UZUN OYUN STRATEJİSİ VE ABD’NİN YENİ MÜDAHALE MEKANİZMASI: YUMUŞAK DARBE MÜHENDİSLİĞİ…
Konvansiyonel işgal, askeri darbe, renkli devrim ve terör stratejileriyle artık istediği randımanı elde edemeyen ve can kayıpları yanında bir de maddi ve manevi hasara uğrayan Amerikan yönetimi hedef ülkelere yönelik emperyalist müdahale paradigmasını ve mekanizmasını CIA'nın "uzun oyun" stratejisi kapsamında köklü biçimde dönüştürmeye başladı.
Can ve mal kaybını had safhaya çıkaran "hard power/sert güç" eksenli müdahale biçimlerini yavaş yavaş terk eden Amerikan devleti, Barack Obama'nın iktidara geldiği 2008 yılından bu yana "soft power" denilen yumuşak darbe mühendisliğini devreye sokuyor. Bu yolla muhalefeti destekleyerek manipüle ettiği seçimler vasıtasıyla istediği yönetimi iktidara taşıyıp amaçlarını gerçekleştiriyor.
"Arap Baharı" döneminde test edilmeye başlanan yumuşak darbe mühendisliği mekanizması ilk başarısını 2013'te Mısır'da daha sonra da Tunus ve Sudan'da gösterdi.
Yumuşak darbe mühendisliğinin başarılı olamadığı Libya, Yemen, Suriye, Irak ve Afganistan gibi ülkeler ise işgal ya da iç savaş kaosuyla cezalandırıldı. Ancak bu ülkeler ne kadar ağır bedeller ödeseler de bir o kadarını da ABD'ye ödettiler.
Bu yüzden yumuşak darbe mühendisliği yöntemi Amerikan yönetimi tarafından hem daha az maliyetli hem de yeni teknolojiler sayesinde diğer konvansiyonel yollardan daha etkili bir mahiyete sahip olduğu için zamanla en öncelikli yöntem haline geldi.
Son olarak 19 Kasım 2022'de Malezya'daki seçimlere müdahale eden Amerikan yönetimi milyonlarca dolarlık harcamayla 33 milyonluk ülkede 60 yıldır tek başına iktidarda olan parti yerine kendine sadık muhalefeti iktidara ortak etmeyi başardı.
Emperyal merkezi delirten Çin açılımları
Malezya'daki iktidarın yumuşak güç mühendisliğiyle devrilme gerekçesi Çin ile diplomatik ve ekonomik ilişkilerini daha üst bir aşamaya taşıma isteğiydi.
Görüldüğü üzere çok cüzi bir parayla küresel deniz ticaretinin şah damarı konumundaki Malakka Boğazı üzerinde hegemonik bir etkiye sahip olan Malezya, 2018 yılından bu yana devam ettirilen sistemli bir siyasi mühendislik çalışmasıyla tamamen vesayet altına alındı.
Malezya'da suçüstü yakalanan ve siyasi rüşvet çarkları deşifre olan ABD'nin kirli dosyasının detaylarına girmeden önce diğer ülkelere yönelik bazı müdahaleleri sıralamak faydalı olacaktır.
Malezya seçimlerinden önce 25 Eylül'de İtalya'da da ABD'nin istediği oldu. Doğu Akdeniz ve Libya politikasında Türkiye ile çalışmaktan yana olan ve ayrıca G7 üyesi ülkeler içinde Çin ile ilk işbirliği anlaşmasını imzalayan iktidar sürpriz bir şekilde Giorgia Meloni liderliğindeki ABD'ye yakınlığı ile tanınan aşırı sağcı İtalya'nın Kardeşleri (FDI) ve parçası olduğu sağ ittifaka ülkeyi teslim etmek zorunda kadı.
Benzer bir yumuşak darbe mühendisliğini Brezilya'da da gördük. 2018'de Amerikan yanlısı Evanjelik tandanslı askeri bürokrasi ile yargı oligarşisinin siyasetin dışına ittiği sol iktidarın efsanevi lideri Lula da Silva, Joe Biden yönetiminin ince ayarlamaları sonucu hem hapis cezasından aklandı hem de siyasi yasağı kaldırılarak yeniden seçime girip iktidarı "Brezilya'nın Trump"ı olarak nitelenen Jair Bolsonaro'dan aldı.
