BAŞKAN ERDOĞAN’IN TARİHE GEÇEN KONUŞMALARI
Başkan Recep Tayyip Erdoğan, söyledikleri, yaptıkları ve uluslararası sistemin tutarsızlıklarına karşı duruşuyla sadece Türkiye'nin değil, pek çok coğrafyanın da kaderini etkiledi, değiştirdi. Erdoğan özellikle dışpolitikada gelişmemiş ülkelere yönelik insani ve kalkınma amaçlı yardımlarla etkili, milli menfaatlerimizin merkeze alındığı,savunma sanayiinin gelişmesiyle giderek kendi ayaklarımız üzerinde durma kabiliyetimizi gözeten bağımsız ve ilkeli bir çizgi izliyor. Siyasi yaşamı boyunca cesaretiyle adından söz ettiren Erdoğan, hem başbakanlık hem de cumhurbaşkanlığı görevinde
rakiplerinden vatandaşa, medyadan iş dünyasına kadar toplumun farklı kesimlerine tarihe geçecek sözler söyledi. Bunların belli başlılarını sizler için derledik.
"Dünya 5'ten büyüktür"
Başkan Recep Tayyip Erdoğan'ın dünya siyaset tarihine geçen ve uluslararası toplumda büyük bir yankıya yol açan ilk büyük hamlesi, 2009 yılında Davos'ta düzenlenen Dünya Ekonomik Forumu toplantısında gelmişti. Kamuoyu arasında "One Minute Olayı" olarak da bilinen çıkışında Başkan Erdoğan, İsrail Cumhurbaşkanı Shimon Peres ve sözünü kesen Davos forum yöneticisini "One minute (bir dakika)" diyerek susturdu. Peres'e haddini
bildirdiği konuşması üzerinden yıllar geçmesine rağmen hafızalardan silinmedi.
Başkan Erdoğan bu olaydan tam dört yıl sonra, 2013'te yeni bir çıkışla yine gündeme geldi. Dünya barışının beş ülkenin iki dudağı arasında olmasına itiraz eden Erdoğan, Birleşmiş Milletler kürsüsünde "Dünya beşten büyüktür" cümlesiyle mazlum halkın sesi olduğu gibi bu sözleri eşitsiz dünya sistemine karşı bir slogana da dönüştü. Bu sesleni şsadece sınırlı sayıdaki ülkelerin değil, herkesin temsil edildiği ve söz sahibi olduğu bir Güvenlik Konseyi bekleyenler için büyük bir umut ışığıydı.
Erdoğan, adaletsizliklerin baş gösterdiği taraflı ve kuruluş amacı dışında hareket eden bu kurumun köklü değişikliklere ihtiyacı olduğunu defalarca
belirtti ve daha sonra katıldığı çeşitli toplantılarda BM Güvenlik Konseyi'nin yapısını eleştirdi. Sadece 5 daimi üyenin elinde veto hakkı bulundurmasını hedef alan Erdoğan, kararların veto hakkı olmaksızın nitelikli çoğunlukla alınmasıyla tek bir ülkenin tüm sistemi tıkamasının önüne
geçilebileceğini ve yeni karar mekanizmalarına ihtiyaç olduğunu söyleyerek, "Dünya 5'ten büyüktür" diyordu.
Bir araştırma verisinde "Dünya beşten büyüktür" söyleminin yıllar içinde dillerden düşmeyen ve sene-i devriyesi dahi kutlanan bir mottoya dönüştüğü, hatta "One minute" söyleminin de önüne geçerek Başkan Erdoğan'ın bugüne kadarki en güçlü vurgusu olduğu belirtildi.
