İSRAİL SANIK KÜRSÜSÜNDE
7 Ekim'den bu yana tüm insanlığın gözü önünde Filistin'de bir soykırım gerçekleşiyor. Dünyanın gözleri önünde ABD ve Avrupa'nın desteğini arkasına alan İsrail saldırıların dozajını her geçen gün artırıyor. Gazze'deki ablukayı da sıkılaştırarak bölgeye su, elektrik, gıda, tıbbi malzeme gibi en temel ihtiyaçların girişini engelliyor. "Açlıktan ölmek" deyimi Gazzeliler için artık bir benzetme değil, gerçeğin bizzat kendisi. Durum o kadar vahim ki insanlar hayvan yemlerinden öğüttükleri un ile ekmek yaparak karınlarını doyurmaya çalışıyorlar. Öte yandan Refah sınır kapısında yüzlerce insani yardım malzemesi dolu tır bölgeye girmeyi bekliyor.
Bu durum karşısında küresel hak, hukuk, adalet gibi değerlerin kendilerine mahsus olduğunu savunan Batılı liderler, düşünürler, entelektüeller hatta medya kuruluşları bu soykırıma karşı derin bir sessizliğe bürünerek İsrail yanında yer alıyorlar. Onların bu ikiyüzlülüğüne karşılık halkları ise bu soykırıma karşı Filistin'in yanında yer alıyor. Yöneticilerinin, entelektüellerinin aksine Batılı toplumlar altı aydır İsrail karşıtı kitlesel gösteriler gerçekleştirerek katliamın son bulması için çaba gösteriyorlar.
Katliama karşı halkların tek yürek olması önemli ancak fiili bir adım atılması için siyasi liderlerin de somut adımlar atması gerekiyor. Bu somut adımları insan hakları, adalet, demokrasi, özgürlükten bahseden Batılı ülkelerin atması beklenirken bu adım 1948-1994 yılları arasında Apartheid rejimine yani ülkelerinde resmi olarak uygulanan ayrımcı ve ırkçı politika sistemine maruz kalan Güney Afrika'dan geldi. Uzun yıllar insanlık onurunun sistemli olarak aşağılandığı kötü deneyimlerden birini yaşamış olan Güney Afrika, İsrail'in soykırımına karşı hukuki açıdan ilk adım atan ülke oldu ve Uluslararası Adalet Divanı'na (UAD) dava başvurusunda bulundu.
"Soykırım niyetiyle işlenmiştir"
Güney Afrika, bu davayı, İsrail dâhil 140 ülke tarafından imzalanan Birleşmiş Milletler'in (BM) 1948'de "Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi"ne dayandırarak açtı. Bu sözleşmenin 9. maddesi, taraf devletlerden birinin sözleşmeyi ihlal ettiğine dair bir kuşku halinde diğer taraf devletlere söz konusu devlete karşı Uluslararası Adalet Divanı'na (UAD) başvurma yetkisi veriyor. UAD, acil reaksiyon alınması gereken durumlarda ihtiyati tedbir kararına hükmederek, söz konusu ihlallerin dava süreci sonlanana kadar durdurulmasına karar verebiliyor.
Güney Afrika'nın, 29 Aralık 2023'te yaptığı başvuruda "İsrail'in eylemleri ve ihmalleri soykırım niteliğindedir çünkü hususi soykırım niyetiyle işlenmiştir" ifadeleri kullanılırken Gazze'de süregelen eylemlerin "Filistinlileri yok etmek" amacı taşıdığının da altı çiziliyor. Kuşatma altındaki Gazze'deki hastane, okul, cami gibi sivillerin yaşadığı yerlere saldırıların düzenlenmesi, insani yardımların engellenmesi, sivillerin yaşadıkları yerlerden zorla çıkarılması ve o süreçte saldırıya uğramaları gibi insanlık dışı eylemlerde bulunan İsrail'e karşı soykırım iddiasında bulunan Güney Afrika, bu iddiasını delillere dayandırarak ve Soykırım Sözleşmesi'nin maddeleri gereğince İsrail'in bu sözleşmeyi ihlal ettiği iddiasıyla acilen geçici tedbir kararının alınmasını talep etti.