29 Ekim 2022'deki seçimlerde hedef alınan Bolsonaro'nun tek kusuru Ukrayna savaşında Rusya'ya verdiği açık destekti. Bu tavır ABD'yi o kadar deliye çevirdi ki daha önce siyasi hayatını bitirdikleri Lula da Silva'nın önünü yeniden açmak zorunda kaldılar. Çünkü Bolsonaro'yu devirecek başka bir aday bulamamışlardı.
Almanya'da da 16 yıl iktidarda kalan ve ABD'nin dayatmalarına rağmen Çin ve Rusya ile stratejik ilişkilerini geliştiren Angela Merkel yerine 26 Eylül 2021'deki seçimlerde Sosyal Demokrat Parti lideri Olaf Scholz geldi. Scholz iktidarının ilk işi Rusya ile yapımı biten Kuzey Akım-2 projesini askıya almak oldu.
Benzer bir operasyon Fransa'da da yapıldı. Küreselcilerin adayı olan Emmanuel Macron 2017'de sürpriz bir şekilde sosyalist bloku alt ederek cumhurbaşkanlığı seçimlerini kazanmıştı. Aynı Macron Mayıs 2022 seçimlerinde de aşırı sağcı Le Pen tehdidi ile halkın kerhen de olsa oylarını alarak ikinci kez seçildi.
Yasak elma Rusya'dan ısırık alanlar
İlginç bir operasyon da Avusturya'da gerçekleştirildi. 18 Aralık 2017'de Avusturya Şansölyesi görevine başlayan Sebastian Kurz aşırı sağcı ve İslam düşmanı düşüncelerinden dolayı değil Rus lider Vladimir Putin ile Avrupa'nın bir sorununun olmadığını ve Rusya ile Avrupa'nın uzlaşması gerektiğini dile getirdiği için "siyasi raf ömrünü" doldurduğuna karar verildi.
Sandık yoluyla devrilmesi zor olan Kurz, yumuşak darbe mühendisliğinin en klasik yöntemlerinden olan yargı operasyonuyla hakkında yolsuzluk soruşturması açılarak 9 Ekim 2021'de görevinden uzaklaştırıldı. Hakkında "ısmarlama anketler ve devlet parasıyla beslenen yandaş medyanın desteği ile seçilmek" gibi iddialar ileri sürülen Kurz daha yargı önüne çıkmadan istifa edip görevinden ayrılmak zorunda bırakıldı.
En bilinen darbelerden biri de Pakistan'da gerçekleştirildi. 2013'te iktidara gelen ve geleneksel olarak Çin ile iyi ilişkilere sahip olan Navaz Şerif, dönemin ABD Başkanı Donald Trump'ın Suudi Arabistan ve Mısır liderleriyle İran'ı hedefe koyan Küre Koalisyonuna destek vermediği için 2017'de yargı darbesiyle görevden alındı.
Daha sonra 2018'de iktidara gelen İmran Han da Pakistan'ın Çin ve Rusya ile stratejik ilişkilerini geliştirmek istemesi nedeniyle 2022'de görev süresi dolmadan meclis darbesiyle başbakanlıktan uzaklaştırıldı. "Amerikan komplosu ile görevden alındığını" belirten İmran Han için bardağı taşıran hareket, Ukrayna savaşında Rusya'ya verdiği açık destekti.
Görüldüğü üzere ABD'nin yumuşak darbe mühendisliğine maruz kalmanın en büyük nedeni "Rusya ve Çin ile yakın ilişki içine girme günahnı" işlemek olarak görülüyor.
ABD Başkanı Joe Biden bu gerçeği seçim kampanyası sırasında 16 Aralık 2019'da New York Times'a verdiği Erdoğan karşıtı röportajda da dile getirmişti. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı devirmeleri için Türkiye'deki muhalefete her tür desteği vereceklerini vurgulayan Biden, bu küstah talebine gerekçe olarak "Çünkü o yasak elmadan bir ısırık aldı" demişti. "Yasak elma" ile kastettiği şey Türkiye'nin Rusya ile stratejik ilişkilerini geliştirmesi ve Rusya'dan savunma füze sistemlerini almasıydı.
