"X şahsını hiç sevmiyorum, onunla ilgili çok rahatsız edici bir duyum aldım. Sosyal medya ve çeşitli medyalardan yaymak bana büyük zevk verecek. Hem onun bu kötü yönlerini ifşa edersem iyiye hizmet edeceğim, vicdanım da rahat!" Bu düşünce biçimi son yıllarda çok yayıldı. Peki, gerçekten böyle ifşa kampanyalarına dâhil olduğunda vicdanımız rahat olmalı mı? Hangi koşullarda olmalı? Paylaştığımız bilgilerin doğru olduğundan nasıl emin olabiliriz? Bu yazımızda hep beraber bu sorulara kafa yoracağız.
İfşa kültürü, bir kişinin veya bir grup insanın özel bilgilerini, genellikle onların rızası olmadan, kamuoyuna açıklama pratiğidir. Sosyal medyanın yaygınlaşması ve bireylerin bilgileri herhangi bir hesap verilebilirlik kaygısı olmadan anonim hesaplarla yayabilmesi ile ifşa kültürü çok ciddi bir görünürlük kazandı. İfşalar genellikle adalet sağlama ya da kişilerden hesap sorma gibi ilk bakışta ahlaki olabilecek motivasyonlarla yapılsa da utandırma, iftira ya da itibarı sarsma gibi amaçlarla da yapılabilir.
İfşa edilen bilgiler, kişinin özel hayatına, geçmişteki davranışlarına veya suç teşkil eden eylemlerine dair olabileceği gibi, kişinin toplumla paylaşmak istemediği inanç ya da ilişkilerini de içerebilir. Tabi bu bilgiler her zaman yanlış ya da çarpıtma içerebilir. Dijital çağda sahte deliller üretmek çok kolaydır ve uzmanlar hariç bu delilleri denetlemek de kolay değildir.
İfşa kültürü tartışmalıdır. Bir yandan kötüye kullanımları ve suçları ortaya çıkarması yönünden adalete hizmet eder. Diğer taraftan mahremiyet ihlalleri ve kişilere maddi ve manevi zararlar yaratma potansiyeli taşıması yönü ile tehlikelidir.
İfşa kültürü büyürken
İfşa kültürü çeşitli açılardan çekicidir. Açılış paragrafında da ifade ettiğim gibi sevmediğimiz bir eylem ya da kişi ile ilgili bir bilgi aldığımız zaman bunu yaymaya eğilimliyiz. Bu bize iyi gelir. Ayrıca ifşa etmek adalet ve hesap verebilirlik duygusu oluşturabilir. Başkalarının eylemlerini, özellikle de olumsuz olarak algılananları ortaya çıkarmak, tartışmak, insanlarda yanlışları ortaya koyma ve sosyal düzeni koruma hissi yaratır. Tabi bazı insanlar için ifşa bir eğlence aracı olabilir. Başkaları hakkındaki hikâyeler, özellikle de şaşırtıcı veya dramatik olanlar insanlar için eğlencelidir.
İfşa takipçi kazanmak ve sosyal medyada görünürlüğü arttırmada da önemli bir araç olduğu için çekicidir. Yoğun kitlelerin ilgisini çekecek şeyler ifşa edenler kısa sürede daha popüler olur ve takipçi kazanırlar. Son olarak yaşadığımız toplumun yükselen fenomeni tıklamacılık da ifşa kültürünü güçlendirir. Tıklamacılık sosyal medya gönderilerini beğenmek, paylaşmak veya yorum yapmak, çevrimiçi dilekçeleri imzalamak veya hashtag kullanmak gibi basit, düşük eforlu çevrimiçi eylemler yoluyla siyasi veya sosyal amaçları destekleme uygulamasını ifade eder. Zahmetli olmaması, kişinin vicdanını hızlı bir şekilde rahatlatması ve haz vermesi ile tıklamacılık çağımız aktivizminin en yaygın türü oldu. Tabi tıklamacılar ifşaları severler ve rutin olarak bu tarz paylaşımlara destek verirler.
