Birol Biçer: MUTLULUK ENDÜSTRİSİNİN DE SORUNLARI VAR

MUTLULUK ENDÜSTRİSİNİN DE SORUNLARI VAR
Giriş Tarihi: 5.7.2022 11:57 Son Güncelleme: 5.7.2022 12:10
Kişisel gelişim, yaşam koçluğu kendini keşfetmek, daha iyi yaşamak, potansiyelini yükseltmek ve gerçekleştirmek, hayatın farklı alanlarında kendini geliştirmek, tatmin olmak, sorunlarla yüzleşmek ve travmaları aşma yollarını öğrenmek, huzura ulaşmak gibi amaçları olan bir dizi öğreti ve uygulamanın en bilindik ismi. İnsanları ulaştırmayı vaat ettiği amaçlardan da görülebileceği gibi oldukça iddialı bir alan… Öyle şeyler vaat ediyor, öyle hedefler öngörüyor, öyle mucizevi terapi ve metotlar sunuyor ki insan ister istemez “tüm bunlar gerçek olmak için fazla güzel” diyor. Ancak şu da var ki mutsuzluktansa mutluluk, karamsarlıktansa umut, olumsuzluktansa pozitif düşünce tercih edilir ve daha çok alıcı bulur. Ne var ki dikensiz gül bahçesi olmaz denir. Belki de “yeterince özgüvenli olamadığımız, pozitif düşünemediğimiz, kendimize inanmadığımızdan” olsa gerek biz bu “cennet bahçesinin” vaatlerine değil, dikenleri, sorunları ve karanlık noktalarına odaklanalım diyoruz.

YÜZDE 100 DÜŞÜNCE GÜCÜYLE YA KÖTÜ YOLA YA DA HAPSE…
İlk okuduğum kişisel gelişim kitabı "Yüzde 100 Düşünce Gücü" türünden bir başlığa sahipti ve New Age öğretilere dayanan kitapların Türkiye'de iyiden iyiye giriş yaptığı 90'lı yıllarda spiritüalizm ve kişisel gelişim karışımı tercüme yayınlarıyla tanınan Akaşa Yayınları tarafından yayınlanmıştı. Kişisel gelişim öğretilerinin yanında modern ezoterik akımlara kendilerini iyiden iyiye kaptırmış olan ama bununla beraber bankacılık alanında kariyerlerini sürdüren iki dostumun ısrarlı tavsiyeleriyle okumaya başladım bu kitabı. O dönem dünyada da hayli ses getirmiş olan bu çok iddialı kitap özetle hedefiniz ne olursa olsun asla vazgeçmeyip karşılaşılan engeller ne olursa olsun her şartta o amaca yönelmeyi salık veriyor ve böylelikle eninde sonunda isteklerimizin gerçekleşeceğini iddia ediyordu. Tasavvufi ve metafizik konulara hayli meraklı ama bunun yanında akıl, mantık ve sorgulamayı elden bırakmayan bir insan olarak bu kitapta önerilenleri fazla ciddiye alan birisinin sonu ne olur diye düşündüğümde ister istemez şu cevabı vermiştim: "Ya kötü yola ya da hapishaneye düşer insan". Bu girişe bakıp kişisel gelişim adı ile anılan her şeye karşı olduğum sanılmasın. Tam tersine maddi, manevi, duygusal ya da zihni gelişme istek ve arayışını insanın vazgeçilmez bir dürtüsü ve hakkı olarak görüyorum. İnsanın kendisini neyin nasıl geliştirip tamamlayacağına, kendisini nerede keşfedip nasıl gerçekleştireceğine karar verecek olanın da yalnız kendisi olması gerektiğine inanıyorum. Aklı, mantığı, iradeyi, hikmeti ve sorgulamayı elden bırakmamanın elzem olduğuna inandığım gibi.

