Sena Subaşı: PİYASANIN GİRDABINDA ÇOCUKLAR VE EBEVEYNLER

PİYASANIN GİRDABINDA ÇOCUKLAR VE EBEVEYNLER
Giriş Tarihi: 1.02.2023 11:04 Son Güncelleme: 1.02.2023 11:10
Bugün bütün çocuklar, reklam bombardımanının eşlik ettiği tüketici bir dünyaya gözlerini açıyor. Bu karmaşada ruhsal ihtiyaçlarının göz ardı edilmemesi gerekiyor. Bu sorumluluksa en başta ebeveynlere düşüyor.

İçinde yaşadığımız alışveriş ve tüketim furyası içerisinde çocukların ebeveynler vasıtasıyla tüketimin ana aktörlerinden biri haline geldiğini/ getirildiğini görüyoruz. Özellikle sosyal medyanın hayatımızın içine bu kadar dâhil olmasıyla beraber "çocuk için ne kadar çok para harcanırsa o kadar ideal ebeveyn olunacağı" gibi bir algının yükselişini görmemek mümkün değil. Buna karşı yükselen sesler içinde ise "oyuncaklar, kıyafetler, süslü odalar derken gerçekten bu kadar tüketime ihtiyaç var mı?" düşüncesi son zamanlarda sıkça tartışılmaya başlandı. Özellikle sosyal medyada bu furyanın neredeyse bir dayatmaya dönüştüğü günümüzde reklamlarla, markalar aracılığıyla çocukların birer tüketim aracı gibi kullanıldığı ve etkileşim sebebi olarak görüldüğü konusu yine tartışılan konulardan biri. Tüketim toplumunun şekillendirdiği çocukları ve ebeveynleri Yazar Melike Günyüz ve Uzman Psikolog Handan Coşkun ile konuştuk.

Tüketerek mutlu etmek alışkanlığı


Yaşadığımız dönemde çocukların çağın getirdiklerinden korunması oldukça zor gibi görünüyor. Melike Günyüz ebeveynliğin her geçen gün daha meşakkatli bir uğraş haline geldiğini ve anne-babaların çocuklarını kendi güvenli akvaryumlarında büyütemeyeceğinin altını çiziyor: "Çocuklar okyanusa gözlerini açıyorlar. Kontrol edemeyeceğimiz dış şartlarla mücadele edebilecek donanıma sahip olabilmek gittikçe zorlaşıyor. Ama yine de işin üstesinden gelmek elbette mümkün. Toplumun ve dış şartların dayatmalarına karşı koyabilmek ancak güçlü kişiliklerle sağlanır. Çocuklarımızı tüketimin çılgınlıklarından koruyabilmenin yollarından birisi her şeyi ile onlara rol model olabilmek."

Melike Günyüz/ Yazar

Dijital teknolojilerle beraber ebeveynlerin "ideal anne-baba" olma kaygısıyla çocuklara sürekli bir tüketim malzemesi satın alma eğilimi içerisinde olduğunu, ebeveynlerin tüketim sıklığı üzerinden ideal anne-baba olma dayatmasını ve hatta yarışını ise Handan Coşkun şöyle anlatıyor: "İdeal anne-baba olma kaygısının çocuğa daha çoğunu ve daha iyisini almaktan geçtiğine dair inanç artık eskisi kadar güçlü değil. Bu görüşün yerini bir süredir kaliteli vakit geçirerek ideal anne-baba olma görüşü almaya başladı. Fakat ideal anne baba söyleminin değişmesi ile davranışsal karşılığının değişmesi aynı hızda olmadı. Bu konuda özellikle genç ebeveynlerde bir miktar çaba olduğunu görüyorum ancak alışkanları terk etmek öyle kolay değil. Tüketerek mutlu olmak ve mutlu etmek alışkanlığı uzun süredir bizimle ve bilinçlenmeye rağmen bir taraftan hala devam ediyor."

