Saliha Erdim: İNSAN NE ZAMAN KENDİSİ İLE SAVAŞA GİRER?

İNSAN NE ZAMAN KENDİSİ İLE SAVAŞA GİRER?
Giriş Tarihi: 13.03.2024 15:35 Son Güncelleme: 13.03.2024 15:35

İnsanlar olarak her türlü etkiye açık ve bağımlı şekilde dünyaya geliriz. Anne babamızın bize verdiği gıdalarla ve duygularla besleniriz. Onların gözleriyle görür, onların sözleriyle hareket ederiz. Kim ve ne olduğumuzu, onların bize karşı davranış biçimleri ile anlarız. En temel inançlarımız, onların söz ve davranışlarının bizdeki etkileriyle oluşur. Sonra bunlar bizde kök salar. Bu yaklaşım biçimleri insan fıtratına uygun ise, kendisine inanan, güvenen, kendisi ile barışık ve güçlü birer şahsiyet olarak büyürüz. Eğer değilse, duygusal gelişimimizi ve iç boyut kazanmamızı engeller, duygusal tahribat yapar. Ayrıca, o olumsuz sözler yüreğimizin kulağında durmadan çınlar. Artık o sözler ile düşünmeye ve davranmaya başlarız ve neticede o sözler otomatik olarak elimizi kolumuzu bağlar;

- Sen yapamazsın.
- Bak döktün gördün mü, sana eline alma demedim mi? Beceriksiz ve sakarsın.
- Başkalarının çocukları ne kadar uslu, annelerinin sözünden hiç çıkmıyorlar.
- Küçük kardeşin bile senden daha iyi, ona bak da örnek al.
- Ne biçim çocuksun, seni sevmiyorum.
- Çok yaramazsın, beni üzüyorsun, senin annen olmayacağım.
- Senden adam olmaz.
- Akşam baban gelsin, sana gününü gösterecek.

Bu sözleri, en çok inanıp güvendiğimiz, yanlarında nefes aldığımız ve iyi niyetinden şüphe etmediğimiz anne ve babalarımız söyler ne yazık ki. İçimizde adeta kanat takıp uçma coşkusu varken, bu sözler bizi düz yolda bile yürüyemeyecek hale getirir, çünkü biz bu sözlere inanırız. Ve bunlar, giderek kendi cümlelerimize dönüşür. Bu sefer de onlar bizi engellemeye başlar. İnandırıldığımız bu cümleler, her an bizim yüreğimize yerleşmiş iç seslerimize dönüşürler.

- Kendimi beğenmiyorum, güzel bulmuyorum.
- Kendimi sevmiyorum.
- Ben hiç bir işi düzgün yapamam, beceriksizim.
- Başkaları gibi iyi olamıyorum, herkes benden daha iyi, ben işe yaramaz birisiyim.
- Kimse benimle arkadaşlık yapmak istemiyor.
- Beni kimse sevmiyor.
- Bir işe başlayamam çünkü elimden düzgün bir iş çıkmaz.

Bu ve benzeri sözler, insan yüreğinde bir savaşın başladığının ifadesidir ve bunlar insan hayatının en büyük cesaret kırıcı ve enerji bitiricileridir. Bu durumda, ancak mecbur kaldığımız şeyleri, onu da zorlanarak yaparız.

Peki, bu savaş nasıl biter?

Bunları oluşturan sebepler değişmeden ya da zihnimizdeki anlamları düzelmeden, bu savaş bitmeyecektir. Sadece, farkındalıklarımız arttıkça, biz olanları daha net görmeye başlarız. Ve bu tüketici sarmaldan çıkabileceğimizi öğreniriz. Birilerinin bize söyledikleri, kendi içlerinde olan
bitenlerin yansımasıymış, bunu anlarız. Ve biz bu gerçekleri öğrendikçe, zihnimizdeki kendimizle ilgili olumsuz anlamlarda düzelmeye başlar. O zaman anlarız ki,

