Doğan Cüceloğlu ''Bir toplumun uygarlık düzeyini ben o toplumun duygudaşlık, yani empati düzeyinde görüyorum.''
Osman Sezgin
ANADOLU İRFANINDAN BESLENEN MÜNEVVER BİR PSİKOLOG: DOĞAN CÜCELOĞLU
Psikoloji ve iletişim söz konusu olduğunda aklımıza ilk gelen isimlerden biri olan Prof. Doğan Cüceloğlu'nu yeni kaybettik. Ancak öğrencilerden öğretmenlere, eşlerden anne-babalara kadar her yaştan insanı derinden etkileyen sözleriyle, psikolojiyi halkın anlayacağı dile aktaran tarzıyla Türkiye için unutulmayacak bir isim olarak akıllarda kalacağı şüphesiz. Duygusal derinlikleri bir çırpıda idrake indirgeyen veciz sözleriyle hepimizi derinden etkiledi Cüceloğlu. Bu etkinin en önemli sırlarından biri şüphesiz bir psikolog olmakla birlikte fikirlerini ve öğretisini kendi kültüründen ve bu toprakların irfanından yararlanarak beslemesiydi. Psikoloji ve kişisel gelişim alanındaki kitaplarıyla yıllarca pek çok insanın hayatına dokunan, çözüm sunan ve farkındalık oluşturan bu değerli psikolog akademisyenimizi anmayı ve daha yakından tanıtmayı Lacivert olarak görev bildik. Doğan Cüceloğlu'nu, hayatımıza dokunan öğretilerini ve örnek şahsiyetini yakın arkadaşı ve meslektaşı
Dr. Osman Sezgin'den dinledik.
Merhum Doğan Cüceloğlu ile tanışmanızdan başlayalım isterseniz…
Doğan Cüceloğlu hocamızdan, Prof. Dr. Erol Güngör ve Prof. Dr. İsmail Alev Arık hocalarımız vasıtası ile haberdar oldum. Dolayısı ile birkaç kelimeyle de olsa bu hocalarımızdan bahsetmek, vefalı olmanın bir gereğidir. Ayrıca bu hocalarımız gerek duruşları gerek fikirleri gerekse başarıları ile gençler için önemli birer rol modeldirler de. Prof. Dr. Remzi Oğuz Arık'ın oğlu olan muhterem İsmail Alev Arık hocam; Mümtaz Turhan'ın talebesidir. İstanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Psikoloji Bölümü'nde hocalık ve M.Ü. Atatürk Eğitim Fakültesi'nin kuruluşunda dekan yardımcısı olarak görev yapar. Akademik çalışmaları ve yetiştirdiği talebeleri ile gönüllerde ve Türk bilim hayatında zirvelerde yerini alır. Benzer şekilde Prof. Dr. Erol Güngör de Mümtaz hocanın talebesi olur. Bilimsel araştırmalar için ABD'ye gider. APA'nın (Amerika Psikologlar Birliği) üyeleri, Erol Güngör'e "Altın Beyinli Adam" lakabını takarak hayranlıklarını ifade ederler. Bunlara ilave olarak Erol Güngör'le ilgili olarak daha lise yıllarında Osmanlı Türkçesini ve Arapçayı öğrendiğini ve askerde dahi notlarını Osmanlı Türkçesi ile tuttuğunu ifade etmek, onun ne denli çalışkan, ilim âşığı ve kültürüne vâkıf bir insan olduğunu göstermeye yeter.
