Resmiye Özel: İnsan hakları 'bayraktarı' Avrupa'nın mülteci imtihanı

İnsan hakları bayraktarı Avrupanın mülteci imtihanı
Giriş Tarihi: 2.9.2015 17:23 Son Güncelleme: 8.9.2015 12:20
Resmiye Özel SAYI:16Eylül 2015
Adalet, demokrasi, insan hakkı ve barış sözcüklerinin sözlüklerdeki anlamını bulamadığı coğrafyalarda, kimi zaman iç savaş kimi zaman yüzyılın ruhuna inat sömürü düzeni nedeniyle halklara vatanları dar ediliyor. Yalnızca kendi gözlerinin gördüğü ışığı takip ederken kendilerini kâh sınırın dikenli tellerinin arkasında kâh patlaması an meselesi bir botun üzerinde buluyorlar. Yıllardır devam eden bu göç akınları transit ülkeden hedef ülke olmaya terfi ettiğimizden beri gündemimizden düşmüyor.

Tarihsel seyrine gerek kalmadan birkaç yakın ülkenin mülteci politikalarına bakılarak bile Türkiye'nin orantısız üstünlüğü anlaşılabilir. Slovakya ve Çek Cumhuriyeti Suriye'de savaştan kaçan aileleri dinî kriterlere göre belirleyeceklerini, yalnızca Hıristiyan olan mültecileri ülkelerine kabul edeceklerini açıkladı. Bu politika hem mültecilere din, ırk, ülke ayrımı yapmamayı şart koşan Cenevre Sözleşmesi'ne hem de İnsan Hakları Beyannamesi'ne karşı çıkmak anlamına geliyor.

İtalya makamlarının, içinde Afrikalı göçmenlerin olduğu geminin batması sonucu hayatlarını kaybeden yüzlerce mültecinin cesedini, cesetlerin çıkarılma maliyetini sebep göstererek denizde bırakması insan hakları konusunda bir vahim fotoğraf daha çıkarıyor karşımıza.

Macaristan son bir yılda Suriye, Kosova ve Irak'tan gelen mültecilere engel olmak için Avrupa Birliği ülkelerinin talebiyle Macaristan-Sırbistan sınırına mülteci politikalarının nişanesi olarak bir 'utanç duvarı' inşa ediyor.

Bir insanlık dersi de Almanya başbakanından! Katıldığı bir toplantıda Filistinli mülteci bir kızın tüm yeterliliklerine rağmen Almanya'dan sınır dışı edilebileceği korkusuyla, ülkede eğitimine devam edebilmek için istediği desteğe Merkel'den gelen "Sizinle baş edemeyiz" cevabı Almanya'nın da mülteci politikasını anlamamıza yetti.

Ortadoğu'dan Batı Avrupa'ya uzanan koridorun en önemli ülkelerinden biri şüphesiz Yunanistan. Ayvalık'tan Midilli'ye, Bodrum'dan Kos'a, yani Ege'nin bir yakasından diğer yakasına botlarla geçmeye çalışan mültecilerin kıyıya ulaşamayanları denizin ortasında ölüme terk ediliyor. Yaşadığı ekonomik kriz nedeniyle mülteci politikasını sertleştiren Yunanistan'da fiili uygulamalar cinayet denilebilecek seviyeye geldi. Umuda yolculukta mültecilerin denizden geçişi esnasında Yunan ekiplerinin botu durdurmaya çalışıp ardından botu patlattığı takıldı kameralara.

Toplamda 200 bin mülteci için Avrupa ülkelerinin tecrübesi böyleyken, Türkiye Iraklı, Ezidi, Suriyeli ve Türkmen 2 milyon 450 bin mülteciye ev sahipliği yapıyor. Hayatta kalma umuduyla sığındıkları bu ülkede kendilerine ne dilleri ne dinleri soruldu. Dünya ne yapılabilir diye düşünmeye başlarken Türkiye yapacağını yapmıştı bile. Eğitimden sağlığa, sosyal hizmetten mesleki eğitime hemen her ihtiyacın karşılığı oluştu. Misafirperverliği ile tanınan bu millet stratejik politikaları bir tarafa bırakıp açık kapı politikasına destek verdi. Maksatlı yorumlar sosyal sorunları ayyuka çıkarsa da Türkiye'de mültecilere yönelik toplumsal kabul düzeyinin sanılanın aksine yüksek olduğunu söylüyor araştırmalar.

Mülteci sorunu siyasi ve ekonomik boyutundan ziyade insani yönü ile değerlendirildiğinde, yerlerinden edilmiş bu insanların taleplerinin, uluslararası hukukun kendilerine tanıdığı temel bir insan hakkına dayandığını hatırda tutmak gerekir.

İNADINA DEMOKRASİ!