"ASLANSIN, KAPLANSIN" YETMEZ "ZÜBDE-İ ÂLEMSİN SEN"
Kişisel gelişimi, yaşam koçluğunu ya da hangi ad verilirse verilsin türevlerini en iyi anlatan söz bu olsa gerek: "Aslansın, kaplansın." Biraz ironik ve alaycı görünse de bu iki sözcükten oluşan kalıp aslında işin temelini en özlü şekilde ifade eder. Zira herhangi bir ispata gerek duymadan biliriz ki hepimizin içinde maddi, manevi, zihinsel, duygusal ve ruhsal bir kaynak, bir cevher, bir potansiyel mevcuttur ve bunu ortaya çıkarabilmek ya da gerçekleştirebilmek için birçok farklı unsur gerekli olsa bile bunların en başında her bireyin kendi iradesi, inancı, özgüveni ve azmi gelir. Bu gerçek çoğu zaman zannedildiği gibi günümüzün kişisel gelişimcilerinin icadı değil, binlerce yıllık kadim bilgelik hazineleri olan dinler, gelenekler ve mistik öğretilerin de vazettiği bir hakikattir. Hallac-ı Mansur'un "Enel'Hakk", Yunus Emre'nin "Bende bir Ben var benden içeri", Şeyh Galip'in "Hoşça bak zâtına kim zübde-i âlemsin sen", Hz. Ali'nin "Ey Âdemoğlu sen kendini bir zerreden ibaret sanırsın oysa koskoca bir âlem sende dürülüdür" sözleri her insanın özünde taşıdığı bu potansiyeli nihai mertebeden gerçekleştirildiğinde ne olacağını ifade eder.

KİŞİSEL GELİŞİM VE YAŞAM KOÇLUĞU FURYASI BAŞLIYOR
Kişisel gelişim-yaşam koçluğu ismi konulmadan çok önceleri de vardı. Önceleri Dale Carnegie vardı ve onun dost kazanma, servet kazanma eksenli kitapları 1940'lardan beri okunuyordu ama hadise 1980'lere kadar henüz büyük bir furya haline gelmemişti. 1960'lar ve 70'lerdeki Yeni Çağ hareketlerinin kıpırdanmaları kişisel gelişimin tohumlarını tüm dünyaya serpmeye başlasa da o yıllarda iş henüz bir furya seviyesine gelmemişti. Bu olgunun dünya çapında bir fenomene dönüşmesinin yolu büyük ölçüde Paulo Coelho'nun 1988'de Simyacı romanını yayımlamasıyla başladı desek yeridir. Önceleri romanını yayımlatabilmek için kapı kapı dolaşan Brezilyalı yazarın kitabı bir şekilde büyük bir ilgiye mazhar olup kısa süre içinde tüm dünyada on milyonlarca satılan bir best seller'a dönüşünce aynı minvalde kitapların mantar gibi bitmeye başladığı görüldü. Böylece yayıncılık dünyasını bir kişisel gelişim çılgınlığıdır almaya başladı. O günden sonra sadece bu alana yönelik yayımlar yapan yayınevleri çıkmaya başladı. 2006 yılında Rhonda Byrne'ün The Secret (Sır) adlı kitabının küresel başarısı ise bu alanda ikinci bir milat teşkil etti ve kişisel gelişim ve New Age öğreti kitapları adeta seri üretime geçti. Artık "Evrenden istemek" her amaca ulaşmak için yeter şart olmuştu. Ancak pek çok furyada olduğu gibi bunda da ana kaynağı ABD oluşturuyordu. ABD merkezli başlayan bir iş dünyasında başarı ve kişisel gelişim yayıncılığı furyası kısa sürede tüm dünyaya yayılmakta gecikmedi. İlginçtir aynı dönemde çılgınlık halinde yayılmaya başlayan benzer bir dalga da bedensel gelişim ve dönüşümle ilgiliydi; zayıflama ve rejim kitapları da aynı dönemde paralel bir şekilde yükselişe geçiyordu. Adeta dünyayı hem zihinsel hem sosyal hem de bedensel olarak gelişme, iyileşme, fit olma arayışı sarmaya başlamıştı. Yaklaşık 35 yıldır büyük bir patlamaya sahne olan kişisel gelişim-yaşam koçluğu furyası sadece kitaplarla sınırlı kalmadı. Gazeteler, dergiler, televizyon programlarıyla kendi starlarını çıkarmaya başlayan bu furya daha sonra, atölye çalışmaları ve seminerlere, koçluk eğitimlerine ve sonunda internete, sosyal medyaya, e-platformlara taşınmakta gecikmedi. Bu süre içinde iş dünyasında başarının, zihinsel olarak kendini güçlendirmenin zayıflamak ve fit bir vücuda kavuşmak için yapılan diyetlere dair piyasaya bin bir formül bin bir metot sürüldü.