Bunlara ilave olarak bir de Yılmaz Özakpınar'ın ismini burada belirtmek gerek. Mümtaz hoca; Erol Güngör, Yılmaz Özakpınar ve Doğan Cüceloğlu'nu ABD'ye gönderir. Erol Güngör ve Yılmaz Özakpınar, oradaki çalışmalarını tamamlayıp ülkemize döner, Doğan Cüceloğlu ise orada kalır. Erol Güngör ve İsmail Alev hocalarla tanışmış, onların talebeleri olmuştum. Doğan hocanın İstanbul'a gelip yerleştiğini duyunca hem tanışmak hem de bilgisinden istifade edebilmek için fakültedeki Eğitim Psikolojisi dersime misafir etmek istediğimi söyledim. Memnuniyetle kabul etti. Mütevazı bir şekilde geldi. Öğrencilere muhteşem bir psikoloji dersi verdi. Öğrencilerin sorularını bıkmadan, usanmadan cevaplandırdı. Bilahare pek çok ortamda beraber olduk. Özellikle bir öğretmenin kendini gerçekleştirmesini anlatan Savaşçı isimli kitabıyla Prof. Dr. İrfan Erdoğan ile beraber yazdıkları Öğretmenim Bir Bakar mısın? isimli kitaplarına imza günü yaptık. Çok mütevazı, sabırlı, vefalı, kültürüne vâkıf, Türk kültürünü vakarla yaşayan bir insandı Doğan hocamız…
Nasıl bir ortamda doğdu, nasıl bir çocukluk geçirdi ve düşünce dünyası nasıl şekillendi, nelerden etkilendi?
Psikolojik bir tespitle bu konuya başlamak uygun olacaktır. "Çocuk, anne ve babanın aynasıdır. Öğrenci, öğretmenin aynasıdır." Bu tespitler ışığında şayet Doğan hocada farklı bir özellik varsa bunda annesinin büyük payı var. Annesi azimli, sabırlı, ümidini kaybetmeyen, ümmî fakat Anadolu irfanıyla yoğrulmuş bir kadın. Burada hocanın annesine dair iki hatırasını paylaşmak yerinde olacaktır. İlki şöyledir: Annesi, Doğan hocanın doğmasına çok az bir süre kala bir rüya görür. Rüyada nur yüzlü bir ihtiyar, kendisine bir erkek çocuğunun olacağını, ona iyi bakmasını, çünkü bu çocuğun büyüdüğünde önemli biri olup güzel hizmetler yapacağını müjdeler. Annesi, gördüğü bu rüyayı sonradan "Oğlum, sen doğmadan birkaç gün önce rüyamda nur yüzlü bir ihtiyar geldi ve bana "Senin bir erkek çocuğun doğacak. Ona iyi bak. Çünkü o önemli biri olacak ve güzel hizmetler yapacak." dediğini aktararak paylaşır.
Doğan hoca annesinden bu rüyayı dinledikten sonra, daima kendini önemli bir görev yapacak kimse olmanın şuuru ile motive etmiş. Doğan hoca, annesine hayranlığını ve düşkünlüğünü, annesinin kendisi üzerindeki etkisini Savaşçı isimli kitabının Bir Anı/Bir Sunuş bölümünde şöyle anlatır: "Ben yedi yaşında okula başladım. Öğretmen bir oğlanı cetvelle dövdü (…) Bundan çok korktum. Ertesi gün hastalandım. Sıtma oldum. (Tedavi için, iğne olmaya gittiği) sarhoş iğnecinin iğnesi, sinire geldiği için sol bacağım kurudu, zayıfladı ve topal oldum. O yıl okula gidemedim. Rahmetlik anam, bacağıma aylarca sıcak kepek lapası sardı, geceler boyunca kan yürüsün diye ovdu. Ve ayağıma kan yürüdü, can geldi, dokuz ay sonra topal aksak, yine yürümeye başladım." Hoca on yaşında iken annesi rahmetli olur. Doğan hoca, hatırasını naklettiği annesinden sabrı, tahammülü, ümitle var olmayı, pes etmemeyi, Yunus'un, Mevlana'nın sevgisini öğrenir. Ancak daha ölümü bilmeden, annesinin ölümü ile yüz yüze gelmesi onun ruhunda çok derin iz bırakır. Bundan dolayı ne zaman annesinden bahsetse gözleri dolar, dudakları titrerdi…
Türk insanının düşünce, duygu ve davranışlarını özenle inceleyen ve değerlendiren bir isimdi. Cüceloğlu için "insan" ne ifade etmekteydi?
