BATI’NIN KANLI TARİHİNDEN BİRKAÇ SAYFA
HAÇLI SEFERLERİ
"Müslümanların bağırsaklarında altın bulmayı umuyorlardı"
Avrupa devletleri 11. yüzyılın sonlarına doğru "Kudüs'ü kurtarmak" hedefini kullanarak, Selçukluları Anadolu'dan atmak ve Orta Doğu topraklarını ele
geçirmek için "Haçlı Seferleri" adı verilen siyasi amaçlı askeri seferler düzenlediler. Yaklaşık 200 yıl süren Haçlı seferlerinde Haçlı ordusu, Doğu'ya 9 sefer düzenledi. Haçlı seferlerinin özellikle birincisi İslam dünyası, üçüncüsü ise Hristiyan dünyası açısından güç kaybına neden olmuştur. Birinci Haçlı Seferi'nde Anadolu Selçuklu Devleti'nin başkenti İznik, Bizans tarafından ele geçirildi. Haçlılar Antakya ve Urfa'nın yanı sıra Kudüs'ü ele geçirerek burada Kudüs Krallığı adında bir devlet kurdular. Kudüs'ü ele geçiren Haçlılar, şehirdeki hemen hemen tüm Müslümanları öldürüp, Musevileri de Müslümanlara yardım etme gerekçesiyle cezalandırdılar. Tarihçi Raimundus, istila sonrası her tarafın cesetler ile dolduğunu ve Kudüs sokaklarındaki kanın diz boyuna geldiğini belirtiyor. Anonim bir yazar tarafından yazılan Gesta Francorum adlı kitapta o dönem yaşanılanlar şöyle anlatılıyor: "Gerek uzun kalıştan veya gerekse de o kadar çok aç olduklarından dolayı adamlarımızdan bazıları ihtiyaçlarını karşılayamadı. Bu yüzden ölülerin karınlarını yardılar çünkü onlar Müslümanların bağırsaklarında Bizans altını bulmayı umuyorlardı. Ve diğerleri ölülerin etini yemek için pişirdiler." Üçüncü Haçlı Seferi'ni başlatan İngiliz kralı Richard, Selahaddin Eyyubi ile yaptığı anlaşma gereği serbest bırakma konusunda söz verdiği 2700 Müslümanı eşleri
ve çocuklarıyla birlikte öldürttü. Üçüncü Haçlı Seferi'ni İslam dünyası açısından önemli kılan olay ise, Selahattin Eyyûbi'nin Hıttin Savaşı'nda Kudüs'ü Haçlılardan geri alması oldu.
30 YIL SAVAŞLARI
Mezhep çatışması görünümlü siyasi savaş
Avrupa tarihinin en uzun ve en kanlı savaşlarından biri olan 30 yıl savaşları Katolik olan Kutsal Roma Germen İmparatorluğu ve Protestan olan Alman prensleri arasındaki mezhep çatışmaları gibi görünse de arka planında Avrupa, İngiltere ve Baltık ülkelerinin siyasi ve politik çıkarları yer alıyordu.
Çoğunlukla Almanya'da yaşanan savaş, Fransa, İspanya, İsveç ve Danimarka gibi diğer Avrupa ülkelerine de dağıldı. 1618'de Bohemya isyanıyla başlayan ve 1648'deki Westphalia Barışı ile son bulan 30 yıl savaşlarında özellikle günümüz Almanya'sı ve Çekya'yı kapsayan Orta Avrupa tahrip edildi. Yaşam alanları, köyler, kasabalar, tarım arazileri kullanılamaz hale geldi, gerçekleştirilen katliamlar ve salgın hastalıklar nedeniyle 8 milyon insan öldü.
ABD'NIN KURULUŞU
Soykırım, katliam ve kanlı bir tarih üzerine kurulan ülke
1942'de Kristof Kolomb'un Amerika kıtasını keşfetmesiyle birlikte yaklaşık 500 yıl sürecek olan dünyanın en büyük soykırımı başladı. Avrupalılar tarafından Yeni Dünya olarak adlandırılan coğrafyada o dönemlerde 100 milyon Kızılderili yaşamını sürdürüyordu. Avrupa'dan Yeni Dünya'ya göç eden Beyazların ilk hedefleri bu topraklara sahip olabilmek için kıtanın yerlilerini yok etmek oldu. Hedeflerini gerçekleştirdiler ve bu uğurda
70 milyon Kızılderili'yi kendi vatanlarında katlettiler. ABD yetkililerinin Kızılderili kellesi başına 5 dolar ödediği bu soykırımda diri diri yakılan
insanlar, tecavüz edilen kadınlar, asimile edilen çocuklar, çarmıha gerilenler hiç eksik olmadı. Amerika yerlilerinin büyük bir kısmı da çiçek hastalığı salgını gibi korkunç yöntemlerle yok edildi. Kısacası; ABD bu soykırımlar, katliamlar ve kanlı tarih üzerine kuruldu. Katliamın büyüklüğünü
daha iyi anlayabilmeniz için şöyle bir örnek verebiliriz. ABD'nin kuruluş sürecinde öldürülen Kızılderililerin sayısı, Hiroşima'ya atom bombası atıldığında ölenlerin tam 50 katıydı.
