POP’UN HIZLA TÜKETİLEN ŞARKILARI GİBİ YILDIZLARI DA AYNI HIZDA BİTMEYE MAHKÛM
Emre Yücelen: Bizi bir araya getiren ortak insani değerleri müziğe katmak daha doğru bir yol
Sizi müzisyen olarak tanıyoruz ve sosyal mecralarda bu iş daha eğlenceli bir hale getirerek geniş kitlelere ulaşabiliyorsunuz. Dijital mecraları aktif kullanma fikri nasıl oluştu? Özellikle şan eğitimini daha keyifli hale getirdiğinizi söyleyebilir miyiz?
Sosyal medya ile 2005'ten bu yana sıkı bir ilişki içindeyim. Daha önce büyük bir eğitim web sitesi kurup Altın Örümcek ödülü almıştım. Adı muzikdersi.com'du. 2009'da site o dönemin engel olunamayan hacker saldırıları ile kapanınca bir dönem sadece Şan dersi verip müzik kariyerime albümler yaparak devam ettim. Teknolojinin gelişimini de izledim bir yandan. 2016'da bana göre daha güvenli sosyal medya ortamının oluşması ile Youtube platformunda sosyal medyaya geri döndüm. 1998 yılında henüz İTÜ Türk Müziği Devlet Konservatuarı Ses Eğitimi bölümü öğrencisiyken ilk Şan dersimi bir mühendislik fakültesi öğrencisine vermiştim. 1998- 2022 arasında hiç durmadan eğitmenlik yaptım. 24 yılda binleri aşkın sayıda bire bir öğrencim oldu. Bu öğrencilerin hepsi profesyonel veya çok kabiliyetli insanlar değildi. Bazısının müzik kulağı bile sınırlıydı. Aslında sahada çalışırken kendimi geliştirdim diyebilirim. Önceleri tamamen metotlara bağlı olan eğitmenlik bilgimi zamanla daha pratik bir yönteme evirdim. "Herkes İçin Şan Eğitimi Metodu" böyle oluştu. Tüm bu bilgi ve tecrübeleri 2016'dan itibaren Youtube'a taşımaya çalıştım. Ama tabii 6 yıllık bu yeni sosyal medya süreci bana bambaşka bir dönemin kapısını da açtı. Binler dediğim öğrencilerimin sayısı milyonlar oldu. Bu benim için çok daha eğlenceli bir heyecana dönüştü. Çünkü öğretme metodumun içinde öğrencimden öğrenme en önemli aşamaydı. Karşınızda milyonlarca ses olduğunu düşünün. Öğrenme sınırlarım da artık sonsuz. İzleyicim aslında bence bu öğrenme sürecini izlemeyi seviyor diyebilirim. Onlarda ilk zamanlardakinden farklı şekilde zevk alıyor müzik dinlemekten. Keşfetmek ana hedefimiz oldu zamanla.
Türkiye'de müzik piyasasının değiştiğini görebiliyoruz. Biraz daha basit şarkılar tutuyor, star tabir ettiğimiz isimler geride kalabiliyor. Siz bugün ülkemizdeki müzik piyasasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Her dönem böyle olduğu için pop müzik ve arabesk aynı hızla yoluna devam ediyor. Günümüzde rap ve hiphop da artık pop ve arabeskin yeni besleyici kolları oldular. Şekil değişti ama sonuç aynı bence. Ana hedefi sanat olan her şey kalıcıdır. Anlaşılması yıllar alır. Pop müziğin hızla tüketilen şarkıları gibi yıldızları da aynı hızda bitmeye mahkûm. Sanat üretmeye çalışan, farklının peşinden koşup şu an için az izlenen herkes ise çileli ama sonucunda başarı olan yoldalar. Hikâye hep böyledir. Sabreden ve son gülen iyi güler.
Dijital dünyanın getirdiği değişiklikler sonucu sanatçılar büyük şirketlere muhtaç kalmadan kendi bestelerini yapıp dinleyicilerle buluşturabiliyorlar. Youtube'da iyi seslere denk gelebiliyoruz bir anda. Bu açıdan bakıldığında dijital dünya, müziğin gelişmesine katkı sağladı denilebilir mi, yoksa Spotify gibi platformlarla hala büyük şirketlere bağımlılık mı söz konusu?