"Kudüs kırmızı çizgimizdir"
Eski ABD Başkanı Donald Trump'ın Kudüs'ü "İsrail'in başkenti" olarak tanıma konusunu dillendirmesi başta İslam dünyası olmak üzere tüm dünya siyasetinde yankı uyandırdı. Başkan Recep Tayyip Erdoğan'da bu konuyla ilgili 2017'de AK Parti Grup Toplantısı'nda şunları söylemişti: "Kudüs Müslümanların kırmızı çizgisidir." Böyle bir adım atılması halinde diplomatik ilişkilerimizin İsrail ile koparılma noktasına kadar gidebileceğini ve bu adımın atılması halinde İslam İş birliği Zirvesi'ni İstanbul'da toplayacağını dile getirmişti.
Başkanmızın tüm İslâm dünyasının duygularına tercüman olduğu konuşmasında üstünü bastıra bastıra söylediği "Kudüs bizim kırmızı çizgimizdir" ifadesi hem Türkiye'nin hem de İslâm dünyasının kararlılığının yansıtılması ve umudu olması bakımından önemliydi. Başkan Erdoğan, yıllar geçse de yurtiçinde ve yurtdışında aynı parolayı seslendirmekten asla vazgeçmedi.
Güçlü olanın haklı değil haklı olanın güçlü olduğu bir düzeni kurmak istediğine dikkat çeken Başkan Erdoğan: "Mescid-i Aksa'nın mahremiyetini koruyamazsak, yarın kem gözlerin Kâbe'ye çevrilmesini engelleyemeyiz. Bunun için Kudüs kırmızı çizgimizdir" diyordu. ABD'nin Kudüs'ü "İsrail'in başkenti" olarak tanıma kararının ardından geçen 6 yılda henüz bu yönde benzer adımlar atan ülke sayısı bir elin parmaklarını geçmiyor.
"İsrail nerede ve sınırları neresidir?"
BM 74'üncü Genel Kurulu genel görüşmeleri açılışında konuşma yapan Başkan Recep Tayyip Erdoğan, dünyada adaletsizliğin en çok yaşandığı yerlerin başında, İsrail işgali altındaki Filistin toprakları olduğuna ve yaşadıkları zulme dikkati çekti. Konuşmasını Filistin'in işgal edilişini kronolojik
olarak gösteren bir harita ile destekleyen Erdoğan, "Sene 1947, neredeyse burada İsrail yok gibi, tamamı Filistin... Sene 1947 paylaşım planı var ve
Filistin küçülüyor, İsrail büyüyor. Geliyorum 1967'ye, 1949'la birlikte İsrail büyüyor, Filistin küçülüyor. Geliyorum bugüne, güncel durum şu an artık adeta Filistin yok, neredeyse tamamına yakını İsrail. Ben merak ediyorum bu İsrail neresi? İsrail doyuyor mu, hayır doymuyor. İsrail şimdi de kalanını almanın gayreti içerisinde" ifadelerini kullandı.
Başkan Erdoğan'ın BM'deki konuşması, Arap dünyasında, uluslararası basında ve sosyal medyada da büyük yankı uyandırdı. Erdoğan'ın konuşmasından sonra Twitter'da #OurVoiceErdogan (Sesimiz Erdoğan) etiketine dünyanın birçok bölgesinden destek gelmişti. Mısırlı gazeteci
Ahmed Mansur, Twitter hesabından Başkan'nın BM'deki konuşmasını, "Filistin konusunda Erdoğan'dan başka kim böyle konuşmaya cesaret ediyor?" yorumuyla paylaştı.
"Kuzey Kıbrıs'a suyu biz getirdik"
Su kaynakları bakımından oldukça zayıf bir konumda bulunan Kuzey Kıbrıs, su ihtiyacının hemen hemen tamamını yeraltı kaynaklarından karşılıyor. Bir ada ülkesi olması, kısıtlı doğal kaynakları, iklim koşulları, şehirleşme ve nüfus artışı nedeniyle Kuzey Kıbrıs'ta son 30 yıldır giderek artan su sıkıntısı ve kalitenin düştüğü gözlemlenirken, deniz suyunun karışmasıyla yer altı suları tuzlanıyor ve sınırlı olan su potansiyeli her geçen gün azalmaya devam ediyor.