ABD'nin yumuşak darbe mühendisliğinin en ses getiren örneklerinden biri de kuşkusuz Ukrayna'dır. Rusya yanlısı Devlet Başkanı Viktor Yanukoviç, Ukrayna'nın AB'ye katılım sürecine karşı çıktığı için 2014'te başlatılan protestolar sonunda görevden alındı. Yerine gelen Batı yanlısı Arseniy Yatsenyuk liderliğindeki geçici hükûmetin ilk icraatı Avrupa Birliği'yle ortaklık anlaşmasını imzalamak oldu.
2014'te Ukrayna cumhurbaşkanlığını Petro Proşenko kazandı. 22 Nisan 2019'da yapılan seçimleri ise ünlü komedyen Vladimir Zelenski aldı. Ve Zelenski seçildikten üç yıl sonra ABD'nin istediği şekilde ülkesini kaos ve ateşe attı. Tahrik edici politikalarıyla Rusya'nın Ukrayna'yı işgal hareketine girişmesine zemin hazırladı.
ABD'nin darbesini püskürten tek istisna Türkiye
Görüldüğü üzere ABD'nin yumuşak darbe mühendisliği mekanizması daha çok müttefik ülkelerde başarıyla uygulanıyor. Bu konudaki tek istisna Türkiye'dir. 2013'te düğmesine basılan Gezi kalkışması ve 17-25 Aralık yargı darbesi girişimleri sonuçsuz kalan ABD, 15 Temmuz 2016'da bu kez bizzat askeri darbe ve işgal harekâtına yeltendi. Fakat Türk halkının tarihi direnişi karşısında başarısız oldu. Türkiye "müttefik" olduğu ABD'nin darbe girişimini püskürterek hem ezberleri bozdu hem de küresel alanda yeni bir direniş dalgasının da ilham kaynağına dönüştü.
Ve 15 Temmuz destanı, ABD'nin müttefiki olduğu yani tam anlamıyla vesayet altında tuttuğu bir ülkede ilk kez yenilişinin ve başarısız olduğunun simgesi olarak tarihe geçti. Bu çerçevede ABD'nin başarısız olduğu diğer ülkeleri İran, Belarus, Nikaragua ve Venezuela şeklinde sıralayabiliriz. Fakat unutmayalım ki yumuşak darbe mühendisliği çalışmasındaki başarısızlığın en büyük nedeni bu ülkelerin ABD'nin ittifak sistemi içinde yer almamalarıdır.
Örneğin Orta Amerika ülkesi Nikaragua'da 7 Kasım 2021'de yapılan devlet başkanlığı seçimini, ülkeyi 14 yıldan bu yana kesintisiz yöneten Devlet Başkanı Daniel Ortega kazandı. Ancak ABD yönetimi, Nikaragua'da yapılan seçimleri "hileli" ve "demokrasiye aykırı" olarak nitelendirdi. Amerikan Devletleri Örgütü (OAS), İspanya ve Avrupa Birliğinden (AB) yapılan açıklamalarda da seçimin güvenilir olmadığı savunuldu. "Nikaragua'nın demokrasisine zarar verdikleri" gerekçesiyle Ortega'nın ABD'ye girişi yasaklandı. Ancak ABD ne yapsa da tıpkı Venezuela ve Belarus liderleri gibi Ortega'yı da iktidardan uzaklaştıramadı.
Dolayısıyla en sadık müttefikleri İsrail ve İngiltere de dâhil Portekiz, İspanya, Kosova, Hollanda, Ermenistan, Irak ve Lübnan'daki seçimlerde de ABD'nin yumuşak darbe mühendisliği mekanizmasının yukarıda örneklerini verdiğimiz şekilde devreye girdiğini unutmamak lazım.
Bu mekanizmanın mahiyetini ve nasıl çalıştığını son olarak Malezya seçimlerinde yakından gördük.
19 Kasım 2022'de sandığa giden ülkede Çin ile iyi ilişkiler geliştirmek isteyen iktidar yerine ABD yandaşı muhalifler kazandı. Seçimi, Enver İbrahim liderliğindeki Umut İttifakı (PH) önde bitirdi. İktidardaki Birleşik Malay Ulusal Örgütü (UMNO) liderliğindeki BN ittifakı ise beklentilerin gerisinde kaldı. Öte yandan eski Malezya Başbakanı Mahathir Muhammed, Langkawi'deki koltuğunu kaybetti. Böylece 97 yaşındaki tecrübeli siyasetçi, 1969'da kaybettiği seçimden bu yana ilk kez mağlubiyetle tanıştı.
