İSLÂM ESTETİĞİNİN MERKEZİNDE BİR BAŞYAPIT: ELHAMRA SARAYI
Endülüs isminin nereden geldiğini biliyor musunuz? Kelime 5. yüzyılda burada yaşamış Vandal topluluğundan geliyor. Vandalus ismi zamanla Endülüs'e dönmüş ve tarihte en ironik isim almalardan biri olarak karşımıza çıkıyor. Zira barbar bir toplum olan Vandalların verdiği bu isim, kendi döneminde medeniyet açısından en yüce mevkiye ulaşmış bir devlete isim babalığı ediyor. Bu yüksek medeniyetin bir ürünü olan Elhamra Sarayı ise estetik denilince akla ilk gelen yapılardan olma konumuna erişiyor.
Elhamra Sarayı, İspanya'nın Granada şehrinde bulunan ve 13. yüzyılda Nasrîler tarafından inşa edilen, İslâm sanatının ve mimarisinin en görkemli eserlerinden biri. Saray hem tarihi süreçteki rolü hem de estetik ve mimari özellikleriyle dünya mirasının en değerli parçalarından biri olarak kabul ediliyor.
Elhamra Sarayı'nın yapımı, Endülüs Emevîlerinin mirasını devam ettiren Nasrîler döneminde başlıyor. Sarayın bulunduğu tepede ilk yerleşim izleri Zirîler dönemine kadar uzanıyor. Ancak bugünkü Elhamra'nın temelleri, 1238 yılında Granada Emirliği'ni kuran Muhammed bin Yusuf (I. Muhammed) tarafından atılıyor
Sarayın asıl gelişimi, 14. yüzyılda I. Yusuf (1333-1354) ve V. Muhammed (1354-1391) döneminde gerçekleşiyor. Bu dönemde saray, bugünkü ihtişamlı haline ulaşıyor; avlular, bahçeler, saraylar ve kuleler ekleniyor. 1492 yılında Granada'nın düşüşüyle Elhamra, İspanya Krallığı'nın bir parçası oluyor ve bu tarihten sonra bazı bölümleri Hristiyanlar tarafından kullanılıyor. Elhamra ismine baktığımızda ise Arapça "el-Hamra" () kelimesinden türetildiğini ve "kırmızı" anlamına geldiğini görüyoruz. Saraya bu adın verilmesinin çeşitli sebepleri olduğu ileri sürülüyor. Bunlardan ilki, inşasında kullanılan kireçtaşının ve tuğlaların günbatımında kırmızımsı bir renge bürünmesiyle açıklanıyor. Granada'nın bulunduğu bölgedeki toprakların da kızıl renkte olması, bu ismin benimsenmesini desteklemiş gibi duruyor. Sarayın özellikleri açısından baktığımızda, duvarlarının ve çevresindeki yapıların yapımında kullanılan malzemeler gün ışığına göre renk değiştiriyor. Özellikle güneş batarken kırmızı ve turuncu tonlar ortaya çıkıyor ki bu görsel özelliğin de yapının ismini alışını etkilediği hissediliyor.
Bir başka görüş ise Granada Emirliği'nin kurucuları olan Nasrîlerin, mimarî eserlerinde ve sanatta renk sembolizmine önem verdiğini söylüyor. Kırmızının gücü ve ihtişamı simgelediği, aynı zamanda Endülüs topraklarında İslâm medeniyetinin parlak dönemini temsil ettiği savunuluyor. Bir diğer görüş ise sarayın inşası sırasında işçilerin gece bile çalışmaya devam etmelerinin, yapıların üzerinde meşalelerin ışığı altında kırmızı bir yansıma oluşturduğunu ve bu nedenle "el-Hamra" adını aldığını dile getiriyor. Genel olarak baktığımızda ise İslâm estetiğinde renkler, sadece fiziki özellikleri değil, aynı zamanda manevi kavramları da temsil ediyor. Kırmızı, İslâm sanatında genellikle cesareti, tutkuyu ve azameti simgeliyor. Dolayısıyla Elhamra isminin, sarayın mimari ihtişamını ve sembolik anlamını güçlendiren bir isim olduğu da fark ediliyor. İslâm estetiğinin temel ilkelerini yansıtan, simetri, geometri ve süsleme sanatlarının zirveye ulaştığı bu saray, böylece "Elhamra" ismiyle kalıcı değer kazanıyor.
