2022 sonuna doğruydu yanlış hatırlamıyorsam, eskiii bir IT (bilişim teknolojisi) meraklısı ve hala devam eden aboneliklerimin bir meyvası olarak ChatGPT isimli sohbet robotunun yeni versiyonunun artık tamamen yapay zekâ tabanlı olduğunu öğrendim. Aslında bu, GPT (Generative Pre-trained Transformer-Üretken Önceden Eğitimli Transformatör) denilen bir arama motoru tabanına oturan, metin veya ses etkileşimleri yoluyla insan konuşmasını (online-çevrimiçi sohbeti) taklit etmeyi amaçlayan web arayüzü idi.
Benim programcı geçmişim olduğunu biliyorsanız, örneğin PC World ve Byte gibi dergilerdeki yazılarımda arama motoru konusuna epey yer verdiğimi de hatırlamanız mümkün. Ama bunlar, tarihten önceki bir devre ait olduğu için, korkarım bu meseleyi hatırlayan aramızda çok değildir.
O halde kısaca ifade etmeme izin verin! Bir gazeteci, IT işlerine merak sararsa, ilk işi, bir yerde yazdığını başka yerlerde tekrar-tekrar yazmaktan kurtulmanın bir yolunu arıyor; çözüm ise yazılarınızı sakladığınız sabit diskin online kopyasının yararlandığınız bütün bilgisayarlarda paylaşılmasını sağlamak oluyor.
Yani, evde yazdığım yazı, yanımda disk-disket, CD veya USB bellek taşımadan (çünkü bunları hazırlamayı veya hazırlasa bile yanına almayı unutan, unutmasa bile otobüste-trende kaybetmeyi itiyat haline getirmiş bir kişi olarak) yazdığım yazının ben nereye gidersem, çevrimiçi bir şekilde beni takip etmesi gerekiyordu. Bu sağlandı, şükür.
Gazeteci-IT'ci karması bir kişinin ikinci merakı ise otomatik tercüme hizmetinin sağlanması oluyor. Hele çalıştığım bir yerde, bir merkezde hazırlanan haber metninin, yüz küsur dile çevrilmesi zorunluğu vardı ki, "makine tercümesi" denen şeyi zorunlu kılıyordu.
Yapay zekâ yoktur; çok zeki programcı vardır!
Sanırım sadece eski gazeteciler değil ama çok kişinin talebi de bu doğrultuda idi çünkü Google'ın önderliğinde geliştirilen makine tercümesi, kısa zamanda kullanılabilir hale geldi ve yayın dünyasının hemen her kesiminde uygulama alanı buldu. Bu kolay oldu çünkü Google, benim çalıştığım kurum da dâhil, dünyadaki bütün yayıncılardan ortak metinlerinin ve tercümelerinin bir örneğini istedi.
Sonra bu metinler bir veritabanında toplandı; akıllı bir programcı, "Hangi kelime hangi kelimenin yanına gelirse sözlükteki anlamlarından hangisine çevrilmelidir?" sorusuna cevap veren akıllı bir algoritma geliştirdi; sonra bu algoritma hemen her türlü GPT'de uygulanabilecek tarzda geliştirildi. Yani algoritma, eğitilebilir hale getirildi ve siz buna dayanarak, sadece tercüme değil, ama derleme yapabilen (generative pre-trained = önceden eğitilebilen ve üretim yapabilen bir transformatör) icat edilmiş oldu. Sonra bu işe "Yapay Zekâ" adı verildi.
Son 12 ayımı, sosyal ve asosyal bütün medyalarda "Yapay zekâ yoktur; çok zeki programcı vardır!" diye yırtınmakla geçirmenin kimse üzerinde bir etkisi olacağını sanmıyordum; nitekim olmadı! Sadece GPT tabanlı metin üreticileri üretilmekle kalmadı, aynı modele dayanan "Hangi malı alıp
satmalıyım?" sorusundan tutun, "Borsanın bu durumunda müşterilerime hangi hisse senetlerini, tahvilleri almalarını, hangilerini satmalarını önermeliyim?" sorusuna kadar, en az 50 ayrı "Yapay Zekâ" uygulaması, kimi paralı, kimi parasız IT dünyasını dolduru verdi.
Zekâ bu işin algoritmasını yazana ait programcıya ait; bu kişi Allah-yapısı bir yaratık olduğuna göre, "yapay" değil, tamamen otantik; bizzat bir Yaratıcı tarafından yaratılmış doğal bir ürün! Yazdığı algoritma, yani "Şöyle ise şöyle olsun, böyle ise öyle olmasın ama böyle olsun!" diyerek, devasa bir veritabanından akıllıca seçmeler yapan "If… then" (eğer döngüsü) dizisini geliştiren, kişi veya ekip ne kadar zekiyse ortaya sürdükleri GPT de o kadar zeki! Yani ortada kendi kendine çalışan bir "zekâ" yok!
Yukarıda "devasa bir veritabanından akıllıca seçmeler yapan" derken kastettiğimiz "akıllıca" olma hali nedir, peki? İnsanoğluna "akıllı" dediğiniz zaman, kastettiğimiz hemen hemen daima "duruma uygun" sözler söylenmesini, davranışlar gösterilmesidir. "Duruma uygun" illa "Başkalarının beklediği, sizden duymayı umut ettiği şeyler" anlamına gelmez; ama en azından halk arasındaki ifadesiyle "Elif derken mertekten bahsetmemek" de gerekir.
