Yunus Arslan: Hekimlerin ve filozofların atası: İbn Sina

Hekimlerin ve filozofların atası: İbn Sina
Giriş Tarihi: 18.02.2020 15:40 Son Güncelleme: 18.02.2020 15:40
Çağlar boyunca elde edilen tıp birikimini derleyip toparlayarak, buna kendi icat ve deneylerini katarak yeni bir tıp felsefesi ortaya koyan İbn Sina’nın ışığı tıp ilmine günümüze dek fener oldu.

O zaman, henüz daha on yedi yaşında bir genç olmasına rağmen zekâsının ortaya çıkmasına engel değildi yaşı. İlk eğitimini babasından almış ve hızlıca kendini geliştirmeye başlamıştı. Öyle ki devrin neredeyse bütün bilim insanlarına tedavisi için başvurulan Buhara prensi Nasr Sâmânî'yi tedavi etmesiyle genç yaşta bilim dünyasında adından söz ettirir daha sonradan Şeyhül Reis olarak anılacak olan İbn Sina.

Bir bilim insanı için paradan daha kıymetli olan şüphesiz kitaplardır. Hükümdarı tedavi etmekte gösterdiği başarı sonrasında sarayın kütüphanesinde sınırsız çalışma imkânı bulan İbn Sina, bu süre boyunca tutkunu olduğu tıp alanına dair bilmediği pek çok dokümanla karşılaşır. Okuduğu yeni kitapları yanında götürmesi mümkün olmadığından satır satır ezberine alır hepsini.

İbn Sina'nın hafızasının kuvvetine dair kaynaklarda şöyle bir anlatı dahi vardır: Kaçak olarak yaşadığı sırada, bir gün Isfahan'a yolu düşer İbn Sina'nın. Bunun haberini alan yörenin âlimleri ona tıp ile ilgili bir eserini görmek istediklerini söylerler. Kaçak seyahat ettiğinden kitaplarını yanında taşıyamayan İbn Sina; "Kitap yanımda değil ama isterseniz ezbere yazdırabilirim" dedikten sonra kâtiplere metnin tamamını yazdırır. Mecliste bulunanlar böylesine uzun bir metni ezberinde nasıl tutabildiğine şaşakalırlar. Bahsi geçen kitabın daha sonraları, Horasan'dan istenen nüshası ile İbn Sina'nın ezberden yazdırdığı hâli karşılaştırılınca şaşkınlıkları daha da artar zira o mecliste olanlar iki metin arasında satır farkı dahi olmadığını görürler.

İbn Sina'nın kütüphanede karşılaştığı eserlerden en iyi şekilde faydalanmış olmasına diğer bir örnek de sonradan öğrencisine söylediği şu sözlerdir: "On sekiz yaşıma kadar öğrendiğim bilgiler dışında hiçbir yeni bilgi öğrenmedim, sadece öğrendiğim bilgilerde derinleştim."

İbn Sina'nın bilgiye olan merakı ve parlak zekâsı bir yana hakkında zaman zaman ilginç söylentiler de çıkar. O ayrıldıktan kısa süre sonra kütüphanenin yanması tarihi kaynaklarda ilginç bir vaka olarak karşımıza çıkar. İddialara göre İbn Sina öğrendiği bütün bilgilerin sadece kendisinde olmasını istemiş ve bu sebeple kütüphaneyi yakmıştır.

Dönemin kültür hayatı incelendiğinde birçok zenginin, devlet adamlarının ve sultanların kütüphane kurarak bir yandan da güç gösterisinde bulunduğu söylenir. Hâl böyle olunca ilginç bir meslek de ortaya çıkar; kimsede olmayan kitapların temini için kitap casusları türer. Her ne kadar kütüphaneden ayrılmasıyla eş zamanlı olarak kütüphanenin yanması şüphe oklarını İbn Sina'ya yöneltse de sıradan bir yangın ya da bahsi geçen kitap casuslarının işi olma ihtimali çok daha kuvvetlidir.

Sistematik tıbbın öncüsü

İbn Sina'nın bilimsel gelişme adına önemli bir dönüm noktası teşkil ettiği görüşü hâkimdir. Onun baş temsilcisi olduğu bu dönüm noktası; bir bilim adamının kendi dönemine kadar elde edilen dağınık bilimsel birikimi derleyip toparlaması ve bu birikimle bütüncül olarak bir analiz yapma yöntemi geliştirmesidir. Bilim tarihi boyunca her bilim alanında böyle isimler karşımıza çıkar.