Soykırım davasının ilk duruşması görüldü
Güney Afrika'nın, Filistin'e yönelik yıllardır süregelen insanlık ve savaş suçlarını 7 Ekim'den bu yana daha pervasız ve yoğun şekilde devam ettiren İsrail'i "soykırım" yapmakla suçladığı davanın Hollanda'nın idari başkenti Lahey'deki ilk duruşması 11 Ocak'ta görüldü. Güney Afrika'nın UAD'ye açtığı davanın ihtiyati tedbir taleplerine ilişkin görülen duruşma ilk kez canlı olarak yayımlanan "soykırım davası" olarak tarihe geçti. Duruşma, Güney Afrika ve İsrail tarafından sadece bu dava için atanan "ad hoc" (hususi) hâkimlerinin yemin etmesiyle başladı. Daha sonra da Divan Başkâtibi Philippe Gautier'nin Güney Afrika'nın ihtiyati tedbir taleplerini okumasıyla devam etti.
Tarafların hazır bulunduğu salonda Güney Afrika'yı temsil eden avukatlar 84 sayfalık İsrail'e yönelik soykırım suçlamalarına dair iddianameyi, gerekçe ve delillerle destekleyerek Divan'a sundular ve İsrail'e yönelik "soykırım" suçlamasında bulundular. Güney Afrika Adalet Bakanı Ronald Lamola açılış konuşmasında İsrail'in Gazze'deki eylemlerinin soykırım niteliği taşıdığını belirterek "Bir
devletin topraklarına yapılan hiçbir silahlı saldırı, ne kadar ciddi olursa olsun, vahşet suçlarını içeren bir saldırı bile, ister hukuk ister ahlak meselesi olsun, sözleşmenin ihlal edilmesi için herhangi bir gerekçe veya savunma sağlayamaz." açıklamasında bulundu.
"Kurbanların yayınladıkları ilk soykırım oldu"
Güney Afrika'yı temsil eden hukukçular, İsrail'in Gazzelilere yönelik eylemlerinin bilinçli olarak düzenlendiği ve soykırım niyeti taşıdığı suçlamalarında bulundu. Güney Afrika'yı temsil eden avukatlardan Adila Hassim, Filistinlilerin bir kısmının, "güvenli koridor" ilan edilen bölgelerde öldürüldüğünü belirterek "Kimsenin canı bağışlanmadı. Yeni doğmuş bebekler bile. BM şefleri burayı çocuklar için bir mezarlık olarak tanımladı" dedi. Güney Afrika'yı temsil eden avukatlardan Blinne Ni Ghralaigh, Gazze'de yaşanan soykırımın, dünyanın bir şeyler yapabileceği beklentisiyle kurbanlar tarafından canlı yayımlanan ilk soykırım olduğunu söyledi. Duruşmanın ilk günü, Güney Afrika'nın Amsterdam Büyükelçisi Vusimuzi Madonsela'nın ülkesinin Uluslararası Adalet Divanı'ndan talep ettiği geçici tedbirleri okumasıyla sona erdi. Bu tedbirler şöyle:
• İsrail, Gazze'deki askeri operasyonlarını derhal durdurmalıdır.
• İsrail kontrolü altındaki herhangi bir grubun Gazze'deki soykırım suçlarını sürdürmesini engelleyecek adımlar atmalıdır.
• Filistinlilere yönelik soykırımın önlenmesi için İsrail makul olan tüm tedbirleri alacaktır.
• İsrail "Soykırım Sözleşmesi" gereğince ihlal ettiği düşünülen tüm eylemlerden vazgeçecektir.