İslâm sanatında maddi formlar ve süslemeler, metafizik ve manevi gerçekliklerin sembolik ifadelerini yansıtıyor. Elhamra'nın duvarlarının da bu minvalde İslâm sanatının "zellige" olarak bilinen mozaik desenleriyle kaplandığını görüyoruz. Tevhid (birlik) anlayışını temsil eden zellige, karmaşık ve tekrar eden geometrik desenleriyle biliniyor. Bu desenler, doğadaki düzeni ve Allah'ın sonsuzluğunu sembolize etmekte kullanılıyor. Karmaşık düzenlemelerin içerisindeki matematik prensiplerle uyum ise bir başka önemli boyut olarak karşımıza çıkıyor. İslâm estetiğinde üzerinde durulan düzen, uyum ve denge; sarayın avlularında ve sütunlu salonlardaki simetride dahi göze çarpıyor. Sıra süslemelere gelindiğinde Kur'an ayetleri ve Allah'ın isimlerinin hat sanatlarıyla nasıl güzel işlendiği, bakan insanlarda hayret duygusunu uyandırıyor. Bu incelikli işlemeler, dekorasyonun bir parçası olmanın ötesinde, sarayın manevi atmosferini oluşturuyor. Elhamra Sarayı'nın tasarımında ışık da mekânın ruhanî boyutunu güçlendiren bir unsur olarak kullanılıyor. Büyük pencereler, havuzlar ve avlular güneş ışığını yansıtarak mekânın aydınlanmasını sağlıyor.
Tevhide çıkan sembolizm
Sarayın bölümlerinden en önemlisinin; "Patio de los Leones" adı verilen "Aslanlı Avlu" olduğu belirtiliyor. Bu avlunun merkezinde 12 aslanın taşıdığı bir mermer havuz bulunuyor. Aslan figürlerinin gücü, adaleti ve koruyuculuğu simgelediği; 12 sayısının ise İslâm medeniyetinde kozmik düzeni ve döngüselliği ifade ettiği aktarılıyor. Çeşmeden akan suyun dört ana kanaldan avlunun farklı köşelerine doğru akmasıyla yine bir sembolizma yürütüldüğü fark ediliyor. Bu biçimlendirme, İslâm kozmolojisinde cennetteki dört ana nehirden bahsedilmesi; evrende toprak, su, hava ve ateş gibi dört elementin bulunması; insanın ruh, beden, akıl ve kalp üzerinden dört temel birimden oluştuğunun anlatılması gibi olgular üzerinden anlamlandırılabiliyor. Avludaki düzenlemede metaforik bir yansıma olarak aynı zamanda suyun farklı yönlere dağılmasına rağmen tek bir kaynaktan gelişine ve Allah'ın birliğini ortaya koyuşuna odaklanılabiliyor ki böylece İslâm tasavvufundaki "tevhid" kavramının bir görünümü yakalanabiliyor. Avlunun geometrik düzeni ile suyun sürekli akışı ise Allah'ın kudretini ve rahmetini temsil eder mahiyette izlenebiliyor. Böylece dünyanın da su gibi sürekli kendi yörüngesinde hareket ettiğini, hayatın geçiciliğini ve varlıkların Yaratıcı'ya olan bağımlılığını hatırlatan bir yapı sergileniyor. Geometrik yönden değerlendirildiğinde de Elhamra'nın avlusunda ve kubbelerinde "altın oran" adıyla bilinen ölçüte rastlanabiliyor. Buradan İslâm medeniyetinin matematikte ne kadar gelişmiş olduğu anlaşılabiliyor.
Elhamra Sarayı, İslâm estetiğinin daha nice göz alıcı unsurunu barındıran bir sanat eseri hâlinde kabul ediliyor. İçlerinde en önemlisi olarak gördüğümüz tasavvufî sembolizma ile tevhid, içsel arınma ve manevî yolculuk gibi kavramların mekânla bütünleştiği izleniyor. Elhamra, bütünsel mânâ taşıyan incelikli düşüncenin mükemmel derecedeki uyumla vücut bulmasıyla, bir saraydan çok daha fazlası; mânevî tecrübe alanı ve estetik bir başyapıttır.