40 MİLYAR DOLARLIK BİR PAZAR
Sadece son 30 yıllık süreçteki talebe ve arza bakılırsa dünyada zembereğinden boşalmışçasına büyüyen bir kendini zihnen-manen geliştirme ve bedenen de fit olma eğiliminin –en azından niyetinin– olduğunu söylemek mümkün. Bu iki eğilim ve bunun yol açtığı talep olduğu gibi kalmadı ve sonunda kişisel gelişim ve türevleri de, beslenme rejimi-zayıflama-fitness da başta yayıncılık ve medya olmak üzere iki dev sektöre daha doğru ifadeyle endüstriye dönüştü. Kişisel gelişim ve koçluk endüstrisinin büyüklüğünü uluslararası piyasa analiz raporlarından net olarak görmek mümkün: Buna göre küresel kişisel gelişim pazarının 2019 yılındaki büyüklüğü 38.28 milyar dolar, 2020 yılındaki büyüklüğü ise 39.99 milyar dolara ulaşmış durumda. Raporlara göre bu pazarın önümüzdeki 5 yıllık süreç içerisinde de yüzde 5,1 oranında büyümesi ve 2027'de 57 milyar dolara ulaşması öngörülüyor. Gerçek şu ki dünya genelinde bireyler fiziki ya da duygusal açıdan kendilerini daha zinde, daha uyumlu hissetmenin yollarını arıyorlar. Bu kadarıyla da kalmayıp sosyal becerilerini, kişilik özelliklerini, alışkanlıklarını, değerlerini, işlerinin ve şirketlerinin verimliliğini geliştirmek için sürekli arayış içerisindeler ve bu ihtiyacı karşılamaya yönelik pazar ve endüstri de haliyle hızlı bir büyüme içerisinde. Rakamlar da bunu kanıtlıyor.

SAADET, BAŞARI VE ÖZGÜVEN PAZARININ KRALLARI
Kişisel gelişim pazarında en büyük payı sırasıyla şu alanlara yönelik koçluk hizmetleri alıyor: 1. Bedensel sağlık 2. Beceri geliştirme 3. Motivasyon, ilham ve akıl hocalığı 4. Zihinsel sağlık 5. Öz-farkındalık geliştirmek. Kişisel gelişim pazarının en büyük olduğu bölgeleri de şöyle sıralamak mümkün: 1. Kuzey Amerika, 2. Avrupa 3. Asya-Pasifik 4. Güney Amerika 5. Ortadoğu. Bu pazarın en büyük olduğu ülkeler ise ABD, Meksika, Birleşik Krallık, Almanya, Çin, Hindistan, Japonya ve Brezilya şeklinde sıralanıyor. Kişisel gelişim pazarının tartışmasız kralı olan ABD'de bu pazarın hacmi 13 milyar dolar civarında. Tabii kişisel gelişimin bireysel kralları ya da başka bir ifadeyle zenginleri de ABD'den çıkıyor. Örneğin Ferrari'sini Satan Bilge kitabıyla tanınan motivasyon konuşmacısı ve yaşam koçu Deepak Chopra kişisel gelişimin en fazla geliştirdiği yazar ve koçların en başında yer alıyor. 80'in üzerinde kitaba imza atan ve bunların 21'i en çok satanlar arasında yer alan Chopra 150 milyon dolarlık bir servete sahip. Kişisel gelişim kitap ya da hizmetlerine en fazla başvuranları ise 2000 sonrası doğumlular oluşturuyor. Kişisel gelişimin bir numaralı müşteri kitlesini teşkil eden bu gençlerin sayısı 75 milyon civarında. İlginç bir nokta da şu ki kişisel gelişim gurularının büyük çoğunluğunu erkekler oluştururken, bu alanda yayınlanan kitapların yüzde 63'ünü kadınların okuduğu kaydediliyor. Sadece ABD'de 2019 yılında bu alanda satılan kitap adetinin ise 18.6 milyonu bulduğu belirtiliyor. Yine ABD'de sayıları 5 bini bulan yaşam koçluğu ve motivasyon konuşmacılarının toplam yıllık kazancı 1.6 milyar dolar olarak hesaplanıyor.

