FAİZE SAVAŞ AÇAN BİR ŞAİR: EZRA POUND
Ezra Pound hakkında
30 Ekim 1885'te ABD'nin Idaho eyaletindeki Hailey'de doğan Ezra Pound, ailenin tek çocuğudur. Babası Homer darphanede çalışıyordu. Pound, öğrencilik yıllarında başarılıydı, dikkat çekiyordu. Edebiyat ilgisini çekti, okuyordu. O yıllardan, "Otuz yaşıma geldiğim zaman şiir hakkında yaşayan herhangi bir insandan daha fazla şey bilmek istediğime karar vermiştim," diyerek bahsedecekti.
1901'de New York Clinton'daki Hamilton College'e kaydını yaptırdığında Anglosakson ve Romen dili, Ortaçağ tarihi üzerine okumalar yapmaya başladı. 1905'te yüksek lisans yapmak için Philadelphia'daki Pennsylvania Üniversitesi'ne girdi. Meşhur Kantolar'ı da bu yıllarda kaleme almaya başladı.
İlk aykırı tavırlar
Kendi yönünü, hayat görgüsünü bulma süreci içindeyken Indiana Crawfordsville Wabash Koleji'nde akademisyenlik yapmaya başladı. Olayın ayrıntıları pek bilinmiyor ancak, odasında genç bir aktristi misafir ettiğinin duyulması üzerine kolejden uzaklaştırıldı. Böylelikle, Pound için geri dönülmez bir sürecin başlangıcına gelmiş olundu. Amerikan eğitim sistemine dair yaptığı eleştirileri, onu harekete de geçirdi ve eşyalarını toplayıp 1908'de İtalya'ya yerleşti.
Bir edebiyat dehası: Kantolar
Pound'un, çalkantılı bir hayatı vardı. Buna rağmen ısrarla, edebi bir keşif merakıyla, 1915ile 1962 yılları arasında, tam 47 yıl Kantolar'ı yazmayı inatla
sürdürdü. Şairin bu ısrar ve titiz çalışması, modernist şiirin önemli yapıtaşlarından birinin oluşmasına neden oldu.
Henüz copy-paste yönteminin keşfedilmediği, postmodernizmin metinlerarası ilişki kavramının olmadığı bir dönemde Pound, Kantolar'ı çok dilli bir montaj tekniğiyle yazdı. Kantolar'da Çince kelimeleri de sıklıkla metinlerin arasına yerleştirdi. Şiiri iktisattan anatomiye, masallardan siyasi tarihe, çok katmanlı bir bilmece gibidir.
Kantolar'ın başka bir dile çevrilmesi neredeyse imkânsız olduğu söylenir çünkü tek bir dille açıklanamayacak, belki de dillerin hiçbiriyle temsil edilemeyecek, farklı bir tonu var. Ezra Pound kendi dilini icat ederek şiir dilini genişletti. Okuyucu ve şiirin izini süren eleştirmenlerin hala dikkatlerinden kurtulamayan yoğun bir eser ortaya çıkardı.
"Cehennemin çukurundan" Kantolar
Pound, Mussolini'yi sevdiği, Siyonist/Yahudilerden nefret duyduğu için mahkûm edildi ve "delilik" yaftasıyla tımarhaneye yatırıldı. Ne var ki burada da susmadı; tımarhaneye kapatıldığında güçlü şiirlerinden Pisa Kantoları'nı yazdı. Kaldığı yeri "cehennem çukuruna benzeten" Pound, "içimdeki dünya üzerime çöktü" diyerek sistemin sınırlılığını ve zihinsel olgunluğunu yazarak ispatlamaya devam etti.
Onun tımarhaneye yatırılışını "bir avuç uzmana karşı büyük bir ustanın satranç oyunu" olarak görenler tarafından her şeye rağmen Pound'un aslında deli olmadığına inanıldı ve inanılıyor. Pound da kendini muayene eden doktorları, "her şeye kadir devletin bilimsel bilince sahip seküler ruhban sınıfı" diye tanımlayarak alay ediyordu.
Tefeciliğe başkaldırı
Pound, Birinci Dünya Savaşı'na dünyaya hâkimiyet kurmakta olan kapitalist düzenin sebep olduğuna inanıyordu. Kantolar'ında bu düzenin çarklarından bahsederken, Dante'nin dokuz halkalık cehenneminin yedinci halkasındakileri anlatmak için kullandığı "usury" (tefeci) tabirini ödünç aldı.