Hipokrat'ın da kendi dönemine kadar olan tıp bilgisini sistemleştirerek yaptığı yeni araştırma ve doğrulamalar ile tıbbın babası sayılması gibi İbn Sina da kendi dönemine kadar olan tıp birikimini ele alır. Klasik dönemin hekimlerinin en önemli özelliklerinden biri de filozof-hekim olmalarıdır. İbn Sina da filozof ve hekim olmasından dolayı hem tıbba dair özgün yorumlamaları olur hem de kendisine ait bir tıp felsefesi geliştirir.

İbn Sina'nın tıp teorisinin temellerini kendi tabiat felsefesi oluşturur. Onun döneminde tabiat felsefesi ve tıp farklı alanlar olarak görülürdü. Fakat İbn Sina, ilkinin otorite şahsiyeti Aristoteles'i, ikincisinin otoriteleri olan Hipokrat ve Galen'in tıp birikimini İslam dünyasındaki çalışmalarla birlikte yeniden ele alır ve bu iki çatışmalı alanı birleştirir. İbn Sina artık tabiat ile insanı bir arada ele almaya başlar.

Antik Yunan filozoflarından Tales (M.Ö. 625-545) suyu, Anaximenes (M.Ö. 588-24) havayı, Heraklitos (M.Ö. 540-24) ateşi hayatın temel unsuru (prima materia) kabul etmiştir. Evrenin 1'in yansımaları olan sayılardan meydana geldiğini savunan Phythagoras'a göre ise doğaya dört temel eleman (su, toprak, hava, ateş) ve bunların 4 fiziksel özelliği (sıcaklık/hararet, soğukluk/ burûdet, kuruluk/yübûset, yaşlık/ rutubet), 4 varlık (insan, hayvan, bitki, maden), 4 ana yön (kuzey, güney, doğu, batı), 4 mevsim (ilkbahar, yaz, sonbahar, kış) gibi 4'lü ritm hâkimdir ve dolayısıyla 4 en mükemmel oranın temsilcisidir. Bu sebeple, dörtgen ve onun ideal türü kare asırlarca yeryüzünün sembolü olarak kullanılmıştır. İbn Sina da evreni dört unsur üzerinden gören bu bakış açısını benimser ve sağlık tavsiyelerinin merkezinde sıklıkla karşımıza çıkar.

El-Kanun fi't-Tıbb

İbn Sina'nın şüphesiz en önemli eseri kısa adıyla Kanun olarak bilinen El-Kanun fi't-Tıbb'dır. Eser yazıldığı dönemden itibaren etkisi çok büyük olur ve kaynaklara göre Osmanlı'da Fatih ve Süleymaniye tıp medreselerinde ders kitabı olarak okutulur. Sadece Doğu bilim dünyasında etkili olmayan eser henüz çok erken bir dönem sayılabilecek 12'nci yüzyılda Tuleytula olarak bilinen şehirde (günümüz İspanya'sı) önce Gerhard von Cremona tarafından Latinceye çevrilir, daha sonra hekim ve şarkiyatçı Andre Alpago tarafından Venedik'te 1527 yılında yeni bir tercümesi gerçekleştirilir.

Bahsi geçen tercümenin 1544 yılında yapılan bir baskısında İbn Sina'nın Batı tıbbındaki yeri ziyadesiyle anlatılır. Buna göre İbn Sina "hekimler prensi" olarak taçlı bir şekilde yer almaktadır. Kaynaklara göre çeviriler hızla devam etmiştir ve aynı yüzyılda otuz altı defa basıldığı bilinmektedir. Eserin Latince tercümesinin 17'nci yüzyılın sonlara kadar Louvain ve Montpellier gibi dönemin tıp alanında önemli üniversitelerinde ders kitabı olarak okutulduğu da bilinmektedir.

Her ne kadar İbn Sina'nın tıbbı günümüz tıbbından uzak görünse de bütün bilim dallarında olduğu gibi tıp biliminde de kümülatif bir şekilde katkısı, birikim taşıması söz konusu. İbn Sina'nın çağlar boyunca elde edilen tıp birikimini derleyip toparlamasının yanında yeni bir tıp felsefesi ortaya koyması bugün dahi onu konu edinmemize sebep oluyor.

Tıbbın her çağda insana şifa arayan yönü sayesinde büyük bilim insanlarını hatırlamak bilim tarihine saygı duruşumuzu göstermesi açısında da önemli... Çığır açan dehası ve muazzam çalışmaları ile İbn Sina'nın ışığı tıp ilmine günümüze dek fener olur.

BİZE ULAŞIN