• İsrail Gazze halkının evlerinden sürülmeleri, yiyecek, su, giyecek, hijyen ve tıbbi malzeme gibi insani ihtiyaçlara erişimini sağlayacak.
• Soykırıma karışanların cezalandırılmaları için gerekli adımları atmalıdır. Soykırım delilleri korunması sağlanmalıdır ve bu amaçla bağımsız gözlemciler ve uluslararası görevlilerin Gazze'ye girişleri yasaklanmalıdır.
• İsrail tüm bu tedbirlere uymak için attığı adımlara ilişkin bir raporu Divan'a sunmak zorundadır.
• İsrail, davayı zora sokacak ya da uzatacak her türlü eylemden kaçınacaktır.
İsrail'in akıl almaz savunması
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, duruşma öncesi ülkesi hakkındaki iddiaları reddetti. Duruşma sonrası yaptığı açıklamada ise, "Bugün dünyanın tersine döndüğünü gördük. Soykırıma karşı mücadele eden İsrail soykırımla suçlanıyor" dedi. Tüm dünyanın gözü önünde yıllardır Gazze'de insanlık tarihine kara bir leke olarak geçen her türlü zulmü gerçekleştiren Netanyahu, Hamas'ı "insanlığa karşı suç işleyen cani teröristler" olarak tanımladı. Aleyhlerine UAD'ye "soykırım" suçlamasıyla dava açan Güney Afrika'yı da "ikiyüzlülükle" suçladı.
Lahey'deki Barış Sarayı'nda gerçekleşen duruşmanın ikinci gününde İsrail heyeti savunma yaptı. İsrail Dışişleri Bakanlığı'nın hukuk danışmanı avukat Tal Becker'in konuşmasıyla başlayan davada Güney Afrika'nın olayları yanlış ve büyük ölçüde çarpıtarak yorumladığını belirtti. Becker "İsrail'in Gazze'de yaptığı, insanları yok etmek değil, insanları korumaktır" diyerek akla mantığa sığmayan
bir açıklamaya da imza attı. Oysa aylardır Filistinliler çocuk, genç, yaşlı, kadın demeden bombalanıyor, katlediliyorlar, insani ihtiyaçlarından maruz kalıyorlar, çocuklar oyun oynamaları gerekirken "ölüm bu hayattan daha merhametli!" diyor. Ama gelin görün ki İsrail sözde tüm bunları onları korumak için yapıyormuş. Hatta daha da ileri giden Becker eğer ortada bir soykırım varsa, bunun İsrail'e karşı işlendiğini yani Hamas'ın İsrail'e karşı soykırım planları olduğunu savunuyor. Ayrıca Güney Afrika'yı Hamas ile yakın ilişki kurmakla suçlayarak mahkemenin Güney Afrika'ya karşı geçici tedbirler uygulaması gerektiğini söyledi. İsrail'in avukatlarından Gilad Noam, Güney Afrika'nın talep ettiği 9 geçici tedbirin her maddesinin "haksız ve önyargılı" olduğunu da öne sürdü.
"Uluslararası hukuk açısından zafer niteliğinde bir karar"
Divan, Güney Afrika'nın önleyici tedbir talebine dair kararını 26 Ocak'ta açıkladı. UAD'de İsrail aleyhine ileri sürülen iddiaların Soykırım Sözleşmesi çerçevesinde uyması gereken kuralların bazılarını ihlal ettiğine ve makul seviyede kanıtlandığı değerlendirmesiyle davanın esastan görülmesi kararına varıldı. İhtiyati tedbir çerçevesinde İsrail'in Gazze'de sivillere ve sivil yerleşim alanlarına yönelik saldırılarının ivedilikle durdurulmasını ve Gazze'ye insani yardımların ulaştırılmasını istedi. Buna binaen İsrail, alınan kararları bölgede uyguladığına dair 1 ay içerisinde UAD'ye rapor sunmak zorunda. Güney Afrika, İsrail'in Divan'ın tedbir kararlarına uymaması halinde konuyu BM Güvenlik Konseyi'ne başvurarak, Divan kararının uygulanması için sürecin başlamasını talep edebiliyor. Uluslararası Adalet Divanı'nın İsrail aleyhine verilen karar sonrası Güney Afrika Adalet Bakanı Ronald Lamola, kararın uluslararası hukuk açısından zafer niteliğinde olduğunu belirtti.
