Modern pedagoji yahut Kâzım Karabekir

Gökhan Ergür 11 Aralık 2017, Pazartesi
Sistemli bir kötülük yıllardır nakış gibi kitle iletişim araçları ve eğitim sistemi ile ince ince işlendi ve nihayetinde uçurumun kenarında bulduk kendimizi. Önümüzde iki seçenek var; ya bu kötülük çemberini büyük bir gözü karalıkla yarıp aydınlığa koşacağız yahut o uçurumdan aşağı yuvarlanacağız.

"Bazı kimselerden esefle duydum ve duymaktayım da; 'Mademki bakamayacaklar ne diye çocuk yapıyorlar!' Ben de cevap veriyorum ki ailelerin vatan borçları, fakir de olsalar mümkün olduğunca çok çocuk yapmalarıdır. Nasıl bakılacağını hesap etmek onların değil devletin vazifesidir.''
Yetimler Babası Kâzım Karabekir

Zor bir nesille karşı karşıyayız. İstekleri, beklentileri, sosyal ilişkileri ve hayat biçimleri ile bizleri zaman zaman çaresiz bırakan çocuklarla ve gençlerle orta yolu bulup beraberce problemsiz bir şekilde yaşamaya çalışıyoruz. Her şeyin en iyisini bildiğini iddia eden, ne yaparsa yapsın her durumda kendine hak arayan ve dünyanın odak noktasını kendi olarak düşünüp benliğinden başka bir şeyle ilgilenmeyen bu çocukları, gençleri bizler yetiştirdik. Zamana, televizyona, arkadaş çevresine suçu atıp kenara çekilmek bizi günahsız kılmayacak. Ana sınıfından liseye kadar çocuklara enjekte ettiğimiz o içi boş özgüven ve ne yaparlarsa yapsınlar değerli ve biricik oldukları hissi, çocuklarda terbiye edemedikleri bir benliğe neden oldu. Ruhlarının ve bedenlerinin şekil aldığı bir dönemde bizler ebeveynler olarak henüz dünyayı tanımayan çocuklarımıza hayatlarının kontrolünü verip karanlıklarla dolu sokaklarda serbestçe seyahat etmelerine müsaade ettik ve karşılaştığımız manzara ne yazık ki ortada.

Ekonomik ve politik olarak Avrupa'nın ne vaziyette olduğunu işin uzmanlarına bırakıp biz kendi penceremizden onların ruh-anlam dünyasına bakalım. Kesin olan bir şey var ki bu alanda işler Avrupa'nın istediği gibi gitmiyor. Maddenin ve pozitif bilimlerin her sorunu çözeceğine inanan Avrupa, yaptığı yanlışın farkına varıp bir iç hesaplaşma yaşamakta. Bu iç hesaplaşmanın şiddetinin büyüklüğü onların yeni bir yol arayışının da şimdilik önüne geçmekte. Kişisel gelişim kitapları, yüksek bütçeli bol narsistik kahramanlı filmler, sıfırdan gelip büyük şirketlerin başına geçme hikâyeleri artık inandırıcılığını yitirdi. Bütün değerleri bir kenara atıp gözü dönmüşçesine başarıya koşan milyonlarca insan ve o milyonlar içerisinde başarıya ulaşan sadece bir kişi. Modern Avrupa bizlere başarılı olan o bir kişiyi anlatır ama yolda kalan ve başaramayan, bütün değerlerini yitirip dünyanın boşluğunda sallanan milyonların hikâyesini anlatmaz. Onlar başaramadıkları için değersizdir ve yeterince güçlü olamadıkları için bu durumu hak etmişlerdir.

Şüphesiz ki işlerin bu noktaya gelmesi kısa bir süre içerisinde olmadı. Sistemli bir kötülük yıllardır nakış gibi kitle iletişim araçları ve eğitim sistemi ile ince ince işlendi ve nihayetinde uçurumun kenarında bulduk kendimizi. Önümüzde iki seçenek var; ya bu kötülük çemberini büyük bir gözü karalıkla yarıp aydınlığa koşacağız yahut o uçurumdan aşağı yuvarlanacağız.

Peki bu karanlığı yarıp fizikî, ruhi ve sosyal olarak sağlıklı bir toplumu nasıl inşa edeceğiz? Sahiden de bu işler sandığımız kadar zor mu? Modern pedagoji ve psikolojinin düştüğü yanlışlar nelerdi?

