HOLLYWOOD’UN SON FİLMİ: 7 EKİM FİLİSTİN SOYKIRIMI
7 Ekim 2023 sabahı Batı dünyasının haber bültenlerinin bir bütün olarak yeknesak şekilde terörist HAMAS ordusunun İsrail'e saldırarak bebek, sivil demeden katlettiğini İsrail'in bu saldırıları yapanları yeryüzünden silmesi gerektiğini anlattığı haberlerle uyandık. "Terörist" HAMAS, 7 Ekim'de İsrail'e saldırarak, orada "bebeklerin boğazını kesmişti." Tam 40 bebeğin… Bu haber, kıta Avrupa'sının ve ABD medyasının tamamında belki günlerce manşet olarak verilmişti. Aynı şekilde "kadınlara tecavüz etmiş, bir sürü sivilin kafasını da kesmişti."
Bu gerçekliği dahi olmayan tamamen masa başında inşa edilmiş haberlerle ilk mağduriyet algısı oluşturularak istenilen soykırım senaryosunun ilk düğümü atılmıştı. Bu yaşanılan olayların bir senaryoya dönüştürülerek, soykırıma götürülme sürecini biz daha önce Hollywood sinemasında - Holokost - Yahudi düşmanlığı ve soykırımı dikkate alınarak çekilen film ve dizilerde izlemiştik.
Şimdi ise Yahudilerin yaşadığını iddia ettikleri soykırımın aynısını Filistin'de bu defa Filistin halkına gerçek olarak yaşatıyorlar. Filistin halkının, sığındığı her yeri bombaladıkları yetmezmiş gibi hastaneleri ve yoğun bakım servislerini dahi bombalayarak savaş suçunu bile tüm dünyanın gözleri önünde işleyebilmelilerdi. Çünkü onlar "mağdur ve mazlum" olan, haklı olan İsrail Terör Devletiydi! Film böyle devam ediyor… Tüm dünya olarak izliyoruz!
Bütün bilgi kaynaklarını, İsrail Terör Devletinden alan batı dünyasının, dili, anlatısı, retoriği ve anlatmak istediği olay bir film senaryosu gibi 7 Ekim tarihinden itibaren her an gözlerimizin önünde oynatılıyor. İsrail'in oynadığı, Amerika'nın çektiği bu filmin ismi: "7 Ekim Filistin Soykırımı." Bu filmin aynısı daha önce de Yahudiler, tarihte kendi dramlarını çekmek ve kendilerini "kurban" rolünde göstermek için kullanmışlardı. Kendi yaşadıklarını varsaydıkları dramı ve trajedinin aynısını bugün Filistin halkına, insanlık onurunu da yerler altına sererek birebir yaşatıyorlar.
Filistinlileri "insandışılaştırma"
2008-2020 yılları arasında Filistin'de İsrail Terör Devleti tarafından öldürülen Filistinli sayısı bile 7 Ekim'in ardından bir ayda katledilenlerden azdı. 2008-2020 arasında İsrail Terör Devleti tarafından öldürülen Filistinli sayısı 5590 iken bugün bu sayı 12 bini aştı. 7 Ekim'den bu yana 12 binin üzerinde Filistinli öldürüldü. Bu rakamların yaklaşık 5 bini çocuk. Bu rakamlar bile tarihi gerçeklikleri örtemeyince geleceği kurgulamaya başlamak gerekliydi.
Sonrasında tarihi değiştirmek, geçmişi ve yaşananları istenildiği oranda yok etmek de yetmeyecekti; bir soykırım yapabilmek için var olan tüm gerçeklikleri değiştirmek gerekecekti. Bu da yetmeyecek, geleceği de inşa etmek gerekecekti. Filistin halkının "insanlık dışı, hayvanımsı" bir halk olduğu, bugün yok edilmezse gelecekte bütün dünyanın başına bir bela olacağı anlatısı yayılmalıydı… Filistin halkı "adı konulmamış bir virüstü." İmha edilmezse tüm dünyanın başına bela olacağı anlatısı yayılmalıydı.