Yukarıda saydığımız tüm faktörler ifşa kültürünün büyümesine ve yaygınlaşmasına neden oldu. Peki, bu iyi bir şey mi? Konu hâlâ tartışmalı. İfşa kültürünün gerginlik yaşadığı birkaç temel ahlaki ilke vardır. Birincisi elbette özel hayatın ihlali… Kişisel bilgiler, özel mesajlar veya kamuya açık
yapılmayan eylemler kişinin rızası olmadan yayılması. Bu durumda birey kişisel bilgileri üzerindeki kontrolünü kaybeder. Bu durum taciz, zorbalık ve diğer sosyal zarar türlerine yol açabilir. Üstelik özel bilgiler internette herkese açık şekilde paylaşıldıktan sonra geri dönüş zordur, zira bu bilgilerin kaldırılması imkânsız olmasa da kolay değildir. Bu da ifşanın kalıcı olarak nette kalacağı hatta gelecek kuşak ailesinin bile etkilenebileceği anlamına gelir.
Es geçilen ilke ve değerler
İkincisi, ifşa kültürü adil yargılanma hakkını ihlal eder. İfşa kültüründe bireyler genellikle resmi bir yasal süreç olmaksızın kamuoyu tarafından yargılanır ve mahkum edilir. Bu "kamuoyu yargılaması", hukuk sisteminin adil yargılamayı sağlamak üzere tasarlanmış güvencelerini es geçer. En önemli göz ardı edilen güvence "Suçluluğu kanıtlanana kadar masumdur" şeklinde özetlenebilecek masumiyet karinesidir. İfşa kültürü, suçlanan kişinin kendisini yeterince savunma fırsatı olmaksızın yalnızca iddialara dayanarak, yanlış ya da yetersiz delillerle mahkûm edebilir.
Üçüncüsü ifşa kültürü unutulma ve affedilme hakkını ihlal eder. Daha önce değindiğimiz gibi bir kişi alenen ifşa edildiğinde, bilgiler süresiz olarak erişilebilir kalır ve kişi kalıcı olarak damgalanır. Kişi rehabilite edilse, pişman olup kendini düzeltse de hâlâ o damga internette durmaya devam
eder. Nitekim bu ifşa kültürünün en önemli sorunudur ve bireyi kazanmak ve affetmenin bir yolunu sunmaz. Oysa hukuk ve adaletin amacı sadece kişiyi cezalandırmak değildir, rehabilite edip topluma tekrar kazandırmayı da amaçlar. Kalıcı damgalanmalar kişi ve çevresini olumsuz etkileyebilir ve kalıcı psikolojik sorunlara yol açabilir.
Ancak bu önemli hak ihlallerini bir kenara bıraksak bile ifşa kültüründeki en önemli sorunlardan biri adil yargılama hakkında bahsettiğimiz
yanlış, yanıltıcı ya da önyargılarla beslenen bilgilerin servis edilip kişinin karalanmasıdır. Normalde adil bir yargılamada başarısız olacak bir dava kolayca sosyal medyada mahkûm etmek için kullanılabilir. Uzmanın yalancı bilgi olarak niteleyeceği bir kanıt sosyal medyada kolaylıkla kesin ispat olarak okunabilir.
Mesela bir yazışmanın ekran görüntüsünü gördünüz, ne kadar da ikna edici değil mi? İyi ama yazışmanın bağlamından koparılmadığını nereden biliyorsunuz, yazının altını ya da üstünü okudunuz mu? Meşhur papa-genelev fıkrasını hatırlayalım. Papa New York'a gider, uçaktan iner inmez gazeteciler sorarlar: "New York'taki genelevler için ne düşünüyorsunuz". Papa cevap verir: "New York'ta genelev var mı?" Bu soru gazete sürmanşetinde çıkar: "Papa uçaktan iner inmez New York'taki genelevleri sordu." Burada teknik olarak gazeteler doğruyu söylüyorlardır ama bağlamında koptuğu için yanıltıcı bilgi veriyorlardır.
