Türk halkı dublörü yutmaz
Öncelikle sağlığınızı soralım, nasılsınız?
Yaşlılıktan başka şikâyetim yok.
Bugünlerde neler yapıyorsunuz, bir gününüz nasıl geçiyor?
Sabah gazetelerimi okuyorum, havuza yüzmeye gidip sporumu yapıyorum, şiir yazıyorum, bol kitap okuyorum, geri kalan zamanda TV izliyorum.
Kamera önünü özlüyor musunuz?
Özlemiyorum.
Tıp doktoruyken Yeşilçam'ın en önemli aktörlerinden biri oldunuz. Nasıl gelişti bu süreç?
Biz hava üssünde askerken, Eskişehir'e film çekmeye gelen Halit Refiğ'le tanıştım. Hastanede ihtisas beklerken İstanbul'da Halit Refiğ'le karşılaşmam başlangıç oldu. "Bir film çekiyorum oynar mısın" dedi. Paraya ihtiyacım vardı, kabul ettim ve sonrası Gurbet Kuşları…
Bu zamana kadar toplam kaç filmde oynadınız? Şu an çekilen filmlerde keşke olsaydım dediğiniz yapımlar var mı?
400'ü geçti. Öyle bir tercihim yok.
Son dönemde hangi yönetmenleri beğeniyorsunuz?
Hepsi bir şeyler yapmaya çalışıyor. Türkiye ve Türk insanının gerçeğini yakalayanlar öne geçiyor. İsim vermeyi sevmiyorum.
Son zamanlarda tarihi diziler hayli arttı. Bu işin yaşayan en önemli isimlerinden biri olarak yapılan işler hakkında ne düşünüyorsunuz, eksikler ve olması gerekenler neler?
Biz tarihi filmlerde; Türk destanlarından, menkıbelerden, masallardan ve Topkapı minyatürlerinden faydalandık. Yöresel ozanları dinledik. Gördük ki Türk halkı kahramanları seviyor, bulamasa bile kendisi yaratıyor. Bizde Türk filmleri, kahramanlık filmleri olarak çıktı. Yeni filmlerde kahraman eksikliği var.
Peki, bizden artık neden kahraman çıkmıyor?
Kapitalizm, bilgisayar teknolojisiyle hayattan kahramanları kovdu. Yerine tüketimi koydu. Kahramanlar da uzun, beyaz yeleli atlarına binip gittiler.
Filmlerinizde hiç dublör kullanmadınız ve bu durum yüzünden ciddi sakatlıklar yaşadınız. Dublör kullanmamanızın sebebi neydi?
Yıllarca Medrano sirkinde çalıştım. Kazak sirkinde at numaralarını öğrendim. Altı yıl karate yaptım. Öğrendiklerimi yapabilen bir dublör bulabilir miydim? Ayrıca Türk halkı dublörü yutmaz.
2010 yılında geçirdiğiniz ciddi bir omurga ameliyatı var. Bu rahatsızlığın sebebi dublörsüz çektiğiniz filmlerde yaşadığınız sakatlıklar mı?
Filmlerde aldığım darbeler sonucu doktorlar omurgamı gördüklerinde şaşırdılar. Nasıl böyle yaşamışım diye hayretler içinde kaldılar.
Daima halkın yanında durmak size dezavantaj getirdi mi, 'yukarı' diye tabir edilen yerlerle herhangi bir sorun yaşadınız mı?
Ölümle tehdit edildim. Bir kere kurşunlandım. Sadece filmlerde değil hayatta da kahraman olmalıyım diye dayandım.
Tarihi filmlerinize gelirsek; bu filmlerde ağırlıklı olarak Natuk Baytan ve Remzi Jöntürk imzasını görüyoruz. Baytan, daha fantastik ögelerle filmlerini çekerken Jöntürk daha gerçekçi çekti filmlerini. Örneğin Jöntürk'ün yönetmenliğini yaptığı Malkoçoğlu Ölüm Fedaileri filmi benim en sevdiğim filmler arasındadır. Siz iki yönetmeni karşılaştırdığınızda neler söyleyebilirsiniz?
Nur içinde yatsınlar. Onlar en yiğit Malkoçoğlu'ydular.
Bildiğimiz kadarıyla başlamadan biten bir James Bond maceranız var. Nasıl gelişti bu süreç, teklifi neden reddettiniz bahseder misiniz?
İngiltere'de Adsız Cengâver filmi şişeden cin çıkar gibi trikler yaparken James Bond arayan yapımlar beni görmüş ve bu olabilir demişler. James Bond, Batı hegemonyasının güç ve kibrinin sembolüydü. Onun yerine bir Türk kahraman olmayı tercih ettim.
Son olarak sizin pek bilinmeyen bir yönünüz de şairliğiniz. Kendinizi Cemal Süreya'nın ve İkinci Yeni'nin öğrencisi saydığınızı söylemiştiniz. Şairlik serüveninizden, ilişkide olduğunuz şairlerden ve o devrin şiir dünyasından bahseder misiniz?
Siz hiç Cemal Süreya'yı gördünüz mü? Ben gördüm. Gözlerimden yıldızlar geçti. Bir zamanlar ölümsüz adamlar ölümsüz şiirler söylerlerdi. Şimdi şiiri öldürdük. Hayat şiirsiz kaldı.