ SAVUNUCUSUNA BİLE "TANSFOBİK" DAMGASI
Bugün 79 yaşında olan Alice Schwarzer Almanya'nın en eski ve en ünlü feministi. 1970'lerden beri kadın hakları için ve cinsiyet eşitsizliğine karşı açık bir mücadele veriyor. Aynı zamanda Emma dergisinin de kurucusu. Feminizm alanında adeta bir ikon haline dönüşmesine rağmen şu sıralar "transfobik" olmakla itham edilerek sosyal medya lincine uğratılıyor. Koyu bir feminist ve cinsiyet eşitlikçisi olması, hatta "hamile kalamasalar bile erkeklerin de çok iyi anne olabileceklerini" iddia etmesi bile onun "transfobik" damgası yemesine engel olamıyor. Koyu feminist Schwarz'ın "fobik" ilan edilip LGBT lobileri tarafından linçe maruz kalmasının sadece iki sebebi var: Birincisi LGBT çatısı altında toplanan cinsellik eğilimlerinin abartılı taleplerine karşı görüş bildiren yazar J.K. Rowling'e destek vermesi. İkincisi ise Almanya'da çocukların kendi cinsiyetlerini özgürce seçerek 14 yaşında, terapistlerden oluşan bir kurulun karşısına geçerek, erken yaşta cinsiyet değiştirme ameliyatlarına girmesine yol açan yasa tasarısını yanlış bulduğunu söylemesi.
LÜBNAN
SLAVE TO SIRENS
LÜBNAN'IN ARTIK YÜZDE YÜZ KADIN BİR TRASH METAL GRUBU VAR
Marjinal bir müzik türü olan trash metali Ortadoğu'da yapan gruplar az da olsa var. Ama büyük çoğunluğu erkeklerden oluşuyor. Kadınların da bulunduğu, hele hele sadece kadınlardan oluşan bir trash metal grubu arasanız kolay bulamazsınız. Ama şanslı gününüzdesiniz işte şu an birini buldunuz bile: Slave To Sirens. Shery Bechara, Lilas Mayassi, Maya Khairallah, Alma Doumani, Tatyana Boughaba adlı beş genç kadından oluşan Lübnanlı trash grubu ülkesinde bu anlamda bir ilki temsil ediyor ve bu sert ve haşin müzik türünün sadece erkekleri temsil etmediğini gösteriyor. Lilas Mayassia adlı genç gitaristi, heavy metalin en sert türlerinden biri olan trash yapacak bir grup oluşturmak için kadın gitaristler aramaya başlamış. Dört kadının daha katılımıyla grup kurulmuş. Sert müziklerinde daha çok yolsuzluklara, sosyal çatışmalara ve cinsiyetçi ayrımcılığa karşı bir isyan dili kullanıyorlar. Ortadoğu'da bir şeyi değiştirir mi bilemem ama ne diyelim, isyanları hayırlı olsun!
HİNDİSTAN
VEENA LAL
1.500 ÖKSÜZ VE YETİMİN HAYATINI DEĞİŞTİREN KADIN
Erkek ya da kadın olsun, bir insan kendini adayınca çok şey yapabilir, hatta binlerce çocuğun hayatını kurtarabilir. Tıpkı Delhi'li bir kadın olan Veena Lal'ın yıllardır yaptığı gibi. Lal, gençliğinde 8 yıl bir hayır kurumu için çalışmış ancak zor durumdaki çocuklar için daha uygun bir terapi vermek için buradan ayrılmış. Sokaklarda sefalet içinde yaşayan, öksüz, yetim ve engelli çocuklar için bir şeyler yapmayı kafasına koyunca 1997 yılında Karm Marg adlı STK'yı kurmuş. Sefalet içinde terkedilmiş çocukları toplayarak onlara bakmaya ve eğitim vermeye başlamış. Bir apartman dairesinde başladığı bu hayır işini büyüterek zamanla içinde çocukları hem eğittiği hem rehabilite ettiği bir biyolojik çiftliğe dönüştürmüş. Feridabad yakınlarındaki bu hayır çiftliğinde bugün 54 kimsesiz, sakat ya da zihinsel özürlü çocuğu yetiştiriyor, besliyor, eğitiyor ve hayata hazırlıyor. 25 yıl içinde yetiştirerek hayata kazandırdıklarının sayısı ise bin 500'ü geçmiş.
İSPANYA
TEK ÇOCUKLU AİLELER ÜLKESİ
Dünyada birçok ülke ciddi bir nüfus azalması yaşıyor ve yeni trend "tek çocuklu aileler". İspanyol çiftlerin çoğu ya şartların zorlaması ya da tercihen tek çocuk yapmaya yönelmiş durumda. Oysa bu çiftlerin büyük kısmı kardeşlerle kuzenlerle büyümüş nesillere mensup. 1970'lerde başlayıp 1990'larda yayılan az çocuk yapma eğilimi şu sıralar dünyanın büyük bir kısmında olduğundan daha çok İspanya'da kendini gösteriyor. 1975'te kadın başına 2,8 çocuk düşerken günümüzde bu rakam dünyada en düşük oranlardan biri olan 1,2'ye gerilemiş durumda. Yaşlı nüfus artıyor, ailelerin büyük kısmı tek çocukla yetiniyor ve mevcut durumda ülkedeki çiftlerin yüzde 23'ünün hiç çocuğu yok. Aslında bu durum dünya genelindeki eğilimin çok bariz bir modelini teşkil ediyor: Gelişmiş ülkelerde iş hayatı ile özel hayat arasındaki denge giderek iş hayatı lehine bozuluyor, evlilikler geç yaşlara erteleniyor, kadınların kariyer edinme çabalarıyla birlikte doğum oranları düşüyor, evli çiftler daha az çocuk yapıyor, tek çocuklu çiftlerinse sayısı artıyor.