Doğan hocaya göre insan kâinatın özü idi. İnsan muhteşem ve muazzam bir yapı idi. İnsanı keşfetmek, yapılacak en büyük keşifti. İnsan kendi iç dünyasında gibi hasletlerinden ötürü yanındaki herkes, onun nazarında kendini öncelikli olarak görürdü. Kimse onun yanında kendini ezik hissetmezdi. Çünkü "ben dili"ni başarı ile kullanırdı. Yani bildiğini uygulayan bir insandı.
Doğan Cüceloğlu Türk psikolojisi, iletişim psikolojisi ve iletişim alanlarında şüphesiz en öne çıkan isimlerdendi. Hocanın çalışma alanları açısından Türkiye'deki yerini nasıl tanımlarsınız?
İnsanlar, hizmetleri veya geride bıraktıkları açısından ikiye ayrılır denilebilir. Bunlardan biri "herhangi bir boşluğu dolduran" diğeri ise "boşluğu doldurulamayan" insanlardır. Boşluğu doldurulamayanların üç temel özellikleri vardır. Bunlardan ilki doğru hedef, amaç ve ideallerinin olması; ikincisi, hedeflerine gidecek yolu, yöntemi doğru keşfetmeleridir. Ecdadımız bu durumu "Usûl olmadan vusul olmaz." diyerek ifade etmişlerdir. Üçüncüsü ise olması gerektiği gibi ve bütün coşkuları ile çalışmalarıdır. Kendilerini ve ait oldukları yeri unutmadan yukarda bahsedilen üç özelliğe sahip olmaları onları sadece Türkiye'de değil milletlerarası bir üne kavuşturmuş ve başta hocaları Mümtaz Turhan olmak üzere Batı'nın sık sık hakemliklerine müracaat ettikleri kimseler olmuşlardır. Kısacası gökteki yıldızlar gibidir bu hocalarımız. Karanlık gecelerde yıldızların gemicilere yol göstermesi gibi hem akranlarına ve hem de geriden gelen gençliğe yol göstermeleri ve rol model olmaları yönü ile…
Doğan Cüceloğlu'nun Mümtaz Turhan'ın öğrencisi olmasını ve hayatı boyunca onun öğrencisi olarak anılmayı önemsemesini nasıl değerlendirirsiniz? Mümtaz Turhan'ın Cüceloğlu'na katkıları nelerdi?
Doğan hoca çok vefalı, sadakatli, hamiyetli, şefkatli, hizmet ehli bir insandı. Gördüğü en küçük bir iyiliği hiç unutmaz ve yeri geldikçe onu anmaktan çekinmezdi. Üstelik onun hayatına yön vermiş ve karakterinin oluşmasında büyük etkisi olan Mümtaz Turhan ve Cahit Okurer gibi hocaları söz konusu olunca bu daha bir önem kazanır ve daha büyük bir saygı ile onları yâd ederdi. Doğan hocanın gerek bilimsel yönünde ve gerekse ruh dünyasının olgunlaşmasında Mümtaz Turhan'ın ve onun çevresinde bulunan Fethi Gemuhluoğlu gibi aydınların etkisi büyük olmuştur.
Erol Güngör ile dostluğuna da değinmeden geçmemek gerekiyor sanıyorum. Güngör ile nasıl bir ilişkisi vardı. Birbirlerine katkıları nelerdi?