SORUNLARDAN ARINMA SEKTÖRÜNÜN KÖKLERİNDE YATAN SORUNLAR
Kişisel gelişim, koçluk, mentorluk çok popüler olabilir, kendi içinden yıldızlar çıkarmış ve milyonlarca insanın hayatına yön vermiş olabilir. Ya da tersine birçokları bu öğretileri alaya alıyor, batıl inanç ya da hurafelerin insan hayatını yönlendirmesi gözüyle bakıyor hatta şarlatanlık olarak görüyor olabilir. Ancak tüm bunlar kişisel gelişimin artık milyarlık bir endüstriye dönüştüğü, her endüstri gibi kar amacı güttüğü, suiistimale açık olabileceği, sakıncaları olabileceği gerçeğini değiştirmiyor. İster olumlu, isterse olumsuz bakılsın kişisel gelişim çatısı altında toplanan uygulama ve öğretilerin bazı temel problemleri bulunuyor. Kişisel gelişim öğreti ve uygulamalarına bu konuda getirilen temel eleştirileri şöyle sıralamak mümkün: Örneğin birçok koç psikologlara benzer yöntemlere başvuruyorlar ancak psikolojide öyle ya da böyle resmi ve donanımlı eğitim almış, ehil uzmana tabi olduğunuzu bilirsiniz ama kişisel gelişim uygulamalarında ne uygulayıcının ne de uygulamanın böyle bir garantisi yoktur. Büyük çoğunluğunun kerameti kendinden menkuldür. Bir diğer eleştiri; kişisel gelişimcilerin kullandığı pazarlama metotlarının insanlarda gerçeküstü ve makul olmayan beklentiler oluşturduğu ve çoğunlukla hayal kırıklığıyla sonuçlandığıdır. Bir başka eleştiri bu öğretilerin bilimsel olmadığı ve metotlarının da ispatlanmadığı yönündedir. Bu öğretilerin temel sorunlarından biri de insanlara makul ölçülerin dışında özgüven telkin edilerek egoların şişirildiği ya da tam tersine yetenek ve yaratılışlarına göre normal olan durumlarının başarısızlık olarak gösterildiği ve aşağılık kompleksine yönlendirildiğidir. Son olarak kişisel gelişimin insan psikolojisini çok basite aldığı ileri sürülür. Oysa eninde sonunda bireyin psikolojisine etki eden bir iştir ve insan psikolojisi herkesin deneme tahtası olamayacak kadar hassas bir konudur.

