Son yıllarda büyük bir modern propaganda silahı ile karşı karşıyayız: Post-truth… Hakikatin sonrası anlamına gelen bu propaganda aygıtı, insan davranışlarını ve insanın siyasi, sosyal seçimlerini etkilemek için üzerinde çok detaylı olarak çalışılmış bir kavram. Algıları büyük illüzyonlarla belirliyorlar. Nazilerin bir zamanlar etkili bir şekilde kullandığı "tekrarlanan yalanların gerçeğe dönüşmesi"ni gündelik hayatımızda hemen her gün yaşamaktayız. Biz artık buna "yalan terörü" demek istiyoruz.

Sosyal medya, moda, TV'ler yalan terörünün kendini gerçekleştirdiği sahalar. Öncelikle bugün muhalefetteki siyasiler kullanıyor bu etkili silahı. Toplumda infiale neden olacak bazı meseleler üzerine çeşitli senaryolar kuruyorlar. Senaryolarını destekleyecek, ana akım medyadan kovulmuş ve bir zamanlar isim yapmış gazetecilerin desteğini propagandanın güvenilirliği için kullanıyorlar. Sansasyon üretildikten sonra inanılmaz bir hızla yayılıyor. Atılan tweetler, çekilen YouTube yayınları binlerce yorumla destekleniyor.

Diyelim burada bir iddia asılsız çıktı, yayılan haberin altına yanlış olduğunu yazsanız bile yetmiyor. Doğrunun etki gücü karşısında yalan terörünün elindeki silahlar daha güçlü çünkü.

Bir tür vur-kaç taktiğidir aslında yalan terörü. Silahlı örgütler, gerçekleştirdikleri eylemlerle nasıl ki devlet karşısında propaganda yapıyorlarsa, yalan terörünün odakları da aynı etkiyi yakalamak istiyorlar. Sürekli kendi açıklamalarıyla çelişmeleri onlar için büyük bir tezat teşkil etmiyor asla. Üretilen yalanlar öylesine artıyor ki, artık hangisi gerçek hangisi yalan karışmaya başlıyor.

Bir zamanlar reklam dünyasının etkili şekilde kullandığı bu silah artık hayatımızı belirleyen mekanizmalardan biri oldu. Bir şeyin nasıl olduğundan çok nasıl algılandığı üzerine çalışan bu yalan terörü üzerine hem konunun uzmanlarıyla konuştuk hem de bazı örnekler üzerinden konuyu daha anlaşılır hale getirmeye çalıştık. İyi okumalar.