Yahudilerin yaşadıkları katliama "Holokost" ismini vermişti Batı Dünyası. Yahudi düşünürler de Yahudilerin uğradığı soykırımı on adıma indirgemişti. Soykırım 10 aşamada gerçekleştirilebilir diyordu aslında Holokost mağdurları. Bu aşamalar sırasıyla: 1. Sınıflandırma 2. Sembolleştirme 3. Ayrımcılık 4. İnsanlıktan çıkarma. (Buna göre ayrımcılığa uğrayan grubun azalan değeri propaganda yoluyla yayıldı) 5. Organizasyon 6. Polarizasyon 7. Hazırlık 8. Zulüm 9. İmha 10. İnkâr.
On adımda soykırımın gerçekleşeceğini söyleyen, Holokost mağdurlarının şablonuna göre Filistin halkı şu an 4. aşamada. İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant, "İnsansı hayvanlarla savaşıyoruz ve ona göre hareket edeceğiz" diyordu. Bütün soykırım süreçlerinde kullanılan bu "insandışılaştırma" bugün tüm insanlık onurunu çiğneyen Batı dünyası tarafından yeniden Filistinlilere karşı sahneleniyor.
Hala filmin içerisindeyiz. Bu filmi daha iyi anlamak için Hollywood yapımı Yahudi soykırımı filmlerinin içeriklerine az da olsa göz atmak yeterli. Bu filmlerle şu an Filistin halkının yaşadığı dramın aynısını tarihte Yahudiler kendilerinin çektiğini ve bu dram sonucunda da mağdur algısı üzerine oynayarak Filistin topraklarını işgal ederek "Yahudi devletini" kurduklarını görebiliriz.
Holokost sineması
Yahudi sinemacılar, sinemayı çok önemsemişlerdir. Çünkü modernizmle birlikte insanlık gözleriyle düşünmeye başlamış, diğer duyuları giderek körelmiştir. İnsanlık seyredebildiğini gerçek kabul ettiği bir döneme geçmiştir. Bunu çok iyi değerlendiren Yahudi sinemacılar, Yahudilerin tarih boyunca yaşadıkları "soykırım ve eziyeti" sinema yoluyla tüm dünyaya anlattılar. Bu anlatılarıyla dünya kamuoyunu derinden etkileyip inanılmaz bir "mağdur ve mazlum halk" imajı kazandılar.
Jean Baudrillard 1978 yapımı "Holokost" dizisini trajik bir olay olarak nitelendirmiş ancak geçen zaman içinde küllenmiş bir tarihsel olayı yeniden gündeme getirme çabası olarak yorumlamıştı. Aynı cümleleri Holokost filmleri için de söylemek mümkün olacaktır. Yahudi dünyası, Holokost filmleri
ve dizileri çekerek kendilerini sürekli olarak dünyaya "kurban" ve "mağdur" rolünde sunmaya, Filistinlilere yaşattıkları tüm zulüm ve barbarlığı ise "sinema" üzerinden örtmeye, saklamaya, gerçekliği eğip bükerek haklı oldukları algısı oluşturmaya çalışmışlar ve bu taktiği halen sürdürmektedirler.
Özellikle Holokost filmlerinin sinemada sayısal olarak üstünlüğü göze çarpmaktadır. Araştırmamıza göre şimdiye kadar Holokost ile ilgili 182 sinema filmi, 116 belgesel film çekilmiştir. Holokost terimi Yahudilik açısından adeta dini bir terim halini almış, Yahudilerin kaderi bu kelimeyle anlatılmıştır.