Erol Güngör hocamızı, Doğan hocamızın dilinden dinlemek çok daha isabetli olacaktır. Doğan hocamızı, Türk Gençlik Vakfının davet ettiğimizde onun hakkında şunları söylemişti: "Gerçek şu ki Erol'un muazzam ve muhteşem bir zihinsel gücü vardı. Onu tanımış olmak benim için bir ayrıcalıktı. Düşünüşündeki çok boyutluluğu ve derinliği herhangi bir konuyu tahlil ederken görürdüm. Erol Güngör'ün kitaplarının toplumumuzun bilgi dağarcığının zenginleşmesinde önemli katkıları olduğuna inanıyorum. Bu eserler, Türk toplumu ve Türk insanı üstüne bilimsel çalışma yapmak isteyenlere vazgeçilmez kaynaklar oluşturmaktadır. Kendisini sevgi ile anıyor ve dostluğumuzu özlüyorum. Karakter ve şahsiyet olarak Erol mahviyatkâr, mütevazı, ağır başlı ve sakin bir insandı. Bu sâkin insanın nasıl bir yanardağ olduğunu eserlerini okuyan herkes anlar. Erol Güngör okunmadıkça anlaşılmaz. Hatta, Sabri Ülgener gibi Erol Güngör'e de bir anlamda "Türkiye'nin Weber'i" denmesi veya Amerika Psikologlar Birliği'nin "Altın Beyinli Adam" yakıştırması onu anlatmakta yetersiz kalır. Erol'un eserlerinde, Müslüman Türk'ün yaklaşımlarını görebiliriz. Devlet, millet ve bilim camiası olarak çok ihtiyaç duyduğumuz bir zamanda o sevgilisine vâsıl oldu. Erol ile kafa ve gönül birlikteliğimiz vardı…"
Doğan Cüceloğlu kimdir?
9 Şubat 1938 yılında Mersin'de dünyaya gelen Doğan Cüceloğlu, psikoloji ve iletişim alanlarında öne çıkan bir akademisyendir. İstanbul Üniversitesi Psikoloji Bölümünden mezun olduktan sonra aynı üniversitede akademik kariyerine devam etti. 1964'te Amerikan Psikoloji Derneği bursu ile ABD'de Illinois Üniversitesi'nde doktora çalışmasını tamamladı. Türkiye'ye döndükten sonra İstanbul ve Hacettepe üniversitelerinde akademik kariyerine devam ederek 1975 yılında doçent unvanını aldı. Akademik kariyeri süresince hem ABD'de de hem de Türkiye'de birçok öğrenci yetiştiren Cüceloğlu, Türkiye'ye döndükten sonra öğrencilere, öğretmenlere, anne-babalara, iş insanlarına yönelik çalışmalarıyla topluma katkı sağlamaya çalıştı. Özellikle gençlere yönelik çalışmalarıyla hem kültür hem de entelektüel hayatımıza derin etkilerde bulunan Cüceloğlu, ardında yetiştirdiği, ilham verdiği insanların yanısıra birçok kitap bırakarak 16 Şubat 2021 tarihinde aramızdan ayrıldı.
Eserleri
İnsan İnsana (1991), İnsan ve Davranışı (1992), İçimizdeki Çocuk (1992), 'Miş' Gibi Yetişkinler: Yetişkin Çocuklar (1994), İçimizdeki Biz (1996), İyi Düşün Doğru Karar Ver (1998), Savaşçı (1999), 'Keşke'siz Bir Yaşam İçin İletişim: İletişim Donanımları (2002), Başarıya Götüren Aile - Sınav Döneminde Ana Babalık (2006), Bir Kadın Bir Ses (2006), Korku Kültürü: Niçin 'Mış Gibi' Yaşıyoruz? (2008), Onlar Benim Kahramanım (2009), İnsan İnsana Sohbetler (2011), İnsanı Ararken Damdan Düşen Psikolog (2013), Gerçek Özgürlük (2014), Derviş'in Aklı: Profesör Ahmet Dervişoğlu ile Sohbetler (2016), Öğretmenim Bir Bakar Mısın?- Öğretmen'in Gücü Üzerine (2018), Var Mısın? (2021)