Ülkemizde PKK ile çatışmaların sürdüğü, şehit haberi olmayan bir günün geçmediği, özerklik açıklamalarının yapıldığı bir dönemde inadına demokrasi dedirtecek bir haber olarak düştü önümüze; Diyarbakırspor'un Kürtçe ismi olan Amedspor adıyla TFF'den aldığı onay haberi…

Spor Toto 2. Lig Kırmızı Grup'ta mücadele eden Diyarbakır Büyükşehir Belediyespor, olağanüstü kongrede ismini 'Amed Sportif Faaliyetler Kulübü' (Amed SFK) olarak değiştirme isteği ile TFF'ye başvurdu. TFF, kulübün ismini kabul etti. Kulüp bundan sonra yeşil-kırmızı-beyaz renkleriyle ve Kürtçe adıyla sahalarda olacak.

Dil, düşüncenin evi olduğu kadar kültürlerin de evidir, onları yaşatır. Ülkemizde tüm kültürlerin özgürce yaşayabilmesi için dil açılımları yapıldı geçtiğimiz yıllarda. Hatırlayalım; devlet okullarına Kürtçe seçmeli ders olarak kondu. Kürtçe kurslar açıldı. Üniversitelerde Kürdoloji Enstitüleri ve Kürt Dili ve Edebiyatı bölümleri kuruldu. Böylece Kürtçe öğretecek öğretmenler de yetişmeye başladı. Klavyenin yasaklı Q, X, W harflerine izin çıkınca aileler çocuklarına Kürtçe isim verebilir hale geldi. Yerleşim birimlerinin Kürtçe isimlerinin iade edilmesine imkân sağlanınca bölgenin yaşlıları geçmişleriyle kucaklaştı, tabelalar aşina geldi onlara. Hukuk alanında yapılanlar ise konunun bir başka boyutu. Savunma hakkını ana dilinde yapabilmek, cezaevlerinde Kürtçe konuşabilmek, hakların en temeliydi şüphesiz. Habere ulaşma özgürlüğünün, yıllardır kavgalı olduğu devletle bağ kurabilmenin yolu oldu TRT KURDî. Beraberinde Kürtçe özel TV, radyo ve gazete kurulması serbest bırakıldı. Anadolu Ajansı da Kürtçe yayına başlayarak demokrasiye yeni renkler kattı. Devlet kültürel alanda Kürtçe eserler yayınına başladı. Türk Dil Kurumu, 'Kürtçe-Türkçe' sözlük bastırırken, Diyanet İşleri de 'Kürtçe Kur'an-ı Kerim' meali yayınladı. Ve siyasi partiler Kürtçe siyasi propaganda hakkına kavuşarak, kendilerini bölge halkına anlatabilmenin imkânına kavuştular.

Birileri 'devlet çözüm sürecinde bir şey yapmadı' mı diyordu? Bu iddiayı vicdanlara havale ediyoruz…

EN 'ŞANSLI' TERÖR ÖRGÜTÜ

'Dünyanın en 'şanslı' terör örgütü hangi ülkededir?' sorusunun doğru cevabı 'Türkiye'dir. Hangi ülkenin en büyük medya grubu bir terör örgütüne güzelleme yapar? Hangi ülkenin en büyük haber ajansı şehit askerlerin fotoğraflarını çarşaf çarşaf yayınlarken teröristlerin kanlı yüzünü gizler? Hangi terör örgütü yaptığı bütün eylemlere meşru bir zemin arayan sözde aydınlar tarafından kollanır? Hangi ülkede teröristler eylem yaptığında üç maymunu oynayıp, ordu operasyon yaptığı zaman 'silahlar sussun' diyen sanatçılar vardır? Hangi ülkede hoş duygular beslemediği lidere muhalefet etmek adına bir terör örgütü şemsiyesi altına giren siyasetçiler vardır?

Bu denklemin paydaşları arasında; bir tarafta elindeki silahı asker sivil demeden fütursuzca kullanan, evinde uyuyan polisin kafasına kurşun sıkan, ekmeğinden başka dünyası olmayan kamyoncuları tehdit edip ekmek teknelerini yakan, hasta bekleyen ambulansları kaçıran bir terör örgütü var. Diğer tarafta ise bu terör örgütüne söz söyleyemeyen, elinde silah yerine kalem olan isimler var...

KAÇAK 'ALTIN NESİL'

Fethullah Gülen'e göre; bu kutsal nesil, sıfırdan yaratılacak olan, üzerine yüce bir misyon yüklenmiş, gelecek 'güzel' ve 'huzur' dolu günlere toplumu taşıması düşünülen yeni bir kuşaktı. Fethullah Gülen'in yıllarca hayalini kurduğu nesil şimdilerde Ermenistan, Amerika, Belçika, Almanya gibi ülkelerde yani dünyanın dört bir tarafında…

17/25 Aralık'ta başarısız bir darbe girişiminde bulunan bu yapının akıbeti şu anda hepimizin malumu. Medya üzerinden verdikleri mesajlarda fütursuzca Cumhurbaşkanına 'kaçacak' imasında bulunanların, bugün kendilerinin ülkeden kaçtığına şahit oluyoruz.

Aslına bakılırsa bu kaçışlar iki noktada büyük bir hayal kırıklığıydı. Birincisi; kendilerini bağladığı büyük umutlarla 'Altın Nesil' olarak sınıflandıran 'Hoca efendileri' için, ikincisi; sözde davaları uğruna yaptıklarının cezasını çeken ve içeride olan diğer 'Altın Nesil' elemanları için.
BİZE ULAŞIN