Hollywood Yahudi sermeyesi bir üretim olduğundan neredeyse her Holokost filmi Oscar'a yaklaşmış ve Holokosta karşı tavır alanlar adeta dışlanmıştır. Hollywood yapımı filmlerin bütçelerinin devasa boyutlara ulaşması için kullanılan teknik ve hikayenin özgün işlenmesi de bu duruma katkı sağlamıştır (Abdulhamit Agah, ÖZTEMİZ).
Yahudi soykırımını ve nefretini ele alan bu 182 filmin çoğunun konusunu üçe ayırabiliriz. Bu filmlerden bir kısmı kamp hayatını yansıtırken (God on Trial, 2008; Schindler'in Listesi, 1993) bir kısmı da ailelerin toplama kamplarında yaşadıkları yerleri merak edenleri konu edinmiş (Everything Is Illuminated, 2005; Playing for Time, 1980) bir kısım filmler göç ve sürgünü (Exodus, 1960; Train de Vie, 1998), bir kısmı da soykırımı ele almıştır.
Kamp hayatı, zulüm, göç, sürgün ve soykırımı konu alan bu filmlerin en nihai konusu "Yahudi toplumuna dünya tarafından yaşatılan acı ve dramdır." Yahudi toplumu tarihsel süreç içerisinde yaşadığını ileri sürdüğü bütün acı ve dramı günümüzde İsrail Filistin halkına yaşatmaktadır. Önce işgal etmiş, Filistinlileri topraklarından sürmüş, sonra toplama kampına alarak rehin almış, daha sonra da onları soykırıma tabi tutmuştur. Tüm bu yaşanılan süreç, Yahudilerin geçmişte yaşadığını iddia ettikleri sürecin aynısıdır. Bugüne dek izlediğimiz Hollywood sinemasının Yahudi Holokostunu ele alan filmlerinde ne varsa bunları günümüzde Filistin halkı en şiddetli şekilde gerçek olarak yaşamaktadır!
En etkili Holokost filmleri
Yahudilerin göç ve sürgün edilmesi konusunu ele alan en ilginç üç film On Emir (1923), The Ten Commandments (1956) ve Exodus: Gods and Kings'dir (Göç: Tanrılar ve Krallar -2014). Bu üç filmde de tarihsel olarak Yahudi halkının sürgünü ve mağdur edilişi anlatılır. Yahudi halkının Firavun'un zulmünden dolayı, Mısır'dan göç edişinden başlayarak anlatan film 10 Emir'e uyulmasının her şeyin ilacı olacağını vurgular. Bu filmlerde Yahudi halkının tarih boyunca maruz kaldıkları sürgünlerdeki mağduriyeti ve serüveni işlenir. Bu filmler ve aynı temayı işleyen filmlerin hemen hepsinde dünya tarihi boyunca Yahudilerin zulüm içerisinde yaşadığı fikri empoze edilirken bir yandan da 10 Emir'in aslında tüm insanlık için bir kurtuluş olacağı vurgulanır.
Bunların yanında pek çok benzer film içerisinde Yahudi toplumuna uygulanan, sürgün, zulüm ve soykırımını anlatma konusunda üç film daha ön plana çıkar: Judgment at Nuremberg (Nüremberg Duruşması-1961) Nazi Almanya'sında Yahudilerin toplama kamplarına götürülüp soykırıma uğrayışını ve sorumluların yargılanma sürecini ele alır. Vizyona girdiği dönem oldukça ses getiren The Pianist (Piyanist-2002) ise ağırlıklı olarak Yahudi bir piyanistin başından geçenlere odaklansa da, gösterilen sahnelerde Yahudilerin topluca gördüklerine zulmani muameleye dair kanıtlar sunar. Nazi Almanya'sı döneminde Yahudilerin yaşadığı zulüm, ırkçılık ve soykırımı kişisel bir hikaye ekseninde gözler önüne serer. Tarihi açıdan değerlendirildiğinde, Yahudilere karşı uygulanan yasaklar, gettolarda yaşamaya mahkûm edilişleri, trenlerle toplu infaza götürülüşleri dönemin yansıması niteliğindedir.