Çocuk davası

Türk toplumunun yol haritasını çizen kahramanlardan biri olan Kâzım Karabekir Paşa memleketteki yoksul ve bakımsız çocukları devlet himayesine alarak onları, ülkedeki diğer çocuklar gibi hayat mücadelesinde başarılı kılacak yollar aramış ve bu arayışı, "Çocuk Davamız" olarak adlandırmıştır. Bütün hayatını yardıma muhtaç çocuklara adayan Karabekir Paşa bu özelliğini çok küçük yaşlarda kazanmış. Küçük yaşta kaybettiği babası ve sonralarında kaybettiği annesinin yoksul çocuklara yardımını, bayram günlerinde onlara; elbise, çamaşır, harçlık verme geleneğine şahit olmuş ve ailesinin himayesinde yetiştirilen çocukların gözlerindeki minnet duygusunu görmüştür. Askerî vazifesi sebebiyle yoksul Anadolu topraklarının dört bir köşesini gezen Karabekir Paşa bu yolculuklar esnasında sık sık köy mekteplerine ve yetimhanelere gidip oradaki yardıma muhtaç çocuklara defter, kalem, mendil gibi hediyeler sunmuştur.

Fakat Paşa'nın aklında olan şey, küçük yaşlardan hayallerini süsleyen bir çocuklar kasabası kurmak ve burada bakımsız çocukları sağlıklı bir şekilde topluma kazandırmaktır. Nitekim ailesini harp esnasında kaybetmiş ölüme mahkûm binlerce Türk çocuğunu kurtarmak ve onları hayat mücadelesine güçlü bir şekilde hazırlama şansına erişmiştir. Mütareke döneminde Erzurum'da başladığı çalışmalar, Şark Zaferi'nden sonra Sarıkamış'ı çocuklar kasabası haline getirmesiyle taçlanmıştır. İlk olarak 1919 yılında Erzurum yetimhanesinden 12 yaşın üzerinde 33 çocuk alınarak günün yarısında okuma yazma diğer yarısında da terzi, kunduracı, kuyumcu çıraklığı gibi işlerde yeteneklerine göre değerlendirilmiştir. Bu önemli hamle kısa sürede karşılık bulmuş çocuklar kısa süre içerisinde hem zihnen hem de bedenen aşama kaydetmiştir. Karabekir Paşa'nın gayreti ve himayesiyle çocukların mevcudu bine ulaşmış; Ana Mektebi, Sanayi Gürbüzleri Mektebi ve Askerî İlk Mektebi olarak üç farklı okulda eğitimlerine devam etmiştir.

Karabekir Paşa'nın bu davası kuşkusuz ki sadece vicdani bir hareket değildi, bu vicdani hareketin dayandığı akademik bir temel de vardı. Bu eğitim çalışmalarını şekillendirirken Amerikan, Alman ve Fransız eğitimcilerinin eserlerini tetkik eden Karabekir Paşa, özellikle Fichte, Pestalozzi, Paul Monroe gibi yabancı ilim adamları yanı sıra Ziya Gökalp'in fikirlerinden de etkilenmiştir. Bugün beden ve ruh sağlığı bütünlüğünü korumak için pedagog ve psikologların tavsiye ettiği eğitim modelleri İstiklal Harbi sırasında kısıtlı imkânlarla Türk çocuklarına Karabekir Paşa'nın gayretiyle sunulmuştur.

Çocuk eğitimindeki teknikler

Daha o yıllarda Kâzım Karabekir oluşturduğu yetim mekteplerini ziyaret ediyor ve üzerinde titizlikle durduğu bazı hususların dikkatle hayata geçirilmesini istiyor. Paşa'ya göre çocuklara ilk günden yemek kaplarını, çamaşırlarını yıkamaları, söküklerini dikmeleri, yataklarını havalandırmaları ve düzeltmeleri öğretilmelidir. Çocuklara muhakkak suretle mikrop, röntgen, telsiz, telgraf, telefon, projektör, teyyare ve hatta tüfek senede birkaç kez gösterilmeli insan kuvvetiyle makine kuvveti arasındaki fark öğretmenler tarafından anlatılmalı, makinasız bir milletin yaşayamayacağı çocuklara öğretilmelidir. Bilişsel olarak çocukları kolaycılığa alıştırmamalı, onları soru sormaya, araştırmaya, düşünmeye sevk etmeli ve bu yönleri sürekli beslenmelidir.

