Truman Show adlı ünlü sinema filmini bilirsiniz. Aktardığı distopik medya evreni ile klişeleşmiş ve dahi kültleşmiştir. Truman'ın anne karnından itibaren ömrü boyunca gözlendiği ve hayatını tümüyle şekillendiren bir televizyon şovu olarak kitlelere sunulduğu o evren, aslında kendisi için bir tür hapishanedir. Hayatındaki tüm unsurlar ve insanlar büyük kurgunun bir parçası olarak işlev görür.
Truman, aşırı idealleştirilmiş çizgilerden oluşan bu evrende kendisine sunulan günlük yaşamın alternatif unsurları arasından seçim yapmanın sağladığı yapay özgürlük hissiyle bir süre idare eder. Duyguları tarafından yoldan çıkarılana kadar kurgulanmış evreninde, hür(!) biçimde yaşamayı sürdürür. Kendisi için en uygun olduğu düşünülen ama aslen izleyici beğenileri doğrultusunda şekillendirilen renkli hayatın içinde gerçek bir yabancıdır.
Bu "yabancılık" hissi bize çok da yabancı gelmiyor olsa gerek.
Yabancı geliyorsa kendimize yabancılaşıyor, yeni medyanın yerlileri arasında yerimizi alıyoruz demektir. Niye mi? Durun, hikâyeyi baştan anlatayım. Neil Postman'ın tespitiyle kitle medyası 19'uncu yüzyılın ikinci yarısından sonra ortaya çıktı.
Herkesin her şeyden aynı anda haberdar olmasını sağlayan teknoloji temelli işitsel-görsel iletişime dayanan medya, farklılıkları ortadan kaldırarak tüm toplumların dıştan yönlendirilmiş, tek boyutlu gerçekliklere dönüşmelerine neden oldu. Bugün yeni medyanın aldığı biçimle söz konusu tek boyutluluk ve tek yönden beslenme hâli daha da derinleşiyor.
Yeni medya1, kitle izleyicisini bireysel kullanıcı olarak da kapsayabilen, kullanıcıların içeriğe veya uygulamalara farklı zaman dilimlerinde ve etkileşim içinde erişebildikleri sistemler olarak tanımlanıyor. Hız ve görselliğin ön planda olduğu yeni medya aracılığıyla zamanında tıpkı televizyonun yaptığı gibi kendi dışındaki diğer toplumsal alanlarda da eğlence kültürünün yerleşmesi söz konusu artık.
Yerel ile küreselin karşılıklı nüfuzu
İçerikten ziyade nasıl iletildiğinin önemli hâle geldiği bu zeminde "nasıl"ın eğlence ve sansasyon alışkanlıkları çerçevesinde belirlendiği bir yeni akış söz konusu. Karnavalesk² bir tutumun belirleyiciliği bu bağlamda anlamlı bir okuma sağlar görünüyor. En fazla tıklanan, en hızlı yayılan, en çok izlenen, en absürt tecrübeyi aktaran gibi birçok "en" tarafından öne çıkarılan yeni medya içerikleri, telgraftan ve fotoğraftan bu yana malumatı bir meta hâline getirip enformasyonlaştırmış ve dolayısıyla itibarına halel getirmiştir.
Amusing Ourselves to Death (Televizyon, Öldüren Eğlence) adlı kitabın da yazarı olan Postman, kültür aktarıcısı olarak medya hakkındaki yorumlarını konvansiyonel medya adına yapmışsa da "glocalisation"³ kavramı, kültür aktarımı ve dıştan belirleyiciliğin yerel unsurlar kullanılarak derinleştiriliyor olduğu savını destekler. Kavram, küresel olarak ortaya konmuş bir ürün ya da hizmetin, yerel özellikler, değerler ya da kültürel beklentilere göre adapte edilerek sunulmasına karşılık gelir.
Küyerelleşme, diğer bir deyişle glokalleşme ya da glokalizm kavramı ile yerel ile küreselin farklı coğrafi mekânlarda farklı sonuçlar doğuracak biçimde birbirlerine karşılıklı olarak nüfuz etmesi vurgulanır. Günümüz Türkiye'sinde artan yerli dijital platformların varlığı ya da Netflix benzeri uluslararası dijital platformların yerli içerikler kullanıyor olması glokalleşme çerçevesinde okunabilecek olgulardan.