Geçtiğimiz yıllarda Kuzey Kıbrıs'ta içme suyu ve kullanım suyu için ayrı ayrı musluklar bulunuyordu. Evlerdeki musluklardan tuzlu su aktığı için herkesin birer su deposu bulunur ve tatlı su isteyenler satın aldığı suyu tankerlerle depolarına transfer ederdi. Banyoda temiz ancak kullanılmayacak durumda olan tuzlu deniz suyu kullanılıyordu. Hatta Kuzey Kıbrıs'ın kısıtlı yer altı su kaynaklarını kullanılması adadaki tarım faaliyetlerini de sekteye uğratıyordu. Hayati bir önem taşıyan bu sorunu çözmek için Ada halkı, 1950'lerden beri Toros Dağlarının güney eteklerinden akan sularla beslenen ve denize dökülen nehirlerden Kuzey Kıbrıs'a su getirilmesinin hayalini kuruyorlardı.
Zaman içerisinde su ihtiyacını karşılamak için farklı projeler geliştirilse de en doğru yolun Türkiye'den Kuzey Kıbrıs'a su aktarımı olduğu zaman içinde anlaşıldı. Türkiye'den KKTC'ye ilk ve tek olma özelliği taşıyan askıda borulu deniz geçiş sistemini de bünyesinde barındıran 2011'de temelleri atılan 2015'te tamamlanan Su Temin Projesi, Başkan Erdoğan'ın katılımıyla açıldı. Başkan Erdoğan: "Biz de Türkiye'den suyu aldık getirdik, Kıbrıs'la buluşturduk. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti artık yarım asır boyunca içme suyu ve tarımsal sulama suyu sıkıntısı çekmeyecek" ifadelerini kullandı.
"Topunuz gelin"
15 Temmuz gecesi başlayan düşmana karşı demokrasi nöbeti, milyonların gece-gündüz sokakları terk etmeyerek tüm dünyaya birlik ve beraberlik mesajları verdiği günler tarihe kazındı. 27 gün süreyle 81 ilde kesintisiz süren demokrasi nöbetlerinin son gününde Başkan Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nden vatandaşlara hitap etmişti. Başkan Erdoğan'ın son nöbet gününde, "Geleceğiniz varsa göreceğiniz de var! FETÖ, PKK, DAEŞ, YPG, PYD topunuz gelin!" çıkışı çok önemliydi. Başkanmız, millet olarak 15 Temmuz'daki güçlü duruşumuzdan güç alarak "topunuz gelin" çağrısını yapmıştı. Başkan Erdoğan, Türkiye'nin büyümesini engellemek isteyen, Türkiye'ye çadır devleti muamelesi yapan ve terör örgütlerine karşı yaptığı her konuşmasında bu söylemine yer vermeye devam ediyor.
"NATO'ya girmelerine 'evet' demeyiz"
Rusya'nın Ukrayna işgali sonrası tarafsızlık politikalarını bırakan Finlandiya ve İsveç, geçtiğimiz mayıs ayında NATO'ya girme başvurusunda bulundu. Bu ülkelerin NATO'ya tam üye olarak katılımına 30 ülkeden sadece Türkiye ve Macaristan meclis onayını vermedi. Başkan Erdoğan'ın, İsveç ve
Finlandiya'nın NATO üyelik başvurularına ilişkin, "Teröristleri teslim etmeyeceklerine dair mesajları vardı. Bu iki ülkenin NATO'ya girmelerine
'evet' demeyiz" dedi. İskandinav ülkelerini terör örgütleri misafirhanesine benzeten ve iki ülkenin de üyeliğine olumlu bakmadığını belirten Erdoğan, İsveç'in Türkiye'yi ikna ziyaretine geleceği iddiasına karşın ise "İknaya mı gelecekler? Kusura bakmasınlar, yorulmasınlar" açıklamasını yaptı.