İNGILİZLER HİNDİSTAN'DA
Sömürgecilik, katliam, "böl ve yönet" stratejisi
İngilizler, Hindistan'daki ilk sömürge faaliyetlerini 1612'de bölgede Doğu Hindistan Şirketi isimli ticari merkezi kurarak oluşturdular. İngiliz Kraliçesi I.
Elizabeth'in isteği doğrultusunda kurulan bu şirket, zamanla bölgedeki siyasi ve askeri gücünü artırdı ve pek çok savaş ve anlaşma yoluyla Hint alt
kıtasındaki hâkimiyetini genişletti. Sömürge süreci, Hindistan'daki tarım ürünleri, el sanatları ve doğal kaynakları Britanya'ya aktararak yerel ekonominin yoksullaşması sağlandı. Ayrıca Britanya İmparatorluğu, "böl ve yönet" stratejisiyle bölgeyi yönetmelerine yardımcı olmak için yerlileri birbirine düşman etme yöntemini de kullandılar. Sadece ekonomik ya da politik faaliyetlerle sömürgecilik sürecini yönetmediler. Yerel kimlik ve
kültürün yok edilmesi amacıyla eğitim sistemi İngiliz standartlarına göre şekillendirildi. İngilizler bunlarla yetinmeyip, ülkede kanlı katliamlar da yaptılar. 1919'da Hindistan'ın Amritsar kentinde, İngiltere'nin, Hint halkının yaşadığı eziyet ve sömürge politikalarının ortaya çıkartıldığı barışçıl
gösteriler, tarihe Amritsar Katliamı olarak geçti. Bu olayda yaklaşık bin protestocu İngiliz yaylım ateşiyle katledildi. Bengal'de 1770 ve 1943-1944'te yaşanan kıtlıkların da sorumlusu İngilizlerdi. 1770'te gerçekleşen kıtlıkta İngilizlerin yerel halka ağır vergiler yüklemeleri ve ürün yetiştirme politikasını değiştirmeleri sonucu insanlar açlık, hastalık ve yetersiz beslenme nedeniyle hayatlarını kaybetti. 1943-1944 kıtlığının yaşanmasında ise II. Dünya
Savaşı şartlarında İngilizler kendi çıkarlarını Bengal halkının önünde tutarak halkı açlığa mahkum bıraktı. İngiliz yönetimi gözü önünde yaşanan bu olaylara imkanı olmasına rağmen yardım etmedi ve yaklaşık 3 milyon insan kıtlık nedeniyle öldü.
YAHUDİLERİN FİLİSTİN'E YERLEŞTİRİLMESİ
Avrupalıların İslam topraklarına karşı sinsi oyunu
19. yüzyıl ortalarında, Yahudilerin dışlanmaya ve şiddet görmeye başlamasıyla bazı Yahudiler arasında bir Yahudi devleti kurma fikri ortaya çıktı. Bu fikrin yaygınlaşması ise, dünyada en fazla Yahudi nüfusunun bulunduğu Rusya'da, Çarlık ve Yahudiler arasındaki krizle başladı ve kriz 1881'de Rus Çarının öldürülmesiyle sonuçlandı. Çarın öldürülmesinden sorumlu tutularak zulme uğrayan Yahudiler, dünyanın farklı bölgelerine göç etmeye başladılar. Bu süreç içerisinde binlerce Yahudi Filistin'e göç etti ancak ilerleyen yıllarda da Filistin'e dalga dalga Yahudi göçleri gerçekleşti. Yahudilerin Filistin'e yerleşmesine olumlu bakmayan Sultan II. Abdülhamid'in tüm engellemelerine rağmen Yahudi örgütlerinin Filistin'de toprak satın alma ve göç girişimleri durdurulamadı. Theodor Herzl uzun uğraşlar sonucu Filistin topraklarını satın almak için Abdülhamid yönetimine tekliflerde bulundu ancak Osmanlı'nın borcunun yarıya indirilmesi sonrası Abdülhamid onunla iletişimi kopardı. Bu sebeple Abdülhamid Siyonistler'in hedefi haline geldi ve düşürülmesi sonrası Filistin'e Yahudi göçü hızlandı. Osmanlı Devleti'nin dağılması sonrası Filistin 1917'de İngiliz hâkimiyetine girdi ve 1917'de 80
bin olan Yahudi sayısı, 1946'da 600 bine ulaştı. II. Dünya Savaşı sonrası Filistin'de İngiliz mandasının sona ermesinin ardından İsrail, 14 Mayıs 1948'de Filistin toprakları üzerinde bağımsızlığını ilan etti. İsrail'in bağımsızlığı sonrası Filistin 15 Mayıs'ı "Nekbe" olarak sembolleştirdi. İsrail güçleri
Nekbe'de yaklaşık 1 milyon Filistinliyi zorla topraklarından çıkararak sürgün etti, Filistinlilere ait 675 köy ve kasaba yok edildi, binlerce Filistinli öldürüldü ve birçok kent Yahudileştirildi.