KİŞİSEL GELİŞİMİN TEMELLERİNİ JUNG ATMIŞ OLABİLİR
Freud'un talebesi, dostu ve sonra da rakibi olan İsviçreli psikolog Carl Gustav Jung bir yandan modern psikolojinin kurucu babalarındansa öte yandan kişisel gelişimin de kurucularından sayılabilir. Zira daha bu branşın adı bile yokken insan psişesi üzerine araştırmalarda bulunan Jung, efsanelerden, Doğu öğretilerinden ve rüyalardan yola çıkarak analitik psikoloji vasıtasıyla hastalarını iyileştirmeye ve "kendini gerçekleştirme" yolunda yardımcı olmaya çalışıyordu. Kısacası kişisel gelişim henüz insanları etkilemeye yönelik bir söylem ve öğreti haline gelmeden önce teorik temellerinin Carl Jung tarafından atıldığı iddia edilir. Doğu'nun hikmetlerine ve spritüal öğretilere ilgi duyan ve inceleyen ilk Batılılardan olduğu gibi bunların Avrupa'da keşfedilmesine de katkıda bulunur. Tibet'in Ölüler Kitabı, Çin'in Yi Jing'i, Suzuki'nin Zen üzerine eserleri gibi bin yıllık öğretileri inceler ve psikolojik kuramına ilham kaynağı olarak alır. 1961'deki vefatından sonra Doğulu öğretilerin keşfi peşindeki Amerikan karşı kültürü Jung'un kendini gerçekleştirmek üzerine teorilerini sahiplenir ve bunları biraz spritüalite biraz da ezoterizmle harmanlayarak New Age öğretilerine meze yapar. Oysa Jung birey olma ya da kendini gerçekleştirme konusunda son derece dikkatli ve eleştireldir, bu konunun büyük bir çaba gerektirdiği konusunda ısrarcıdır. Yani kendini gerçekleştirmek bugünün kişisel gelişimcilerinin bahsettiği gibi öyle bir iki sözle, birkaç eylem ve üç-beş dersle olacak iş değildir. Jung'a göre bu yolculuk rüyaların tahlilini, insanın kendi bilinci ve bilinç-dışı ile bağlantı kurup onu keşfetmesini gerektiren ve mutlaka psikoloji-psikiyatri alanında eğitimli bir uzmanın gözetimini gerektiren hayli meşakkatli bir iştir. Kısacası her ne kadar kişisel gelişimin kuramsal temellerini Jung'un bilmeden attığı ileri sürülse bile Jung bu hususta günümüzün her şeyin çok güzel ve kolay olacağını söyleyen kişisel gelişimcilerinden fersah fersah uzaktır.

MUTLULUK ENDÜSTRİSİ HAYATIMIZIN KONTROLÜNÜ NASIL ELE GEÇİRDİ
"Mutluluk endüstrisi" olarak da nitelendirilen kişisel gelişim öğretileri çoğu zaman "kaderini ellerine alabilirsin, hayatına hükmedebilirsin, düşüncelerini kontrol edebilirsin" gibi sloganlarla karşımıza çıksalar da adeta mecburi bir mutluluk ve özgüven ideolojisine dönüşmüş haliyle pek çokları için neredeyse hayatı kontrol eder hale geldi. Fransa'da alanlarında hayli tanınmış iki akademisyen olan psikolog Edgar Cabanas ve sosyolog Eva Illouz da böyle düşünüyor. Bu iki düşünür beraber yazdıkları ve bir hayli tartışmaya yol açan Happycratie - comment l'industrie du bonheur a pris le contrôle de nos vies? (Mesutokrasi – Mutluluk endüsrisi hayatımızın idaresini nasıl ele geçirdi?) isimli kitapta toplumsal psikoloji ve sosyoloji açısından etkileri itibarıyla ele aldıkları çağımızın en büyüleyici ama bir o kadar da rahatsız edici fenomenlerinden birini yani kişisel gelişim furyasını ve temelinde yatanları ciddi bir tahlile tabi tutuyorlar. Kapitalizmin iktidarının hizmetinde nasıl tahakkümcü ve ultra-bireyci bir ideolojiye dönüştüğünü anlatıyorlar. Onların bir tür ifşa olan bu tahlillerini kabaca şöyle özetlemek mümkün: Bu ideolojiye göre mutluluk adeta üretilebilir ve öğretilebilir bir şey. Bunu başarmak için gerekli olan tek şey ise bu endüstrinin uzmanlarına kulak vermek ve onların buyurduğu teknikleri tatbik etmek. Milyarlarca dolar getiren mutluluk endüstrisi, böylece, bireyleri olumsuz duyguları engelleyebilecek, verimsiz arzularına ve bozguncu düşüncelerine hâkim olarak kendilerinden en iyi şekilde yararlanabilecek varlıklar haline getirebileceğini iddia ediyor. Peki ya sözde mutluluk bilimi, tüketim alanını iç dünyamıza kadar genişletirse, duygularımızı da diğer şeyler gibi alınır satılır ürünlere metalara çevirirse? Ya sözde mutluluk bilimi bizi her türlü toplum fikrini reddeden bireyci modellere dönüştürmeyi amaçlıyorsa?

