Hayatla edebiyat arasındaki bağlantılara bakmak kaçınılmaz olarak yeni sorular olarak ortaya çıkar.
Eğer yaşamda gerçekten bir anlam varsa ve ben zamanı akan bir şey gibi değil de tam tersine, iç deneyimleri zengin, tam, derinde ve her zaman orada olan bir şimdinin içinde yaşamayı murat ediyorsam, Randall'ın dediği gibi hikâyesi olan bir insan-hayvanımdır. Edebiyat benim için her zaman daha çok kendimi deşmek ve var olmak çabasıyla ilişkili oldu. Bu iyi bir şey mi emin olmamakla beraber, Bizi "Biz" Yapan Hikâyeler kendime bir yol açmama ve hayatımın hiç sona ermeyen olaylar dizisinden bir anlam çıkarmama vesile oldu. Kendi hikâyemi dışa değil içe doğru yönelterek, kurgulayan ve karakterleştiren bir kapı araladığını söyleyebilirim kitabın. Evet, sadece bir kapı aralığı… Ursula Le Guin; "Kim olduğumuzu anlamak için kitap okuruz" der. Dolayısıyla; "Hiç masal, mit, mesel ya da hikâye dinlememiş/okumamış bir insan, kendi duygusal/ruhsal derinlik ve yüksekliklerinden habersiz kalır böylece insan olmanın ne demek olduğunu tam olarak öğrenemezdi" diyor. O halde yol boyunda bize kapılar aralayan en ufak bir işarete kulak kesilerek, isim değil fiil, ürün değil süreç odaklı iki kapak arasına düzgünce sıkıştırılmış bir şey yakalamak gerekiyor. O yakaladığımız şeyin ise belki de bütün bir hayatımızı kaplamasına yol vererek, insan olmanın sadece bizim başımıza gelmediği gerçeğiyle kendimize doğru eğrilip hayatımızın hikâyesini okumak da gerekiyor. En sıradan ayrıntılarda bile olsa Allah'ın bize vermiş olduğu bu insani malzemelerle bizi "biz" yapacak o hakikate ulaşmak mümkün.
Kimliğimizi anlamamızı ve yaşamımızı tasavvur etmemizi sağlayan hikâyeler hakkındaki deneyimlerimiz üzerine düşünsel bir eşikten geçmeyi kim istemez ki. Aynı anda hem yazarı hem anlatıcısı hem karakteri hem editörü hem de okuru olduğumuz bir hikâyeden söz ediyorum. İyi yahut kötü, dünyada bilişsel, duygusal, kişiler arası olarak var olma biçimimizi köklendirecek bir şeyden bahsediyorum. Yine aynı hikâye içinde, hayat yolumuza ne çıkarırsa çıkarsın, kendi benzersiz bilgeliğimizi bulabileceğimiz, kısaca bizi "biz" yapan bir hikâyeye özne olarak… Tam da bu bağlamda, hayat hikâyemizi sürekli gözden geçirip değiştirdiğimizi söyleyen William L. Randall, Bizi "Biz" Yapan Hikâyeler'ini Sartre'dan bir epigrafla açıyor: "Bir insan her zaman hikâye anlatıcısıdır; kendi hikâyeleriyle ve başkalarının hikâyeleriyle çevrili yaşar; başına gelen her şeyi onlar aracılığıyla görür ve hayatını anlatıyormuş gibi yaşamaya çalışır."
Hayatın içinde ilerlerken oluşturduğumuz, hatta kendi varoluşumuzu kaleme aldığımız ömrümüzü, yalnızca bir hikâyeye sahip olmak için değil, aynı zamanda bir hikâye olmak ve bu ikisinin arasındaki karmaşıklığı çözebilmek için tekrardan gözden geçirmemiz gerektiğine vurgular yapıyor Randall. "İnsan doğasının kurmaca yanı" (Hillman); ve genel olarak insan gelişiminin, özellikle de yetişkinlik dediğimiz o büyük, uzun gelişme aşamasının estetik boyutları ve kendini anlamanın yazınsal boyutları hakkında yazılmış bu şahane eser okuyucusunu mest edebilecek bir nitelikte. Hayatınızı hikâyeye yahut hikâyenizi hayata çevirmek... Bu ikili tez, genel olarak kitap boyunca kendini gösteren kritik bir alt örgü oluşturuyor. Benim gibi aradığınız şeyin imgelerinde eriyip duran bir hikâye taşıyorsanız, mutlaka çayı tazeleyin ve okuyun! Düşüşlerle yükselişler arasında makasladığınız kendinize bir ışık yakacak bu kitap.