Spotify'a bağlılık söz konusu. Sadece o değil tüm dijital platformlara da. Ve tabii buralardaki listeler de… Bence bu da bir engel sayılır artık. Özgürlük dediğimiz şey herkese eşitse özgürlüktür. Ancak bu platformlarda da eğer büyük şirketlerin önceliği parasal destek gücü oluşursa (Olmadığından emin olmak imkânsız) başa dönmüş oluruz. Tüm sosyal medya platformları ise algoritmaya bağlıdır. Yani algoritma ne derse o öne çıkar. Algoritma da sürekli güncelleniyor. Ne için? Daha çok para… Bu konuda bence bu anlattığım görünmez güçlerle savaşıp onları çok önemsemek yerine müzisyenin işine, sanatına bakması, emek harcaması şart. Cem Adrian ve Emir Can İğrek buna harika örnekler bu ülkede. Besteleri ile bir yere gelebiliyorsa sanatçıyı durdurabilmek imkânsız.
Müziğin ve sanatın ülkemizde de dünyada da bazen siyasetin öznesi olduğuna şahit oluyoruz. Bu müzik açısından doğru bir yaklaşım mı? Siz nasıl yorumluyorsunuz bunu?
Her türde müzik yapılabiliyor. Siyasi şarkılar da var dünyada her coğrafyada. Ayrıca bu tarz şarkıların da incelenebilecek müzik formu oluşmuş; ritmik, armonik yapı gibi. İnsan var oldukça bu da var olacak. Benim kanalım tamamen sesle ilgili. Sadece insan da değil tüm canlıları, kuşları, hayvanları, doğa seslerini barındırıyor. İnsanların ayrışmasından, takım tutar gibi gereksiz kavga etmesinden de hiç mutlu olmuyorum. Bizi bir araya getiren ortak insani değerleri müziğe katmak çok daha doğru bir yol gibi geliyor bana. Hayat geçiyor, umarım birlikte güldüğümüz güzel günler kalsın hep geride.
Hakan Uç: Tarkan'ın on yıl sonra verebildiği şarkı bu mu!
Günümüzde müzik dinleme alışkanlıklarının değiştiğini görüyoruz. Özellikle rap müziğe yoğun bir talep var. Siz bu değişimi nasıl değerlendiriyorsunuz?
Değişen jenerasyonla beraber müzik piyasasının ve dinleyici kitlesinin değiştiğini görüyoruz. Bu değişim sonucu elbette yapılan müzikler de eskisinden farklı oluyor. Mesela artık 10 yaşındaki bir çocuk için Tarkan bir şey ifade etmiyorken Sefo, UZI ya da x bir rapçiyi hemen tanıyor. O çocuğun onu tanımasının bir sebebi var; tıpkı sloganlar gibi daha kısa ve keskin ifadelere yer verilmesi o kuşağı çekiyor. Bugün sanatçı şarkı içerisinde çok bağırdığı zaman günümüzün baskın dinleyici kitlesi olan Z kuşağı kaçıyor. Daha kolay şarkılar, yumuşak ritimler ve iyi aranjeler halkta karşılığını buluyor. Çok iyi bir sesi olmamasına rağmen Sefo'nun konuşur gibi söylediği ve "Bilmem mi?" diye tekrar ettiği şarkı tutabiliyor. İzlenmelere bakıldığında da zaten neyin tuttuğu belli oluyor.
Rap müziğe bu kadar yoğun talebin sebebi nedir peki?
Rap dünyasının günümüzdeki başarısı rap'çilerin sürekli kendilerini yeniliyor oluşları. Pop camiası kendilerini yenilemediği için bugün sınıfta kaldı. Bugün bir rap'çi 3 haftada bir şarkı çıkartıyor. İlk şarkısını çok seviyorsun, dinliyorsun, çok geçmeden yenisi çıkıyor, onu dinlemeye başlıyorsun. Hazır bir kitleyi asla boş bırakmıyorlar, devamlı şarkılarla besliyorlar. Bugün star bir pop sanatçısı hâlâ şunu yapıyor; ben bir şarkı çıkaracağım, sözlerini şu yazdı, aranjeyi şu yaptı, klipi şurada çektik. "Eee, bana ne bunlardan, bana şarkıyı ver" diyorsun. Bir sonraki şarkısı da 6 ay sonra belki çıkıyor. Günümüz müzik piyasasında herkesin o kadar çok alternatifi var ki kimse birinin şarkısını 6 ay, 1 sene beklemez. Mesela Tarkan'ı eleştirdim ben çünkü bana 10 yıl sonra verdiğin şarkı bu mu?