SONU MUTSUZ BİTEN MUTLULUK VE BAŞARI KOÇLARI
Mutluluk, başarı ve farkındalığa en başta ulaşanların bunları insanlara öğreten yaşam koçları olması gerektiği düşünülebilir ancak kişisel gelişimin kısa tarihi bu açıdan oldukça bedbaht ve ibretlik örneklere de sahne oldu: 1988'de doğan ABD'li iletişimci Dale Carnegie modern kişisel gelişimin kurucu babalarındandı. Dost Kazanma ve İnsanları Etkileme Sanatı, Üzüntüyü Bırak Yaşamaya Bak gibi kitapları I. Dünya Savaşı'ndan günümüze dek dünyanın dört bir yanında satıldı. Uzun yıllar rakipsiz olarak dünyanın dört bir yanına mutluluk, dostluk ve başarı yollarını öğreten bu adamın hayatının mutluluk, dostluk ve başarıyla dolu olması beklenirdi. Akıbeti konusu tartışmalı olmakla birlikte bazı iddialara göre Carneige'nin mustarip olduğu bir hastalık yüzünden 1915'te yalnızlık içinde ve intihar ederek öldüğü söylenir. Bu söylentilere rağmen kitapları halen satılmaya devam etmektedir. Güney Koreli Choi Yoon-Hee 22 kitabı olan Evanjelist bir kişisel gelişim gurusuydu ve ülkesinde "mutluluk rahibesi" namıyla biliniyordu. Mutluluk ve umut üzerine vaazlar verdiği TV programlarıyla büyük şöhret kazanmıştı. Yıllarca sıkıntılara karşı insanlara umuda ve hayata sarılmayı öğütleyen Yoon-Hee 2010'da 63 yaşında hastalığının sıkıntılarına dayanamayarak kocasıyla birlikte intihar ettiğinde milyonlarca hayranı büyük bir şok yaşadı. Beki İkala Erikli oldukça iyi eğitim almış bir kadındı. İş hayatında 13 yıllık parlak bir kariyeri bırakarak "meleklerle irtibat kurma" konusunda eğitim almış ve Meleklerle Yaşamak kitabıyla şöhret kazanmıştı. Yaşam koçluğu ve melek terapisi yapıyordu. Saplantılı bir danışanı tarafından bıçaklanarak öldürüldü. İbrahim Üstündağ Trabzon'da yaşayan faal bir kişisel gelişim uzmanıydı, 2021'de borçlarının yüküne dayanamayarak intiharı seçti. John Litting ve Lynne Rosen "Mutululuğun Peşinde" temalı radyo programları yapan ve insanlara saadetin, sınırlarından kurtulmanın, istediklerini gerçekleştirebilmenin yollarını anlatan bir çiftti. Ayrıca bir yaşam koçluğu şirketini yönetiyorlardı. 2013 yılında bir gün evlerinde başlarına gazlı torbalar geçirerek intihar etmiş halde ölü bulundular.

BİZE ULAŞIN