Canlı olmayan kampanyalar/ intihar eylemleri
Malezya medyasında Amerikan CIA'nın en yakın çalıştığı kurumlardan olan Demokrasi için Ulusal Bağış Vakfı (NED) ve USAID'in seçimlere karıştığına dair resmi dokümanlar yayınlandı.
NED ile USAID'in milyonlarca dolarlık nakit yardımları tamamen muhalefeti destekleyen bir dizi STK, medya, siyasi grup, hukuk firmaları ve "insan hakları'" savunucularına aktarıldı.
2018 seçimleri, Malezya'nın bugün karşı karşıya olduğu siyasi istikrarsızlık dalgasının zeminini hazırladı. Birleşik Malay Ulusal Örgütü (UMNO) Başkanı olarak başbakan seçilen Necip Razak, muhalefetin operasyonu ve yargı darbesiyle görevden alındı.
USAID'in Malezya'da çalıştığı DAI Global şirketi Razak, operasyonu için Malezyalı muhalif STK'lara milyonlarca dolar harcadı. Unutmayalım ki USAID ve CIA ile yakın çalışan Amerikan yardım şirketi DAI organizatörlerinin uzmanlık alanları, gösteriler yoluyla ve yapısal değişim stratejisi çerçevesinde bazı STK'ların rejimden ve hedef alınan ülkenin milli anlayışından uzaklaşmasını içeriyor. Bu bağlamda DAI, yıkıcı müdahale ve abluka ile gerekirse paralel bir hükümetin kurulması da dâhil olmak üzere bir dizi etkili sivil direniş taktiği konusunda profesyonelleşmiş bir Amerikan ideolojik aygıtı.
Öyle ki DAI uzmanları intiharı "bazen canlı olmayan kampanyalarda kullanılan başka bir yöntem" şeklinde değerlendiriyor.
Malezya'daki IRI isimli Amerikan destekli düşünce kuruluşunun başkanı Daniel Twining, 2018'deki seçimlerden sonra yaptığı zafer konuşmasında yumuşak darbe mühendisliği çalışmasının başarısını şu sözlerle açıklıyordu: "15 yıl boyunca NED kaynaklarıyla birlikte Malezyalı muhalefet partilerini güçlendirmek için çalıştık. Ve sonunda 61 yıldır iktidarda olan UMNO yerine muhalefet kazandı. Bu uzun oyunu oynamanın bir örneğidir" demişti. Nitekim 2018'de iktidarı ABD yandaşı muhalefetle paylaşan hükümetin ilk attığı adımlardan biri Çin'in altyapı yatırımlarını dondurmak olmuştu.
Şimdi dört yıl sonra Malezya'da daha güçlü bir muhalefet var karşımızda. Eğer hükümeti kurabilirlerse ipler tamamen ABD'nin eline geçecek ve Malezya Çin'e karşı mücadelede bir koçbaşı olarak devreye sokulacak.
Hâsılı kelam CIA'nın "Uzun Oyun" stratejisi ile yumuşak darbe mühendisliğinin en önemli faaliyet alanlarından ve hedeflerinden biri de Türkiye… Haziran 2023 seçimleri yaklaştıkça ABD'nin fonladığı medya, yandaş STK'lar, muhalefet, terör örgütleri ve diğer bütün düşman kardeşler "Erdoğan'sız Türkiye projesini" hayata geçirmek için el ele verip dört bir koldan gece gündüz daha fazla çalışacaklardır. Ve amaçlarına ulaşana yani Türkiye'yi yeniden rehin alana kadar da durmayacakladır.
Her ne kadar milletimizin 15 Temmuz destanında görüldüğü üzere CIA'nın "Long Game/Uzun Oyun" stratejisinin 'Uzun Adam'ı devirmesine asla izin vermeyeceğine dair inancımız tam olmasına rağmen yine de tedbiri asla elden bırakmamak lazım. Atalarımız boşuna "Olmaz olmaz deme, olmaz olmaz" dememiş.