Bugün alternatif çocuk kamplarında yahut o ballandıra ballandıra anlatılan Finlandiya eğitim sisteminde gördüğümüz temel hayat becerileri ve hayatta kalma yöntemleri de çocuklara aktarılıyor. Mesela bir bisiklet yahut otomobil izinden aracın hangi tarafa gittiği; yerdeki izlerden bunların insan mı yoksa hayvan mı olduğu, ne yöne gittikleri; harap bir evin takriben ne zaman ve ne suretle yıkılmış olduğu; nasıl ateş yakılacağı, gelen duman kokusundan ateşin ne türden olduğu gibi konulara hâkim olunması için çocuklar eğitimden geçirilmiş. Bunlara ek olarak çocuklara; şehrin fabrikaları, camileri, çeşmeleri, kışlaları, türbeleri, gezdirilip buralarda Fatihalar okutulmuş. Bu yerlerde emeği geçenlere vesile olanlara dualar edilmiş. Milli şarkılar ve marşlar çocuklara bando ile öğretilip hep bir ağızdan ahenkle söylemeleri sağlanmış, müziğin iyileştirici ve geliştirici rolü çocuklara tatbik edilmiştir. Çocuklar daimi neşeli bulundurulmuş ve onları kötü görüntülerden, çirkin kaba sözlerden mümkün mertebe uzak tutmuşlardır. Karabekir Paşa'nın çocuk eğitiminde üzerinde durduğu konulardan bir tanesi de fizikî aktivitelerdir. Şimdilerde obeziteyle mücadeleye ayrılan büyük bütçeleri; çocuk ve gençlerdeki bedensel bozulmaları göz önünde buldurursak aslında çocuk yaşta temellerinin atılması gereken beden terbiyesinin ne denli gerekli olduğunu anlayabiliriz. Çocuklar; jimnastik aletleriyle, futbolla, yüzmeyle, eskrimle, kızakla ve bisiklete binmekle meşgul ediliyor, kas gelişimleri desteklenerek hem fizikî hem de ruhi olarak destekleniyor.

Milli bir kalkınma

Kâzım Karabekir savaştan çıkan Türkiye'nin bir an önce hem maddi hem de kültürel alanda ilerlemesinin şart olduğunu düşünüyor ve çocuklar için sağladığı imkanları halkın hizmetine de sunuyor. Bu niyetle Sarıkamış'ta; tiyatro salonu, müze, müzik mektebi, muhtelif kurslar (ebelik, sinema, fotoğraf, elektrik), spor kulübü, okuma salonu, okuma kursu, bir gazete, sinema ve film kütüphanesi kuruyor. Bunlara ek olarak milli beraberliği canlı tutmak için ağaç bayramı, idman bayramı, kitap bayramı, atış bayramı, temizlik ve tasarruf haftası adı altında özel günler düzenliyor bu günlerde yetim öğrencilerin önderliğinde çeşitli tiyatro gösterileri, sportif gösteriler, şiir ve öykü okumaları yapılarak hem çocukları hem de halkı zinde tutuyor.

Paşa'nın bu kalkınma hamlesindeki başarısı ülkedeki yabancılar tarafından da dikkatle izleniyor ve takdir ediliyor. O dönemde Erzurum'da daimi olarak bulunan İngiliz Kaymakamı (Yarbay) Rawlison, hükümetine yazdığı bir mektupta şunları söylüyor: "Kabiliyetsiz sandığınız Türklerin neler yaptığını görmek ve istifade etmek için Erzurum'a çocuk terbiye mütehassıslarını gönderseniz çok isabet ederseniz".

Paşa'nın yegane gayreti savaştan sağ kurtulan halkın ölümüne mani olmaktı. Çeşitli şehirlerde oluşturduğu birliklerle toplamda 6000 çocuğun hayatını kurtarmış, onlardan istikbalde Türk vatanının yüce ümidi olan "Çocuklar Ordusu"nu kurmuştur. O eğitim ordusundan yetişen çocuklar ilerleyen yıllarda devletin önemli kademelerine gelerek emperyalistlerin değil bu aziz memleketin lehine kararlar almış ve vatan mayasını sağlamlaştırmışlardır.

Çocuk Davası hakkında: "Hayatımda ufak büyük siyasi ve ilmî ve askerî hayli muvaffakiyetler gördüm. Hiçbirisinde bu kadar ruhumun ve vicdanımın derinliklerine kadar bir haz ve neşe yapanına rastlamadım. Hatta iki defa Kars Kalesi'nin zaptında dahi" diyen, haftanın bir gününü anasınıfı çağındaki çocuklara piyano çalarak onlarla ilgilenen bir kahramandı Yetimler Babası Kâzım Karabekir Paşa. Allah mekanını cennet, bizlere de o hayattan ibret almayı nasip eylesin.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.