Durum Zygmunt Bauman'ın, küreselleşmenin birleştirdikçe böldüğü ve yersiz-yurtsuzlaştırdığı yönündeki yaklaşımı ile beraber düşünülürse küreselleşmenin tek tipleştirme kapasitesinin yerel rıza ile de pekişerek artmakta olduğunu fark etmek mümkün olur. Yerel özgünlük sınırlarını yok etmekle kişiliksiz bir karaktere bürünen küresel dünya görüşü, ulusal-millî ya da yerel bir içerikle sunulduğunda duygusal kabulü ve rızayı arttırdığından fark edilmesi daha da güçleşen bir nitelik elde eder.
Yeni medyanın karnaval meydanı
Bunlarla beraber yeni medya, hiyerarşileri de alt üst eden bir niteliğe sahip. Karnaval meydanlarında tüm yasaklar, kısıtlamalar, dindarlık, hiyerarşik düzen askıya alınır. Tüm otoritelerin yok sayıldığı bu süreç tuhaflıkları da beraberinde getirir.
Karnavalda en çok rastlanan olguların başında, tüm kısıtlamaların ortadan kalkmasıyla beraber saygısızlık gelir. Küçük düşürme, küfür, müstehcenlik, kutsal değerlere itaatsizlik gibi sosyal yaşamı derinden sarsacak davranışlar belirir. Karnaval ortamına özgü imgelerin başında gelen tepe taklak dünya düzeninde ilk somut adım kuşkusuz tahttan indirme – kralın soytarı, soytarının kral ilan edilmesi – ritüelleridir.
Dolayısıyla karnavalesk bir nitelik içinden eyleyen medya, hiyerarşilerin yok sayıldığı, geleneksel yapılar da dâhil her türlü verili bilginin meta olarak kullanışlı kılındığı bir yeni evren kurgular. Karnavalesk niteliği ile yeni medyayı kullanan yeni insan, yeni bir hikâye anlatır ve bu yeni insan geçmişin hikâye anlatıcılarından oldukça farklılaşmıştır.
Postmodern bir tasavvur ile bireyin kendi hikâyesi ve tecrübesine odaklanan, kendinden menkul bir birey otoritesi varsayan güncel yeni medya anlatıcılarının bireyciliği karşısında eskinin meddahları, kassasları bir büyük anlatının, geniş bir dünya görüşünün ve anonim bir hayat tecrübesinin dolayısıyla herkese ait olanın hikâyesini anlatmışlardır.
Geçmiş hikâye anlatıcılığı usta-çırak ilişkisi içinde ve zamana yayılarak hak edilen bir yetkinliktir. Zaman ve mekânlar ötesi temalar, günceli de kavramaya yönelik bir çerçeve ile aktarılır. Geoffrey Reeves'in de ifade ettiği üzere bu hikâye anlatım süreci sıkı bir geleneğe bağlı olarak, aktarılan grubun değerleri ile güçlendirilen ve toplumun sosyal ilişkileri ile dünya görüşünün devamlılığına hizmet eden bir nitelik taşır.
"Şimdi onlar alt yazılı izlesin"
Ayrıca bu anlatı pratiği, ahlakî öğreti aktarımını da sağlar. Bu anlamda geleneksel anlatı yöntemleri, yeni medyanın karnavalesk tutumu ile ciddi bir karşıtlık arz eder. Yeni medya bireyleri yalnız yakalayan ve ayrıştıran bir nitelikte olduğu için kolektif ruhu besleyen tecrübe aktarım işlevi de yok oldu. Buna karşın geçmiş hikâye anlatıcılığı dinleyicinin de anlatım sürecine dâhil olduğu etkileşimsel bir süreçti.
Yeni medyanın dinleyicisi/izleyicisi ise içine dâhil olduğu topluluğun genişliği nispetinde maddiyata dönüştürebilecek bir rakamdan ibaret görülür. Dolayısıyla yeni medyada hikâye anlatmanın motivasyonu, genel itibariyle maddi çıkar elde etmektir. Gün geçtikçe sansasyonel içeriklerle bezenerek öne çıkarılan Youtube hesapları bu duruma en somut örneklerden olabilir.