- Her söz, kimin ağzından çıkıyorsa, onun yürek kabında mayalanmıştır ve sadece sahibini bağlar.
- Her söz, ona ne kadar inanırsak bizi o kadar etkiler ve gönlümüzde büyüttüğümüz kadar bir alan kaplar.
- Her söz, başkalarının bizde ne gördüğünü değil, gördüğüne ne anlam yüklediğini ifade eder.
- Her sözü doğru kabul etmemiz ve inanmamız, kirli temiz demeden, taze bayat demeden, ne bulursak yememiz gibidir. Bozuk gıdaları yersek bizi zehirler. Yürek kabından kimyası bozulmuş olarak çıkan ve gerçeği yansıtmayan sözleri de inanıp sahiplenirsek, onlar da duygularımızı zehirler.
- Söylenen sözler bizi yansıtmıyorsa, "Bir dakika, bu sizin fikriniz, benim gerçeğim değil" demeyi ve nezaketle iade etmeyi hak eder.
- Bu durumda da sözün sahibine alınmak yerine, yardıma ve duaya ihtiyacı olduğunu anlayıp, şefkatle yaklaşmayı tercih edebiliriz.

Tozlu bir yoldan geçerken arabamızın camlarını açmayız, zira toz arabanın her yerini kaplayacağı gibi ağzımızdan burnumuzdan içeri girerek akciğerlerimize kadar ulaşır. Aynen bunun gibi, içinde fırtına olanların sözlerine gönlümüzün ve aklımızın pencerelerini açarsak, içimizi kirletir ve temizlemesi de zordur, ayrıca iç dengelerimizi bozar. Baktık ki haksız, yersiz ve anlamsız sataşmalar var, şöyle yana eğilip boşluğa gitmesini sağlayalım. Her sözün hedefi olmayalım.

Tedbir olarak ne yapabiliriz?

"İnsan beyni kendi dilinden emir alır" diye çok önemli bir söz var. Bu yüzden kendimize dair inancımız olumlu olmalı. Yanlışlarımızı görmeli, düzeltmeye gayret etmeli fakat "Ben bu yanlışı nasıl yaptım?" diye kendimizi telef etmeden, daha doğrularını yapmaya odaklanmalıyız. Başkalarının bize inanmasını beklemeden önce, biz kendimize inanalım. Bizler, başkaları bizi sevdiği zaman değil, kendimizi sevdiğimiz zaman hayatın anlamını fark etmeye başlarız. Kendisine değer veremeyen kimse, başkalarına da değerli hissettirecek şekilde davranamaz. Önce biz kendimize değer verip kıymetimizi bilelim ki başkalarından gelecek sevgiye ve değere bağımlı olmayalım. Bu yüzden;

- Bize söylenmiş bir söz içimizi acıtıyorsa, kendimizi kötü hissettiriyorsa, davranışı değil kişiliği hedef almış ise, o zehirleyen bir sözdür. İnanırsak zehirleniriz. Sözü kendimizle değil söyleyenle ilişkilendirelim ve tebessüm ederek yolumuza devam edelim.

- Bize iyi gelen insanlarla, sözü ölçüp biçerek söyleyen, insana hürmet ederek yaklaşan, bir konuda uyarsa bile, muhatabının kişiliğine sataşarak değil, söz ya da davranışı esas alarak konuşan dostlara yakın olalım ve biz de böyle olmak için gayret edelim.

Allah'ın kullarını ne kadar sevdiğini, hatalarına-yanlışlarına ve günahlarına bakmadan çok değer verdiğini ve her an yapılan tövbeleri kabul etmeye hazır olduğunu öğrendiğimizde, her an meleklerden daha üstün olabileceğimiz gerçeğini kavradıkça, yürüyüşümüz ve hayata bakışımız değişecektir.
O zaman, insan yanılır, ben de yanıldım. İnsan şaşar ben de şaştım. Her kul günah işler ben de işledim. Rabb'imizin maksadı hiç yanılmayan kullar olmamız değil, ilimden ahlak çıkararak yanlışlarımızı en aza indirmeye çalışmamızdır. Tevbe ederek, dikkatimizi daha doğru davranmaya yoğunlaştırıp, güven ve onurla emanet olan bu hayatı yürümeye çalışmamızdır.

- O halde, içinde savaş olanların sözleri bizi bağlamamalı. Ve bilelim ki, kendimizi sevmemiz ve değerli görmemiz, hem ihtiyacımız hem de görevimizdir.


Peki, hayat kalitemiz için kendimize nasıl yardımcı olabiliriz?

BİZE ULAŞIN