Pound, Amerika eleştirisinden sonra 1920'lerde İtalya'ya yerleşmesiyle Mussolini'nin halkçı ve devletçi politikalarına sempati duymaya başladı. Aslında çokça tartışmalara sebep olan ve onu Mussolini'ye çeken, Mussolini'nin partisinin tefeciliğe karşı başlatmış olduğu savaştı. Tefecilik, Pound için en temel tabiriyle "paradan para kazanmak" demekti ve bu nedenle üretime katkısı olmayan fırsatçılığa ve haksız kazanca yönelik bir hınç
besliyordu şair. Tefecilik, Pound'da yalanı temsil ettiği için kötü erdemle özdeşleşti. Faiz ve tefeciliğe izin veren bir düzenin sağlam erdemler üzerine kurulu olduğundan bahsetmek zordu ona göre.
Paradan para kazanmak!
İnandığı siyasi doktrine uygun başka bir yaklaşım da Pound'un mevcut ekonomik sisteme olan karşıtlığıydı. Batı kapitalizminden ve bankerlikten uzak, paradan azade bir düzen düşlüyordu Pound. Sanayicilik ve tefecilik, yani paradan para kazanma olgusu Pound'un idealize ettiği kültürel düzenin en somut düşmanıydı. Dönemin koşullarında düşünürsek, Pound'un ideal kültür diye adlandırdığı şey aslında, ekonominin militarizasyonu ve devlet tekelinde olmasını savunmak üzerine şekilleniyordu.
Amerikan kapitalizmine eleştiri
İkinci Dünya Savaşı öncesi ve sonrasında Kantolar'ın siyasi olarak bulduğu karşılık oldukça farklı oldu. Pound, köklü banker ailesi Rothschild'lerin güdümüne giren Amerikan Merkez Bankası'nın Thomas Jefferson'ın ruhuna ve Amerikan demokrasisinin temel ilkelerine aykırı olduğunu düşünüyordu. Bu sebeple görüşlerinin bir sistem eleştirisi ya da Amerikan kapitalizmi eleştirisi olduğu söylenebilir.
En ölümcül günah: Faiz
Faize karşı çıkan ve bunu "tabiatın cömertliğine karşı işlenmiş en ölümcül günah" sayan Pound'un Yahudilerden nefret etmesinde sisteme karşı tavrı etkili oldu. Pound, ekonomi üzerine kafa yoruyor ve ekonomi bilmeden tarihin yazılamayacağını düşünüyordu.
Pound, Anglo-Sakson bankaların yönetim seviyesinde genellikle Yahudiler olduğu için, tarihteki durumu göz önünde bulundurarak katı bir antisemitizm geliştirmişti… Ona göre, büyük finans sektörlerini yöneten Yahudiler yalnızca savaşları etkilemekle kalmamış, aynı zamanda milyonlarca
insanı işsizliğe sürüklemiş, basın-yayını etkilemiş ve üniversitelerin eğitim programlarına müdahil olmuşlardı. Sistem sorununu epik bir edayla, cesaretle öne sürüyordu.
Cantol adlı uzun şiirinde faize, kapitalizme, Avrupa ve Amerika'ya eleştiriler yöneltiyor ve şiirin bir yerinde şöyle sesleniyordu:
'Devrim' dedi Bay Adams oluştu
Kafalarında insanların
Lexington'dan on beş yıl önce',
Peter Leopold'un zamanıydı bu
Kont Orso cenapları ve soyunun
Soyundan gelen oğlu ve elbette
yöneticisi
Sivil ve suçluluk adaletinin adı
geçen yerde
Medici'ler tahta çıktığında borç
5 milyon
İndiklerinde on dört milyon
Ve faizi en iyi geliri yiyip bitirdi
İlk aptallık yün bükme makinaları
kurmaktı
İngiltere ve Flandr'da
Sonra İngiltere ham yününü
vermedi ve bu takası dondurdu
1750'de kökünü kazıdı
sanatların
Ve Leopoldo vergileri indirdi
'Un' abbondanza che affamava'6
olduğunu anladı diyor Zobi
Leopold borç faizlerini de indirdi
Ve Cizvitleri kapı dışarı etti
Ve Engizisyona son verdi
1782
Ve Bay Locke'un faiz üzerine
Denemesini getirdiler
Ama Cenova ticareti elimizden
aldı ve Livorno İngiltere'ye barış antlaşmasını
sürdürdü Livorno'nun zararına
Yani Livorno Ticareti zarara
uğradı
Deliliğin ideolojisi
Her metin elbette kendi dönemine dair işaretler taşır. Yazılan bir eserden hangi sözcük, hangi bağlam gözetilerek öne çıkarılır? Şüphesiz Pound'un
sisteme dair eleştirisi her dönem okuyucuyu heyecanlandıracaktır. Kantolar'da tarih yazımı iddiası söz konusudur. "Faşist düşünür" olarak yaftalanması ve öne çıkması, onun akıl hastanesine düşmesi nedeniyle olabilir mi?