Sahte ve yanıltıcı ifşa
İfşalar böyle yanıltıcı şeyler sunabilir. Video ya da konuşmalar uygun şekilde kesilerek benzeri yanıltıcı anlatılar kolayca üretilebilir. Tabi hiç olmayan bir yazışma üretmek de çağımızda çok kolaydır. Tek ihtiyacınız olan size yardımcı olmaya gönüllü bir arkadaş ya da başka bir telefon numarası. Arkadaşınızın numarasını istediğiniz bir isimle kaydedin, arkadaşınız uygulama profil resmini o isimdeki şahısla değiştirsin ve ondan sonra da size dilediğiniz metni yazsın. İşte elinizde dilediğiniz bir kişi ile yapılmış sahte bir yazışmanın ekran görüntüsü. Yapay zekâ araçları ve dijital araçlarla sahte ses kayıtları ya da görüntüler de üretmek artık gittikçe kolaylaşıyor. Ancak mahkemelerin atayacağı uzmanların sahte olduğunu belirleyebileceği bu tarz "deliller" sosyal medyada kolayca ikna edici olabiliyor.
Peki, ifşa durumlarında önyargı ya da iftiralara düşmemek ve dolayısıyla yanlış sonuçlar çıkarmamak için ne yapılabilir. Herhangi bir ifşa iddiası ile karşılaştığımızdabazı temel ilkeler çerçevesinde durumu analiz etmemiz, yanlış çıkarım yapma ihtimalini ciddi oranda düşürecektir. Herhangi bir
beyanla karşılaştığımız zaman, ister haber olsun ister ifşa, ilk yapmamız gereken şey kaynak kontrolüdür. İfşayı yapan kaynak güvenilir midir? Doğrulanmış bir hesap mı, yoksa anonim bir hesap mıdır? Anonim hesaplar paylaşımlarının sorumluluğunu almadığı için güvenilir değildir ve onlardan
yayılan tüm bilgilere şüphe ile karşılamak gerekir. Ayrıca tutarlılık ve doğruluğu test etmek için bilgileri birden fazla güvenilir kaynakla çapraz kontrol etmek önemlidir.
İkincisi bir anlatıyı analiz ederken uygulamamız gereken temel metot olan bağlamı anlama ilkesini ifşaya da uygulayabiliriz. Arka plan nedir, olaya hangi koşullar yol açtı? Kişi söz konusu eylemi neden yaptı? Tabi bağlamı daha iyi kavramak için suçlanan kişinin, tanıkların ve diğer ilgili tarafların bakış açıları da dâhil olmak üzere birden fazla bakış açısını değerlendirmek gerekir. Mahkemeler bunu yapmaya özen gösterir. Bunu yapamıyorsak bağlamı bilmediğimizi kabul edip nihai bir yargıda bulunmaktan kaçınmamız gerekir. İfşalarda çoğu zaman bağlam bilgisine ulaşmak zordur.
Üç önyargı türüne dikkat
Üçüncüsü sunulan kanıtlarla ilgili dikkatli olmak önemlidir. Sunulan belgeler, sunulan ifadeler ya da görüntüler ifşa edilen kişi tarafından doğrulanıyor mu? Profesyonel ya da resmi kuruluş bu ortaya atılan belgeleri onaylıyor mu? İkinci el ve doğrulanamaz bilgilere her zaman şüphe ile yaklaşmak
önemlidir.