Yıllar önce rap müzik yeni yeni konuşulmaya başlandığında ben sektörün iyi isimlerinden biri bana "Rap'in geleceği yer belli, belli bir seviyeden sonra duracaktır. Fazla gitmez" gibi bir öngörüde bulunuldu bana çünkü karşılarında Gülşen, Hadise, Demet Akalın, Tarkan gibi star isimler vardı. O zamanlardan beri rap hakkında yazılar yazan biri olarak bugün isimleri dahi bilinmeyen o çocukların devrinin geleceğini söylerdim. Bu isimlere insanlar doydu artık. Kimse Tarkan ve onun müziğini, pop şarkıları dinlemek istemiyor.
Özellikle rap müziğin eski tarzından uzaklaştığı yönünde eleştiriler var. Bu doğru mu?
Rap müzik de değişiyor. Siyasi de olabilir ve bugün ülkemizde siyasi müzik yapan insanlar da var. Bazen sana sokağı anlatarak bir kültür aktarabiliyor. Bazen başından geçen bir olayı yazar, bazen de beğenmediği bir durumu eleştirir eserlerinde. Mesela Fight Kulüp 2'de şöyle bir şarkı sözü var: "İsmi Çağdaş bi' laik olduğum için yeni gözlüklüye oyum her an ret." Böyle sert çıkan, siyasi mesaj içeren çok fazla rap şarkısı yapılıyor ve Z kuşağı tüm bu mesajları alıyor. Şarkıyı nasıl dinlediğin önemli. Adapte olduğun zaman şarkıda hikâyeyi alıyorsun. Mesela ona daha önce biri inancıyla alakalı soru sormuş, şarkı içerisinde "Ne ateisti la, ben agnostiğim" de diyerek şarkıda bunun cevabını veriyor.
Birçok önemli ismin artık şarkılarının tutmadığını görüyoruz. Bu isimlerin dönemleri geçti mi artık?
Geçmiş dönemlerde damgasını vurmuş büyük isimlerde bugün ciddi kaygılar var; "Ya tutmazsa, ya rezil olursam, ya doğru şarkı bulamazsam" kaygısı bu. Çünkü müzik piyasası değişti ve o büyük isimlerin listelere girememe riski var. Düşünsene bir dönem ona star denmiş ve bugün izlenmeme, rezil olma olasılıkları var. Bakın rap'çilere; bir parçanın tutup tutmayacağını umursamadan cesurca sürekli üretim yapıyorlar, "Bugün bunu sevmezler, 3 hafta sonrakini severler" diyorlar.
Pop müzik yaptığını gördüğümüz birçok ismin şarkılarının alt yapısına baktığımızda rap'çilerin pastasını almaya çalıştığını da görüyoruz çünkü yeni nesil artık bunu seviyor. 24 yaşında Segah isimli bir aranjörün yaptığı rap parçalarının bugün Spotify dinlenmesi 700 milyonu bulmuş. Bu piyasada abi denilen herkesin bildiği isimler de bu çocuktan esinleniyor şu an. Ya da Avrupa'dan, ABD'den alıp buraya uyarlıyor, ünlü birine okuttuk diye de paylaşıyorlar.
Öbür yandan bugün patlayan rap şarkıcılarının reklam yapmak, magazin figürü olmak, dergilerde kapak olmak, görünürlük kazanmak onların umurlarında değil. Bugün bir magazini açtığınızda göremezsiniz onları, birçoğu sokağın içinden geldiği için "pop" kültürünü bilmiyorlar. Bir şarkı çıkınca hiçbiri büyük partiler vermez mesela. Büyük bir magazin figürü bir şarkıcı konserine çok insan toplayamaz mesela. Evet kameralar popçunun peşinde koşuyor ama magazine malzeme verdiği için koşuyor, şarkısının peşinde değil. Gazetede olmayınca, Twitter'da konuşulmayınca üzülen yıldız isimlerin karşısında bugün rap samimi ve özgün geliyor.