BM'nin UAD'den cevabını talep ettiği sorular
Uluslararası Adalet Divanı'nda (UAD) İsrail'e yönelik soykırım suçlamaları 19 Şubat'ta görülmeye başladı. Altı gün sürecek olan oturumlarda yargıçlar İsrail'in Filistin topraklarına uyguladığı işgalin hukuki sonuçlarını değerlendirecek. BM Genel Kurulu 30 Aralık 2022'deki kararında UAD'den, Divan Statüsü'nün 65. maddesine dayanarak 1967'deki savaştan bu yana İsrail'in Filistin topraklarındaki işgalinin hukuki neticelerine ilişkin iki soru yöneltti. BM'nin Divandan talep ettiği sorular şu şekilde:
1- İsrail'in, Filistin halkının kendi kaderini tayin hakkını sürekli olarak ihlal etmesinin, işgali sürdürmesinin, 1967'den bu yana Filistin topraklarındaki yerleşim ve ilhak faaliyetlerinin, Kudüs'ün demografik yapısını, karakterini ve statüsünü değiştirmeye yönelik faaliyetlerinin ve ilgili ayrımcı mevzuat ve tedbirleri kabul etmesinin hukuki sonuçları nelerdir?
2- İsrail'in, ilk soruda belirtilen uygulamaları, işgalin hukuki statüsünü nasıl etkilemektedir ve bu durumun tüm devletler ve Birleşmiş Milletler için doğurduğu hukuki sonuçlar nelerdir?
UAD'nin bildireceği görüşün önemi
Aralarında Türkiye'nin de bulunduğu 52 devletin yanı sıra Arap Birliği, İslam İşbirliği Teşkilatı ve Afrika Birliği bu 6 gün içerisinde İsrail'in işgal altındaki Gazze Şeridi, Batı Şeria ve Doğu Kudüs'teki insanlık dışı uygulamalarına karşı delil ve belgelerini sunacak. UAD, dava hakkında sözlü beyanda bulunacak ülkelerin ya da uluslararası örgütlerin İsrail'i neden desteklediklerini ya da karşı çıktıklarını açıklamalarını bekliyor. İsrail bu duruşmada savunma yapmayı reddederek, yazılı gözlemlerini gönderdi.
19 Şubat'ta başlayan duruşma Filistin Yönetimi Dışişleri Bakanı Riyad El Maliki'nin konuşmasıyla başladı. Gazze'de soykırım yaşandığının altını çizen Maliki, "İsrail Gazze halkına karşı yıllardır bir apartheid politikası uyguluyor. Bu sözler karşısında öfkelenenler var. Oysa acı çektiğimiz gerçekler onları öfkelendirmeli" dedi.
UAD'nin verdiği danışma görüşlerinin birçok devlet ve kuruluş tarafından son derece dikkate alındığı ve verilen görüşlere uygun şekilde hareket edildiği biliniyor. Örneğin, 2010'da UAD'nin Kosova'nın bağımsızlığının uluslararası hukuku ihlal etmediğini yönünde verdiği danışman görüşü sonrası, çok sayıda ülke Kosova'nın bağımsızlığını tanıdı. UAD'nin Filistin'de yaşananların uluslararası hukuka aykırı olduğu yönünde görüş bildirmesi halinde İsrail'in üzerindeki baskının artması ve her koşulda İsrail'e destek veren ülkelerin tutumlarını gözden geçirmesi bekleniyor.