Hazzı ertelemeyi öğretmek


Melike Günyüz, çocuklar üzerinden devam eden bu tüketim furyasında özellikle ebeveynlerin çevre, iklim gibi sorunların doğrudan insanlığın içinde bulunduğu tüketim kriziyle ilişkili olduğunu fark etmek zorunda olduğunu vurguluyor: "Daha doğmadan çocuklara hazırladığımız süslü odalar, çeşit çeşit kıyafetler almayı normal gibi gördüğümüz davranışlarımızın aslında birer israf olabileceği üzerinde düşünmek gerekiyor. Çocuklara hazzı ertelemeyi öğretmek mecburiyetimiz var. Bunu öğretebildiğimiz zaman bu çocuklar ilerleyen yaşlarda güçlü karakterli bireyler olacaklardır. Bunun da yolu hem dilimizle bazı şeyleri sürekli ifade etmek hem de yaşam biçimimiz ve tercihlerimizle örnek olmaktır. Sahip olamadığımız bir şey için
çocuklarımızın yanında sürekli esef ediyorsak, ihtiyacımızdan fazlasını alıyorsak bunu öğretemeyiz."

Bir diğer taraftan sürekli yeni bir şeylere sahip olma istediği, bir şeyin hızlıca eskidiğini düşünüp onun yenisini alma fikri çocuklar arasında oldukça yaygın bir davranış biçimi. Günyüz bu konuda günlük hayatın vazgeçilmezleri olan bilgisayarlar, cep telefonları ve diğer teknolojik aletler hepimizi kitlesel müşteriler haline getirdiğini belirterek şöyle devam ediyor: "Ne yazık ki bir köy haline gelen dünyada yetişen çocuklar "dünya vatandaşı olmak" mottosu ile aslında büyük markaların müşterisi olmak üzere yetişiyorlar. Bu durumda elimizdeki tek kuvvet güçlü manevi duygularla donanmak. Çocukları manevi olarak beslemeye çalışırken de mutlak doğruları erişilmez ütopik alanlar olarak değil, adım adım erişebileceğimiz menziller olarak sunmak durumundayız. Aksi takdirde çocuklarımız daha fazlasını talep ederken ömrünü mutsuzluk ve kendi kendine yetememe bataklığına gömülmüş kişiler olarak tüketmeye mahkum olacaklar."

Handan Coşkun/ Uzman Psikolog

Çocuk bize muhtaç ancak bize ait değil


Tüketim toplumu içerisinde gerek reklamlarda gerekse markalarda çocukların birer tüketim aracı gibi kullanıldığını hatta sosyal medyada etkileşim sebebi olarak görüldüğünü biliyoruz. Çocukların tüketime bu şekilde dâhil edilmesini nasıl yorumlayabileceğimizi Handan Coşkun şöyle anlatıyor: "Ebeveynler, eğitimciler, sağlıkçılar gibi birçok insan çocukların sosyal medyada tanıtım, reklam için kullanılmasında hiçbir sakınca görmüyorlar. Hatta bunu kendine hak olarak görenler bile var. Bu 'çocukların tüketilmesidir.' Bize ait, söz hakkı olmayan nesneler olarak tüketilmesi. Hâlbuki çocuk bize muhtaç ancak bize ait değil. Onları bize verilmiş kıymetli birer emanet olarak düşündüğümüzde işler değişir. Çocuğu sosyal medyada hoyratça tükenmekten ve çocuğa zarar vermekten bizi alıkoyar."