Yeni dönem müziklerinde gösterişin, lüksü göstermenin, magazin figürü olmanın birçok şeyin önüne geçtiğini görüyoruz.
Tüm bunları mini dizi gibi düşünün. Bugün rap müzik yaparak patlayan birçok ismin bu tür patlamadan önceki eski şarkılarına baktığımızda klip çekerken ayakkabısı yırtıkmış ya da tişörtünü arkadaşından almış. Yani dünyaca ünlü birçok rap'çinin bugün yaşadığı hayata, kullandığı arabaya, giydiği kıyafete, evine baktığınızda çok şaşırıyorsunuz ama kaydı başa sardığınızda eski şarkılardaki klipleri gördüğünüzde paranın olmadığını
anlıyorsunuz ve en yoksul hallerini gösteriyor sana zaten. O dönemde kimse yanlarında olmamış ama gocunmadan her hallerini sergilemiş, bugün de
aynı şekilde hikâyelerini sergilemeye devam ediyorlar. O zaman onların yokluk dönemleriydi. Şu an bu çocuklar bu paraları kazanıyor zaten. Dijitalden ciddi gelirler elde ediyorlar, konserlerden büyük paralar kazanıyorlar. Bu açıdan bakarsak zenginlik de bugün onların hikâyesinin bir parçası. Şu an Gucci'den, Louis Vuitton'dan alışveriş yapıp en pahalı arabalara biniyorlar. Müzik şirketleri en büyük yatırımları rap'e yatırıyor ve pastadan en çok onlar pay alıyor. Şu an normal bir şey yaşıyorlar ama başkalarının dediği gibi "Siz varoştan geldiniz" ya da "Varoşu anlatmak zorundasınız" diye bir şey yok.
Yavuz Hakan Tok: Telefonlar, bilgisayarlar başka bir dil yarattı, popüler müzik de buna ayak uydurdu
Bugünün Türk müziği piyasasına baktığımızda Müslüm Gürses, Bergen gibi sanatçıların büyük kitlelerce yeniden dinlenmesini, popüler kültürün öznesi haline gelmesini nasıl yorumlayabiliriz? Sizce nasıl yakalıyorlar yeni nesli?
Birçok faktör var tabii. Öncelikle bugün artık müzik o günlerdeki gibi yapılmıyor. Henüz bilgisayar teknolojisinin ve elektronik seslerin müziğe girmediği dönemler… Gerçek enstrüman sesleri ve üzerinde oynanmamış, edit'lenmemiş insan sesi kulağa saf, temiz ve sahici geliyor. Bir de o yıllar duyguların daha içten, daha uzun vadeli ve samimi yaşandığı yıllar… Hayat daha ağır akıyor ve insanlar şimdiki gibi telaşlı değil. Bu da yazılan şarkılara yansıyor. Bugün o şarkıları dinlerken birileri bir zamanlar hissettiği, birileri de zamanın ruhu nedeniyle hiç hissetmediği, hissedemediği duyguları buluyor. Aslına bakarsanız o şarkılar ve şarkıcılar biraz da o döneme ait oldukları için güzel geliyorlar bize. Bugün aynı Müslüm gibi
söyleyen biri çıkıp aynı Müslüm gibi şarkılar yapsa aynı ilgiyi görmesi mümkün değil. Onları var oldukları dönemle birlikte, geçmişe ait oldukları için de seviyoruz.
90'lar Türkçe popu Türkiye'de hâlâ en çok dinlenen türlerden biri olarak görüyoruz. Bugün müzikte nostalji furyasının popülerliği
neden kaynaklanıyor?