II. DÜNYA SAVAŞI
En çok insanın öldürüldüğü savaş
Alman diktatör Adolf Hitler Nazi ideolojisiyle yönettiği ülkesinin diğer milletlere ve ırklara karşı üstünlüğünü kanıtlamak ve sınırlarını genişletmek amacıyla dünya tarihinde en çok can kaybının yaşandığı savaşı başlattı. Bu savaş sürecinde soykırımlar, savaş suçları ve kitle katliamları işlendi ve milyonlarca insanın ölümüne sebebiyet verildi. 1939'da başlayan ve 6 yıl süren savaş boyunca 60 milyondan fazla asker ve sivil hayatını kaybetti.
İlerleyen yıllarda bu rakamlara savaşın neden olduğu hastalıklar ve kıtlıklar eklendiğinde ölü sayısı 80 milyona yaklaştı. İkinci Dünya Savaşı sırasında yaşanan en acı olaylardan biri de Nazilerin toplu katliamlar işlemek için çeşitli ülkelerde kurdukları toplama ve imha kamplarıydı. Polonya'daki Auschwitz- Birkenau Kampı, Nazi rejiminin en büyük ve en acımasız toplama kamplarından biriydi. Bu kampta bulunan 1,3 milyon kişiden 1,1 milyonu katledildi. Ayrıca, Naziler insanlar üzerinde çeşitli deneyleri narkoz kullanmadan uyguladılar. Bu uygulamalar birçok insanın hayatını kaybetmesiyle
sonuçlandı. Ölenlerin cesetleri ise krematoryumlarda yakıldı. Savaş sırasında 6 milyondan fazla Yahudi ve Çingene katledildi. Bu katliamlar, 2005'te BM tarafından alınan bir kararla Yahudi Soykırımı (Holokost) olarak kabul edildi.
HİROŞİMA VE NAGAZAKİ
Atom bombasıyla ilk kitle katliamları
Takvimler 6 Ağustos 1945'i gösterdiğinde ABD'nin dünyada ilk kez saldırı amacıyla kullanılan Enola Gay isimli bombardıman uçağı, Japonya'nın Hiroşima şehrine "Little Boy" adı verilen bir atom bombasını bıraktı. Hiroşima üzerinde patlatılan bu bomba 15 TNT kuvvetindeydi ve 13 kilometrekarelik bir alanda etkili oldu. Şehrin yaklaşık yüzde 70'i yerle bir oldu ve ilk aşamada 80 bin kişi hayatını kaybetti. Hiroşima saldırısından 3 gün sonra ABD bombardıman uçağının yeni hedefi Nagazaki'ydi. "Fat Man" ismi verilen atom bombası 21 TNT kuvvetindeydi ve yaklaşık 6,7 kilometrekarelik bir alanı tamamen yok etti. ABD'nin dünyaya "barış, demokrasi ve özgürlük" ihraç etme dönemi de böylece başlamış oldu. 1945'in sonuna kadar Hiroşima'da yaklaşık 140 bin, Nagazaki'de de 74 bin kişi hayatını kaybetti. Japonya'da Hiroşima ve Nagazaki saldırılarında sağ kurtulanlar için Hibakusha tabiri kullanılır. Hibakushalar, atom bombasının yarattığı radyasyondan etkilenen kişilerdi ve bu kişiler kanser, genetik bozukluklar ve doğuştan radyasyon kaynaklı sağlık sorunlarıyla mücadele ediyor.