İkinci Dünya Savaşı sona erdiğinde Demokratlar günah keçisi ararken karşılarında Pound'u buldular. İngiltere, Fransa ve Norveç kendi savaş suçlularını ortaya çıkararak idam ediyordu. Bazı kaynaklar Pound'un "vatan haini" olarak yargılandığı sırada idam cezasından yakayı sıyırabilmek için deli taklidi yaptığı yönünde hemfikirler.
Bir esere döneme göre reaksiyon vermenin bu yüzden altı çizilir çünkü artık Amerika'nın faşizmle savaşı bitmişti. Sonrasında Soğuk Savaş döneminde, komünizm düşmanlaştırıldı. Bu şartlar altında Pound'a atfedilen "büyük faşist entelektüel" imajı önemsizleşiyordu. 1958'de
hastaneden taburcu edilişi, dönemin Amerika'sında aşırı sağın artık öncelikli düşman görülmemesiyle de ilintiliydi. Hastaneden çıkarak aklanan Pound, 1 Kasım 1972'de öldü. Günah keçisi ilan edildiği Amerika'da bir "vatan haini" olarak yargılandı belki ama büyük eseri Kantolar gizemini korumaya halen devam ediyor. Ezra Pound'un faizi eleştirdiği ve kapitalizmin temelinde faizin olduğunu anlattığı bir şiiri:
XLV. Kanto
Ribayla
Ribayla olmuş değil kimsenin sağlam
taştan bir evi
düzgünce kesilmiş blokların her biri ve
tamamen oturmuş birbirine
bu desen örtebilir yüzlerini,
ribayla
olmuş değil kimsenin kilise duvarlarında
tasvir edilen bir cenneti
harplar ve lutlar
ya da orada bakireye vahiy iner
ve bir yarıktan yansır hale-i nur
ribayla
görmüş değil kimse Gonzaga'yı varislerini
ve metreslerini
hiçbir resim yapılmamıştır tahammül
edilsin diye ya da yaşanılsın diye
onunla
ancak satılsın, bir an önce satılsın diye
yapılmıştır yapıldıysa
ribayla, fıtrata hasımdır fısk
ekmeğin bayat paçavralardan kalır
artık
ekmeğin her zaman kâğıt gibi sert
ne dağ buğdayından ne de has undan
ribayla hatlar kabalaşır
farklar silinir gider ribayla
ve bulamaz kimse bir köşe yerleşecek
taşustası taşından edilir
tezgâhından olur dokumacı
Ribayla
inmez olur pazara yün
koyunlar para etmez hiç ribayla
Riba, melundur riba
kızın eline batırır iğneyi
ve keser hünerini yüneğirenin. Pietro
Lombardo
gelmiş değil ribayla
Duccio gelmiş değil ribayla
ya da Pier della Francesca; Zuan Bellin
değil ribayla
ne de 'La Calunnia' çizildi.
Ribayla gelmiş değil Angelico; gelmiş
değil Ambrogio Praedis
Yapılmış değil kesme taştan bir kilise,
duvarlarında "Ademo me fecit" yazan.
Değil ribayla St. Trophime
Değil ribayla Saint Hilaire,
Keskiyi köreltir riba
Ustayı ve ustalığı köreltir
Kemirir tezgahtaki ipliği
Kimse öğretmemiştir altını kalıbından
işlemeyi;
Ribayla kanser olur gökmavi; cramoisi
nakşedilmez
Zümrütyeşil uğramaz hiç Memling'e
Daha rahimde katleder bebeği riba
Kurutur hevesini delikanlının
Çöktürür musibetleri yatağa, uzanır
gelinle
güveyin arasına
DOĞAYA KARŞI
Eleusis için getirmişler orospuları
Cesetler şölen için serilmiş
ribanın buyruğuyla
Ezra Pound
Çeviren: Hakan Şarkdemir