Geçtiğimiz aylarda aşırı sağcı ve ırkçı tahrikçi Rasmus Paludan, Türkiye'nin Stockholm Büyükelçiliği önünde Kur'an-ı Kerim yaktı. Ülkemizin tüm uyarılarına rağmen İsveç'te kutsal kitabımız Kuran-ı Kerim'e karşı yapılan saldırı karşısında Recep Tayyip Erdoğan, İsveç'e, "Kuran-ı Kerim yakma eylemi" üzerinden tepki gösterirken, NATO üyeliğine "evet" demeyeceklerini, ancak Finlandiya'ya karşı olumlu tavır içinde olduklarını belirtti.
"Şimdi herkes İHA istiyor, SİHA istiyor"
Geçtiğimiz yıllarda Amerika, Türkiye'ye 24-48 saat ile İHA veriyordu ancak bunları hemen geri çekiyordu. Bu durumu öğrenen Özdemir Bayraktar, çocuklarıyla birlikte öncelikle İHA ardından da SİHA ve Akıncı'yı ürettiler. Türkiye İHA ve SİHA üretimiyle savunma sanayiinde dışa bağımlılıktan kurtuldu ve insansız hava araçları alanında önemli bir noktaya geldi. Karabağ ve Ukrayna'da savaşın gidişatını değiştiren ve önemli
bir rol oynayan Türk SİHA'larıyla ilgili Başkan Erdoğan'da katıldığı bir ödül töreninde önemli açıklamalarda bulundu. Erdoğan, "Şimdi herkes İHA istiyor, SİHA istiyor, Bayraktar TB2 istiyor, Akıncı istiyor" dedi.
Türk SİHA'larına, dünya basınından da övgüler geldi. Putin'in "Ukrayna'ya SİHA veriyorsunuz, biz de almak isteriz" dediği dahi ileri sürüldü, hatta dünyadaki süper güçlerden İHA ve SİHA'larla ilgili ortak yatırım teklifleri geldi. Başkan Erdoğan bu bağlamda "Güçlü olursan bunlar oluyor. Olmadığınız sürece olmuyor. Muharebe meydanlarında kendilerini ispatlayan SİHA'larımızın savaş doktrinlerini yeniden yazan kabiliyetini artık tüm dünya kabul ediyor. Bir dönem en temel savunma ihtiyaçlarını bile ithal eden Türkiye, bugün pek çok ülkeye ileri teknolojiye sahip milyarlarca dolarlık ürün satıyor" dedi.
Erdoğan'a büyük sevgi var
Somali, uzun yıllardır terör örgütleriyle mücadele ediyor. Son zamanlarda ordu terör örgütünden birçok kenti geri aldı. Bu geri dönüşte Türkiye'nin verdiği askeri destek ve Türk insansız hava araçlarının rolü yadsınamaz. Somali'ye yaptığımız yardımlar sonucunda Başkan Recep Tayyip
Erdoğan ve Somali Hasan Şeyh Mahmud ortak basın toplantısı düzenledi. Basın toplantısında Erdoğan, sağlıktan eğitime, altyapıdan kapasite gelişimine kadar Somali'ye her alanda destek verildiğini aktardı.
Terörle mücadele konusunda da iş birliklerinin devam edeceğini aktaran Erdoğan, "Bugüne kadar 5 bin Somalili askerin eğitimini tamamladık. Ayrıca bin özel harekât polisine eğitim verdik. Türkiye olarak Somali'nin istikrar ve güvenliğine, terörle mücadelesine katkılarımızı sürdürme
kararlılığımızı bu vesileyle buradan tekrarlıyorum.'' Somali halkı arasında ülkede yaşananları gelip gören ve ciddiye alan, hemen harekete geçen tek yabancı lider olması nedeniyle Erdoğan'a karşı büyük sevgi ve saygı var.