Yine uluslararası alanda büyük sükse yapan Shindler's List (Schindler'in Listesi-1993) filmi diğer filmler arasından Yahudi soykırımı ile eş değer hale gelen Holokost temasını seyirciye aktaran en kült film olur. Bu filmde de, Yahudilerin sürgün edilişi, yaşadıkları ayrımcılık ve soykırım etkileyici
bir sinema diliyle gösterilir.
Her yıl yeni bir soykırım hikâyesi
Soysuzlar Çetesi, The Boy in the Striped Pyjamas (Çizgili Pijamalı Çocuk), The Devil's Arithmetic (Şeytanın Aritmetiği), Life Is Beautiful (Hayat Güzeldir) gibi filmler de konuları itibariyle, Yahudi toplumunun dışlanmışlığını, sürgün hayatını ve soykırımını anlatan filmler arasında öne çıkanlardır ve başyapıt olarak kabul edilirler.
Nazilerin yaptığı Yahudi soykırımının hatırası Siyonistlerin de en önemli dayanaklarından birini teşkil eder. Bu nedenle bu soykırıma dair hemen hemen her yıl yeni bir hikaye, roman, hatıra ya da film yayınlanır. Dolayısıyla vizyona giren Holokost filmlerine de sürekli yenileri katılır. Öncekilere ilave olarak Fugitive Pieces (Bölük Pörçük Yaşamlar), Inglourious Basterds (Soysuzlar Çetesi), God On Trial (Ölümün Soluğu), Fateless (Kadersizlik), Memories Of Anne Frank (Anne Frank'in Hatıra Defteri), Karanlıkta Kalanlar (In Darkness), Elveda Çocuklar (Au Revoir Les Enfants), Shoah, Amen,
The Readers, Europa Europa, Numbered (Numaralı) gibi filmler Holokost üzerine verilmiş eserler arasında gördükleri ilgi ve gündeme etkileriyle önde gelenler arasında yer alırlar.
Tarihi dönemler içerisinde zulüm, göç ve sürgün dolu bir yaşam süren Yahudiler, II. Dünya Savaşı'yla daha farklı bir süreç içerisine girmişlerdir. Nazilerin Yahudilere etnik kökenleri sebebiyle uyguladıkları baskı ve şiddet Yahudilerin tarih sahnesine adını mazlum millet olarak yazdırmıştır. İçerisinde bulundukları mağduriyeti kendi varlıklarının meşruiyeti için kullanan Yahudiler II. Dünya Savaşının akabinde topyekûn Filistin'i işgal etmişlerdir. Bu işgali Hollywood sineması üzerinden çektikleri filmlerle meşru göstermeye çalışan İsrail Terör Devleti bugün Filistin'de 2 milyon Gazelliye soykırım yapmaktadır.
Siyonistler bu soykırımı yaparken dahi, sinemanın ve medyanın gücünü kullanarak yeniden "kendini mazlum ve mağdur" göstererek yaptıkları zulmü göz artı ettirmeye çalışmaktadırlar. Yakın zamanda Hollywood tarafından "7 Ekim Filistin Soykırımı" isimli bir filmin çıkacağını ve bu filmde soykırıma
uğrayan Filistinlilerin yine suçlu gösterileceği bir içerikle karşı karşıya olacağımızı da şimdiden haber edelim.
İsrail Terör Devleti ve Siyonistler en çok Hollywood sinemasını kullanarak, Batı dünyasını kendisine borçlu ve emrine amade kılmaktadır. Bugün Filistin'de soykırım yapanlar, tarihlerini ve bugünkü güçlerini "kendilerine" soykırım yapıldığı iddiasından almaktadırlar! Bundan dolayı Almanların yaptığı iddia edilen soykırımı dahi Yahudilerin "bir devlet kurabilmek" için tezgâhladıkları bir senaryo olarak değerlendirenler dahi çıkmaktadır.