Dördüncüsü önyargılar ve duygusal tepkiler sonucunda karar vermediğinizden emin olun. Duygular veya ilk izlenimler çoğu zaman önyargılara neden olabilir. Bu duygusal tepki ve önyargılar hem bizde olabilir hem de iddiaların kaynağında olabilir. Üç önyargı türüne karşı dikkatli olmakta fayda var. Birincisi elbette kişisel önyargılardır. Suçlamalarda bulunan kişilerin olayları tasvir edişlerini etkileyen kişisel önyargıları, kinleri veya art niyetleri olabilir. Bu önyargılar sunulan bilgileri çarpıtarak taraflı bir resim sunabilir. Biz de aynı önyargılarla sonuca atıyor olabiliriz. Kaynağın motivasyonu ve duygu durumu her zaman dikkatle okunmalı, ona göre durum değerlendirilmelidir.
İkinci önemli önyargı türü grup önyargısıdır. Sosyal medya platformları, benzer bakış açılarının güçlendirildiği, önyargıları pekiştiren ve muhalif görüşleri bastıran yankı odaları oluşturabilir. Bu durum, yalnızca belirli anlatıların ilgi gördüğü kolektif bir önyargıya yol açabilir. Böyle bir grubun büyüttüğü anlatılara karşı dikkatli olmak önemlidir. Bir anlatıya sadece bir grup sahip çıkıyorsa mutlaka diğer perspektiflere danışmak gerekir.
Üçüncüsü de en büyük entelektüel düşman olan doğrulama önyargısıdır. İnsanlar önceden var olan inançlarını doğrulayan bilgileri kabul etme ve bunlarla çelişen bilgileri reddetme eğilimindedir. İfşa kültürü bağlamında bu durum, halkın kendi görüşleriyle uyumlu önyargılı bilgileri kabul etmesine ve karşıt kanıtları reddetmesine neden olabilir.
Ahlaki sorumluluk
Ayrıca manipülasyon ve propaganda olasılığının farkında olmak önemlidir. İfşa edilen bilginin kamuoyunu manipüle etmek veya belirli hedeflere ulaşmak için kullanılıp kullanılmadığını doğrulamak her zaman iyi fikirdir. Bir çıkarıma vardığımızda da doğrulama önyargısına düşmemek için kendimize sonucu yanlışlayacak gerekçeler olup olmadığını sorup böyle gerekçeler anlamak çok önemlidir. Aklımıza ilk gelen üç fikirde durup bunlar üstünde düşünmek iyi bir stratejidir.
İfşalar çok hızlı yayılır. Ama sonrasında ortaya çıkan ve genellikle ilk kanaatle çelişen bilgiler aynı hızda yayılmaz. Kişinin suçlu olmadığı ya da bilginin tamamen yanlış olduğu ortaya çıksa bile bu çok daha sınırlı bir kitle tarafından duyulur. Dolayısıyla iftira olan bu ifşa suçsuz bir bireye ciddi ve kalıcı zarar verir. Eğer biz de bir ifşa ile kanaat belirtip o ifşayı yaydıysak, onunla ilgili ahlaki bir yükümlülüğe girdik demektir. Bu yükümlülük ciddi bir yüktür ve paylaşım yaparken bu yükün farkında olmak gerekir. Bu da durumu takip etmeyi gerektirir. İddiamızı değiştiren yeni bilgiler ortaya çıkarsa, hataları kabul etmeye ve düzeltmeye hazır olmak önemlidir. Tabi bu yeni bilgiyi yanılttığımız çevreye yaymak da bizim ahlaki sorumluluğumuz olduğunu unutmamalıyız.
Bu ele aldığımız ilkeleri takip etmek hata yapma ihtimalimizi düşürecektir. Ama her hâlükârda mahkeme olmadığımızı unutmamak ve nihai kararı hukuka bırakmak önemlidir. Adil yargılanma hakkı hepimize lazım. Paylaşım yaparken bazen unutsak da hakkında paylaşım yaptığımız bu kişi bizim gibi duyguları, ailesi, hayatı, umutları, hayali olan bir insandır. İnsanların hayatlarını karartmada pay sahibi olmamak için ekstra dikkatli olmak hepimizin ahlaki yükümlülüğüdür.