MISIR
DOĞAL CİNSİYETİ KORUMA KAMPANYASININ SOSYAL MEDYA PATLAMASI
Sosyal medyanın anormal cinsel eğilimlerin pazarlama alanına döndüğünü gören Mısırlı üç pazarlama uzmanı aynı yolla sosyal medyayı kullanarak fıtrî cinsiyeti savunmaya karar verdiler ve Twitter'da bir kampanya başlattılar. "Fetrah" (Fıtrat) adıyla Arapça olarak başlatılan bu kampanyanın amacı insanların kadın ve erkek olmak üzere yalnızca iki cinsiyet üzerine yaratılmış olduklarını hatırlatmak ve insanları fıtrî cinsiyeti korumak için uyanmaya davet etmekti. Üstelik LGBT çatısı altında toplanan cinsel eğilimlere karşı duruşuyla sosyal medyada büyük bir ilgi ve destek gördü. Kampanya birkaç hafta içinde sosyal medya platformlarında büyük bir takipçi kitlesi edindi. "Fıtrat" kampanyasının öncüleri özetle sosyal medya kullanıcılarını eşcinselliğin her türlüsünü reddetmeye çağırıyordu. Ancak sonunda olanlar oldu ve Fıtrat kampanyası 1 milyona yaklaşan beğeni alınca Facebook ve Instagram'ın ana şirketi Meta "Fetrah" hesabına yasaklama getirdi. Lobi arayanlara, işte size lobi.
İSVİÇRE
ZORUNLU ASKERLİK İLE İSVİÇRELİ KADINLAR DAHA "EŞİT" OLABİLİR
İsviçre'de reşit olan ve belli bir yaş aralığında bulunan her erkek askerdir. Her yıl gider ve 1 ay askerlik görevini yapar. Kadınlar için böyle bir zorunluluk yok, onlara askeri hizmet gönüllü. Ancak kadınlara ayrılmış yüzde 18,5'luk kotanın yüzde 4'te kaldığını ve hanımların askerliğe pek de hevesli olmadığını gören İsviçre Federal Hükümeti kadın-erkek eşitliğini de gerekçe göstererek kadınlara mecburi askerliğin yolunu açmayı düşünüyor. İsviçre Federal Konseyi tarafından düşünülen bu tedbir, Federal Savunma Babanlığı tarafından nihai olarak tasarı haline getirildikten sonra 2023 yazında kamuoyuna sunulacak. Tasarı kabul edilirse İsviçreli kadınlar böylelikle daha "eşit" olacak. Ancak işin perde arakasında bir boyutu daha var ki uzmanlar şöyle ifşa ediyor: "Soğuk Savaş sona erdikten sonra zorunlu askerliğin azalmasıyla birlikte asker sayısı da hızla azaldı. Ancak Rusya'nın 2014'te Kırım'ı işgali ve şimdi de Ukrayna'yı işgal çabaları herkesi yeni tedbirlere yöneltmeye başladı."
KÜRESEL
AZ DAHA SABIR: KADIN-ERKEK EŞİTLİĞİNE 300 YIL KALDI!
Kadın erkek eşitliğinden kastımız tabii ki radikal feministler gibi kadını neredeyse cinsiyet, eşlik, aile, annelik, çocuk vs… gibi hemen her şeyden "kurtarmak" değil. Kastımız; kadının da erkekten biyolojik farklılıklarına rağmen bir insan olarak toplumsal hak ve sorumluluklardan herkes gibi yararlanması, ayrımcılığa uğramaması vs… Aslında bu konuda son 100 yıl içerisinde bir hayli yol da alındı gibi. Ancak Birleşmiş Milletler'in hazırladığı "Sürdürülebilir Gelişme Hedeflerinin Gerçekleştirilmesi Konusundaki Gelişmeler: 2022'de Cinsiyet Konusundaki Durum" başlıklı bir rapor eşitliğin tam olarak gerçekleşeceği tarih konusunda hayli karamsar. Kısaca "UN Women" denilen rapora göre işlerin mevcut ritminde gitmesi halinde kadınların eşitliği ancak 300 yıl sonra gerçekleşecek. Hatta rapora göre pandemi ve sonrasındaki zorlu süreçte cinsiyetlere göre dengelerin kadınlar aleyhine geliştiği gözlemleniyor ve durum aynen şu ifadeyle özetleniyor: "Cinsiyetler arası eşitliğe ulaşabilmek için muhtemelen 300 yıl daha beklememiz gerekecek."