Neil Postman, medya araçlarıyla iletilenin bir kültür aktarımı olduğunun altını çizerek dikkatli kullanılması gerektiğini vurgular. Bu durum yeni medya araçlarındaki içerikler için de geçerlidir. Dijital platformlardaki yer edinen glocal (küyerel) içeriklerle izleyicinin platform ile daha duygusal bir bağ kurması istenir. Örneğin yerel içerikleri sayesinde Netflix, Türkiye pazarında daha fazla bilinir ve hakkında konuşulur hâle geldi.
İşte bu noktada "şimdi onlar alt yazılı izlesin" dikkate değer bir slogan. Yerli içeriklerin 190 ülkede gösterime girdiği haberini duyurduğu bu slogan sayesinde yerel izleyici, platform liderliğinde bir psikolojik rahatlama elde eder. Reklam cümlesi ile glokalizasyon açısından oldukça somut bir söylem oluşur. Postkolontyal enstrümanlardan olan medyanın etkisini tersine çevirdiğini düşünerek muhatabı psikolojik anlamda rahatlatmayı amaçlayan bir slogandan bahsediyoruz.
Dondurulmuş yerel unsur
Nilüfer Göle'ye göre Türkiye modernleşmesi anti-kozmopolit bir niteliğe sahip. Bir yandan çağdaşlaşma idealine erişmek ister, diğer yandan ise Avrupalılaşma sevdası, aşırı Batılılaşma alaya alınır. Özentilik, halka yabancılaşan bir Avrupacılık, köksüzlükle bir tutularak eleştirilir. Gökalp'çi halkçılık ve milliyetçilik söylemleri, anti-kozmopolit ve yabancı etkilerden arınmış bir özcülük tasavvuru üzerine bina edilmiştir.
Bu realiteden hareketle okursak "şimdi onlar alt yazılı izlesin" sloganı ile Netflix, muhatabının bu hassas damarını yakalamış görünüyor. Yerli içeriklerin artması öncesi yeni medyada kurulan karnavalın eğlencesine kendini kaptıran yerli kullanıcı, alt yazı ile izlediği İngilizce içeriğin sebep olduğu yaralı bilinçten bu şekilde kurtarılmış olur.
İngilizce içerik yoğunluğu, muasır medeniyet seviyesine erişme ideali doğrultusunda Batı'dan Doğu'ya kültürel aktarımın üstünlüğünün devam ettiğini göstermekle izleyici için modern zamanlara ayak uyduramamış olmanın yarattığı bilinç yaralanmasına tekabül eder. Söz konusu yaralanmanın rahatlatılmasına yardımcı olabilecek rövanşçı tutumu besleyen slogan ile izleyici, kısa süre için de olsa içerik üstünlüğüne sahip olmanın hazzına erebilecektir.
Glokalizasyon sayesinde küreseli yerele uyarlarken kullanılan yerel unsur dondurulmuş, folklorikleştirilmiş ya da müzeleştirilmiş biçimleriyle geleneksel yapılardır. Zira Göle'ye göre "gönüllü otoriter modernizasyon" uygulamalarında -ki Türkiye bunlardandır- gelenek modernliğe engel kabul edilerek göz ardı ediliyor.
Gelenekler modernliğin dinamik kaynakları olarak yeniden yorumlanıp modernliğin içerisine taşınmamış, dondurulmuştur. Dolayısıyla yeni kurulan yerli platformlar yahut uluslararası dijital platformlardaki yerli içerikler küreseli ve moderni yeniden üretir. Yerli olanın, geleneğe ait unsurların izlerini taşısa da bunlar, müzeleştirilmiş formda ve dönüştürücü etkiden soyutlanmış olarak işlevseldir.
1. Tanım, Küyerelleşmenin Dijital Platformların İçerik Tanıtımına Etkisi: Netflix Örneği başlıklı Ümit Sarı ve Petek Sancaklı'nın ortak çalışmasından alınmıştır.
2. Tanım, Karnavalesk Kuramı ve Instagram Ortamına Yansımaları başlıklı Ece Uygun ve Deniz Akbulut'un ortak çalışmasından alınmıştır.
3. Tanım, Küyerelleşmenin Dijital Platformların İçerik Tanıtımına Etkisi: Netflix Örneği başlıklı Ümit Sarı ve Petek Sancaklı'nın ortak çalışmasından alınmıştır.