GPT'nin aklı
GPT'deki "transformatör" fonksiyonu, "elif" beklenen yerde nelerin harf sınıfına girdiğini, "mertek" beklenen yerde nelerin nesne sınıfına girdiğini bilecek kadar eğitilmeye hazır ve bu eğitime uygun tarzda veri seçebilen ölçüde bir akıl sahibi. Kendisine "Na'ber?" diye sorduğunuzda bunu "Ne haber?" sorusunun kısaltılmış bir ifadesi ve bunun "Nasılsın? İşler Nasıl? Çoluk-çocuk ne yapıyor?" anlamında bir konuşma dili sorusu olduğunu anlayacak kadar bir akıl…
Akıl, "duruma uygun" olacaksa, "Na'ber?" sorusunun sabah başka, akşam başka, evliler arasında başka, bekârlar arasında başka, öğretmenle öğretmen, öğrenci ile öğrenci ve öğretmenle öğrenci arasında başka cevapları olması gerektiğine göre, GPT'nin aklı, önce sorunun içinde bulunduğu "durumu" anlamaya, sonra bu durumda nasıl cevap vermek gerektiğini elindeki bu durumda verilen cevaplar veritabanı içinden seçmeye yetmeli. Yani GPT bayağı akıllı olmalı.
Pekiii! Bu kadar akıllı bir algoritma üretmek mümkün müdür? Yani bu seçme işlemi gerçekten işi "yaratma," "yoktan var etme" veya "imal etme" düzeyine gidecek kadar zekâ gerektirir mi? Ve bu zekânın, Allah vergisi olmadan, "yapay" şekilde üretilmesi mümkün müdür?
Yahuuu! Siz ne diyorsunuz Allah aşkına? Bu memlekette, bırakın memleketi, bu yaşadığımız 21. yüzyıl dünyasında her şeyin yapayı yok mu? Elinizdeki şey her ne ise, bir tarafta o şeyin aslî olanı, öte tarafta onun çakması var. Alın Atatürkçülüğü… Hadi tamam onu almayın. Çünkü şimdi
size çakma Atatürkçülük örneği vereceğim her şeyin çakması olduğu iddiama destek olsun diye, bir yığın çakma Atatürkçüyü üzerimize sıçratacağım.
Çağdaşlığı alın mesela… Yok, onu da almayın. Çünkü çakma çağdaşlık ile aslî çağdaşlık arasındaki farkı belirtmek için örnek vermem gerekecek, yeni bir yığın "çağdaş" kişi, kendisine çakma dedim diye meseleyi başka alanlara çekecek. En iyisi şu tarikat meselesini örnek verelim. Yok, onu da vermeyelim; insanları "Bana çakma tarikatçı dedin" diye üstümüze çekmenin âlemi yok.
Her şeyin bir aslîsi, bir de çakması var
Yani, "Her şeyin bir aslîsi, bir de çakması var!" sözümü, örneksiz kabul etmek zorundasınız; çünkü bu memlekette ve bu yaşadığımız 21. yüzyıl dünyasında her şeyin çakması o kadar aslının yerini almış ki, artık ne aslîdir ne çakmadır ifade etme hakkınız bile yok; çünkü yapay olanı, aslî şeyden
zerrece unsur taşımadığı halde onun yerine kaim olma iddiasındaki şeyden ayırt etmek imkânsız vaziyette.
Hep böyle miydi? Yani biraz becerikli bir algoritma, "yapay zekâ" yerine geçiyor muydu? Elde mevcut örnekler arasından duruma uygun kelimeyi seçerek izleyenleri eğlendiren robotun programı, elde mevcut örnekler arasından duruma uygun metinler kümesini seçerek bir öğrencinin ödevini yazar hale gelmesi bizi bu kadar heyecanlandırmalı mıydı?
Atatürkçülük örneğin bu yafta altındaki bütün fikirleri koruyan bir şemsiye, çağdaşlık dediğiniz zaman her şey makbul, her şey kabul, yani bu elekten her şey geçer mi sayılmalıydı? Yani bu memlekette, bırakın bu memleketi, koca dünyada, otantik, aslî, sahici, taklit olmayan hiçbir şeyin kalmamış olması normal mi olacaktı?
Mevzumuza dönersek… Gazeteciliği bir kenara bırakıp, eski IT'ci şapkamı takıyorum ve öğrenciler için Yapay Zekâ tabanlı sohbet robotu ChatGPT'nin 3.5 sürümünü kullanarak okul ödevleri, master ve doktora tezleri yazacak bir program geliştirmeye başlıyorum. Programım ayrıca makale de yazabilecek. Lacivert editörleri "Bu ayın kapak konusu..." diye mesaj yollayacaklar; ben o mesajı programıma vereceğim; gerisini o halledecek.
Bu çağda çakma ev ödevi, master ve doktora tezi, gazete-dergi makalesi olması kadar normal bir şey olabilir mi?
Neden olmasın?