Herkes kendi çocukluğunu özler. Müziğin ticari çarkını döndüren kitlenin; yani konserlere, mekânlara giden, müzik dinlemek için para harcayan kitlenin çocukluğuna denk gelen neyse, o dönem o popüler olur. Benim 30'lu-40'lı yaşlarımda 45'likler, 70'li, 80'li yıllar modaydı. Onlar benim çocukluğuma denk geliyordu. Şimdilerde 30'lu-40'lı yaşlarında olan kitlenin çocukluğu 90'lar. O yüzden 90'lar moda. Moda ama o şarkılar da 90'larda yapıldığı için seviliyor. Yoksa birçok 90'lar şarkıcısı hâlâ yeni şeyler yapıyor ama dinleyici onların 90'lardaki şarkılarını tercih ediyor. Sözgelimi Çelik
"Ateşteyim"i o zaman yapmamış olsa da bugün yapsa kıyamet koparacağını sanmıyorum. O şarkı 90'larda yapıldığı için güzel. Aynı şey 2000'li yıllar rock müzisyenleri için de söylenebilir. Popüler müzikte değişim ve dönüşüm kaçınılmaz. Buna ayak uydurabilenler yoluna devam edebiliyor, uyduramayanlar nostaljik birer öğeye dönüşüyor. Bu da çok doğal. Herkes sonsuza kadar başarılı olamaz. Birileri yol alır, birileri yolda kalır.
Günümüzde hem ülkemizde hem de dünyada iki ana akım müzik türü olan pop ve rap'i daha ön planda görüyoruz. Bugün ülkemizde üretilen ve "çok tutan" müziği nasıl yorumluyorsunuz?
Popüler müziğin eğilimleri her daim dünyada ve ülkede olup bitenle paralel gitmiştir. Siyasetten de doğrudan etkilenir, teknolojiden de başka şeylerden de… İnternet sayesinde dünya elimizin altında gibi gözükse de aslında insanoğlu daha önce hiç olmadığı kadar yalnız artık. Birbirimizden değil, ekranlardan besleniyoruz. Ekranlar her konuda bize yetiyor. Telefonlar, bilgisayarlar ya da televizyonlar… Bu da başka bir duygu durumu, başka bir dil yarattı. Popüler müzik de buna ayak uydurdu. Müziğin standartlaşmaya, tekelleşmeye başladığı her dönemde yeni akımlar doğar ve standartları bozar. Arabeskin yükselişinde 80'lerdeki TRT tekelinin etkisi büyüktü.Yeni bir nesil geldi ve bunların hiçbirini dinlemek istemedi. Bu sırada değişen teknoloji notasız, melodisiz, enstrümansız, evde tek başına bilgisayarla şarkı yapmayı ve anında dinleyiciye servis edebilmeyi mümkün hale getirdi.
Ülkemiz sanatçılarının hem yaptıkları müzik hem de imaj açısından Batı'ya ya da K-Pop'a özendiği yönünde tartışmalar mevcut. Dijital platformlarla beraber alternatif müzik türlerini tanıyor olmamızın ne gibi getirileri/ götürüleri var sizce?
Sanatın her dalında esinlenme kaçınılmazdır. Bir şey görür, duyarsınız, onun üzerine kendi birikiminizi koyarak yeni bir şeyyaratırsınız. Ya da siz farkında bile olmadan bir zamanlar etkisinde kaldığınız bir şeyler üretiminize bir şekilde yansır. Bunda eleştirilecek bir şey yok. Türkiye'nin dünyaya en kapalı olduğu dönemlerde bile müzikte bu esinlenmeler vardı. Bugün en bize ait gibi gözüken Türk sanat müziğinin, arabeskin, Anadolu popun 70'li yıllarında o dönemin Orta Doğu ve Akdeniz ülkelerinin müzikleriyle doğrudan etkileşimi vardır. O dönemin popu da zaten çoğunlukla Fransa, İtalya, İspanya gibi ülkelerin müziklerinden türetilmiştir. Şimdi internet sayesinde bu etkileşim çok daha fazla çünkü dünyada üretilenleri günü gününe takip etmek mümkün. Bu da muhakkak genç müzisyenler için ufuk açıcı oluyordur. Ancak o esinlenmelerin üzerine bir şey koymadığınız, sadece bir benzerini yaptığınız sürece bir yere varılabileceğini düşünmüyorum. Misal Aleyna Tilki'nin İngilizce şarkısı dünyada herhangi bir genç pop şarkıcısının söyleyebileceği bir şarkıydı; içinde Aleyna'nın genetik kodlarına, doğup büyüdüğü topraklara, kişiliğine, karakterine dair hiçbir şey yoktu.