Gelin destanları konuşmaya şuradan başlayalım; çocuklarınıza ya da ailenizdeki gençlere sorun bakalım, kahraman denildiğinde akıllarında önce hangi görüntü canlanıyor. Karşılaşacağınız sonucu aşağı yukarı tahmin edebilirim; ya Superman ya Batman veya Marvel'in Kutsal Kitaplar ve dünya mitolojilerinden aparttığı birtakım olağanüstü bireylerden birini söyleyecekler muhtemelen. Ne yazık ki hâkim kültür arketipleri belirlemede çok başarılı. Hatta o kadar ileri giderler ki, bir kahramanlarının ismini Kaptan Amerika koyarlar. Bunu yaparken markaların görsellerinden dizilere, filmlerde izlediğimiz kahramanların alt metinlerindeki göndermelere, hatta modaya kadar geniş bir etki alanına çalışıyorlar.
Arketipler dedim, oradan devam edeyim. Dünyadaki bütün destanlar aslında bir kahramanın evinden çıkmasıyla başlar. Sonra çeşitli maceralara atılır ve isim almayı hak eder kahraman. Onca serüvenden sonra ise evine döner. Dünya destanlarının bu ortak özelliği modern romana kadar sirayet etmiştir. Kahramanın üretilmesinde mitolojik sembollerle birlikte politik diskurun da önemli bir katkısı vardır. Mesela Richie Rich göstere göstere kapitalizm propagandası yapar, Şirinlerin bir komün hayatı önerdiklerini hemen anlarız. Zaten Enternasyonal marşı ile de ritim tutarlar bir bölümde. He-Man ise Nazi propagandası yapar. Bu üretilmiş kahramanların çoğu da Amerikan kültürü destekli, üretilmiş, planlanmış işlerdir. Çünkü hatırlayalım, Amerikalıların kahramanları yoktur.
Bizde ise sadece atların anlatılması bile başlı başına bir olaydır. At kutludur ve cennetin yolunu bildiği söylenir. Hatta en az kahraman kadar alptır bizim atlar. Atsız bir kahraman ise daha baştan yenik düşmüştür. Sudan yaratılmış bu kıratlar yeri gelir uçabilirler de. Ya Battal Gazi, Dede Korkut… Bence büyük bir devrimci olan Keloğlan, "bizde felsefe nasıl yapılırdı" sorusunun cevabı Hoca Nasrettin… Hadi, kendi destanlarımızı, efsanelerimizi birlikte okuyalım.