BOSNA KATLİAMI
Avrupa'nın ortasında Müslüman Boşnak soykırımı
Dünyada Soğuk Savaş döneminin sona ermesiyle Yugoslavya parçalandı. Bu parçalanmanın ardından Yugoslavya'yı oluşturan devletlerden olan Bosna, 1992'de Aliya İzzetbegoviç önderliğinde yapılan referandumla bağımsızlığını ilan etti. ABD, Batılı ülkeler ve BM tarafından kabul edilen bağımsızlık kararı Sırplar tarafından kabul edilmedi ve üç buçuk yıl sürecek olan Bosna Savaşı'nı başlattılar. Sırplar, 1995'in temmuz ayında İkinci Dünya Savaşı sonrası Srebrenitsa'da Avrupa'da yaşanan en büyük katliamı gerçekleştirdi. Sırp saldırılarından kaçan binlerce Boşnak, BM tarafından "güvenli bölge" ilan edilen ve Hollandalı askerler tarafından korunan Srebrenitsa'ya sığındı ancak Hollandalı askerler Bosnalıları Sırplara teslim etti. Askerlik çağındaki tüm erkekler, kamyon ve otobüslere bindirilerek ölüme götürüldü. Peşinden genç, yaşlı, kadın, erkek, çocuk demeden herkesi öldürmeye başladılar. 5 gün süren katliamda 8 bin 372 Boşnak öldürüldü. Öldürülen Boşnaklar, toplu mezarlara gömüldü. Tüm dünyanın gözü önünde binlerce insan katledildi, işkence gördü, tecavüze uğradı, yerlerinden edilip, mülteci konumuna düştü. Srebrenitsa'da yaşanan bu katliam Avrupa'da hukuksal açıdan belgelenen ilk soykırım olarak tarihe geçti. Üç buçuk yıl süren savaşta 312 bin Bosnalı hayatını kaybetti, 2 milyon kişi ise evini ve toprağını terk etti. 27 bin 734 kişi resmi kayıtlara kayıp olarak geçti.
AVUSTRALYA'DAN KANADA'YA KADAR
İnsanlık adına utanç veren uygulamalar
Batılı devletlerin insanlık ayıbı olarak nitelendirilecek, utanç verici katliam, saldırı, işgal ve ayrımcılık uygulamaları saymakla bitecek gibi değil. Afrika'dan Amerika kıtasına hayvan muamelesi yapılarak köle olarak taşınan ya da yolda ölen yüz milyonlarca siyahi, Asya'da ve Okyanusya'da sömürge haline getirilen yüzlerce topluluk geçmişten bugüne uzanan bu sabıka kaydının en bilinen halkaları. Ancak tüm bunların geçmişte kaldığını söylemek imkânsız. Son 50 yıl içinde yaşanan insanlık dışı bazı Batılı uygulamalarını da kısaca şöyle hatırlayabiliriz: Güney Afrika'da beyazların siyahlara uyguladığı Apartheid rejimi, Irak'ın ABD ve müttefikleri tarafından sahte kimyasal silah delilleriyle işgali, Irak'ta milyonlarca sivilin öldürülmesi, Libya'nın dağıtılması, Afganistan'ın önce işgali ardından Taliban'a teslim edilmesi, Filistin halkına onlarca yıldır uygulanan İsrail'in katliam ve zulmüne destek verilmesi, Ruanda'da Belçikalıların temelini attığı ve diğer Avrupalı ülkelerin seyirci kaldığı büyük katliam, Suriye'nin iç savaşa sürüklenmesi, Batılı güçlerin himayesindeki çatışmalar yüzünden on milyonlarca insanın göçmen ve mülteci konumuna düşmesi, on binlercesinin Akdeniz'de sulara gömülmesi, sanat ve stilleriyle öne çıkmış Avrupalı ülkelerin kaçak göçmenleri şiddet kullanarak geri
püskürtmesi ve ölüme terk etmesi, Avustralya ve Yeni Zelanda'da beyazların yerli Aborijin ve Maori halklarına yıllarca uyguladığı asimilasyonlar, Kanada'da yerlilere yönelik suiistimal ve asimilasyon çabaları, hemen hemen tüm Hristiyan ülkelerde artık iyiden iyiye ayyuka çıkmaya başlayan
kilisede çocuklara yönelik sistematik cinsel taciz vakaları, Ukrayna'da bir halkın piyon gibi Rus tanklarının önüne sürülmesi, Latin Amerika, Orta Doğu'da ve Afrika'da CIA marifetiyle gerçekleştirilen darbeler, Afrika'da kaynakları sömürüldüğü için açlığa ve istikrarsızlığa mahkûm edilen
milyonlar bu listenin sadece son dönem halkalarını teşkil ediyor.