Alışveriş merkezleri, çizgi filmler, sanal oyun karakterleri, oyuncaklar, anne- baba tutumları ve sürekli reklamlara maruz kalan çocukların tüketim beklentileri, oyuncaklara olan bağımlılığı ve tutkusu artabiliyor. Bu durumda çocukları tüketim konusunda nasıl bilinçlendirmemiz gerektiğini Coşkun şöyle açıklıyor: "Tüketim konusunda bilinçlendirme bu konuya iki şekilde yaklaşmakla mümkün olabilir. Birincisi çocuğa 'ihtiyaç varsa tüketmek ve ihtiyaç olduğu kadar tüketmek' yaklaşımını benimsetmek, ikincisi ise 'Çevredeki açık ve gizli reklamlara eleştirel bakabilme' yetisini kazandırmak. Birincisinde bir alışveriş yapılacağı zaman mutlaka alışverişe gidilmeden önce (alışveriş sırasında değil) 'Buna gerçekten ihtiyacımız var mı?/ Evde bunun işini gören başka bir şey var mı?' diye çocukla değerlendirme yapmak faydalı olacaktır. Dediğim gibi miktar da önemli. 'Çok beğendik, aynısından birkaç tane daha stokladık/ İndirimdeydi farklı renklerini de aldık' gibi biriktirici tutum da miktar kısmına dair duruşu zedeler. Burada genel alışverişlerden bahsediyorum."

Ruhsal ihtiyaç sipariş edilebilecek bir şey değil


Coşkun yoğun reklam bombardımanını da üzerinde durulması ve sakınılması gereken bir tehdit olarak yorumluyor ve "Reklamlar kanallardan taşıp tüm hayatı işgal ediyor" diyerek reklamlara eleştirel bir şekilde bakmamız gerektiğini vurguluyor: "Çizgi film kanallarından reklamları kaldırmakla çözülemeyecek kadar büyük bir mesele var karşımızda çünkü her yerdeler. Bunlara karşı eleştirel bakış, çocukla bu reklamlara maruz kalındığında yapılacak küçük bir sohbetle bile oluşturulabilir. Mesela 'Falanca oyuncakla her şey mümkün' sloganı ile reklamı yapılan ürünle ilgili çocuğa 'Güzel oyuncak ama her şey mümkün mü gerçekten?'diye sormak ve mümkün olmayan birkaç örnek verip 'Daha çok satılması için abartmışlar' şeklinde yorumlamak örnek olabilir."

Bugün bütün çocuklar, tüketici bir dünyaya gözlerini açıyor. Telefonun, televizyonun, oyuncakların, gidilecek etkinliklerin göz kamaştırdığı günümüz tüketim toplumunda büyüyen çocukların ruhsal ihtiyaçları tam anlamıyla karşılanabiliyor mu ya da bu karmaşada çocukları ruhsal ihtiyaçlarının göz ardı edilmesi tehlikesi var mı, sorusunu Coşkun, "Çocuğun ruhsal ihtiyaçları ile ilgili bir uyanış, bir farkındalık söz konusu. Ancak bunun için de eylemler yeterli değil. İnternetten tek tıkla sipariş verilebilecek bir şey değil ruhsal ihtiyaç. Zaman ayırmak, kaliteli içerik bulmak, doğru ortamlara denk gelmek gerekiyor." şeklinde cevaplıyor.

"Oyuncak gibi çocuğa hitap eden tüketim malzemelerini satın alma davranışını ayarlamak sanırım bu alışkanlığı değiştirmek için bireysel olarak yerinde bir adım olacaktır" diyen HandanCoşkun en temel tüketim malzemesi olan oyuncaklardan örnek vererek nasıl çocuğun ihtiyacına göre alışveriş yapılacağını şöyle anlatıyor:

"Burada üç kıstasla değerlendirme yapılabilir: Bir tüketim aracı çocuğun gelişim dönemine uygun bir oyuncak/malzeme mi? Çocuğun ilgisine hitap eden bir oyuncak/malzeme mi? Son bir ay içinde bu oyuncak/malzemeye benzer başka bir ürün aldım mı? Bunun dışında çocuğa zaman zaman küçük hediyeler almak, bunları ihtiyaç değerlendirmesi yapmadan sürpriz olarak çocuğa vermekte bir sakınca yok. Hatta her anlamda faydalı bile olur."

BİZE ULAŞIN